T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2023/218

KARAR NO  : 2023/275      

KARAR TR  : 17/04/2023

ÖZET: Davacının teşhis ve tedavisinde kullanılan yöntemlerin yanlış olduğu nedeniyle uğranıldığı öne sürülen maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açılan davanın, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünü İzafeten, İstanbul Tıp Fakültesi Başhekimliğine ilişkin kısmınınİDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

K A R A R

 

 

Davacı            : H. C

Vekili              : Av. H. G

İdari Yargıda          

Davalı             : İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünü İzafeten, İstanbul Tıp

                          Fakültesi Başhekimliği

Davalılar

Adli Yargıda  : 1-A. E

Vekili              : Av. A. G. H            

                          2-H. P

Vekili              : Av. M. U

                          3-O. A

Vekili              : Av. G. B. A

                          4-İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünü İzafeten, İstanbul Tıp

                          Fakültesi Başhekimliği

Vekili              : Av. B. G

                          5- O. P. Ve S. L

Vekili              : Av. S. T

                          6- T. S. Ürünleri

Vekili              : Av. G. B

 

I. DAVA KONUSU OLAY

 

1. Davacı vekili, müvekkilinintedavi için gittiği İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde herhangi bir laboratuvar tetkiki yaptırılmadan, özel laboratuvar tarafından verilen rapora dayanılarak, gerekmediği halde kendisine laparoskopik total gastrektomi ameliyatı yapıldığını ve yapılan bu tıbbi müdahalenin müvekkilinin yaşam kalitesini düşürdüğünü, yaşam süresini azami olarak kısalttığını, bu nedenle maddi ve manevi zarara uğradığını öne sürerek, 300.000 TL manevi ve 200.000 TL maddi olmak üzere ve maddi tazminatın fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle,İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünü İzafeten, İstanbul Tıp Fakültesi Başhekimliğine karşı idari yargı yerinde dava açmıştır.

 

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

 

A. İdari Yargıda

 

2. İstanbul 9. İdare Mahkemesi 30/11/2011 tarih ve E.2011/2011, K.2011/2193 sayı ile,uyuşmazlığın adli yargının görevine girdiğinden bahisle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Görevsizlik kararının ilgili kısmı şöyledir:

 

"6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 3'üncü maddesinde, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemelerinin bakacağı; idarenin sorumluluğa dışında kalan sebeplerden dolayı aynı tür zararların tazminine ilişkin davalar da dahil bu hükmün uygulanacağı belirtilmiş olup, sözü edilen bu madde hükmü 6100 sayılı Yasanın diğer maddeleriyle birlikte 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Bakılan dava, davacının tedavi için gittiği Tıp Fakültesi'nde herhangi bir laboratuvar tetkiki yaptırılmadan özel laboratuvar tarafından verilen rapora dayanılarak gerekmediği halde kendisine laparoskopik total gastrektomi ameliyatı yapıldığı ve yapılan bu tıbbi müdahalenin yaşam kalitesini düşürdüğü, yaşam süresinin azami olarak kısaltıldığı ve bu nedenle maddi ve manevi zarara uğranıldığı öne sürülerek 300.000-TL manevi ve 200.000-TL maddi tazminat olmak üzere ve maddi tazminatın fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle açılmış olup uğranılan zarar bu haliyle 6100 sayılı Kanunun 3. maddesi kapsamında kalmaktadır.

Bu durumda, göreve ilişkin usul hükümleri kamu düzeniyle ilgili olduğundan ve (yasada sayılan istisna halleri hariç) yargılamanın her aşamasında yargı merciince re'sen dikkate alınacağından, 24.11.2011 tarihinde açılan işbu davanın da 6100 sayılı Yasanın 3'üncü maddesi gereğince asliye hukuk mahkemesinin görevine girdiği sonucuna varılmıştır."

 

3. Davacı vekili bu defa, 03/03/2011 tarihinde İstanbul Üniversitesi, İstanbul Çapa Tıp Fakültesinde Dr. O. A tarafından herhangi bir laboratuvar tetkiki yaptırılmadan özel laboratuar tarafından verilen rapora dayanılarak gerekmediği halde müvekkiline laparoskopik total gastrektomi ameliyatı yapılması neticesi 34 yaşındaki 3 çocuk babası müvekkilinin yaşam kalitesinin düştüğünü, ortalama ömür süresinin kısaldığını, ameliyata bağlı olarak iş yerini kapatmak zorunda kaldığından ötürü aylık 2.000 TL gelirden, Bağ-Kur güvencesinden ve buna bağlı olarak emeklilik hakkından yoksun kaldığını, ameliyat sırasında kendisinden baskı ile alınan 3.300 TL malzeme parası da dahil olmak üzere, ameliyattan sonra yaptığı ve ölene kadar yapmak zorunda olduğu masraflar nedeniyle zarara uğradığını ifade ederek; meydana gelen zarara karşılık 200.000 TL maddi tazminatın, şimdilik 50.000 TL'siolmak üzere, başına gelen bu olaylardan sonra uğradığı ağır buhran ve üzüntü neticesi 300.000 TL manevi tazminatın,hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesi istemiyle İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünü İzafeten, İstanbul Tıp Fakültesi Başhekimliği, O. A,A. E, Odak Patoloji ve Sitoloji Laboratuvarı, H. P ve T. S. Ürünleri'ne karşı adli yargı yerinde dava açmıştır.

 

B. Adli Yargıda

 

4. Açılan davaya ilişkin dosya İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2012/63 sayılı esasına kaydedilmiş, Mahkeme 18/01/2022 tarihli duruşmada, davalılardan A. E, H. P, O. A, O. P. Ve S. L ile İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünü izafeten İstanbul Tıp Fakültesi Başhekimliği yönünden dosyayıtefrik etmiş ve dosyaMahkemenin E.2022/46 sayılıesasına kaydedilmiştir.

 

5. İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi 20/01/2022 tarih ve E.2022/46, K.2022/30 sayı ile, davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine, Mahkemeleriningörevsizliğine, görevli mahkemenin İstanbul Nöbetçi İdare Mahkemeleri olduğunun tespitine;idari yargı ile adli yargı mahkemeleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı söz konusu olduğundan görevli yargı yolunun belirlenmesi amacıyla dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. Bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"Davacı tarafından eldeki dava ilk aşamada İstanbul 9. İdare Mahkemesi nezdinde 2011/2011 esas sayılı dosya üzerinden yürütülen yargılama neticesinde 30/11/2011 tarihli karar ile 6100 sayılı HMK.nın 3. maddesi gerekçe gösterilmek suretiyle adli yargı yolunun görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verildiği tespit edilmiş, davacı tarafından 17/02/2012 tarihinde Mahkememizde görülen davanın açıldığı tespit edilmiştir. 6100 sayılı HMK.nın 3. maddesinde yer alan "her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yürütülmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemesi bakar" düzenlemenin 16/02/2012 tarih 2011/35 esas 2012/23 karar sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilerek yürürlükten kaldırıldığı tespit edilmiştir. Huzurdaki dava da davalı rektörlüğün idare organı sıfatına haiz olduğu, bu sebeple davalı idare tarafından ya da bünyesinde hizmet veren doktorlar tarafından gerçekleştirilen iş ve işlemler nedeniyle oluşan zararın kamusal faaliyet neticesinde oluşan zarar kapsamına girmesi nedeniyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararın giderilmesine ilişkin davanın da idari yargıda görülmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak davalılar hakkında açılan dava yönünden idari yargı yolunun görevli olduğu değerlendirilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."

 

III. İLGİLİ HUKUK

 

A. Mevzuat

 

6. Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmıştır.

 

7. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı2. maddesi şöyledir:

 

"1. (Değişik: 10/6/1994-4001/1 md.) İdari dava türleri şunlardır:

a) (İptal: Anayasa Mahkemesinin 21/9/1995 tarihli ve E:1995/27, K:1995/47 sayılı kararı ile; Yeniden Düzenleme: 8/6/2000-4577/5 md.) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

 

c) (Değişik: 18/12/1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.

2. İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler.

3. (Mülga: 2/7/2018 - KHK-703/185 md.)"

 

8. Aynı Kanun'un"İptal ve tam yargı davaları"başlıklı 12. maddesi şöyledir:

 

"İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır."

 

9. Aynı Kanun'un "Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması" başlıklı 13. maddesi şöyledir:

 

" 1. İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında otuz gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.

2. Görevli olmayan adli (…) yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmaz."

 

B. Yargı Kararı

 

10. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 3. maddesinde, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemelerinin bakacağı hükmüne, geçici 1. maddesinde ise, bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümlerinin, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağı hükmüne yer verilmiş, bu Kanun'un 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin iptali amacıyla açılan davada, Anayasa Mahkemesi, 16/02/2012 tarih ve E.2011/35, K.2012/23 sayılı kararıyla;dava konusu kuralla, sadece kişinin vücut bütünlüğüne verilen maddi zararlar ile buna bağlı manevi zararların ve ölüm nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararların tazmini konusunun kapsama alındığı ve bu tazminat davalarına bakma görevinin asliye hukuk mahkemelerine verildiği; buna göre, aynı idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararların kapsama alınmadığı; sorumluluk sebebi aynı olsa da bu zararların tazmini davalarının idari yargıda görülmeye devam edeceği; bu durumda, idarenin aynı yapı içinde aldığı kararın bir bölümünün idari yargıda bir bölümünün adli yargıda görülmesinin yargılamanın bütünlüğünü bozacağı, ayrıca iki ayrı yargı kolunda görülen davalarda, idarenin sorumluluğu, bu sorumluluğun kapsamı, idarenin tazmin yükümlülüğü konularında farklı sonuçlara ulaşabileceği; esasen idare hukukunda var olan hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk kavramlarının, kişilerin gördüğü zararların tazmininde kullanılan ve kişilerin idare karşısında korunma kapsamını genişleten kavramlar olduğu; idare hukukunda, idarenin hiçbir kusuru olmasa da sosyal risk, terör eylemleri, fedakarlığın denkleştirilmesi gibi kusursuz sorumluluğa ilişkin kavramlara dayanılarak kişilerin uğradığı zararların tazmin edilmesinin mümkün olduğu; özel hukuk alanındaki kusursuz sorumluluk hallerinin ise, belirli konular için düzenlendiği ve sınırlı olduğu; idarenin idare hukuku esaslarına dayanarak tesis ettiği tartışmasız bulunan eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararlara ilişkin davaların idari yargı yerlerinde görülmesi gerektiği; bu nedenle, yukarıda belirtildiği gibi, aynı idari eylem, işlem veya sorumluluk sebebinden kaynaklanan zararların tazminine ilişkin davaların farklı yargı yerlerinde görülmesinde kamu yararı ve haklı neden olduğunun söylenemeyeceği gerekçesiyle iptaline karar vermiştir.

 

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

 

A. İlk İnceleme

 

11. Uyuşmazlık Mahkemesinin Muammer TOPAL'ın Başkanlığında, Üyeler Nilgün TAŞ, Doğan AĞIRMAN, Eyüp SARICALAR, Ahmet ARSLAN, Mahmut BALLI ve Bilal ÇALIŞKAN’ın katılımlarıyla yapılan 17/04/2023 tarihli toplantısında; dosya üzerinde 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, olay kısmında belirtildiği üzere, taraflarından davalı yönünden "İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünü İzafeten, İstanbul TıpFakültesi Başhekimliği"nin, konusu ve nedeni aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

 

12. 2247 sayılı Kanun'un 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir. Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilir.” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

 

13. 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesindeki “Adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. (Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 – 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da içermesi gerekir.

 

14. Kanun koyucu, 14. maddeye göre olumsuz görev uyuşmazlığı doğması durumunda her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma istencini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme oranla daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.

 

15. Olayda, adli yargı yerince, görevsizlik kararı yanında, idari yargı ile adli yargı mahkemeleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı söz konusu olduğundan bahisle, görevli yargı yolunun belirlenmesi amacıyla dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine de karar verildiği; ancak bunun ara kararı ile değil, dosyanın kapatılıp karar numarası alınmak suretiyle yapıldığı görülmüştür.

 

16. Bu haliyle, Asliye Hukuk Mahkemesince verilen karar 2247 sayılı Kanun’da öngörülen yönteme uymamaktadır.

 

17. Ancak, idari ve adli yargı yerleri arasında davalılardan "İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünü İzafeten, İstanbul TıpFakültesi Başhekimliği" yönünden olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, Uyuşmazlık Mahkemesinin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluş amacına uygun olacağından ve adli yargı dosyasının,son görevsizlik kararını veren mahkemece, ekinde idari yargı dosyasının bir örneğiile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiğive usule ilişkin başka bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, idari ve adli yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

 

B. Esasın İncelenmesi

 

18. Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK'in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

 

19. Dava, davacının teşhis ve tedavisinde kullanılan yöntemlerin yanlış olduğu nedeniyle uğranıldığı öne sürülen maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açılmıştır.

 

20. Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmıştır.

 

21. Bununla birlikte idarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişinde nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusurunun,hizmetin kötü işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleştiği ve bunun idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açtığında kuşku bulunmamaktadır.

 

 

22. Öte yandan, kamu hizmetinin, yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediğinin, hizmet kusuru ya da başka bir nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının yargısal denetiminin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde "idari dava türleri" arasında sayılan "idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davası" kapsamında, idari yargı yerlerince yapılacağı açıktır.

 

23. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

 

24. Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, -davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen- mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

 

25. Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip -yeni kanuna göre görevli hale geldiği için- davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

 

26. Dava dosyalarının incelenmesinden; davacının tedavi için gittiği İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde herhangi bir laboratuvar tetkiki yaptırılmadan, özel laboratuvar tarafından verilen rapora dayanılarak, gerekmediği halde davacıya laparoskopik total gastrektomi ameliyatı yapıldığı, yapılan bu tıbbi müdahalenin davacının yaşam kalitesini düşürdüğü, yaşam süresini kısalttığı,bu nedenle maddi ve manevi zarara uğradığı iddiasıyla tazminat davası açıldığı anlaşılmaktadır.

 

27. Davacı vekili tarafındanadli ve idari yargı yerinde ortak davalı olarak gösterilenİstanbul Üniversitesi Rektörlüğünü İzafeten, İstanbul Tıp Fakültesi Başhekimliği yönünden olay irdelendiğinde, anılan idareye bağlı olan Hastanenin kamu hizmetini yürüttüğü sırada kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan bu davada, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanması gerekmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevlidir.

 

28. Yukarıda belirtilen hususlar gözönünde bulundurularak, İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin başvurusunun, "davalılardan İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünü izafeten İstanbul Tıp Fakültesi Başhekimliği'ne ilişkin kısmının" kabulü ile, İstanbul 9. İdare Mahkemesinin 30/11/2011 tarih ve E.2011/2011, K.2011/2193 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

 

V. HÜKÜM

 

Açıklanan gerekçelerle;

 

A. Davanın çözümünde İDARİ YARGININ GÖREVLİ OLDUĞUNA,

 

B. İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin başvurusunun,"davalılardanİstanbul Üniversitesi Rektörlüğünü izafeten İstanbul Tıp Fakültesi Başhekimliği'ne ilişkin kısmının" KABULÜ ile, İstanbul 9. İdare Mahkemesinin 30/11/2011 tarih ve E.2011/2011, K.2011/2193 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA,

 

17/04//2023 tarihinde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

            Başkan                        Üye                             Üye                               Üye

          Muammer                   Nilgün                          Doğan                           Eyüp

            TOPAL                       TAŞ                         AĞIRMAN                 SARICALAR

 

 

 

 

 

                                                Üye                                Üye                                Üye

                                               Ahmet                            Mahmut                          Bilal

                                              ARSLAN                         BALLI                      ÇALIŞKAN