T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

    ESAS   NO : 2020/640

    KARAR NO : 2020/715

    KARAR TR: 23.11.2020

ÖZET : Davacı Üniversite tarafından; alacak istemiyle gerçek kişiye karşı açılan davanın, özel hukuk hükümleri çerçevesinde görüm ve çözümünde ADLİ YARGI YERİNİN görevli olduğu hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

KARAR  

 

 

         

          Davacı   : İstanbul Aydın Üniversitesi

          Vekilleri: Av. Z.A.- Av. C.Ö. - Av. E.Ş.

                           Av. H.Ö.- Av. N. Ç. - Av. E.Ç.

          Davalı   : Ç.Ö.

          Vekili     : Av. S.Ç.

 

          O L A Y: Davacı vekilleri dava dilekçesinde özetle; davalının, davacı kurumda 2.9.2013 tarihinde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladığı, 23.2.2016 tarihinde ihbar süresine uymadan, haklı bir neden ileri sürmeden istifa ederek ayrıldığı, davalının imzalamış olduğu sözleşmenin belirsiz süreli sözleşme haline geldiği, davalının, dilekçesinde, iş arama izninin ihbar süresinden düşülmesini talep ettiği, ancak iş arama izninin kullanılması için iyi niyetin esas olduğu, davalının ise başka bir yerde çalışmaya başladığı için istifa ettiği, bu sebeple, iş arama izninin, ihbar süresinden düşülmesinin hukuken mümkün olmadığı, diğer yandan, davalının son aylık brüt maaşının 3.182,81 TL olduğundan bahisle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 2.864,52 TL ihbar tazminatının istifa tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesi istemleriyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

BAKIRKÖY 31. İŞ MAHKEMESİ: E:2016/208 sayılı dosyasında "... Feshin haklı nedene dayanılarak ve usule uygun yapıldığını ispat yükü davalı işverene aittir.

Davacı davalı tarafından iş akdinin haksız olarak feshedildiğini buna ilişkin hak kazanılan ihbar tazminatının davalıdan tazminini davalı ise 2016/Şubat ayında Karaman ili Başyayla İlçesine öğretmen olarak atandığı için iş akdini feshettiğini beyan etmiştir.

Delillerin değerlendirilmesi sonucunda davalının, belirli süreli iş sözleşmesini vaktinden önce feshettiği dosyada bulunan belgeler ve tanık beyanlarıyla anlaşıldığı, devlet okuluna atanmış olmanın haklı fesih nedenleri arasında sayılmayacağı sonucuna varılmış ise de ihbar tazminatı, belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinde söz konusu olduğundan davacının ihbar tazminatının yerinde olmadığı kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

Hüküm; Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,

1-Davanın reddine; ..." dair 7.3.2018 gün, K:2018/100 sayılı kararına karşı yapılan istinaf kanun yolu başvurusunun İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi'nce, E:2018/1817 sayı ile kaydedilen dosyada "... Dava, iş sözleşmesinin işçi tarafından haksız olarak feshedildiği iddiasına dayalı davacı işverenin ihbar tazminatı talebine ilişkindir.

Davacının istinaf sebepleri açısından istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile bağlı ve sınırlı olarak dosya üzerinde yapılan incelemede;

Anayasa’nın 131'nci maddesine göre de 'Vakıflar tarafından kurulan Yükseköğretim Kurumları, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan Yükseköğretim Kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tabidir'

2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 3/l maddesine göre 'Öğretim Elemanları: Yükseköğretim Kurumlarında görevli öğretim üyeleri, öğretim görevlileri ve araştırma görevlileridir'.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun Ek. 2. maddesi uyarınca 'Vakıflar; kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla ve mali ve idari hususlar dışında, akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden bu Kanunda gösterilen esas ve usullere uymak kaydıyla, Yükseköğretim kurumları veya bunlara bağlı birimlerden birini veya birden fazlasını ya da bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne bağlı olmaksızın, ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda yüksek nitelikli işgücü yetiştirmek amacıyla, bu Kanun hükümleri çerçevesinde kalmak şartıyla meslek yüksekokulu kurabilir. Bu meslek yüksekokulu, kamu tüzel kişiliğini haiz olup, Yükseköğretim Kurulunun görüşü alınarak Bakanlar Kurulu kararı ile kurulur. Kurulacak meslek yüksekokullarına, meslek ve teknik eğitim bölgesinde gereksinim duyulması esastır'. Aynı kanununu Ek. 5. maddesine göre 'Vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarının, vakıf yönetim organı dışında en az yedi kişiden oluşan bir mütevelli heyeti bulunur. Mütevelli heyet üyeleri, vakıf yönetim organı tarafından dört yıl için seçilir, süresi biten üyeler yeniden seçilebilir. Mütevelli heyet üyelerinin yaş sınırlaması hariç Devlet memuru olma niteliklerine sahip bulunmaları ve en az üçte ikisinin lisans düzeyinde yükseköğrenim görmüş olması gerekir. Mütevelli heyet üyeleri kendi aralarından bir başkan seçer. Mütevelli heyet vakıf yükseköğretim kurumunun tüzelkişiliğini temsil eder. Vakıf yükseköğretim kurumlarının yöneticileri Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü alınarak mütevelli heyet tarafından atanır. Mütevelli heyet; vakıf yükseköğretim kurumu yöneticilerine uygun gördüğü ölçüde yetkilerini devredebilir. Yükseköğretim kurumunda görevlendirilecek yöneticiler ve öğretim elemanları ile diğer personelin sözleşmelerini yapar, atamalarını ve görevden alınmalarını onaylar, yükseköğretim kurumunun bütçesini onaylar ve uygulamaları izler, ayrıca vakıfça hazırlanan yönetmelik hükümlerine göre diğer görevleri yürütür'.

Uyuşmazlık Mahkemesi yargı yolu belirlenmesinde Vakıf Üniversiteleri ile öğretim elemanları arasındaki uyuşmazlıklarda idari yargının görevli olduğunu şu gerekçelerle belirtmektedir. “Vakıf Üniversitesinin, sürekli ve düzenli nitelikteki kamu hizmetinde çalıştırdığı öğretim elemanın; statüsü, göreve alınması, hak ve yetkileri gözetildiğinde, İdare Hukuku kapsamında bir kamu personeli olduğu açıktır. Bununla birlikte, öğretim elemanın sözleşmesinin feshine ilişkin üniversite işleminin idare hukuku anlamında bir idari işlem olduğunda kuşku bulunmamakla birlikte, bu idari işlemden kaynaklanan tazmin isteminin (taraflar arasındaki ihbar ve kötüniyet tazminatı alacağına ilişkin olan davanın,) 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 'İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı' başlıklı 2. Maddesinin b fıkrasında belirtilen; 'İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları‘’ kapsamında idari yargı yerinde görülmesi gerekmektedir'(29.12.2014 gün ve 2014 / 1053 E, 2014/1105 K, Aynı yönde 5.11.2012 gün ve 2012/189 E. ,  2012/234 K., 05.11.2012 gün ve 2012/190 E.  ,  2012/235 K., 24.12.2012 gün ve 2012/273 E.  ,  2012/289 K.).

Aynı doğrultuda Danıştay da idari yargının görevli olduğuna dair kararları da mevcuttur. Anayasanın 130.maddesinde vakıf yükseköğretim kurumlarının mali ve idari konular yönünden farklı hükümlere tabi kılınması buralarda çalışan akademisyenlerin mesleki güvenceden yoksun kılınmasına neden olmaz; Anayasa koyucunun vakıf üniversitesi ve devlet üniversitesi arasında mesleki güvenceler bakımından bir ayrım amaçladığı düşünülemeyeceğinden vakıf üniversitelerindeki akademik personelin mesleki güvenceleri yönünden özel hukuk hükümlerine tabi olmaları Anayasa'ya aykırı olacaktır. Kaldı ki, aynı yükseköğretim kamu hizmetini yerine getiren ancak farklı tip üniversitelerde görev yapan akademisyenlerin mesleki güvenceleri yönünden, bir kısmının kamu hukukuna, bir kısmının özel hukuka tabi olmalarını düzenleyen bir hüküm Anayasa’da ve 2547 sayılı Kanun’da bulunmamaktadır(Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 12.3.2010 tarihli ve ilgili 2010/5 E. sayılı kararı)

Keza Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 23/2 maddesi uyarınca; Vakıf Yükseköğretim Kurumlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 sayılı Kanunda Devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabidir. Bu personelin aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır' hükmü var ise de görev ancak kanunla düzenlenir. Kaldı ki yönetmelik hükmü görevi değil, özlük haklarına 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanacağını düzenlemiştir. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununda ise görev konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.

Anayasa’nın 31. maddesi düzenlemesi ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu hükümleri dikkate alındığında, özellikle kadroların akademik yönden belirlenmesi, sözleşmelerin onaya tabi tutulması dikkate alındığında, vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim elemanlarının idari sözleşmelerle çalıştığının kabulü gerekmektedir. Nitekim Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarında hareketle 2013 yılında, Vakıf Üniversitesi ile öğretim elemanı arasındaki uyuşmazlıkta idari yargının görevli olduğuna karar vermiştir(Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 09.12.2013 gün ve 2013/34603 E, 2013/28476 K).

Nitekim Yargıtay'da İçtihadı Birleştirme sırası bekleyen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 06/12/2018 tarih ve2015/25912 E - 2018/22600 K. sayılı ilamı da bu yöndedir.

Somut uyuşmazlıkta, Vakıf Üniversitesinde öğretim elemanı olarak çalışan davacının Devlet Üniversitelerinde olduğu gibi idari sözleşme ile çalıştığı, uyuşmazlıkta idari yargının görevli olduğu anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK.un 114 ve 115. maddeleri uyarınca yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile davanın usulden reddi yerine uyuşmazlığın esasa girilerek karar verilmesi hatalıdır.

Öte yandan; 2547 Sayılı Yasa’ nın 56/b ve ' Vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumları, bu Kanunun 56 ncı maddesinde yer alan mali kolaylıklardan, muafiyetlerden ve istisnalardan aynen istifade ederler'şeklindeki Ek Madde 7delaleti ile Harçlar Yasa’ sının 13/j maddesi uyarınca davacı Üniversitenin harçtan muaf olduğunun gözetilmemesi de yerinde değildir.

Yapılan açıklamalar çerçevesinde; İlk Derece Mahkemesi'nce 'dava dilekçesinin yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile usulden reddine' karar verilmesi gerekirken uyuşmazlık hakkında esastan karar verilmesi hatalı olduğundan ..." gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine kesin olmak üzere 12.6.2020 tarihinde karar verilmiş ve kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.

Davacı vekili, aynı yöndeki istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 9. İDARE MAHKEMESİ: E:2020/1257 sayılı dosyasında "... Dosyanın incelenmesinden; davacının uyuşmazlığın çözümü için önce adli yargı yerine müracaat ettiği, Bakırköy 31. İş Mahkemesinin 2016/208 Esas sayılı dosyada verilen karara karşı istinaf yoluna gidildiği, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi'nin E:2018/1817, K:2020/947 sayılı kararı ile de uyuşmazlığın idari sözleşmeden kaynaklandığından bahisle idari yargının görevli olduğuna kesin olarak karar verildiği, söz konusu karar üzerinetarafları ve konusu aynı olan işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İdari davalardan olan iptal ve tam yargı davalarında davalı daima idaredir. Bir başka deyişle, idari yargı yerinde açılan bir iptal ya da tam yargı davasına bakılabilmesi için, diğer dava koşullarının yanı sıra, davanın idare aleyhine açılmış olması gerekmekte; idari yargı yerinde gerçek kişiler aleyhine dava açılabilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.

Bu durumda, davanın, ortada idarece kamu gücüne dayalı olarak ve idari usul ve esaslara göre re'sen ve tek yanlı biçimde tesis edilmiş bir işlem veya eyleminden dolayı hak ve menfaati ihlâl edilenler tarafından idare aleyhine açılmış 2577 sayılı Kanunun 2. maddesinde belirtilen davalardan biri olmayıp; davacı Üniversite tarafından, davalı tarafın iş akdini ihbar süresine uymadan sonlandırdığı gerekçesiyle ihbar tazminatı olan 4.442,11-TL'nin davalıdan tahsili istemiyle, gerçek kişi aleyhine açılan dava olması karşısında, idari yargının görevine giren bir dava bulunduğundan söz etmek olanaksızdır.

Buna göre, davacı Üniversitenin, alacak istemiyle gerçek kişi aleyhine açtığı davanın, özel hukuk hükümleri çerçevesinde görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan, 2247 Sayılı Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli mahkemenin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulması gerekmiştir. ..." şeklinde, 9.9.2020 tarihinde karar vermiş, 29.9.2020 gün ve E:2020/1257 sayılı yazı ile Mahkememize müracaat etmiş, başvuru 30.10.2020 tarihinde kayıt altına alınmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Burhan ÜSTÜN’ün Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 23.11.2020 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Burak Cenk İLHAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava; davalının, öğretim görevlisi olarak çalışmakta olduğudavacı kurumdan, 23.2.2016 tarihinde ihbar süresine uymadan, haklı bir neden ileri sürmeden istifa ederek ayrıldığı, davalının imzalamış olduğu sözleşmenin belirsiz süreli sözleşme haline geldiği, davalının, dilekçesinde, iş arama izninin ihbar süresinden düşülmesini talep ettiği, ancak iş arama izninin kullanılması için iyi niyetin esas olduğu, davalının ise başka bir yerde çalışmaya başladığı için istifa ettiği, bu sebeple, iş arama izninin, ihbar süresinden düşülmesinin hukuken mümkün olmadığından bahisle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, ihbar tazminatının istifa tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesi istemleriyle açılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlığını taşıyan 2. maddesinin birinci fıkrasında,

"1. (Değişik: 10/6/1994 - 4001/1 md.) İdari dava türleri şunlardır:

(İptal: Ana.Mah.nin 21/9/1995 tarih ve E:1995/27, K:1995/47 sayılı kararı ile; Yeniden Düzenleme: 8/6/2000 - 4577/5 md.) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,

İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

(Değişik: 18/12/1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar." hükmüne yer verilmiştir.

 

İdari davalardan olan iptal ve tam yargı davalarında davalı daima idaredir. Bir başka deyişle, idari yargı yerinde açılan bir iptal ya da tam yargı davasına bakılabilmesi için, diğer dava koşullarının yanı sıra, davanın idare aleyhine açılmış olması gerekmekte; idari yargı yerinde gerçek kişiler aleyhine dava açılabilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.

Bu durumda, davanın, ortada idarece kamu gücüne dayalı olarak ve idari usul ve esaslara göre re'sen ve tek yanlı biçimde tesis edilmiş bir işlem veya eyleminden dolayı hak ve menfaati ihlâl edilenler tarafından idare aleyhine açılmış 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinde belirtilen davalardan biri olmaması karşısında, idari yargının görevine giren bir dava bulunduğundan söz etmek mümkün değildir.

Buna göre, davacı Üniversitenin, alacak istemiyle gerçek kişi aleyhine açtığı davanın, özel hukuk hükümleri çerçevesinde görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevlidir.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul 9. İdare Mahkemesi'nin başvurusunun kabulü ile, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi'nin 12.6.2020 gün ve E:2018/1817, K:2020/947 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle  İstanbul 9. İdare Mahkemesi'nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi'nin 12.6.2020 gün ve E:2018/1817, K:2020/947 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 23.11.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye                  

      Burhan                       Şükrü                          Mehmet                          Birol       

    ÜSTÜN                        BOZER                      AKSU                          SONER          

 

 

 

 

                                            Üye                                Üye                              Üye                  

                                        Aydemir                         Nurdane                        Ahmet

                                          TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN