Hukuk Bölümü         2010/38 E.  ,  2010/117 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

                        Davacı           : E.Ö.

                        Vekili              : Av. N.Ş.

                        Davalı            : Bursa Valiliği 

            O  L  A  Y       : Bursa Valiliği İl Özel İdaresi tarafından, 8.7.2005 Olur tarihli, 06.07.2005 tarih ve 1369 sayılı işlem ile,  3213 sayılı Maden Kanununun 12. maddesinin 4. fıkrasını ihlal ettiğinden bahisle Davacıya 97.202,87.-YTL para cezası verilmiş;  borcun vadesinde ödenmemesi üzerine 24.02.2006 tarih, 18/244  no.lu  Ödeme Emri  düzenlenmiştir.

Davacı vekili, Bursa Valiliği İl Özel İdaresi’nce düzenlenen 24.02.2006 tarihli ödeme emrine itirazlarının kabulü ile iş bu ödeme emrinin iptali ve ödeme emrine konu 97.202,87 YTL tutarındaki idari para cezasının kaldırılması istemiyle  adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

BURSA / YENİŞEHİR SULH CEZA MAHKEMESİ: 09.03.2007 gün ve E: 2007/9 Müt., K:2007/9 Müt. sayı ile; idari yaptırım kararının Maden Kanununa Muhalefetten verildiği ancak İdari Yaptırım Kararına konu olan eyleme verilen İdari Yaptırımın 5302 Sayılı İl Özel İdaresi Kanununa dayanılarak ve bu kanunun verdiği yetkiye istinaden İlgili İdarece verildiği, 5302 Sayılı Yasanın kararların tebliği ve itiraz hükümlerini düzenleyen 59. maddesinde; "Bu Kanuna göre verileri ceza kararları 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. / İdari yargı mercilerine yapılacak müracaat, para cezalarının yürütülmesini durdurmaz.” hükmüne yer verildiği; Kabahatler Kanunun Genel kanun niteliği başlıklı 3. maddesinin ise “ Bu Kanunun; / a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, / b) Diğer genel hükümleri, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,/ uygulanır.” Denildiği;  tartışılması gereken hususun, Kabahatler yasasının 3-a bendinde geçen “diğer kanunlar” ibaresinden ne anlaşılmasının gerektiği olduğu; somut olayda verilen İdari Yaptırımın Maden Kanununda yer aldığı, ancak İdarenin,  İl Özel İdaresi Kanununun kendisine verdiği yetkiye istinaden idari yaptırım kararını uyguladığı;  Maden Kanununda verilen İdari Yaptırım Kararına karşı başvurulacak Kanun Yolu gösterilmemişken, İl Özel İdaresi Kanununda 59/2 maddede '"İdari yargı mercilerine yapılacak müracaat, para cezalarının yürütülmesini durdurmaz." hükmüne yer verilerek, İl Özel İdaresi tarafından verilen Kararların İdari Yargı denetimine tabii olduğunun ifade edilmiş olduğu; somut olayda da olduğu şekilde, bazen İdari yaptırım kararını içeren Yasa ile İdareye bu idari yaptırım kararını veren İdarenin yaptırım uygulama yetkisinin, her zaman tek bir yasa içerisinde düzenlenmemiş olabileceği; bu durumda kanun yoluna ilişkin düzenlemenin idari yaptırım kararını içeren Yasa içerisinde mi, yoksa İdareye bu yetkiyi veren yasa içerisinde mi aranması gerektiği hususunda ise yasada açık bir düzenlemenin bulunmadığının anlaşıldığı;  Kabahatler Yasasının 3-a bendinde "diğer kanunlarda" ibaresine yer verildiğine ve açıkça "İdari yaptırımın yer aldığı yasada" denilmediğine ve kanun yoluna ilişkin düzenlemelerin de Usul Hükmü içeren yasalar içerisinde düzenlenmiş olmasının işin doğasına uygun olduğuna istinaden; İdari Yaptırım Kararı verme yetkisinin düzenlendiği yasada dahi İdari Yaptırım Kararına karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemenin var olması halinde bu yasa hükümlerinin uygulanmasının gerekeceği ve Kabahatler Kanununun Kanun Yollarına ilişkin hükümlerinin bu tür olaylarda uygulanamayacağı sonucuna varıldığı gerekçesiyle; her ne kadar Mahkemelerine idari para cezasının iptali için başvuruda bulunulmuş ise de, Mahkemelerinin Kabahatler Kanunun 3. maddesi ve İl Özel İdaresi Kanunun 59/2. maddesi kapsamında görevsiz olduğu anlaşıldığından, Mahkemelerinin görevsizliğine karar vermiştir.

Davacı vekili, bu kez, aynı istemle  idari yargı yerinde dava açmıştır.

BURSA 1. İDARE MAHKEMESİ: 26.07.2007 gün ve E: 2007/1041, K: 2007/1331 sayı ile; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinin 1. fıkrasında; dava açma süresinin, özel kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay'da ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu, 2/a fıkrasında, bu sürenin idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı belirtilmiş, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanununun 58. maddesinde ise kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde yetkili idari yargı merciilerinde dava açabileceğinin kurala bağlanmış olduğu;  davalı idarenin Mahkemelerine ibraz ettiği tebellüğ belgesinden, dava konusu ödeme emrinin 02.03.2006 tarihinde tebliğ edildiği anlaşıldığından, bu tarihten itibaren 7 gün içerisinde ve en geç 09.03.2006 günü dava açılması gerekirken 06.04.2007 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesi olanağının bulunmadığı; davacının 3213 sayılı Maden Kanununun 12. maddesinin 4. fıkrasını ihlal ettiğinden bahisle 97.202,87.-YTL para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 06.07.2005 tarih ve 1369 sayılı Bursa İl Özel İdaresi işlemine gelince; 31.03.2005 günlü ve 25772 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanunla değişik 3. maddesinin (a) bendinde; bu Kanunun idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağının belirtildiği; 27. maddesinde ise; idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde sulh ceza mahkemesine başvurulabileceğinin kurala bağlanmış bulunduğu;  bu hükümlere göre kendi özel kanunlarında idare mahkemelerine itiraz yolu öngörülmeyen idari yaptırım kararlarına karşı Sulh Ceza Mahkemelerine başvurulmasının gerektiği; olayda da, davaya konu idari para cezasının 3213 sayılı Maden kanununun 12. maddesi uyarınca verildiği, 3213 sayılı Kanunda idari para cezalarına karşı açılacak davalarda görevli yargı yeri belirtilmediği için, 5326 sayılı Kabahatler kanununun yukarıda yer alan hükümlerine göre uyuşmazlığı çözme görevinin Sulh Ceza Mahkemelerine ait bulunduğu gerekçesiyle; davanın, ödeme emrinin iptali istemine ilişkin kısmının SÜRE AŞIMI YÖNÜNDEN REDDİNE, para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 06.07.2005 tarih ve 1369 sayılı Bursa İl Özel İdaresi işlemi yönünden ise GÖREV YÖNÜNDEN REDDİNE,  karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine  Danıştay 8. Dairesinin 25.9.2009 gün ve E:2008/581, K:2009/5052 sayılı kararıyla istem reddedilerek Mahkeme kararı onanmış ve anılan karar kesinleşmiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, Ayper GÖKTUNA, Muhittin KARATOPRAK ve Coşkun GÜNGÖR’ün katılımlarıyla yapılan 03.05.2010 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 14. maddesine göre; olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekmekte; bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, hukuk uyuşmazlıklarında ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilmektedir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmektedir.

Davacı vekilinin istemi üzerine, İdare Mahkemesince Mahkememize gönderilen dava dosyasının incelenmesinden; Sulh Ceza Mahkemesi kararının kesinleşip kesinleşmediği anlaşılamadığından, Başkanlığımızca; 10.02.2010 gün ve E:2010/38 sayılı yazı ile, Yenişehir Sulh Ceza Mahkemesi’nden 09.03.2007 gün ve E: 2007/9 Müt., K:2007/9 Müt. sayılı görevsizlik kararının kesinleşme durumunu gösteren onaylı bir örneğinin istenilmesi üzerine, adı geçen Mahkemece gönderilen 31.03.2010 gün ve  Müt. No : 2007 / 9 sayılı yazıda; ilgili dosyalarının 09.03.2007 tarihinde karara çıktığı, yapılan itiraz üzerine 18.10.2007 tarihinde Yargıtay'a gönderildiği;  Yargıtay İnternet sitesinden yapılan sorgulama sonucunda dosyalarının Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 2009/10853 Esas numarasını almış olduğu, halen Yargıtay tarafından karar verilmediği; Mahkemeleri kararına yapılan itiraz (temyiz) henüz sonuçlanmadığından, Mahkemelerinin 2007/9 Müt. Sayılı kararının henüz kesinleşmediği bildirilmiştir.

Bu durumda, görev uyuşmazlığına konu edilen Bursa/Yenişehir Sulh Ceza Mahkemesi kararı kesinleşmediğinden, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun,  aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir. 

S O N U Ç : 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 03.05.2010 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.