T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2015 / 801 KARAR NO : 2015 / 816 KARAR TR : 30.11.2015 |
ÖZET : Eşinden boşanan davacının 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli sandığı iştirakçisi iken ölen babasından dolayı yetim aylığı bağlanması istemiyle yapmış olduğu başvurusunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
|
K A R A R
Davacı : A. İ.(Ç.)
Vekili : Av. M.A.E.
Davalı : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı
Vekili : Av. A.A.S.
O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacının yetim aylığı almakta iken eski eşi ile 13.10.2009 tarihinde yeniden evlenmesi üzerine yetim aylığının kesildiğini, ancak şiddetli geçimsizlik nedeniyle Ankara 5.Aile Mahkemesinin 11.8.2010 tarih, 2010/991 Esas, 2010/1149 karar sayılı kararı ile eşinden yeniden boşandığını, davacının kesinleşmiş mahkeme kararı ile birlikte babasından dolayı yetim aylığının tekrar bağlanması için davalı kuruma başvurduğunu, ancak bir cevap alınamadığını belirterek yetim aylığının bağlanmasına karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.
ANKARA 17. İDARE MAHKEMESİ: 5.4.2012 gün ve E:2011/1615 K:2012/586 sayılı kararında, dava konusu işlem 5510 sayılı Kanun gereğince tesis edildiğinden ve aynı Kanunun 101.maddesi hükmü uyarınca bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların İş Mahkemelerinde görüleceği hüküm altına alındığından iş bu davanın adli yargı yerince (İş Mahkemelerince) görülüp çözümlenmesi gerektiği gerekçesi ile davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu kez davacının babasından dolayı boşanmanın gerçekleştiği 11.8.2010 tarihini takip eden ayın başından itibaren yetim aylığının bağlanmasına, birikmiş yetim aylıklarının ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
ANKARA 11.İŞ MAHKEMESİ: 14.7.2014 gün ve E:2012/634, K:2014/1600 sayılı kararında özetle; 5510 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden önce Emekli Sandığı iştirakçisi olan babasından yetim aylığı alan davacının evlenmesi nedeniyle kesilen yetim aylığının tekrar boşanması nedeniyle yeniden bağlanması talebinin zımnen reddine ilişkin Kurum işleminin iptaline ilişkin olduğu ve uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Yargıtay 10.Hukuk Dairesi: 30.4.2015 gün ve E:2015/4954, K:2015/8355 sayı ile, Dairelerince de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.
Davacı vekili idari ve adli yargı yerlerince verilmiş olan görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğu öne sürülen olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi isteminde bulunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 30.11.2015 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME:
Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, eşinden boşanan davacının emekli sandığı iştirakçisi iken ölen babasından dolayı yetim aylığı bağlanması istemiyle yapmış olduğu başvurusunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E:2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir… Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”
Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.
Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.
Bu durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce, emekli sandığı iştirakçisi olan müteveffa babasından dolayı kendisine yetim aylığı bağlanan davacının 13.10.2009 tarihinde boşandığı eski eşi ile evlenmesi nedeniyle yetim aylığının kesilmesi için kuruma müracaat ettiği daha sonra Ankara 5.Aile Mahkemesi kararı ile eşinden tekrar boşandığını kuruma bildirdiği ve 04.11.2010 tarihinde yeniden yetim aylığı bağlanması için talepte bulunduğu ancak bu talebinin zımnen reddedilmesi üzerine, söz konusu zımni ret işleminin iptali ile birikmiş olan maaşının ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davanın, görüm ve çözümünün; davacıya, müteveffa babasından dolayı yetim aylığı bağlanması işleminin 5434 sayılı Yasa uyarınca tesis edilmesi hususu da gözetildiğinde, idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, Ankara 17.İdare Mahkemesi’nin 5.4.2012 gün ve E:2011/1615 K:2012/586 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 17.İdare Mahkemesinin 5.4.2012 gün ve E:2011/1615 K:2012/586 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 30.11.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye Ali ÇOLAK
Üye Süleyman Hilmi AYDIN |
Üye Yusuf Ziyaattin CENİK
Üye Mehmet AKBULUT |
Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ
Üye Yüksel DOĞAN |