T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

           

            ESAS NO      : 2019 / 712

            KARAR NO  : 2019 / 753

            KARAR TR   : 25.11.2019

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin; zararının,  kusuru oranındaki kısmının idarece giderilmesi istemiyle açtığı rücuen tazminat davasının, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı         : G. Sigorta A.Ş.

Vekili           : Av. B.E.C.

Davalı          : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili           : Av.M.H.A.

 

O  L  A  Y  : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili şirket nezdinde sigortalı 16 VU... plakalı aracın  08.03.2013 tarihinde sürücü İ.K.'ın sevk ve idaresinde iken, Yalova-Armutlu Devlet Karayolunun 23. Km’sinde yol çalışması/bakım ve onarımı yapılan bölümden geçerken, tek taraflı kaza meydana geldiğini; bu kazada dava dışı sürücü İ.K.’ın vefat ettiğini, meydana gelen kazada yolun bakım ve onarımından sorumlu idarenin olayın meydana gelmesinde %62,5 oranında kusurlu bulunduğundan bahisle fazlaya ilişkin hakkı saklı kalması kaydıyla, davanın kabulü ile sigortalıya ödenen toplam 172.808,71 TL tutarındaki tazminatın ödeme tarihinden itibaren değişen oranlarda ticari işlerde uygulanan temerrüt (avans) faizi ile birlikte davalı idareden tahsili istemiyle idari yargı yerinde dava açılmıştır.

BURSA 3.İDARE MAHKEMESİ: 25.1.2017 gün ve E:2016/1279, K:2017/131 sayı ile, "(...) 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında; idari davalar, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, genel hizmetlerden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak tanımlanmış, aynı Yasanın 14. maddesinin 3/a bendinde; "dava dilekçelerinin görev ve yetki yönünden inceleneceği", 15. maddesinin l/a bendinde ise; "3/a bendine göre adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği" hükme bağlanmıştır. Aynı Kanun'un 13.maddesinin 1.fıkrasında" İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir." hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının 172.808,71-TL tutarındaki zararının tazmini istemiyle yaptığı başvurunun zımnen reddedilmesi üzerine 172.808,71-TL'nin ödeme tarihinden itibaren değişen oranlarda ticari işlerde uygulanan temerrüt (avans) faiziyle birlikte tazmini istemiyle bakılmakta olan iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İdare hukukunda, bir idari işleme dayanmadan, idarenin eylemi sonucunda meydana gelen durumlara salt idari eylem denir. Salt idari eylemler sonucunda meydana gelen zararlar ise 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 13.maddesi çerçevesinde incelenmektedir. Kanun'un yukarıda yer verilen bu maddesi uyarınca idari eylemden dolayı meydana gelen zararın tazmin edilebilmesi için bir zararın mevcudiyeti, bir idari eylemin bulunması ve bu zarar ile idari eylem arasında illiyet bağının bulunması yani idari eylem sonucunda zararın meydana gelmiş olması gerekmektedir.

Bunun yanında, idari eylem sonucu meydana gelen zararın, ya zarar gören kişi tarafından ya da Medeni Kanun çerçevesinde zarar gören kişi ile arasındaki münasebet nedeniyle Kanun'un kendilerine talep hakkı verdiği kişiler tarafından talep edilmesi gerekmektedir.

Dava konusu olayda ise, 2577 sayılı Kanun'un 13.maddesi kapsamında idari eylemden doğan zararın, zarardan doğrudan etkilenmeyen davacı tarafından tazmini istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı, davacının tazminini talep ettiği zarara ilişkin davanın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü gerektiğinden bakılan davada adli yargı yerinin görevli bulunduğu sonucuna varılmıştır.

Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin E:2013/443, K:2013/559 sayılı kararı da adli yargının görevli olduğu yönündedir.

Açıklanan nedenlerle, davanın 2577 sayılı Yasa'nın 15/1-a maddesi uyarınca görev yönünden reddine..." karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 13.Asliye Hukuk Mahkemesi: 10.4.2017 gün ve E:2017/152, K:2017/131 sayı ile, "(...) GEREKÇE: Dava; rücuen tazminat davasıdır.

Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacı sigorta şirketine sigortalı aracın, davalı kurumun gerekli önlem ve tedbirleri almaması, dolayısıyla davalı kurumun hizmet kusuru nedeniyle tek taraflı kazaya karıştığı, kaza sonucu araç sürücüsünün vefat ettiğini, vefat eden İ.K. mirasçılarına destekten yoksun kalma zararının ödendiği iddia edilerek davacı şirketin sigortalılarına ödediği bedelin davalıdan rücuen tahsilinin talep edildiği, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2-1/b maddesinde idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari dava olduğunun belirtildiği, emsal olarak değerlendirilen, davacı Eureko Sigorta A.Ş. tarafından davalılar Kartal Belediye Başkanlığı, İstanbul Büvükşehir Belediye Başkanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine hizmet kusuru nedeniyle açılan rücuen tazminat davasında İdari Yargı yerinin görevli olduğu yönünde verilen kararın Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 08/02/2017 tarih 2016/7959 Esas 2017/1163 Karar sayılı ilamı ile onandığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, davaya bakmakla İdare Mahkemesinin görevli olduğu, Mahkememizin görevsiz olduğu anlaşıldığından, dava dilekçesinin yargı yolu yönünden reddine, İdari Yargı’nın görevli olduğuna karar vermek gerekmiş, aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Dava dilekçesinin yargı yolu yönünden reddine, İdari Yargı’nın görevli olduğuna..." karar vermiş, istinaf yoluna başvurulması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22.Hukuk Dairesi: 7.3.2019 gün ve E:2017/2293, K:2019/388 sayı ile, "(...) Bu durumda eldeki davada, kendisine ikinci dava açılan mahkemece Bursa 3. İdare Mahkemesinin dosyasının bulunduğu yerden getirtilerek, elinde derdest bulunan dava dosyasındaki yargılamanın durdurulmak suretiyle (UMK m. 19/1), dosyanın kül halinde, yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi açısından Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi, verilecek kararın beklenerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.

(…)

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ iie; HMK'nin 353/(1).a.6.maddesi gereğince Ankara 13.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/152 Esas,2017/131 Karar sayılı 10/04/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA,

2-Davanın    yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE..." HMK 353/1-a.maddesine göre kesin olarak karar vermiştir.

ANKARA 13.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 10.9.2019 gün ve E:2019/213 sayı ile, "(...) 1-Ankara BAM 22. Hukuk Dairesinin 2017/2293 Esas 2019/388 Karar sayılı 07/03/2019 tarihli ilamının bir örneği de eklenerek Bursa 3. İdare Mahkemesine müzekkere yazılarak 2016/1279 Esas sayılı dosyalarının fiziki olarak Mahkememize gönderilmesinin istenilmesine, dosya Mahkememize geldikten sonra dosyanın ve Mahkememiz dosyasının yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi açısından Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilene kadar yargılamanın durdurulmasına..." karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 25.11.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Asliye Hukuk Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli yargı dosyasının bir örneğinin Mahkemece, ekinde idari yargı dosyasının UYAP sisteminden temin edilen örneği ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı şirketin sigortalamış olduğu aracın kaza yapmasında davalı idarenin de kusuru bulunduğundan bahisle sigortalıya ödenen tazminatın, davalı idarenin kusur oranına tekabül eden kısmının faiziyle birlikte rücuen tazmini istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun, “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996-4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996-4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) (Ek:18/10/2018-7148/14 md.) Bu Kanunun 31 ve 49 uncu maddeleri kapsamında takoğraf ve çalışma-dinlenme süreleri yönünden karayolları denetim istasyonlarında denetim yapmak ve trafik idari para cezası karar tutanağı düzenlemek,

l) (Ek:29/11/2018-7153/9 md.)(5) Otoyolların habitatları böldüğü yerlerde Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün görüşünü alarak yaban hayvanlarının geçişlerine izin verecek menfez, ekolojik köprü ve benzeri tesisleri yapmak,

m) (Ek:29/11/2018-7153/9 md.)(5) Otoyollarda yaban hayvanlarından kaynaklanacak trafik kazalarını önlemek maksadı ile kafes tel çit yapmak,

n) (Ek:29/11/2018-7153/9 md.)(5) Yaban hayvanlarının muhtemel yaşam alanlarının bulunduğu bölgelerdeki karayollarında uyarıcı levhalara yer vermek,

o) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.) hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden, davacı şirket tarafından sigortalı 16 VU... plakalı aracın  08.03.2013 tarihinde sürücü İ.K.'ın sevk ve idaresinde iken, Yalova-Armutlu Devlet Karayolunda yol çalışması/bakım ve onarımı yapılan bölümden geçerken, meydana gelen trafik kazasında dava dışı sürücü İ.K.'ın vefat ettiği; meydana gelen kazada yolun bakım ve onarımından sorumlu davalı idarenin  kusurlu bulunduğundan bahisle, sigortalıya ödenen 276.493,94-TL tazminatın,  davalı idarenin kusur oranına tekabül eden 172.808,71-TL'sinin ödeme tarihinden itibaren değişen oranlarda ticari işlerde uygulanan temerrüt (avans) faiziyle birlikte rücuen tazmini istemiyle  dava açıldığı anlaşılmıştır. 

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 13.Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.9.2019 gün ve E:2019/213 sayılı  başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 13.Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.9.2019 gün ve E:2019/213 sayılı  BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 25.11.2019 gününde Üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                    BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                             Üye                                  Üye                                 Üye                    

                                         Aydemir                           Nurdane                           Ahmet

                             TUNÇ                             TOPUZ                         ARSLAN

 

 

 

                                               KARŞI OY

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum.25.11.2019

                                                      ÜYE

                                             Ahmet ARSLAN