T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2024/316

KARAR NO  : 2024/308      

KARAR TR  : 07/10/2024

ÖZET: Adli ve idari yargı yerlerinde açılan davalarda tarafların farklı olduğu anlaşıldığından, 2247sayılı Kanun’un 14 ve 19. maddesinde belirtilen koşulların oluşmaması nedeniyle, aynı Kanun’un 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİ gerektiği hk.

 

 

 

 

K A R A R

 

Davacı            : O.Ş

Vekili              : Av. E. B

Adli Yargıda

Davalılar          : 1- A. S. T. San. ve Tic.A.Ş.              

             Vekili              : Av. Dr. R. A

                                          2- M. T. C. İmalat ve Tic. A.Ş.  

                                          3- M.P

                                          4- E.T

             Vekili        : Av. N. Ö

             İdari Yargıda

             Davalı            : Haliç Üniversitesi Rektörlüğü

             Vekili       : Av. E. B        

 

I. DAVA KONUSU OLAY  

 

1.Davacı vekili, müvekkilinin 01/08/2022 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazası sonucu meydana gelen şikayetleri sebebiyle, başvuruda bulunduğu A.HHastanesinde geçekleştirilen operasyonda kullanılan platinin, tarafına belirtilen ürün cinsinden farklı cins ve menşeli olarak takılması sonucu 2. kez operasyon geçirmek zorunda kalarak, haksız yere ödemek zorunda kalındığı ileri sürülen 47.221,27 TL bedelin, ödemenin yapıldığı tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ve gereksiz yere acı ve operasyona maruz kalması sonucu duyulan eleme karşılık olarak 50.000 TL manevi tazminatın ilk operasyonun gerçekleştiğitarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyleadli yargı yerinde dava açmıştır.

 

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

 

A. Adli Yargıda

 

2. Bakırköy 9. Tüketici Mahkemesi 10/04/2023 tarih ve E.2023/102, K.2023/131 sayılı kararı ile, davanın ... Sağlık Tesisleri San. ve Tic. A.Ş. ve Meril Tıbbi Cihazları İmalat ve Tic. A.Ş. yönünden HMK 114/1-b delâletiyle HMK 115/2 uyarınca usulden reddine, diğer davalılar M.P, E.T yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"...Dava; tazminat istemine ilişkindir.

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 2. maddesinde; “Bu kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; Alışverişe konu olan; taşınır eşya, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallar ile elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri her türlü gayri maddi malları, ifade eder. Satıcı: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici ise Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi ifade etmektedir.

6502 sayılı Yasanın 3/(1)-k maddesinde, tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi olarak tanımlanmıştır. Tüketici işlemi ise; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade etmektedir.

6502 sayılı yasanın 73. maddesi uyarınca da tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.

Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; HMK 114. maddeye göre dava konusu uyuşmazlığa ilişkin olarak öncelikle usulü itirazların incelenmesi gereği sabittir.

Davalının Vakıf Üniversitesi Hastanesi olduğu, Anayasanın 130. maddesi ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu 5772 sayılı kanunun ek 2. maddesi ile eklenen düzenlemeye göre bu okulların "kamu tüzel kişiliğine haiz oldukları.." kabul edilmektedir.Buna göre Yargıtay 4. H.D 29/02/2016 tarih 2016/989 E 2016/2572 k sayılı kararında;" Davacı, diğer davalının yaptığı hatalı operasyonda .... Üniversitesi ... Fakültesi .... Hastanesi Başhekimliğininde hizmet kusurunun bulunduğunu belirterek tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı üniversite 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu gereğince kurulmuş bir vakıf üniversitesi olup vakıf üniversiteleri Anayasanın 130 ve 2547 sayılıYükseköğretimKanunun ek 2. Maddesi gereğince kamu tüzel kişisidir. Dolayısıyla davalı üniversite kamusal kurallar çerçevesinde faaliyet göstermekte olup, eylem ve işlemleri de kamusal nitelikte ve kamu hizmeti kavramı çerçevesindedir. Kamu hizmetinin görülmesi sırasında ve hizmet kusurundan doğan zararların gideriminde ise idari yargı görevlidir.

Görev sorunu, kamu düzenine ilişkin olup açıkça veya hiç ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözetilir. Açıklanan nedenle; mahkemece, davalı yönünden yargı yolu bakımından görevsizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi de bozma nedenidir.

Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. (T.C Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy. K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler, emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da; bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır.

Davaya konu edilen olayda; davalı üniversite hastanesinde doktor olarak çalışan ve kamu görevlisi olan davalı'ın hatalı tedavi yaptığı, bu nedenle zarar oluştuğu ileri sürülmektedir. Anayasa’nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 13/1. maddesi gereğince; kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen koşullara uygun olarak, idare aleyhine açılabileceğine göre; adı geçen davalıya husumet yöneltilmesi ve hükmedilen tazminat ile sorumlu tutulması sebebi ile de karar bozulmalıdır." esasını kabul etmiştir. Nitekim 13. H.D 14/09/2015 tarih 2014/33156 Esas 2015/26881 karar sayılı kararı da aynı doğrultudadır.

Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatları gereği vakıf üniversiteleri Anayasa'nın 130, Yüksek Öğretim Kanunu'nun Ek 2 maddesi gereğince kamu tüzel kişisi olup kamusal kurallar çerçevesinde faaliyet gösterdiğinden davalı hastanenin eylem ve işlemleri de kamusal niteliktedir. Kamusal hizmetin görülmesi sırasında hizmet kusurundan doğan zararların gideriminde ise idari yargı görevlidir. Zira Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 13/05/2015 tarih 2014/13-566 E 2015/1339 Karar sayılı kararında "davacının yanlış tedavi sonucu zarar gördüğünden bahisle uğranılan zarar karşılığı maddi ve manevi tazminatın ödenmesi istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünün idari yargının görevinde bulunması nedeniyle, adli yargının görevine girmediği gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddi yolunda verilen temyize konu mahkeme kararı isabetlidir." şeklinde karar verilerek, kamusal hizmetlerden kaynaklı zararın giderilmesi talepli davalarda idari yargı yerinin görevli olduğu yönünde karar verilmiştir.

Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 2018/658 Esas - 2019/21 Karar numaralı, 28/01/2019 tarihli kararı da bu yönde olmakla, ilgili kararda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2014/13-566 Esas - 2015/1339 Karar numaralı kararına atıfta bulunulduğu, buna göre davacı tarafın açmış olduğu tazminat davasının, tam yargı davası olarak idari yargı mahkemelerinde görülmesi gerektiği anlaşılmakla, davanın usulden reddine dair karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

Davanın AKABE SAĞLIK TESİSLERİ SAN VE TİC A.Ş. Ve MERİL TIBBİ CİHAZLARI İMALAT VE TİCARET A.Ş. Yönünden HMK 114/1-b delâletiyle HMK 115/2 uyarınca USULDEN REDDİNE,

Diğer davalılar M.P, E.T yönünden PASİF HUSUMET YOKLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDİNE..."

 

3. Davacı vekili, bu kez aynı istemle idari yargı yerinde Haliç Üniversitesi Rektörlüğüne karşı dava açmıştır.

 

4. Davalı idare vekili, yasal süresinde sunduğu cevap dilekçesinde, davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğunu ileri sürerek yargı yolu itirazında bulunmuştur.

 

B. İdari Yargıda

 

5. İstanbul 9. İdare Mahkemesi 06/07/2023 tarih ve E.2023/1180 sayılı kararı ile, davanın görüm ve çözümünde idari yargının görevli olması nedeniyle davalı idarenin görev itirazının reddine, uyuşmazlığı çözmeye mahkemelerinin görevli olduğuna karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"...01/08/2022 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazası sonucu meydana gelen şikayetleri sebebiyle başvuruda bulunduğu A.HHastanesinde geçekleştirilen operasyonda kullanılan plakanın tarafına belirtilen ürün cinsinden farklı cins ve menşeli olarak takılması sonucu 2. kez operasyon geçirmek zorun kalınarak, haksız yere ödenmek zorunda kalındığı ileri sürülen 47.221,27 TL bedelin, ödemenin yapıldığı tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ve gereksiz yere acı ve operasyona maruz kalması sonucu duyulan eleme karşılık olarak 50.000,00 TL manevi tazminatın ilk operasyonun gerçekleştiğitarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Olayda, her ne kadar, davalı vekili tarafından uyuşmazlığın çözümünde Adli Yargının görevli olduğu ileri sürülmekteyse de; idarenin işlem ve eylemlerinde hizmet kusuru sonucu meydana gelen zararların tazmini ile ilgili uyuşmazlıkların çözümünde idari yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

KARAR SONUCU:

-Davanın görüm ve çözümünde idari yargının görevli olması nedeniyle davalı idarenin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE,

-Uyuşmazlığı çözmeyeMAHKEMEMİZİN GÖREVLİ OLDUĞUNA..."

 

6. Davalı vekili tarafından, süresi içinde verilen dilekçe ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvurulması üzerine dilekçe, dava dosyası ile birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.

 

7. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, 2247 sayılı Kanun'un 10. ve 13. maddeleri gereğince olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına yer olmadığına, dosyanın gereği ve taraflara tebliği yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"...Dava dosyasından, uyuşmazlığa konu görevlilik kararından önce, Bakırköy 9. Tüketici Mahkemesinin 2023/102 Esas ve 2023/131 Karar sayılı kararıyla, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararının bulunduğunun anlaşılması karşısında, idari yargı yerince adli yargının görev alanına müdahalede bulunulduğundan söz etmek olanaksızdır.

Yine, 2247 sayılı Kanun'un 14. maddesinde öngörülen olumsuz görev uyuşmazlığının oluşabilmesi için tarafları, sebebi ve konusu aynı olan davada iki farklı yargı merciince kendilerini görevsiz görerek verilmiş ve kesinleşmiş görevsizlik kararlarının bulunması; 17. maddesinde öngörülen olumlu görev uyuşmazlığının doğabilmesi için ise, yine tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada iki farklı yargı merciince kendilerini görevli sayan kararlar verilmesi; 19. maddeye göre yargı mercilerince Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulabilmesi için de, daha önce diğer yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine aynı davada kendisinin de görevsiz bulunduğu ve görevsizlik kararı veren yargı merciinin görevli olduğu kanısına varılması; 20. madde uyarınca görev uyuşmazlığı çıkarılmasında, temyiz incelemesi yapan yüksek mahkeme tarafından Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekmekte olup; incelemeye konu olan adli yargı yerinin görevsizlik kararı üzerine idari yargı yerince aynı davada verilen görevlilik kararı nedeniyle, anılan maddelerde düzenlenen görev uyuşmazlığı türlerinden biri de oluşmamıştır.

KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle 2247 sayılı Kanun'un 10. ve 13. maddeleri gereğince olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına yer olmadığına, dosyanın gereği ve taraflara tebliği yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verildi."

 

8. A.S.T.San. ve Tic. A.Ş. (Özel A.HHastanesi) vekili 29/05/2024 tarihinde İstanbul 9. İdare Mahkemesi Başkanlığına sunduğu dilekçede, "...Özel A.HHastanesi, müvekkil ... Sağlık Tesisleri San. ve Tic. A.Ş.'ye ait bir kurumdur. (EK-1 Özel Hastane Açlış Ruhsatı) Müvekkil kurum ile Haliç Vakıf Üniversitesi arasında afiliasyon (işbirliği) protokolü bulunmakta olup bu doğrultuda müvekkil kurum Haliç Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi (Özel A.HHastanesi) adıyla faaliyetlerini yürütmektedir. (EK-2 İşbirliği Protokolü)

Her ne kadar davadaki husumet Haliç Üniversitesi Rektörlüğüne yöneltilmiş olunsa da müvekkil ... Sağlık Tesisleri San. ve Tic. A.Ş.'de huzurdaki davanın davalısı olmalıdır. Zira, dava konusu tedavinin geçtiği hastane müvekkil şirketin kontrolünde işletilmektedir. Dolayısıyla sayın mahkemenizce hasım düzeltme kararı verilerek müvekkil ... Sağlık Tesisleri San. ve Tic. A.Ş.'nin de davanın tarafı yapılmasını ve savunmalarımızı hazırlayabilmemiz için dava dilekçesinin tarafımıza tebliğ edilmesini talep ederiz..." şeklinde beyanda bulunmuştur.

 

9. İstanbul 9. İdare Mahkemesi 30/05/2024 tarih ve E.2023/1180 sayılı kararı ile, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15/1-(a) maddesi uyarınca Mahkemelerinin görevsizliğine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca olumsuz görev uyuşmazlığı çıkarılmak üzere Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına, işbu davanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin ertelenmesine, önceki görevsizlik kararına ilişkin Bakırköy 9. Tüketici Mahkemesinin E.2023/102 sayılı dava dosyası ile işbu dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"...İdari yargının görev alanı; idare hukuku kuralları içinde, kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla, kamu gücü kullanılarak tesis edilen idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar nedeniyle açılan davaların görüm ve çözümüyle sınırlıdır.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 3. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde, "Üniversite: Bilimsel özerkliğe ve kamu tüzelkişiliğine sahip yüksek düzeyde eğitim - öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapan; fakülte, enstitü, yüksekokul ve benzeri kuruluş ve birimlerden oluşan bir yükseköğretim kurumudur." tanımlaması yapılmış, Ek 2. maddesinde, "Vakıflar; kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla (...) bu Kanun hükümleri çerçevesinde kalmak şartıyla meslek yüksekokulu kurabilir. Bu meslek yüksekokulu, kamu tüzel kişiliğini haiz olup, Cumhurbaşkanı kararı ile kurulur. (...)" hükmü yer almıştır.

31/12/2005 tarihli Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 5. maddesinde, “Vakıf üniversitesi, gelirlerini sadece kendi üniversitelerini ve mülkiyeti üniversitelere ait kurum ve kuruluşları geliştirmek amacıyla harcamak kaydıyla, vakıflar tarafından kanunla kurulmuş bulunan kamu tüzel kişiliğine sahip, yüksek düzeyde araştırma, eğitim - öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapan, fakülte, enstitü, yüksekokul, meslek yüksekokul, destek, hazırlık okulu veya birimleri, benzeri kuruluş ve birimlerden oluşan bir yükseköğretim kurumudur.” düzenlemesi yer almıştır.

3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun Ek 15. maddesinde,“Tıp ve/veya diş hekimliği fakültesi bulunan ancak sağlık uygulama ve araştırma merkezi bulunmayan veya sağlık uygulama ve araştırma merkezinde yeterli kapasite ve eğitim altyapısı bulunmayan vakıf üniversiteleri; tıp ve diş hekimliğinde lisans eğitimi, tıp, diş hekimliği ve eczacılıkta uzmanlık eğitimi ile araştırma faaliyetleri için yeterli kapasite ve eğitim altyapısı bulunan özel hastaneler ile bütçeleri ayrı olmak şartıyla işbirliği yapabilir. İlgili üniversite ve özel hastanenin yetkili makamları arasında işbirliği protokolü imzalanır ve Sağlık Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulunun onayıyla uygulamaya konulur.

İşbirliği yapılan özel hastane, üniversite için sağlık uygulama ve araştırma merkezi kabul edilir. Burada fiilen görev yapacak olan üniversite öğretim elemanları, ilgili dekan ve hastane yöneticisinin talebi üzerine rektör tarafından görevlendirilir. Görevlendirilen üniversite personeline kendi mevzuatı uygulanır. İşbirliği yapılan özel hastane, öğretim üyelerinin faaliyetleri ve üniversitenin eğitim ve araştırma işlevleri dışında kendi mevzuatına tabi olmaya devam eder.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Yükseköğretim Kurulunun görüşü alınarak Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenir.” hükmü yer almıştır.

Yükseköğretim Genel Kurulu’nun 25/08/2011 tarihli ve 2011.17.985 sayılı kararı ile, vakıf üniversiteleri tıp fakülteleri ile özel hastaneler arasında, eğitim- öğretim, sağlık hizmeti sunumu amacıyla yapılacak işbirliğine ilişkin “Vakıf Üniversiteleri Tıp Fakülteleri ile Özel Hastanelerin İşbirliği (Afiliasyon) Usul ve Esasları” belirlenmiş; son olarak da Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan 17/05/2017 tarihli ve 2274 sayılı Vakıf Üniversiteleri ile Özel Hastanelerin İşbirliğine İlişkin Usul ve Esasları yürürlüğe girmiştir.

Anılan Usul ve Esaslar’ın "İşbirliği esasları" başlıklı 5. maddesinde, "Tıp ve/veya diş hekimliği fakültesi bulunan ancak sağlık uygulama ve araştırma merkezi bulunmayan veya sağlık uygulama ve araştırma merkezinde yeterli kapasite ve eğitim alt yapısını sağlayamayan vakıf üniversiteleri; tıp ve diş hekimliğinde lisans eğitimi, tıp, diş hekimliği ve eczacılıkta uzmanlık eğitimi ile araştırma faaliyetleri için yeterli kapasite ve eğitim altyapısı olan ve fakülteyle aynı ilde bulunan özel hastane ile bütçeleri ayrı olmak şartıyla işbirliği yapabilir.

İşbirliği yapılan hastane, üniversite için sağlık uygulama ve araştırma merkezi kabul edilir.

İşbirliği yapılan hastane, öğretim üyelerinin faaliyetleri ve üniversitenin eğitim ve araştırma işlevleri dışında 27/3/2002 tarihli ve 24708 sayılı Özel Hastaneler Yönetmeliği hükümlerine tabidir." düzenlemesi; "Disiplin ve özlük işlemleri" başlıklı 11.maddesinde, "1)İşbirliği yapılan hastanede görevlendirilen üniversite personelinin disiplin ve özlük işlemleri üniversitenin ilgili mevzuatına göre yürütülür.

2)Öğrenciler, eğitim ve öğretime yönelik mevzuat hükümleri ile birlikte hastanenin tabi olduğu mevzuat hükümlerine de uymak zorundadır.

3)İşbirliği yapılan hastanede sağlık hizmeti sunan üniversite öğretim üyelerinin üniversite ödenekleri dâhil, kadrosuna/sözleşmesine bağlı ödemeleri üniversite tarafından ödenir.

4)Öğretim üyelerince yürütülen sağlık hizmetlerinin karşılığı olan ve hastane idaresi ile üniversite arasında kararlaştırılan ücretler hastane tarafından, öğretim üyelerine ödenmek üzere, üniversitenin hesabına aktarılır. Öğretim üyeleri ile özel hastane arasında bu işbirliği kapsamında hizmet akdine dayanan parasal ilişki kurulması yasaktır." düzenlemesi yer almıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden, davalı Haliç Üniversitesi ile işbirliği protokolü (afiliasyon) imzalayan AKABE SAĞLIK TESİSLERİ SAN. TİC. A.Ş.'ye ait ÖZEL A.HHASTANESİ’nde davacıya yapıldığı ileri sürülenhatalı müdahalenedeniyle gerçekleştirilen operasyonda koluna takılan platinin tarafına belirtilen ürün cinsinden farklı cins ve menşeli olarak takılması sonucu kırıldığı, 2. kez operasyon geçirmek zorunda kalınarak, haksız yere ödemek zorunda kaldığı ileri sürülen 47.221,27-TL bedelin, ödemenin yapıldığı tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine ve gereksiz yere acı ve operasyona maruz kalması sonucu duyulan eleme karşılık olarak 50.000,00-TL manevi tazminatın ilk operasyonun gerçekleştiğitarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Vakıf üniversiteleri, Devlet tarafından, kanunla ve kamu tüzel kişisi olarak kurulmaktadır. Kanunla kurulma zorunluluğunun doğal sonucu olan “kamu tüzel kişiliği” niteliği, üniversitelerin yapısına has bir özellik olduğundan, vakıflar tarafından kurulan üniversitelerin ve bu üniversitelere bağlı kurumların, örneğin tıp fakültesi veya araştırma hastanelerinin de kamu tüzel kişiliğine sahip olduğu açıktır. Bununla birlikte, vakıf üniversitelerine bağlı olmaksızın bir protokol kapsamında “bütçeleri ve iç mevzuatları ayrı” olacak şekilde özel hastanelerle işbirliği sürecindeki olası hukukî durumun ayrıca ele alınması gerekmektedir.

Buna göre, bakılan davada, davacıya yapılan tıbbi müdahalenin Akabe Sağlık Tesisleri San. Tic. A.Ş. bünyesinde faaliyet gösteren Özel A.HHastanesinde gerçekleştirildiği, söz konusu özel hastanenin vakıf üniversitesi statüsündeki Haliç Üniversitesine bağlı bulunmadığı, kamu tüzel kişiliği niteliğini haiz olmadığı, özel hukuk tüzel kişisi olduğu, davalı Vakıf üniversitesi ile arasındaki işbirliği protokolünün özel hastanedeki sağlık hizmetini tek başına "kamu hizmeti" niteliğine dönüştürmeyeceği, yukarıda anılan mevzuat hükümleri uyarınca işbirliği protokolünün imzacı üniversitenin eğitim ve araştırma işlevleri dışındaki sağlık uygulamalarının, özel hukuk (tüketici) kuralları kapsamında değerlendirilmesi gerektiği hususları bir arada değerlendirildiğinde; davacıya uygulanan sağlık hizmeti faaliyetinin Vakıf Üniversitesi Hastanesi ile değil özel hastane eliyle yürütüldüğü ve özel hastane ya da hekimleri ile hastalar arasındaki ilişki bir özel hukuk sözleşmesi olup, tarafların hak ve borçları ve dolayısıyla meydana gelen zarardan sorumluluk bu sözleşme kapsamında değerlendirileceğinden, davaya konu uyuşmazlığın çözümünde adli yargı mercilerinin görevli olduğu anlaşıldığından, 2247 Sayılı Yasanın 19. maddesi uyarınca görevli mahkemenin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulması gerektiği sonucuna varılmıştır..."

 

10. İstanbul 9. İdare Mahkemesince 2247 sayılı Kanun’un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmiştir.

 

III. İLGİLİ HUKUK

11. Uyuşmazlık Mahkemesinin görev ve yetkileri, Anayasa’nın 158. maddesi ile 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde açıkça gösterilmiş, Mahkeme adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili kılınmıştır.

 

12. 2247 sayılı Kanun’un "Mahkemenin görevi" başlıklı 1. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 

“Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli ve idariyargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir.

             Özel kanun uyarınca hakeme başvurulmasının zorunlu olduğu hallerde, eğer hakemlik görevi hakim tarafından yerine getirilmiş ise bu merci, davanın konusuna göre, yukarıdaki fıkrada yazılı adli veya idari yargı mercilerinden sayılır."

 

13. 2247 sayılı Kanun’un "Olumsuz görev uyuşmazlığı" başlıklı 14. maddesi şöyledir:

 

“Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilir.”

 

14. 2247 sayılı Kanun’un "Yargı merciilerinin uyuşmazlık mahkemesine başvurmaları" başlıklı 19. maddesi şöyledir:

“Adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.

             (Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 – 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir.”

 

15. 2247 sayılı Kanun'un "İncelemede izlenecek sıra" başlıklı 27. maddesi şöyledir:

"Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

 

16. Uyuşmazlık Mahkemesinin Kenan YAŞAR'ın Başkanlığında, Üyeler Doğan AĞIRMAN, Eyüp SARICALAR, Seyfi HAN, Ahmet ARSLAN, Mahmut BALLI ve Bilal ÇALIŞKAN’ın katılımlarıyla yapılan 07/10/2024 tarihli toplantısında; Raportör-Hâkim Gülşen AKAR PEHLİVAN'ın 2247 sayılı Kanun’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra,gereği görüşülüp düşünüldü:

17. Anılan düzenlemelere göre, 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesi kapsamında kendisine gelen bir davayı inceleyen yargı yerinin Uyuşmazlık Mahkemesine başvurabilmesi için, Kanun'un 14. maddesinde sayılan koşulların da gerçekleşip gerçekleşmediğini gözetmesi gerekmektedir. Buna göre, önceki görevsizlik kararının taraflarının, konusunun aynı olması, kararın kesin veya kesinleşmişolması gerekmektedir.

 

18. Dava dosyalarının incelenmesinden, Tüketici Mahkemesinde davacı vekili tarafından Akabe Sağlık Tesisleri San. ve Tic. A.Ş., Meril Tıbbi Cihazlar İmalat ve Tic. A.Ş., M.P ve E.T'ye karşı dava açılmasına karşılık; idari yargı yerinde Haliç Üniversitesi Rektörlüğüne karşı dava açıldığı görülmektedir.

 

19. Bu durumda, adli yargı yerinde farklı, idari yargı yerinde farklı davalılara karşı dava açıldığı görüldüğünden, 2247 sayılı Kanun'un 14. ve dolayısıyla 19. maddelerinde öngörülen koşul gerçekleşmemiştir.

 

 

20. Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan İstanbul 9. İdare Mahkemesinin 30/05/2024 tarih ve E.2023/1180 sayılı başvurusunun, aynı Kanun'un 27. maddesi gereğince reddi gerekmiştir.

 

V. HÜKÜM

 

Açıklanan gerekçelerle;

 

2247 sayılı Kanun’un 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan İstanbul 9. İdare Mahkemesinin 30/05/2024 tarih ve E.2023/1180 sayılı BAŞVURUSUNUN aynı Kanun’un 27. maddesi uyarınca REDDİNE,

07/10/2024 tarihinde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

 

        Başkan Vekili                     Üye                                 Üye                                  Üye

              Kenan                           Doğan                             Eyüp                               Seyfi

            YAŞAR                     AĞIRMAN                     SARICALAR                      HAN

 

 

 

 

 

 

                                                Üye                                Üye                                 Üye

                                             Ahmet                             Mahmut                           Bilal

                                           ARSLAN                          BALLI                        ÇALIŞKAN