T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2017 / 332

            KARAR NO  : 2017 / 518

            KARAR TR   : 25.9.2017

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazası nedeniyle uğranılan manevi zararların davalı idarelerce tazmin edilmesi istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

 

                                                          

 

K  A  R  A  R

 

Davacılar      : 1-Kendi Adına Asaleten küçük M., M.,

   Y. B.'a Velayeten N. B.

  2-M. B.

                    3-M. B.

Vekili             : Av.H.A. K.

Davalılar       : 1- Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığı

                    2-İçişleri Bakanlığı

 

O L A Y          : Davacılar vekili dilekçesinde; 01.01.2014 tarihinde 35 … 64 plaka sayılı araçta meydana gelen trafik kazasında Üzeyir Bayrak'ın vefat etmesi ile geriye müvekkilleri davacılardan küçük M., M., Y. B. ve N. B. olmak üzere eşi ve 3 çocuğunun kaldığını, diğer davacılardan Mithat Bayrak ve Medine Bayrak'ın anne ve babası olduğunu; kazanın meydana geldiği yolun bozuk olduğunu;  asfalt kaplamasının eskidiğini,  yenilenmesinin gerektiğini, olay anında bariyer ve gerekli levhaların, ayırıcı ve belirleyici orta beyaz çizgilerinin bulunmadığını,  hava buzlu ve karlı olduğu halde idare tarafından gerekli denetimlerin yapılmadığını,  kar birikintilerinin temizlenmediğini, buzlanmaya karşı tuzlama yapılmadığını, çukurların uygun şekilde kapatılmadığını ancak kazadan sonra güvenliği artırıcı tedbirlerin alınmaya çalışıldığını, telaşla eksikliklerin tamamlanmaya çalışıldığını; bu hususların Akşehir Sulh Ceza Hakimliğinin 2014/130 D.İş Dosyası ile de bilirkişiler tarafından tespit edildiğini; müteveffanın kaza tarihi itibarı ile 34,  müvekkilesinin 34 ve küçük çocuklarının 14 yaşında, 9 ve 3 yaşlarında olduğunu; olaydan dolayı müvekkillerinin destekten yoksun kaldıklarını, maddi ve manevi zarara uğradıklarını ifade ederek; trafik kazası sonucu Muris Ü. B.’ın ölümü sonucu eşi Nuray Bayrak İçin 75.000; küçük M. B. için 25.000; Mithatcan Bayrak için 25.000; Y. B. için 25.000; M. B. için 25.000; M. B. için 25.000 TL. olmak üzere toplam 200.000,00TL manevi tazminatın, kaza tarihi 01.01. 2014 tarihinden itibaren yasal faiz ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle 4.1.2016 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

AKŞEHİR 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 5.1.2016 gün ve E:2016/4, K:2016/3 sayı ile, “(…) Dava haksız eylem nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkindir.

Davacının iddiaları hizmete ilişkin hususlardan olup hizmet kusuru olup olmadığı hususunun idari yargıda araştırılması gereken hususlardan olduğu anlaşılmaktadır.

İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya -boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusurunun hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte olduğu ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açtığı, bu nedenle idarenin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesi sağlayacak şekilde organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçlerle donatılmış bina ve tesislerde hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personel ile hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davalarının idari dava türleri arasında sayıldığı, yukarıda belirtildiği şekilde kamu idarelerinin yürütmekle yükümlü bulundukları kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi sırasında kişilere verdikleri zararların tazmini istemi ile açılacak davaların görüm ve çözümünde idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davalarının idari yargı yerlerinde görülmesi gerektiği dikkate alınarak, mahkememizin yargı yolu bakımından görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. " Yargıtay 4. HDB.lığının 25/12/2007 tarih 2007/11301 Esas-2007/16309 Karar, Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk bölümü 2011/47 Esas 2011/121 Karar sayılı kararı"

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle ;

1-Davanın idari yargının görev alanına girdiğinden yargı yolu bakımından HMK.nun 114/1-b maddesi uyarınca mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle dava dilekçesinin USULDEN REDDİNE…” karar vermiş;  temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesince 10.11.2016 gün ve E:2016/13719, K:2016/10342 sayı ile onanan karar kesinleşmiştir.

Davacılar vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

KONYA 2.İDARE MAHKEMESİ: 14.3.2017 gün ve E:2017/207 sayı ile, “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 2. maddesinde "bu Kanun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsar" hükmüne yer verilmiş, 10. maddesinde "yapım ve bakımından sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmak, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmak, karayolu yapısında ve üzerinde yapılacak çalışmalarda gerekli tedbirleri almak, aldırmak ve denetlemek, karayolunda trafik için tehlike teşkil eden engelleri gece veya gündüze göre kolayca görülebilecek şekilde işaretlemek veya ortadan kaldırmak, yol yapısı veya işaretleme yetersizliği yüzünden trafik kazalarının vukubulduğu yerlerde, yetkililerce teklif edilen tedbirleri almak" belediye trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında sayılmış, görevli ve yetkili mahkeme başlıklı 110. maddesinde ise "işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir" kuralına yer verilmiştir.

Dava dosyası ile Akşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2016/4, K:2016/3 sayılı dosyasının birlikte incelenmesinden; karayolunun bozuk olduğu, yeterli bakımının yapılmadığı, yol işaretlerinin olmadığı, karın temizlenmediği, yolun tuzlanmadığı sebepleriyle davacıların murisinin 35 BNE 64 plakalı araç ile trafik kazası geçirerek öldüğü, bu kaza sebebiyle davacılar tarafından açılan 200.000,00 TL bedelli manevi tazminat davasında anılan Mahkemece verilen 05/01/2016 tarih ve E:2016/4, K:2016/3 sayılı karar ile davanın görev yönünden reddine karar verildiği, temyiz edilen kararın Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 10/11/2016 tarih ve E:2016/13719, K:2016/10342 sayılı kararıyla onanması karar verilmesi üzerine, davacı vekili tarafından 26/01/2017 tarihinde bakılan davanın Mahkememizde açıldığı anlaşılmaktadır.

Akşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2016/4, K:2016/3 sayı dosyasında açılarak görevsizlik kararı verilen dava ile Mahkememizde açılan davanın tarafları, konusu aynı olmakla birlikte, davaya bakacak yargı kolunda uyuşmazlık çıktığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin incelenmesinden, 2918 sayılı Yasanın kapsamını beliryen 2. maddesi ile görevli mahkemeyi belirleyen 110. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, karayollarında meydana gelen trafik kazalarının idarenin karayolunun gerekli bakım ve denetimi yapmamasından kaynaklansa dahi anılan Kanunun 10. maddesinde belirtilen yükümlülükleri kapsadığı açık olmakla, bu tür uyuşmazlıkların adli yargı yerinde çözümleneceği görülmektedir.

Bu itibarla; 2918 sayılı Kanunda, trafik kuralları, hak ve yükümlülükler, kara yollarının bakım ve denetimin kimler tarafından yapılacağı, alınması gereken önlemler gibi hususları kapsadığı belirtilerek, idarenin kusuru ile dahi olsa meydana gelmiş haksız fiil sorumluluğundan doğan her türlü davanın adli yargıda görülmesi gerektiğinin düzenlenmesi karşısında, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu kanaatine varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına, dava dosyasının ve getirtilecek Akşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2016/4, K:2016/3 sayılı dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, dosyanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi'nin karar vermesine değin ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 25.9.2017 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazası nedeniyle uğranılan manevi zararların davalı idarelerce tazmin edilmesi istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; ancak aksine bir hüküm yoksa; karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerlerde de  bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı; Kanunun, 4.maddesi ve devamında, Karayolu güvenliği konusunda hedefleri tespit etmek, uygulatmak ve koordinasyonu sağlamak amacıyla oluşturulan  Kuruluşlar ve, Komisyonlar ile bunların görev ve yetkilerine, Kanunun  5 ila 12 maddelerinde; Emniyet Genel Müdürlüğünün, merkez, bölge, il ve ilçe trafik kuruluşlarının;  Trafik zabıtası ve genel zabıtanın, Karayolları Genel Müdürlüğünün,  Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığının, Belediye trafik birimlerinin, İl ve ilçe trafik komisyonlarının bu Kanunla ilgili görev ve yetkilerinin sayıldığı; bu kapsamda da, Kanunun 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyalarının incelenmesinden; karayolunun bozuk olduğu, yeterli bakımının yapılmadığı, yol işaretlerinin olmadığı, karın temizlenmediği, yolun tuzlanmadığı sebepleriyle davacıların murisinin 35 … 64 plakalı araç ile trafik kazası geçirerek öldüğü, davavcıların bu trafik kazası neticesinde oluştuğu ileri sürülen toplam 200.000,00TL manevi   zararlarının; olayda kusur ve sorumluluğu bulunduğu iddiasıyla davalı idarelerden tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan; Konya 2. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Akşehir 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 5.1.2016 gün ve E:2016/4, K:2016/3 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Konya 2. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Akşehir 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 5.1.2016 gün ve E:2016/4, K:2016/3 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ  KALDIRILMASINA, 25.9.2017 gününde, Üyelerden Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYLARI ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

Üye

Turgay Tuncay

VARLI

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

   KARŞI OY

 

03.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyoruz. 25.9.2017

                                                                                   

 

                                 Üye                                                      Üye

                    Süleyman Hilmi AYDIN                       Turgay Tuncay VARLI