T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2021/769

KARAR NO  : 2022/95      

KARAR TR  : 28/02/2022

 

ÖZET: Ölümle tehdit edildiğinin ihbarı üzerine, Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma sırasında alınmayan önlemler nedeniyle öldürüldüğü ileri sürülen murislerinin ölümü ile uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

KARAR

 

 

 

Davacılar  : 1- A... A..

                     2- C... A

                     3- M.... A

                     4- A.... S

                     5- Y.... K

Vekilleri     : Av. A.S

Davalılar   : 1- Jandarma Genel Komutanlığı       (İdari Yargıda)

Vekili         : Av. G.Ö

                     2- Maliye Hazinesi                            (Adli Yargıda)

Vekili         : Av. T. Ö

I. DAVA KONUSU OLAY

1. Davacılar vekili, davacıların ana baba bir kardeş olup babaları O..., anneleri H.. A..'nun09/04/2016 tarihinde M.... K tarafından öldürüldüklerini, olaydan önce M... K'nin düzenli olarak hem maktulleri hem de ailesi olan çocuklarından davacı A...'yı ölümle tehdit ettiğini, maktul O..'ın tehdit ve darp edildiği için şikayette bulunması üzerine Görele Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatılarak2016/358 sayılı soruşturma dosyasında M....K'nin 08/04/2016 günü ifadesi alınıp serbest bırakıldığını,09/04/2016 günü sabahı evinde bulundurduğu tabanca ile erken saatte evden çıkan O.. ve H...'ya saldırdığını ve davacıların gözleri önünde ikisini de öldürdüğünü, olay sırasında A...'ya hedef gözeterek defalarca ateş ettiğini ancak isabet ettiremediğini, ilk silah sesinden sonra olayın cereyan ettiği yere gelen Y.. yaralı haldeki annesini kurtarmaya çalışırken Y....'in başına silah dayayarak, sus, seni de vururum dediğini ve Y....'in yanında annesinin kafasına ve kalbine ateş ettiğini, babasının da kafasına tabanca kabzası ile vurup yaraladıktan sonra mermi sıkarak öldürdüğünü, olayın ihbarından bir saat sonra gelen jandarmaya teslim edildiğini, Anayasa ve Uluslararası Sözleşmeler ile koruma altında olan üstelik, tehdit altında olduğu devlete bildirilen yaşam hakkının korunmadığını, bu durumun idarenin ağır hizmet kusuru olduğunu ve bundan doğan manevi zararları tazminle mükellef olduğunu, davacıların olay gününden bu yana psikolojik tedavi gördüklerini, kolluk güçlerinin ölüm tehdidi suçuna rağmen sanığı karakola davet edip ifade almakla yetinmelerinin olayları bu noktaya getirdiğini, bu nedenle her davacı için, hizmet kusuru bulunan davalı idareden ayrı ayrı 500.000 TL olmak üzere2.500.000 TL tazminatın 09/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsil edilerek davacılara ödenmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

 

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

A. İdari Yargıda

2. Ordu İdare Mahkemesi07/02/2019 tarihli ve E.2018/73, K.2019/150 sayılı kararı ile, davanın esasını inceleyerek davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar vermiş, Samsun Bölge İdare Mahkemesinin 30/03/2021 tarihli ve E.2019/841, K.2021/304 sayılı kararı ile, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, davanın çözümünün adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle Ordu İdare Mahkemesinin07/02/2019 tarihli ve E.2018/73, K.2019/150 sayılı kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

3. Ordu 1. İdare Mahkemesi 09/09/2021 tarihli ve E.2021/422, K.2021/842 sayılı kararı ile, olayda, davacıların babaları O... A' nun Görele Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak M.... K'nin kendisini ve ailesini ölümle tehdit ettiği, can ve mal güvenliklerinin olmadığını belirttiği ve koruma talebinde bulunduğu, bundan sonraki süreçte kanunen yetkili Görele Cumhuriyet Başsavcılığının, Çanakçı İlçe Emniyet Müdürlüğü ve Çanakçı İlçe Jandarma Komutanlığına bu kapsamda yazılar yazdığı, dolayısıyla davacıların koruma tedbirlerinin uygulanmamasından kaynaklanan iddialarına ilişkin tazminat talebinin adli yargı mercilerinin görevinde olduğunun anlaşıldığını belirterek davanın görev yönünden reddine karar vermiş, itiraz edilmeyen karar kesinleşmiştir.

4. Davacılar vekili aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

B. Adli Yargıda

5. Giresun 2. Ağır Ceza Mahkemesi 30/09/2021 tarihli ve E.2021/320, K.2021/253 sayılı kararı ile, 5271 sayılı Kanun'un 141. ve 142. maddelerinde koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasının sadece hakkında tedbir uygulanan kişilerin açabileceğinin kabul edildiği, somut olayda davacıların idarenin hizmet kusuru nedeniyle anne-babaları olan O... ve H.. A..’nun gerekli tedbirlerin alınmamış olması nedeniyle öldürüldüklerini iddia ederek idare aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açtıklarını, koruma tedbirlerinin davacılara veya vefat eden kişilere uygulanması ya da uygulanmamasının söz konusu olmadığı, açılan davada gerekli tedbirlerin uygulanmaması iddiasının doğruluğu halinde idarenin hizmet kusuru nedeniyle sorumluluğunun oluşacağını belirterek, olayda idari yargı tarafından çözülmesi gereken bir uyuşmazlık bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, itiraz edilmeyen karar kesinleşmiştir.

III. İLGİLİ HUKUK

6. Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

“Kişinin, Resmî görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.”

7. 5271 sayılı Kanun'un “Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat”  üst başlığı altında düzenlenen “Tazminat istemi” başlıklı 141. maddesi şöyledir:

“ (1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

…….

(3) (Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.

(4) (Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder.”;

8. Aynı Kanun'un “Tazminat isteminin koşulları” başlıklı 142. maddesi şöyledir:

“ (1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.

(2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır.

…….”;

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

A. İlk İnceleme

9. Uyuşmazlık Mahkemesinin Muammer TOPAL’ ın başkanlığında, Üyeler Birol SONER, Nilgün TAŞ, Doğan AĞIRMAN, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 28/02/2022 tarihli toplantısında; 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, idari ve adli yargı yerleri arasında anılan Kanun’un 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

B. Esasın İncelenmesi

10. Raportör-Hâkim Gülten Fatma BÜYÜKEREN’ in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:

11. Dava, ölümle tehdit edildiğinden bahisle Cumhuriyet Başsavcılığına ihbarda bulunarak can güvenliği talebinde bulunan kişinin, adli kolluk ve savcılık tarafından gerekli önlemler alınmadığı için öldürüldüğü, böylece yaşam hakkının korunmadığı ileri sürülerek uğranılan zarardan dolayı manevi tazminat ödenmesi istemiyle açılmıştır.

12. Dosyanın incelenmesinden, davacıların murisi O...A..'nun25/03/2016 tarihli dilekçesiyle Görele Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak eşinin abisi olan M... K’nin yaklaşık bir yıldır kendisine50.000 TL borçları olduğunu, bu parayı ödeyeceklerini yoksa onları öldüreceğini söyleyerek küfür ve tehdit ettiğini, oğlu A...R... A’ nun işletmekle olduğu kahvehaneye giderek kendisiyle kavga edip ölümle tehdit ettiğini, 15 gün önce de eşi H.. ile birlikte yolda araba bekledikleri sırada evinin balkonundan küfür ve hakaret ederek tehdit ettiğini, 24/03/2016 tarihinde Çanakçı ilçe merkezinde kendisini bir araba arkasına çekerek ve kravatından sıkarak "seni boğarım, 50.000 TL parayı ödeyeceksin, yoksa senin leşini sererim" diyerek tehdit ettiğini, kendisine ait olan K.... Köyündeki evine yerleştiğini ve sürekli olarak "parayı vermeyeceksen evi vereceksin, yer vereceksin" diyerek ölümle tehdit ettiğini, kendisinin ve ailesinin can güvenliği olmadığını, kendisini, ailesi ve çocuklarını ölümle tehdit eden, zorla tehdit ile para almaya çalışan, zorla evini işgal eden M....K’den şikayetçi olduğunu, cezalandırılması için gerekli işlemlerin yapılmasını ve bu süreç içerisinde şahsın gözlem altında tutulmasını ve kendisine koruma verilmesi için kolluğa bilgi verilmesini talep ettiği;

13. Görele Cumhuriyet Başsavcılığı Hazırlık Bürosunun 28/03/2016 tarihli ve 2016/358 soruşturma sayılı yazısı ile, Çanakçı İlçe Emniyet Müdürlüğü ile Çanakçı İlçe Jandarma Komutanlığına, O... A..'na ait şikayet dilekçesi ve ifade tutanağının yazı ekinde gönderildiği, ifade tutanağı ve şikayet dilekçesi içeriğine göre gerekli araştırmanın titizlikle yapılarak, sorumluluk bölgelerinde bulunan, dilekçe içeriğinde ismi geçen H.. A, M... A ve C.... R ve A... R... R' nun bilgi sahibi sıfatıyla beyanlarının alınması, M...K’nin şüpheli sıfatıyla ifadesinin alınması ile bahse konu olaya ilişkin tanık araştırması, kamera kayıtları araştırması yapılması ve düzenlenecek olan tahkikat evraklarının gönderilmesinin istendiği;

14.Jandarma Genel Komutanlığı Çanakçı Merkez Jandarma Karakol Komutanlığının 08/04/2016 tarihli ve Asyş. 0410-174-16 sayılı yazısı ile, Görele Cumhuriyet Başsavcılığına, O...A isimli şahsın vermiş olduğu dilekçe içeriğine göre yapılması istenilen araştırmanın yapıldığının bildirildiği ve yazı ekinde araştırmayla ilgili tanzim edilen evrakın gönderildiği anlaşılmıştır.

15. Görele Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen evrakların incelenmesinden, şikayet dilekçesinde ve şüpheli ifadesinde isimleri geçen kişiler ile şüphelinin ifadelerinin alındığı, adli kolluk sıfatıyla ifadeler alınarak evrakın tamamlandığı, Cumhuriyet Başsavcılığınca ya da adli kollukça can güvenliği nedeniyle koruma talebiyle ilgili olarak herhangi bir karar verilmediği, koruma ile ilgili birimlere bilgi verilmediği, gerekli kararın alınmadığı, bu nedenle olayın meydana geldiğinin ileri sürüldüğü sonucuna varılmıştır.

16. Anayasa'nın başlangıç kısmında öngörülen Kuvvetler ayrımı ilkesi ile yargı ile ilgili 9. ve 138. maddeleri dikkate alındığında, bağımsız bir erk olan yargının yargılama faaliyeti ile ilgili işlemlerinin, Anayasa'nın 125. maddesinde öngörülen idari işlemler kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayıp, bu yargısal işlemler nedeniyle idari yargı yoluna başvurulabilmesine imkân yoktur. Esasen bu durum, kuvvetler ayrılığı ilkesinin tabii bir sonucudur. Yukarıda işaret edildiği üzere, Cumhuriyet Savcılarıyla onlar adına işlem yapan kolluk personelinin yargılamadaki fonksiyonu geniş çerçevede bir kamu hizmeti olarak değerlendirilse de, somut olarak, ifa edilen yargı faaliyetinin bir parçası olduğunda ve yargısal işlem mahiyetini taşıdığında kuşku bulunmamaktadır. Yargılama sürecine katkıda bulunan işlemler ya da faaliyetler nedeniyle Devletin sorumlu tutulmasında da bu sorumluluğun denetiminin aynı yargı düzeni içinde yapılması ve yargısal nitelikli bir işlemin idari yargı denetimi dışında tutulması gerektiği açıktır.

17. Somut olayda, Cumhuriyet savcılığı emrinde yürütülen soruşturma sırasında Cumhuriyet savcılığı tarafından ya da talimatıyla verilen kararların yargısal faaliyet kapsamında olduğunda kuşku bulunmadığı, yargılama sürecine katkıda bulunan işlemler ya da faaliyetler nedeniyle Devletin sorumlu tutulmasında da, bu sorumluluğun denetiminin aynı yargı düzeni içinde yapılması ve yargısal nitelikli bir işlemin idari yargı denetimi dışında tutulması gerektiğinden, bu işlemlerin etkin ve adil bir şekilde yapılmadığı nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen manevi zararların tazmini istemiyle açıldığı anlaşılan davanın görüm ve çözümünün adli yargı yerine ait olduğu, ancak Uyuşmazlık Mahkemesinin adli yargı içerisinde hangi yargı merciinin bu davalara bakmakla görevli olduğu hususunda karar verme yetkisi bulunmadığı, bu belirlemenin ilgili yargı kolunun kendi içerisinde yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

18. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak, Giresun 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30/09/2021 tarihli ve E.2021/320, K.2021/253 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

 

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Davanın çözümünde ADLİ YARGININ GÖREVLİ OLDUĞUNA,

B. Giresun 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30/09/2021 tarihli ve E.2021/320, K.2021/253 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA,

28/02/2022 tarihinde Üyeler Nilgün TAŞ ve Ahmet ARSLAN' ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Muammer

TOPAL

Üye

Birol

SONER

Üye

Nilgün

TAŞ

Üye

Doğan

AĞIRMAN

 

 

 

 

 

 

Üye

Aydemir

TUNÇ

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ahmet

ARSLAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

Dava, ölümle tehdit eden kişi tarafından yapılan saldırıda davacılar murisinin hayatını kaybetmesinde yeterli güvenlik önlemleri almayan davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle manevi tazminat ödenmesi istemi ile açılmıştır.

Anayasanın 125'inci maddesinin son fıkrasında; idarenin eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. İdarenin kamu hizmetinin yürütülmesinden doğan zarardan sorumlu tutulmasını gerektiren kuramlardan birisi hizmet kusurudur. İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinde; idari dava türleri, iptal davaları; idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları olarak sayılmış ve idari yargının yetkisinin, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimini yapmak olarak belirlenmiştir.

İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmelidir.

İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.

Kamu görevlilerinin hizmetin yürütülmesi sırasındaki kusurlu eylemleri, idare yönünden nesnel nitelik taşıyan "hizmet kusuru" nu oluşturmakta, bunun yargısal denetimi ise, kamu hizmetlerinin işleyişinin ve gereklerinin değerlendirilmesinde uzman olan idari yargı yerine ait bulunmaktadır.

Dava, sürekli ölüm tehdidi aldığı ve can güvenliğinin korunması için talepte bulunduğu ve idarenin koruma tedbiri uygulamadığı, koruma sağlanmadığı, tehdit edilmesine rağmen idarenin re' sen koruma tedbirine başvurmadığı, başvuruda bulunmalarına rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığı, tazminat isteminin temelinde davalı idarelerin kendilerine kanunla verilen denetim ve güvenlik görevini gereği gibi yerine getiremeyerek davacıların annesi ve babasının ölümüne sebebiyet verildiği iddiası bulunduğundan ve bu durumun ancak idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenebileceğinden, bu sebeple açılan davaların idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, yukarıda yer alan Yasa hükümleri ve yargı kararları uyarınca davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca tam yargı davası olarak idari yargı yerinde görülmesi sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyoruz. 28/02/2022

 

           Üye                                                                                            Üye

     Nilgün TAŞ                                                                             Ahmet ARSLAN