T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS       NO : 2016/707

            KARAR   NO : 2016/693

            KARAR   TR  : 26.12.2016

ÖZET : Davalı idarenin sorumluluk sahasında kalan yolda meydana gelen kaza nedeniyle oluştuğu öne sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

                                                          

 

 

 

K  A  R  A  R

 

 

            Davacı lar        : 1-Kendi adına asaleten, E.B.K. adına velayeten S.K.

   2-N.K.

            Vekili              : Av. Ebru Tunalı

            Davalı             : Karayolları Genel Müdürlüğü

            Vekili               : Av. M.Ş.A.          

 

O L A Y         : Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin murisi ve N.K.'un oğlu A.K.'un sevk ve idaresindeki 34 ZJ 4010 plakalı aracın 21.01.2011 tarihinde 17 SL 882 plakalı araç ile çarpışmasıyla trafik kazası meydana geldiğini, kazada A.K.'un vefat ettiğini, kaza tespit tutanağında müvekkillerinin yakınının kusurlu olduğunun belirtildiğini, Ezine Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/10 D.İş sayılı dosyası ile yapılan tespitte düzenlenen raporda yerinde yapılan sürtünme ölçümü ve hesaplamalar sonucunda yol yüzeyinin taşıtlar için güvenli seyir özelliğini yitirdiği yönünde görüş bildirildiğini, yeterli trafik uyarı işaretlemelerine ve hız kısıtlamasına gidildiğini belirten trafik uyarı levhalarını yerleştirmeyen kaza kesiminde yolun işletmesi, bakım ve onarımında sorumlu olan Karayolları Genel Müdürlüğü'nün asli derecede kusurunun bulunduğunun belirtildiğini, davalı idarenin kusuru da göz önüne alındığında dava konusu olayda müvekkillerinin desteği olan A.K.'un vefatı sebebiyle zararı tazmin yükümlülüğünün bulunduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacılar S.K. için 100,00 TL, E.B.K. için 100,00 TL, N.K. için 100,00 TL olmak üzere toplam 300,00 TL maddi tazminat ile S.K. için 15.000,00 TL, E.B.K. için 15.000,00 TL ve N.K. için 10.000,00 TL olmak üzere toplam 40.000,00 TL manevi tazminatın yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesi: 05/11/2013 gün ve 2013/129 Esas, 2013/667 Karar sayı ile özetle, davalı idarenin yasa ile verilen yol yapımına ilişkin ve yine bu tesisle ilgili bakım eksikliğinden oluşan zararların davalı idarenin görev ve yetkilerinin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliğinde olup hizmet kusurundan kaynaklandığı ve bu bağlamda hizmet kusurundan kaynaklı davanın tam yargı davası niteliğinde olup idari yargının görev alanına gireceğini belirterek davanın yargı yolu nedeniyle reddine karar vermiştir. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi: 01/06/2015 gün ve 2014/2437 Esas, 2015/8054 Karar sayı ile kararı onamış, karar 03/09/2015 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacılar vekili aynı istemle bu kez idari yargı yerinde dava açmıştır.

Çanakkale  İdare Mahkemesi: 14.11.2016 gün ve 2015/803 Esas sayı ile aynen ‘‘Davacılar E.B.K., N.K., S.K. vekili Av. Ebru TUN ALI tarafından, 21/01/2011 tarihinde meydana gelen trafik kazası ile ilgili E.B.K. için 100,00-TL, N.K. için 100,00-TL, S.K. için 100,00-TL olmak üzere 300,00-TL maddi, S.K. için 15.000,00-TL, E.B.K. için 15.000,00-TL, N.K. için 10.000,00-TL manevi tazminat istemiyle Karayolları Genel Müdürlüğüne karşı Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 05/11/2013 ve E:2013/129, K:2013/667 sayılı görevsizlik kararı üzerine Mahkememizde açılan davada, dava dosyası incelendikten sonra işin gereği görüşüldü.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi’nin Kuruluş ve işleyişi Hakkında Kanun’un Yargı mercilerinin “Uyuşmazlık Mahkemesine Başvurmaları” başlıklı 19. maddesinde "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.

Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir" hükmüne yer verilmiştir.

Uyuşmazlıkta; Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının davacılar tarafımdan temyizi üzerine Yargıtay’a gönderildiği ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 01/06/2015 tarih ve E:2014/2437, K:2015/8054 sayılı ilamı ile yerel Mahkeme kararının onandığı ve mezkur kararın 03/09/2015 tarihinde kesinleştiği, temyize konu edilen görevsizlik kararının kesinleşmiş olması nedeniyle aşağıda yer verilen gerekçelerle Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvuruda bulunulması gerektiği sonucuna varılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 1. maddesinde, Kanunun amacının Karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun Karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan, 2918 sayılı Yasa'nın 19/01/2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa'nın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110. maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Belediye aleyhine İdare Mahkemesinde açılan başka bir tazminat talepli tam yargı davasında, İdare Mahkemesi 2918 sayılı Yasa'nın 110. maddesinin 1. fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin Anayasaya aykırı olduğu kanısına varmış, İdare Mahkemesinin bu iki cümlenin iptali istemiyle yaptığı başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi 08/12/2011 tarih ve E:2011/124, K:2011/160 sayı, 08/11/2012 tarih ve E:2012/l 18, K:2012/170 sayı ve 28/05/2013 gün ve E:2013/59, K:2013/68 sayılı aynı içerikli kararları ile; “2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun’dan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği öngörülmektedir. İtiraz başvurusunda bulunan mahkeme ise idare mahkemesi olup davaya bakmakta görevli ve yetkili mahkeme değildir. Başvurunun Mahkeme’nin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.” kararına varmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; 21/01/2011 tarihinde A.K.'un sevk ve idaresinde bulunan 34 ZJ 4010 plaka sayılı aracın Ezine istikametinden Çanakkale istikametine seyir halinde iken KM:41+420'de direksiyon hakimiyetini kaybederek 17 SL 882 plakalı araç ile çarpışması sonucu kaza yaparak vefat etmesi neticesinde uğranıldığı ileri sürülen zarara karşılık maddi ve manevi tazminatın olay tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte tazmine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu açıklamalar ışığında; 2918 sayılı Yasa'nın 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin benzer bir konuda İdare Mahkemesi’nin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararları gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin Karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle; adli yargının görev alanına giren davada Mahkememizin görevli olmadığına, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 26.12.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

I-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Sinem USTA’nın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların yakınının meydana gelen trafik kazasında ölmesi olayında davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacıların murisi ve N.K.'un oğlu A.K.'un sevk ve idaresindeki 34 ZJ 4010 plakalı aracın 21.01.2011 tarihinde 17 SL 882 plakalı araç ile çarpışmasıyla meydana gelen trafik kazası neticesinde vefat etmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zarara karşılık maddi ve manevi tazminatın olay tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte tazmine karar verilmesi istemiyle 15.03.2013 tarihinde açılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Çanakkale İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05/11/2013 gün ve 2013/129 Esas, 2013/667 Karar sayılı kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Çanakkale İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05/11/2013 gün ve 2013/129 Esas, 2013/667 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASI, 26.12.2016 gününde Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

3.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.           26.12.2016

 

                                                   

                                                                ÜYE

                                                  Süleyman Hilmi AYDIN