Hukuk Bölümü         2012/64 E.  ,  2012/83 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacı           : R.G.  

            Davalı            : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

            Vekili              : Av. B.K.           

            O L A Y          : Emekli kamu personeli olan davacı, 11.12.2006 tarihinde kalp rahatsızlığının tedavisinde kullanılan stentlerin bedelinin tarafına ödenmesi istemiyle yaptığı 15.8.2008 günlü başvurusunun reddine ilişkin 23.10.2008 gün ve 45742 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Alsancak Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi işleminin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 10. İDARE MAHKEMESİ: 30.3.2009 gün ve E:2009/379,K:2009/459 sayı ile, emekli kamu personeli olan davacının, kroner arter rahatsızlığı nedeniyle kendisine ilaçlı stent uygulaması yapıldığı, anılan stent bedellerinin kendisi tarafından karşılandığı ve bedellerin tarafına ödenmesi istemiyle yaptığı başvurusunun dava konusu işlemle reddi üzerine bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı, bu durumda; 5434 sayılı Kanun kapsamındaki tedavi giderlerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar idari yargı yerlerinde görülüp çözümlenmekte iken 5510 sayılı Kanun ile, 5434 sayılı Kanunun tedavi giderlerine ilişkin hükümlerinin yürürlükten kaldırıldığı, aynı Kanun'da finansmanı sağlanacak ve sağlanmayacak sağlık giderlerinin düzenlendiği, davacının, stent bedellerinin ödenmesi isteminde bulunduğu  tarihte 5434 sayılı Kanun'un ilgili hükümlerinin yürürlükten kaldırılması, söz konusu stent bedelinin ödenip ödenmeyeceği hususu bu Kanun hükümleri uyarınca değerlendirileceğinden, stent bedelinin ödenmesi isteminden kaynaklanan bu uyuşmazlığın, 5510 sayılı Yasa hükümleri uyarınca adli yargı yerince (İş Mahkemelerinde) görülüp çözümlenmesi gerektiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı bu kez, davalı kurum tarafından haksız ve mesnetsiz olarak ödenmediği ileri sürülen kroner arter hastalığının tedavisinde kullanılan ilaçlı stent bedeli olan 3.100,00 TL fatura tutarının, hesaplanacak yasal faizinin ödenmesine hükmedilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

İzmir 2. İş Mahkemesi: 11.3.2010 gün ve E:2009/316, K:2010/86 sayı ile, Toplanan delil durumuna; göre, İkiçeşmelik Sağlık Ocağı tarafından sevki yapılan ve resmi prosedüre uygun biçimde İzmir Şifa Hastanesi Kardiyoloji Polikliniğine müracaat eden davacıya, operasyonun planlanmayıp kroner anjiyoplasti ile bölgede mevcut % 90 darlığa neden lezyonun balonla dilate edildiği ve uzun segment lezyonuna 3,0x23 mm stent imlpante edildiği (DES-Paclitaxel) ve Emekli Sandığı mensubu ve kronik hastalıkları bulunan davacıya yapılan balon dilatsyonundan verim alınamaması, önerilen CABG'nin de uygulanmasının, gerek obezite ve gerekse DCA distaldeki diffüz hastalık CX distal lezyonu nedenleriyle mümkün olmaması nedenleriyle, ilaçlı stent takılmasından başka bir seçenek kalmamış ve iş bu uygulama sonrasında da davacı sağlığına kavuşmuş olduğundan tedavinin tamamen tıbbi bir uygulama olduğu, davacı her ne kadar ödediği farkı istemeyeceğine dair taahhütname imzalamış ise de, yaşam hakkının kısıtlanması biçimindeki bir hastalık anındaki bu uygulamanın hayatın olağan akışına ters düşeceği ve bu nedenle de geçerli belge niteliğinde olmayacağı anlaşılmakla, davacının 3.100,00 TL. tedavi harcama beledinin davalıdan tahsiline karar vermek gerektiği gerekçesiyle 3.100,00 TL. tedavi harcama bedelinin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline,  karar vermiş, davalı idarenin temyizen incelenerek bozulması istemi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 6.10.2011 gün ve E:2010/5463, K:2011/13338 sayı ile, 5510 sayılı Kanunun geçici 4. maddesi; “…Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, arttırılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır…” hükmünü içermekte olup, bedellerinin tahsili talep edilen davaya konu tıbbi malzemelerin 12.12.2006 tarihli fatura ile temin edilip kullanılmış olması karşısında, uyuşmazlığın, idari yargının görev alanına girdiği gözetilip, yargı yolu yanlışlığı nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken, davanın esasına girilip hüküm tesis edilmiş olmasının, usul ve yasaya aykırı görüldüğü gerekçesiyle bozulmasına karar vermiştir.

İZMİR 2. İŞ MAHKEMESİ: 22.12.2011 gün ve E:2011/832, K:2011/731 sayı ile, Usul ve Yasaya uygun olan Yargıtay bozma ilamına uyularak, 5510 SK 'nun geçici 4. maddesi "bu madde kapsamına giren aylıkların bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu kanunda yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayıl Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında, mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır" hükmünü içermekte olup, bedellerinin tahsili talep edilen davaya konu tıbbi malzemelerin 12.12.2006 tarihli fatura ile temin edilip kullanılmış olması karşısında uyuşmazlığın idari yargının görev alanına girdiğinden, dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 9.4.2012 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece idari yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Mahkememize gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

            II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının, kalp rahatsızlığının tedavisinde kullanılan 3.100,00 TL ilaçlı stentlerin bedelinin faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle 15.8.2008 tarihinde yaptığı başvurunun reddine ilişkin 23.10.2008 gün ve 45742 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı işleminin iptali ile ödenen bedelin faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce, emekli kamu personeli olan davacının, kalp rahatsızlığının tedavisinde kullanılan ilaçlı stentlerin bedelinin tarafına ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 23.10.2008 gün ve 45742 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Alsancak Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi işleminin iptali ile ödenen bedelin faiziyle birlikte tazmini istemiyle açtığı anlaşılmıştır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve              E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir… Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

 Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, emekli kamu personeli olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 10. İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç                 : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 10. İdare Mahkemesi’nin 30.3.2009 gün ve E:2009/379, K:20009/459 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 9.4.2012 gününde OYBİRLİĞİYLE İLE KESİN OLARAK karar verildi.