T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2015 / 892

            KARAR NO : 2015 / 925

            KARAR TR   : 28.12.2015

 

ÖZET: Davacı şirkete kasko sigortası ile sigortalı bulunan araçta; davalı Belediye Başkanlığının bakım ve gözetim sorumluluğunda olan yolda, yere gömülü bariyerin araç geçişi sırasında kontrolsüzce açılması neticesi meydana geldiği iddia edilen zararın, olayda kusuru bulunan davalıdan rücuen tazmini istemi ile açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı             : A. Sigorta A.Ş.(Münfesih Yapı Kredi Sigorta A.Ş. ile Birleşen)

Vekilleri          : Av.O.A. & Av.H.K.   

Davalı             : Malatya B.B.   

Vekilleri          : Av.Y.A. & Av. N.Y.           

                        

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirkete sigortalı olan 34 K 2222 plakalı araçta; sigortalının sevk ve idaresinde iken, Hamam Sokağı girişinde sağda bulunan yere gömülü bariyerin araç geçişi sırasında kontrolsüzce açılması neticesinde hasar meydana geldiğini,  hasar bedeli olan 10.493,00 TL’nin davacı sigorta şirketi tarafından araç malikine ödendiğini, bu bedelin davalı belediyece ödenmesi yönünde ihtar çekildiğini, ancak bugüne kadar herhangi bir ödemenin yapılmadığını belirterek; fazlaya ilişkin hakları ile sair iddia ve savunma hakları saklı kalmak kaydı ile davalarının kabulüne, fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere 10.493,00 TL tazminatın sigortalıya ödeme tarihi olan 05.12.2012 tarihinden itibaren işleyen reeskont avans faizi ile (faiz oranlarında artış olması halinde artan oranda faiz talep etmek üzere) davalıdan tahsiline karar verilmesi istemi ile adli yargı yerinde dava açmıştır.

Malatya 2.Asliye Hukuk Mahkemesi: 24.12.2013 gün ve 2013/425 Esas, 2013/650 Karar sayılı kararı ile: “Somut olayda; davacı sigorta şirketine P-0053246004-0 poliçe numarası ile sigortalı bulunan 34 K 2222 plaka sayılı aracın, davalı belediyenin sorumluluğundaki şehiriçi yolda duba bariyerinin kontrolsüzce açılması nedeniyle hasar gördüğü ve bu hasar nedeniyle davacı sigorta şirketince poliçe kapsamında araç malikine 10.493,00 TL ödeme yapıldığı açıkça anlaşılmaktadır. Sorun; kazanın oluşumunda davalının kusurlu olup olmadığı ve bu kapsamda sigorta şirketince yapılan ödemenin davalı idareye rücu edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Dosyada mevcut 18/11/2013 havale tarihli trafik bilirkişisi raporunda; davalı Malatya Belediye Başkanlığı'nın, aracın geçişi esnasında hareketli bariyerin kendiliğinden açılarak araca hasar vermesi ile sonuçlanan kazanın oluşumunda gerekli tedbirleri almadığından dolayı % 100 oranında tamamen kusurlu olduğu ve sürücü Osman Kurtulmuş'un oluşan kazada herhangi bir kusurunun ve kural ihlalinin bulunmadığı yönünde görüş bildirdiği görülmüş; 19/11/2013 havale tarihli makine mühendisi bilirkişi raporunda ise; ekspertiz raporunda değiştiği belirtilen amortisöre ait servis kayıtları ve faturanın dosyada bulunmadığını; ancak bu faturanın ibrazı halinde, davacı sigorta şirketinin davalıdan isteyebileceği tazminat miktarının 10.493,00 TL olacağı; şayet ibraz edilmezse tutarı KDV dahil 2.500,00 TL olan amortisör ücretinin mahsubu ile talep edilebilecek ücretin 8.155,81 TL olacağının tespit edildiği görülmüş; iş bu raporlar dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve yeterli görülerek karara esas alınmıştır.

Her ne kadar davacı vekilince, bilirkişi tarafından terditli olarak belirtilen amortisör bedelinin de eklenmesi gerektiği, zira bunun bedelinin de ödendiği ileri sürülmüş ise de; sigorta şirketince, bu kalem yönünden herhangi bir parçanın takıldığına ilişkin fatura ve servis kaydı ibraz edilemediğinden, bu kalem yönünden belirlenen meblağın rücu edilemeyeceğine mahkememizce kanaat getirilmiştir.

 

Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya kapsamı dahilinde; davacı sigorta şirketinin TTK.'nun 1472.maddesi gereği sigortalı sürücü Osman Kurtulmuş'un haklarına halef olduğuna; davalı idarenin kusuruna denk gelen ve bilirkişi raporunda belirlenen 8.155,81 TL'nin ödenmesi gerektiğine mahkememizce kesin kanaat getirilerek, davanın kısmen kabulü” şeklindeki gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile 8.155,81 TL’nin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, bu hususta fazlaya dair talebin reddine karar vermiş, verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Yargıtay 17.Hukuk Dairesi : 31.3.2014 tarih ve 2014/5335 Esas, 2014/4763 Karar sayılı kararı ile; Davacıya kasko sigortalı aracın davalının sorumluluğunda bulunan yoldaki bariyerlerin kontrolsüzce açılması sonucu hasarlandığı iddiasıyla sigortalıya ödenen bedelin davalı Malatya Belediye Başkanlığı'ndan rücuen tahsili istenmiş olup, davada hizmet kusuruna dayanılmıştır. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan belediyeler, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildirler. Kamu tüzelkişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun'un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re'sen) dikkate alınması zorunludur. O halde mahkemece, adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunması nedeniyle dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken         yazılı   olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” şeklindeki gerekçesi ile davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar vermiştir.

Malatya 2.Asliye Hukuk Mahkemesi: 06.11.2014 tarih ve 2014/1291 Esas, 2014/1418 Karar sayılı kararı ile; “Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, iş bu karar mahkememizin 24/12/2013 tarih ve 2013/425 esas, 2013/650 sayılı kararı ile hüküm altına alınmıştır. Verilen karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiş ve temyiz incelemesi neticesinde Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 31/03/2014 tarih ve 2014/5335-4763 esas-karar sayılı bozma ilamında özetle; kamu hizmeti görmekle yükümlü olan belediyelerin, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi olmadıkları; kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararların niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerektiği; mahkemece, adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunması nedeniyle dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmeyerek karar bozulmuş, mahkememizce bozma ilamına uyularak, bu ilam doğrultusunda aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçesi ile yargı yolunun caiz olmaması yönünden dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK’nun 114/1-b ve 115/2.maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar vermiş, verilen karar davacı vekiline 25.11.2014 tarihinde, davalı vekiline 21.11.2014 tarihinde tebliğ edilmiş, tarafların temyiz etmemesi üzerine 11.12.2014 tarihinde kesinleşmiş ve karara bu şekilde şerh edilmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı taleplerle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Malatya İdare Mahkemesi: 12.10.2015 gün ve 2014/1592 Esas, 2015/1198 Karar sayılı kararı ile; “2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2.maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları  ve

bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

            Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

            Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

            Belediye aleyhine idare mahkemesinde açılan başka bir tazminat talepli tam yargı davasında, İdare Mahkemesi 2918 sayılı Yasanın 1 10.maddesinin 1.fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin Anayasaya aykırı olduğu kanısına varmış, İdare Mahkemesinin bu iki cümlenin iptali istemiyle yaptığı başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi 8.12.2011 gün ve E:2011/124, K:2011/160 sayı ile; '2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun’dan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği öngörülmektedir. İtiraz başvurusunda bulunan mahkeme ise idare mahkemesi olup davaya bakmakta görevli ve yetkili mahkeme değildir.

            Başvurunun Mahkeme’nin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.' kararına varmıştır.

            Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin benzer bir konuda İdare Mahkemesi’nin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararı gözetildiğinde, oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır." gerekçesiyle uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğuna karar verildiği ve bu kararın istikrar kazandığı görülmektedir.

            Bu durumda farklı davaların, farklı yargı kollarında görülmesinin, dolayısıyla farklı hukuk ilkeleri uygulanmak suretiyle uyuşmazlıkların çözümlenmesinin engellenmesi suretiyle yargısal istikrar ve güvenin sağlanması, kişilerin hangi yargı yerinde hakkını arayacağının belirli olmasının hak arama özgürlüğünün ve hukuk devleti olmanın teminatı olması bakımından, kararları yargı mercileri açısından bağlayıcı olan, farklı yargı kollan arasındaki görev uyuşmazlıklarını çözmekle görevli Uyuşmazlık Mahkemesinin konu hakkındaki istikrar kazanmış içtihadı nedeniyle davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.” şeklindeki gerekçesi ile davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, verilen karar davacı vekiline 20.10.2015 tarihinde, davalı vekiline 15.10.2015 tarihinde tebliğ edilmiş olup, süresinde yasal süresi içinde kanun yollarına başvurulmadığından kesinleşmiştir.

            Davacı vekili adli ve idari yargı yerlerince verilen görevsizlik kararları nedeniyle oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

 

 

 

 

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.12.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2918 sayılı Yasa’dan kaynaklanan sorumluluk davasında adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14.maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, davacı vekilinin istemi üzerine, adli yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren mahkemece, idari yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un adli yargı, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı şirkete kasko sigortası ile sigortalı bulunan 34 K 2222 plakalı araçta; davalı Belediye Başkanlığının bakım ve gözetim sorumluluğunda olan yolda, yere gömülü bariyerin araç geçişi sırasında kontrolsüzce açılması neticesi meydana geldiği iddia edilen zararın, olayda kusuru bulunan davalıdan rücuen tazmini istemi ile açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davanın, belediyeye ait yolda yere gömülü bariyerin araç geçişi sırasında kontrolsüzce açılması sonucu meydana gelen kazada kusuru bulunan davalıdan, meydana gelen zararın rücuen tazmini istemi ile Malatya 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açıldığı, Malatya 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 24.12.2013 gün ve 2013/425 Esas, 2013/650 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verdiği, taraf vekillerinin temyiz talebi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 31.3.2014 gün 2014/5335 Esas, 2014/4763 Karar sayılı kararı ile kararın görev nedeni ile bozulmasına karar verildiği, Malatya 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Yargıtay bozma ilamına uymak suretiyle 06.11.2014 gün ve 2014/1291 Esas, 2014/1418 Karar sayılı kararı ile davada idari yargının görevli olduğundan bahisle görev yönünden reddine karar vermesi üzerine bu kez davacı vekili tarafından Malatya İdare  Mahkemesi’nde dava açıldığı, Malatya İdare Mahkemesi’nce davanın görev yönünden reddine karar verildiği ve kararın bu şekilde temyiz edilmeksizin kesinleştiği, davacının, 2247 Sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu’nun 14.maddesi uyarınca görevli yargının belirlenmesi istemi ile Mahkememize müracaat ettiği anlaşılmaktadır. 

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve  bunların  görev

yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden Malatya 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 06.11.2014 gün ve 2014/1291 Esas, 2014/1418 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Malatya 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 06.11.2014 gün ve 2014/1291 Esas, 2014/1418 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.12.2015 gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                    

                                                                      KARŞI OY

 

 

            Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.9.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.28.12.2015

 

 

                                                                ÜYE

                                                   Süleyman Hilmi AYDIN