T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2017 / 125

            KARAR NO  : 2017 / 213

            KARAR TR   : 10.4.2017

ÖZET : Müze çıkış kapısına yakın mesafede seyir halindeyken meydana gelen trafik kazasında, sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi istemiyle açtığı rücuen tazminat davasının, 2918 sayılı Yasanın 110. maddesi gözetildiğinde ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

                                                          

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı         : E. S.A.Ş.

Vekilleri       : Av. H. Ş.- Av.E.T.- Av.E.İ.

Davalı          : İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili           : Av.B.M.

 

O L A Y      : Davacı vekili; müvekkili Şirket tarafından sigortalanan B. T.T.İnş. Tur. San. Tic. Ltd. Şti.'ye ait 34 … 7096 plakalı aracın,  18.07.2012 tarihinde Ayasofya Müzesi'nin çıkış kapısına 5-10 metre kala seyir halindeyken, müzenin duvar tarafındaki ağacın 40-50 cm. çapındaki dallarından bir tanesinin çürümenin etkisiyle orta kısmından kırılarak aracın ön kısmına devrilmesi neticesinde hasara uğradığını; araçta maddi hasar oluştuğunu; düzenlenen ekspertiz raporundan da anlaşılacağı üzere; dava konusu maddi hasarın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın gerekli bakımı yapmaması sonucu meydana geldiğini, davalı idarenin kusuru bulunduğunu; rapora müsteniden sigortalıya 2.090,00 TL hasar tazminatını 13.08.2012 tarihinde ödeyen müvekkilinin, TTK 1472 maddesi gereğince sigortalının haklarına halef olduğunu; hukuki halefiyet gereği söz konusu rücu alacakları için davalı İdareye 16.08.2012 tarihinde müracaat edilmiş ise de kendilerine bir cevap verilmediğini, herhangi bir ödeme yapılmadığını ifade ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 2.090.00 TL rücuen alacaklarının ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmesi istemiyle 20.12.2012 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 4.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 26.12.2012 gün ve E:2012/619, K:2012/475 sayı ile, davanın sigorta hukukundan doğan rücuen tazminat davası olması nedeniyle, ticari dava niteliğinde bulunduğu gerekçesiyle; dava dilekçesinin görev yönünden reddine, karar kesinleştiğinde ve süresinde talep halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiş; davacı vekili dosyanın Nöbetçi İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir.

İSTANBUL 12.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ; 30.6.2014 gün ve E:2013/79, K:2014/173 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek,  davanın reddine karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesi; 22.12.2014 gün ve E:2014/23441, K:2014/19177 sayı ile, kamu hizmeti görmekle yükümlü olan belediyelerin, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi olmadıkları, kamu tüzelkişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararların niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olduğu, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun'un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesinin gerektiği gerekçesiyle, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermiş; karar düzeltme istemi de aynı Dairece, 16.11.2015 gün ve E:2015/8701, K:2015/12159 sayı ile reddedilmiştir.

İSTANBUL 12.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ: 30.12.2015 gün ve E: 2015/1247, K: 2015/802 sayı ile, “(…) Mahkememizce iddia ve itirazlar doğrultusunda yapılan inceleme ve değerlendirmede sunulan belge ve bilgiler doğrultusunda hasarın ve yapılan ödemenin olayın oluş şekli ile uygunluk gösterdiği ve kadri marufunda bulunduğu, kusur yönünden yapılan denetlemede Karayolları Trafik Kanunu 10/b 1-4 sayılı ve yönetmeliğini 16 a-1 maddesi hükmü gereğince davalının sorumlu olduğu karayolunun güvenliğini sağlayacak şekilde bulundurmak durumunda olduğu, sürürcünün herhangi bir kusurunun olmadığı belirtilerek rapor tanzim edilmiştir.

Tüm dosya kapsamı sunulan deliller, izleme olanağı sağlayan bilirkişi raporu ve yazışmalar değerlendirilmiş, kazanın aracın Ayasofya Müzesinin çıkış kapısına yaklaştığı sırada duvar tarafındaki ağacın kırılması sonucu meydana geldiği, söz konusu meydanın davalı idare yetki ve sorumluluğunda olduğu ve ağaçların bakım budama restorasyon işlerinin rutin olarak yapıldığı, bu konudaki teknik raporun alındığı kazaya neden olan ağacın içeride olan ve dışarıdan görülmeyen iç çürük nedeni ile düştüğü ve bu hususun yapılan inceleme ve fotoğraflarla da belirlendiği, bu yönde teknik raporun düzenlendiği, idarenin kendi eylemlerinde ve zararlarından dolayı ödemek zorunda olduğu, bunun anayasa prensibi olarak kabul edildiği, içtihatlarda hizmet kusuru kusursuz sorumluluk ilkesine dayalı olarak değerlendirildiğinde, idarenin tazmin borcunun doğabilmesi için bir zararının mevcudiyeti, zarara yol açan eylemin idareye yüklenebilir olması, zarar ve eylem arasında illiyet bağının bulunmasının gerektiği, hizmet kusurunun idarenin örgüt yapısına ya da hizmet sunumuna ilişkin sürecin işleyişinde meydana gelen bir aksama ya da bozukluk nedeni ile idarece tam olarak sunulması gereken bir hizmetin yanlış, eksik, kötü verilmesi olarak nitelendirildiğinde, belirlenen ve sunulan delillerle ilgili idari birim tarafından gerekli bakım ve onarımların periyodik yapıldığı, her alanının her an gözlemlenebilmesinin mümkün olmadığı ve kaldı ki belirlendiği üzere, dışarıdan gözle görülmeyen bir durumda bir kazanın meydana geldiği, bu çerçevede davalı idareye kaza, hasar ve eylemde illiyet bağı tespit edilemediği nedenle kusur atfedilemeyeceği dikkate alınarak davanın reddine karar verilmiştir.

Ancak söz konusu karar Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 22/12/2014 tarih 2014/23441-19177 sayılı ilamı ile, davanın özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı, hizmet kusurlarına dayalı olarak idari yargılama usulü kanunun 2. Maddesi gereğince idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmesi nedeni ile mahkememizin görevsiz olduğu, bu yönde görevsizlik kararı verilmesi gerektiği ifade edilerek bozulmuştur.

Yargıtay bozma ilamına mahkememizce uyulma kararı verilmiş, tarafların beyanları alınmış, bu çerçevede davalı İstanbul Büyükşehir Belediyesinin kamu hizmeti sırasında verdiği zarardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi olmayıp, oluşan zararın hizmet kusurundan kaynaklanan zarar olduğu, bu durumda idari yargı yerinde davanın çözümlenmesinin gerekeceği nedeniyle, mahkememiz görevsiz olup, davanın HMK 114 ve 115. Maddesi gereğince usulden bu doğrultudan reddine karar vermek gerekip, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM:

Davanın taraf ve mahiyeti gereği mahkememizin görevi dahilinde olmayıp, idari yargının görevli olduğu değerlendirilerek görevsizliğine, bu nedenle HMK 114.ve 115.maddesi çerçevesinde usulden reddine…” karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesince, 29.9.2016 gün ve E:2016/5807, K:2016/8468 sayı ile onanan karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili, aynı istemle 26.3.2015 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul 5.İdare Mahkemesi; 05/05/2015 gün ve E:2015/658, K:2015/1086 sayı ile, adli yargı yerindeki görevsizlik kararının davacılar yönünden henüz kesinleşmediğinden bahisle, davanın derdestlik nedeniyle incelenmeksizin reddine karar vermiş; itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 4.Kurulunca; 27/01/2016 gün ve E:2015/329, K:2016/380 sayı ile, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğundan bahisle, itirazın kabulüne ve kararın bozulmasına karar verilmiş; karar düzeltme istemi de aynı Mahkemece, 6.4.2016 gün ve E:2016/1735, K:2016/1494 sayı ile reddedilmiştir.

İSTANBUL 5.İDARE MAHKEMESİ: 16.5.2016 gün ve E:2016/796, K:2016/899 sayı ile, “(…) Karar veren İstanbul 5.İdare Mahkemesi'nce, Mahkememizin 05/05/2015 tarih ve 2015/658 Esas, 2015/1086 sayılı kararının İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 4.Kurul Başkanlığının 27/01/2016 gün ve 2015/329 Esas, 2016/380 sayılı kararı ile bozulması üzerine bozma kararına uyularak dava dosyası yeniden incelenmek suretiyle işin gereği görüşüldü:

(…)

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları şartları hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda, bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 19/01/2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun'un 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir"; Geçici 21. maddesinde ise, "Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek idare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz" denilmiştir.

Diğer taraftan; Anayasa Mahkemesi 08/12/2011 gün ve E:2011/124, K:2011/160 sayı ile; "2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun'dan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği öngörülmektedir. İtiraz başvurusunda bulunan mahkeme ise idare mahkemesi olup davaya bakmakta görevli ve yetkili mahkeme değildir. Başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir" kararına varmıştır.

Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden; davacı sigorta şirketi tarafından sigortalı olan 34 UJ 7096 plakalı aracın, Ayasofya Müzesi çıkışında duvar tarafındaki ağacın dallarının kırılması sonucu maddi hasara uğradığından bahisle, sigortalıya ödenen söz konusu maddi hasarın karşılığı olan 2.090,00 TL maddi zararın olayın oluşumuna hizmet kusuru ile sebebiyet verdiği iddiasıyla davalı idareden tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda yer verilen 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 19.01.2011 günlü 27820 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 14. maddesiyle değişik “Görevli ve Yetkili Mahkeme kenar başlıklı 110. maddesi uyarınca bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren motorlu araç kazalarından dolayı karayolunun bakım ve işletmesinden sorumlu olan kamu kurulularının hukuki sorumluluğuna ilişkin davaların adli yargı yerlerinde görüleceği ve yalnızca anılan maddenin yürürlük tarihi olan 19.01.2011 tarihinden önce idari yargı yerlerinde açılan davaların idare mahkemelerinde görülmesi gerektiği, dolayısıyla 16.07.2012 günü meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle oluşan zararın giderilmesi istemiyle açılan bu davanın da görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş; itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, 9.İdare Dava Dairesince, 18.10.2016 gün ve E:2016/752, K:2016/280 sayı ile onanan, karar düzeltme istemi de aynı Dairece, 21.12.2016 gün ve E:2016/939, K:2016/889 sayı ile kesin olarak reddedilen görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Birgül KURT, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 10.4.2017 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının, 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının,  Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, müze çıkış kapısına yakın mesafede seyir halindeyken,  sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden;  davacı Şirket tarafından  sigortalı aracın Ayasofya Müzesi'nin çıkış kapısına 5-10 metre kala seyir halindeyken, müzenin duvar tarafındaki ağacın 40-50 cm. çapındaki dallarından bir tanesinin, çürümenin etkisiyle orta kısmından kırılarak aracın ön kısmına devrilmesi neticesinde hasara uğradığı, araçta maddi hasar oluştuğunu;  oluşan maddi hasarın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın gerekli bakımı yapmaması sonucu meydana geldiği, sigortalı araçta meydana gelen hasardan davalı İdarenin sorumlu bulunduğu iddia edilerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 2.090.00 TL.nin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan rücuen tazmini istemiyle  dava açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.12.2015 gün ve E:2015/1247, K: 2015/802 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.12.2015 gün ve E:2015/1247, K: 2015/802 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 10.4.2017 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Birgül

KURT

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN