Hukuk Bölümü 2006/77 E., 2006/54 K.

  • OLUMSUZ GÖREV UYUŞMAZLIĞI
  • 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK... [ Madde 14 ]
  • 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK... [ Madde 27 ]
  • 4077 S. TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN [ Madde 16 ]
  • 4077 S. TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN [ Madde 17 ]
  • 4077 S. TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN [ Madde 25 ]
  • "İçtihat Metni"

    O L A Y

    : 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 4822 sayılı Kanunla değişik 16. maddesine aykırılık nedeniyle, aynı Kanun'un 17. ve 25/8. maddesi uyarınca davacı şirkete 44.975,00 YTL idari para ve durdurma cezası verilmiş; davacı Şirket vekilince, idari para cezasının iptali istemiyle 13.6.2005 tarihinde idari yargı yerinde dava açılmıştır.

    ANKARA 8. İDARE MAHKEMESİ: 23.9.2005 gün ve E:2005/1109, K:2005/1213 sayı ile; 5326 sayılı Kabahatler Kanununun, 2. maddesinde, Kabahat deyiminden; kanunun, karşılığında idarî yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlığın anlaşılacağının belirtildiği, 3. maddesinde, Kabahatler Kanununun genel hükümlerinin diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanacağının öngörüldüğü, aynı Kanunun yaptırım türleri başlıklı 16. maddesinde, Kabahatler karşılığında uygulanacak olan idarî yaptırımların, idarî para cezası ve idarî tedbirlerden ibaret olduğu belirtilerek, İdarî tedbirlerin de, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirler olduğunun hüküm altına alındığı, yine Aynı Kanunun geçici 2. maddesinde, "Bu Kanun hükümleri, yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla idare mahkemelerinde dava açılarak iptali istenen idarî yaptırım kararları hakkında uygulanmaz." ve geçici 3. maddesinde de, "Daha önce verilmiş olan idarî para cezasına ilişkin kararlara karşı henüz iptal davası açılmamış olmakla birlikte dava açma süresinin geçmemiş olması halinde, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren onbeş gün içinde 27 nci madde hükümlerine göre sulh ceza mahkemesine başvuruda bulunulabilir." hükmünün getirildiği, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun "Başvuru Yolu" başlıklı 27. maddesine göre, idarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idarî yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç on beş gün içinde sulh ceza mahkemesine başvurulabileceği, yukarıda yer verilen Kabahatler Kanunu hükümleri incelendiğinde, ceza hukukunun genel prensipleriyle yakın ilişki içinde bulunan ve bu ilişki nedeniyle Kabahatler Kanunu kapsamında değerlendirilen bütün kanunlardaki idari para cezaları için artık Kabahatler Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiği sonucuna ulaşıldığı, keza Kanunun geçici 2 ve geçici 3. maddelerinde getirilen düzenleme ile de Kanunun yürürlük tarihi olan 01.06.2005 tarihinden sonra açılacak tüm idari para cezalarına ilişkin davalarda artık 5326 sayılı Kabahatler Kanununun uygulanmasının gerektiği, bu durumda, 4857 sayılı Kanununun 108. maddesinde itiraz mercii olarak idare mahkemesinin görevli olduğu hükmü yer almış ise de, dava tarihi itibariyle artık Kabahatler Kanunu kapsamında olan dava konusu idari para cezasının görüm ve çözümünün yukarıda yer verilen hükümler uyarınca adli yargı mercilerinin görev alanında bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

    Davacı şirket vekili aynı istekle 20.5.2005 tarihinde adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

    ANKARA 1. SULH CEZA MAHKEMESİ: 23.12.2005 gün ve 2005/797 Müt. sayı ile, idari yaptırıma tabi eylem ve davranışların kabahat deyimi içinde olduğunun kabulünün mümkün olmadığı, buna göre de Kabahatler Kanunu'nun her tür işleme karşı Sulh Ceza Mahkemesine itiraz edileceği hükmünün genel bir kural olmadığının açıkça anlaşıldığı ve bu hususta idari yargının görevli olduğunun açıkça belirlendiği, daha önce yürürlüğe giren kanunlarla ilgili açıkça yetki düzenlemelerinin kaldırıldığına ilişkin bir düzenleme de getirilmemesi karşısında, özel düzenlemeler dışındaki idari para cezaları yönünden 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'na göre mahkemelerinin görevli olmadığı gerekçesiyle Mahkemenin görevsizliğine,idare mahkemesince de görevsizlik kararı verildiğinden, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine yasa yolları açık olmak üzere karar verilmiştir.

    Davacı Şirket vekilince, Mahkemenin görev yönünden ret kararının kaldırılması istemiyle 1.2.2006 tarihli dilekçe ile, Ankara Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına sunulmak üzere 1.Sulh Ceza Mahkemesi Hakimliğine başvurulmuştur.

    ANKARA 1. SULH CEZA MAHKEMESİ; 6.2.2006 gün ve Müt.2005/797 sayı ile; iki ayrı yargı yerince verilen kararlardan dolayı ilamın temyiz edilebileceği, itiraza tabi olmadığı anlaşıldığından davacı Şirket vekilinin itirazının reddine karar vermiştir.

    Dava dosyası, anılan Mahkemenin 9.3.2006 sayılı yazısı ekinde Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmiştir.

    İNCELEME VE GEREKÇE :

    Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Cafer ŞAT'ın Başkanlığında, Üyeler: Dr. Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Z. Nurhan YÜCEL, H. Ayfer ÖZDEMİR, Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK'in katılımlarıyla yapılan 3.4.2006 günlü toplantısında; Raportör- Hakim Taşkın ÇELİK'in 2247 sayılı Yasa'ya uygun bulunmayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Ahmet Yahya ÖZDEMİR'in başvurunun reddi gerektiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

    2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 27. maddesinde, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmektedir

    Dosya üzerinde yapılan incelemeye göre;

    Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, "2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, 'ceza uyuşmazlıkları' ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının 'hukuk uyuşmazlığı' sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar 'ceza davası' olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği…

    …."açıkça belirtilmiştir.Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

    Olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

    1- 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde yer alan, "Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

    Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir." hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

    2- 2247 sayılı Yasanın 19. maddesindeki "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler." hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki , başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

    Yasa koyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.

    Olayda, adli yargı yerince, öncelikle görevsizlik kararı verilmekle birlikte, bununla yetinilmediği ve görevli merciin belirtilmesi için dosyanın re'sen Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine yasa yolları açık olmak üzere karar verildiği, görevsizlik kararının kaldırılması için davacı vekilince yapılan itiraz başvurusunun ise, muhatap Ağır Ceza Mahkemesine intikal ettirilmeksizin reddedildiği; dolayısıyla adli yargı yerine ait kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmadığından, 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen "kararların kesin veya kesinleşmiş olması" koşulunun gerçekleşmediği anlaşılmıştır.

    Bu durumda, 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen koşulu taşımayan ve yönteme uymayan başvurunun, aynı Yasa'nın 27. maddesinin "Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder" hükmü uyarınca reddi gerekmiştir.

    SONUÇ : 2247 sayılı yasa'nın 14. maddesinde öngörülen koşulu taşımayan ve yönteme uymayan BAŞVURUNUN aynı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 3.4.2006 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.