T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS    NO   : 2016 / 189

          KARAR  NO  : 2016 / 230

          KARAR  TR   : 11.4.2016            

         

ÖZET : Davacının kızının işitme kaybına bağlı olarak kullanması gereken iki adet işitme cihazı için ödediği ücretin kendisine eksik ödendiği iddiası ile geriye kalan tutarın  tazmini istemiyle açılan davanın, davacının 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce, 5434 sayılı Kanun uyarınca kamu iştirakçisi olduğu anlaşıldığından, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

Davacı            : N.K.

Vekili              : Av.H.M.Y. Ark & Av.A.B.A. 

Davalı             : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (Trabzon Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü

                         Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi)

Vekili              : Av.S.U.

 

O L A Y          : Davacı dava dilekçesinde özetle; Yüksek Öğrenim Kredi Yurtlar Kurumu Trabzon Bölge Müdürlüğü'nde memur olarak çalıştığını, bakmakla yükümlü olduğu kızı Ç.K.'nın her iki kulağında işitme kaybı olduğunu ve cihazla konuşmayı daha iyi anlayabilmesi, ses lokalizasyonu yapabilmesi, konuşmayı ayırt etme skorunun düşük olması nedeniyle iki kulağında kulak arkası işitme cihazı kullanması gerektiğini, bu durum Hacettepe Üniversitesi'nin 09.06.2011 tarihli, B.30.2.HAC.0.70.10.553 sayılı Heyet Raporunda; Bilateral çok ileri derecede sensori-neural işitme kaybı tanısı ile ortaya konulduğunu, kızının işitme kaybının işitme cihazıyla düzeltilmesi mümkün olduğundan; Selis İşitme Cihazları Limited Şirketi'nden tanesi 2.050.00 TL'den 2 adet 1041 XOV9F-1046K0KVL seri numaralı Phowak Naida VUP Digital kulak arkası işitme cihazını toplam 4.100.00 TL'ye temin ettiğini ve bedelinin ödenmesi için gerekli tüm evraklarla birlikte Trabzon Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi'ne başvurduğunu ancak 756.00 TL'lik bir havale yapıldığını, bunun üzerine; davalı kuruma 22.08.2011 tarihinde satın almış olduğu işitme cihazlarının bedelinden ödenmeyen 3.344.00 TL nin ödenmesi, ödenmeyecek ise ödenmeyiş nedeninin yazılı olarak kendisine bildirilmesini istemi ile müracaat ettiğini, davalı kurumdan verilen 25.08.2011 tarihli B.13.2.SGK.4.61.20.00/103 sayılı cevapta; Sağlık Uygulama Tebliği kaynak gösterilerek (SUT ve eki listeleri ile Kamu İhale Kurumu fiyatı tespit edilemeyen tıbbi malzemeler, piyasa araştırması yapılarak taşra teşkilatı inceleme birimlerince benzer nitelikte, aynı işlevsel özellikte ve aynı tıbbi sonucu verdiği kabul edilen en ucuz malzeme bedeli esas alınarak fatura tutarını aşmamak şartıyla ödenir) kurumun yapmış olduğu araştırma neticesinde tek bir cihazın bedelinin 315.00 TL olarak tespit edildiğinin belirtildiğini, davalı Kurumun cevabında yapılan işlemin kaynağı olarak gösterilen Sağlık Uygulama Tebliğinin yasaların uygulanmasını göstermek için çıkartılan tüzük, yönetmelik ve talimatlara aykırı olduğunu belirterek; davalı idare işleminin iptali ile 3344,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte kendisine ödenmesi istemi ile idari yargı yerinde dava açmıştır.

Trabzon İdare Mahkemesi: 22.09.2011 tarih ve 2011/1577 Esas, 2011/1204 Karar sayılı kararı ile; “…5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 101. maddesinde; "Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bir Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür" hükmü yer almış; aynı Kanunun geçici 12. maddesinin 8. fıkrasında ise; "ilgili kanunları gereği tedavi yardımları karşılanan kişiler, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte her hangi bir işleme gerek kalmaksızın, bu Kanun açısından genel sağlık sigortalısı veya genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi sayılır." hükmü yer almış olup; 108. maddesinin c bendinde ise; bu Kanunun geçici 12. maddesinin 01.07.2008 tarihinde yürürlüğe gireceği hükmü yer almıştır.

Bu durumda; uyuşmazlığın davacı tarafından ödenmiş olan tedavi bedelinin Genel Sağlık Sigortası kapsamında davalı idarece ödenip ödenmemesinden kaynaklandığı anlaşılmakta olup: yukarıda belirtilen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 101. maddesi gereğince bu davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15/l-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine” karar vermiş, karar davacı vekiline 4.10.2011 tarihinde, davalı vekiline 19.11.2015 tarihinde tebliğ edilmiş olup, süresi içerisinde yasal yollara başvurulmadığından kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez; aynı gerekçelerle; davalı idarenin, davacının çocuğu Çiğdem Nur Kısa için almış olduğu işitme cihazı bedellerinden ödenmeyen 3.344,00 TL’nin davacının ödeme için müracaat tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesini talep etmiştir.

Ankara 10.İş Mahkemesi: 28.02.2013 gün ve 2011/1180 Esas, 2013/215 Karar sayılı kararı ile aynen: “Davacı N.K.’nın bakmakla yükümlü olduğu kızı Ç.N. un rahatsızlığı nedeniyle sağlık kurulu raporuna dayanılarak her iki kulağına takılmak üzere işitme cihazı alındığı, söz konusu işitme cihazının kullanımının gerekli olduğu gerekçeli ve denetime elverişli şekilde düzenlenen 25/12/2012 tarihli Doç.Dr.O.B.Ö. tarafından düzenlenen rapor ve tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, dosyada rayiç fiyat araştırılması yapıldıktan sonra hesap yönünden bilirkişiye tevdi edilmiş gerekçeli ve denetime elverişli şekilde düzenlenen 04/02/2013 tarihli rapor mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunarak davacının davasının kısmen kabulü” şeklindeki gerekçesi ile davacının davasının kısmen kabulü ile, 2.124,00 TL işitme cihazı bedeli alacağının kuruma başvuru tarihi olan 30.06.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 21.Hukuk Dairesi: 01.04.2014 gün ve 2013/6461 Esas, 2014/6490 Karar sayılı kararı ile aynen: “Somut olayda; uyuşmazlığın, 5510 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden önce Emekli Sandığı iştirakçisi olan davacının çocuğunun tıbbi cihaz bedelinin tahsiline ilişkin istemin çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gözetilerek 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.” şeklindeki gerekçesi ile bozma kararı vermiştir.

Ankara 10.İş Mahkemesi: 11.09.2014 gün ve 2014/722 Esas, 2014/925 Karar sayılı kararı ile özetle; Davanın alacağın 5510 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 01.01.2008 tarihinden önce emekli sandığı iştirakçisi olan davacının çocuğunun tıbbi cihaz bedelinin tahsiline ilişkin olduğu, ihtilafın idari yargının görev alanına girdiği gerekçesi ile; HMK 114/1-b maddesi gereğince yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle usulden reddine karar vermiş, verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 21.Hukuk Dairesi: 24.02.2015 tarih ve 2014/23504 Esas, 2015/3362 Karar sayılı kararı ile Ankara 10.İş Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararını onamış; verilen karar bu şekilde 1086 sayılı Yasa’nın Geçici 2. ve 6100 sayılı Yasa’nın Geçici 3.maddesi gereğince halen yürürlükte olan 1086 sayılı Yasa’nın 440.maddesi gereğince kesinleşmiştir.

Davacı vekili 29.04.2015 tarihli dilekçesi ile, Trabzon İdare Mahkemesi’nin 2011/1577 Esas, 2011/1204 Karar sayılı kararı ile adli yargı kararı arasında ortaya çıkan görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesini talep etmiş; Mahkememizin 28.09.2015 gün 2015/543 Esas, 2015/571 Karar sayılı ilk kararı ile; Trabzon İdare Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kesinleşmemiş olması nedeni ile 2247 sayılı Kanunun 14.maddesi koşulları taşımayan başvurunun reddine karar verilmiş; Mahkememizin bu kararı üzerine Trabzon İdare Mahkemesi’nin kararının davalıya 19.11.2015 tarihinde tebliğ edildiği ve taraflarca süresinde kanun yoluna başvurulmamakla kararın kesinleştiği, bunun üzerine davacı vekilinin 19.01.2016 tarihli dilekçesi ile ve olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemi ile Mahkememize tekrar müracaat ettiği anlaşılmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 11.4.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece; idari yargı dosya örneği ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Yüksek Öğrenim Kredi Yurtlar Kurumu Trabzon Bölge Müdürlüğü’nde memur olarak görev yapan davacının, kızının işitme kaybına bağlı olarak kullanması gereken iki adet işitme cihazı için ödediği miktarın 4.100,00 TL olmasına karşın kendisine 756,00 TL ödeme yapıldığından bahisle geriye kalan tutarın müracaat tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir. Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

 Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli sandığı iştirakçisi olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Trabzon İdare Mahkemesi’nin 22.09.2011 tarih ve 2011/1577 Esas, 2011/1204 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın görüm ve çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Trabzon İdare Mahkemesi’nin 22.09.2011 tarih ve 2011/1577 Esas, 2011/1204 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 11.4.2016 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN