Hukuk Bölümü         2008/35 E.  ,  2008/218 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacı           : A.C. Oto ve Aksesuarları San. Tic. Ltd. Şti.

            Vekili             : Av. R.S.

            Davalı           : Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı

            Vekili             : Av. S. H.B. 

            O  L  A  Y       : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İstanbul Sigorta İl Müdürlüğü’nün 18.3.2005 gün ve 30033 sayılı işlemi ile, davacının işyeriyle ilgili olarak Sigorta Teftiş Kurulu İstanbul 2. Nolu Grup Başkanlığı’nca düzenlenen 15.12.2004 tarih, 88KDR 64 sayılı raporda, sigortalı Şahin Aydoğdu’nun işyerinde fiilen çalıştığı tespit edildiği halde Müdürlüklerine bildirilmediği ve yine sigortalı Mehmet Aydın ve Mesut Emlik’in ise kazançlarının eksik bildirildiğinin anlaşıldığı, bu nedenle sigortalı Şahin Aydoğdu için 02.06.2003 tarihli işe giriş bildirgesinin ve Ek:1 listede belirtilen 2003/6 ila 2004/6 devresi aylık bildirge ve prim hizmet ve tahakkuk belgesinin, 2003/ll.lll 2004/l. dönem dört aylık dönem bordrolarının; yine sigortalı Mehmet Aydın ve Mesut Emlik’in ise 2004/4, 5, 6 devresine ait aylık sigorta prim ve hizmet belgesinin Ek:2 listede açıklandığı şekilde bir aylık süre içinde Müdürlüklerine verilmesi, tahakkuk edecek prim ile gecikme zammı tutarının yine aynı süre içinde Müdürlükleri veznesine ödenmesi, aksi halde 506 sayılı Yasa gereği işlem yapılacağı hususu davacıya bildirilmiştir.

Davacı vekili, bu işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 2. İDARE MAHKEMESİ; 28.2.2006 gün ve E:2005/2378, K:2006/409 sayı ile, davanın, davacının, A.C. Oto ve Aksesuarları Sanayi Ticaret Limited Şirketi ünvanlı işyerinde çalışan işçileri ile ilgili olarak 506 sayılı Kanun'da öngörülmüş olan işveren yükümlülüklerine riayet etmediğinin tespit edilmesi üzerine, yükümlülüklerini verilen süre içerisinde yerine getirmesi aksi takdirde 506 sayılı Kanun gereği işlem yapılacağının bildirimine ilişkin 18.3.2005 gün ve 30033 sayılı idari işlemin iptali istemiyle açıldığı, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesinin 4. fıkrasında, "Bu kanun uyarınca verilen idari para cezalarının ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk edeceği ve tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödeneceği veya aynı süre içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebileceği, itirazın takibi durduracağı, Kurumca itirazı reddedilenlerin, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren altmış gün içinde idare mahkemesine başvurabilecekleri" kuralına yer verilmiş iken, söz konusu Kanun hükmünün, 15.2.2006 gün ve 26081 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan ve bu tarih itibariyle yürürlüğe girmiş olan, "5454 sayılı Kanun"un 5. maddesi ile değiştirilerek, "İdari para cezalarının ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk edeceği ve tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödeneceği veya aynı süre içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebileceği, itirazın takibi durduracağı, Kurumca itirazı reddedilenlerin, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilecekleri, bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari para cezası kararının kesinleşeceği" kuralının getirilmiş bulunduğu, görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağının, bilinen bir genel hukuk ilkesi olduğu, buna göre, davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği, nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün 7.3.2005 gün ve E:2004/128, K:2005/12 sayılı kararının da bu yönde olduğu, bu durumda, 5454 sayılı Kanun ile değişik 506 sayılı Kanun'un 140. maddesi ile Sosyal Sigortalar Kanunu’na muhalefetten ötürü verilecek idari para cezalarına karşı sulh ceza mahkemelerinde dava açılması hususunun düzenlenmiş olması ile birlikte, 506 sayılı Kanun'dan kaynaklanan uyuşmazlıkların görüm ve çözümünde, 5454 sayılı Kanun'un yürürlük tarihi olan 15.2.2006 tarihinden itibaren adli yargının görevli olduğu; idari yargının görev alanından çıkarılan uyuşmazlıkla ilgili olarak Kanunun yürürlük tarihinden itibaren Mahkemelerinin görevinin sona erdiği anlaşılmakla davanın görev yönünden reddinin icap ettiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.

Davacı vekili, bu kez, aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

BEYOĞLU 2. SULH CEZA MAHKEMESİ; 30.4.2007 gün ve Müteferrik:2006/2961 sayı ile, davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı SSK Başkanlığı Sigorta İşleri Genel Müdürlüğü İstanbul Sigorta İl Müdürlüğü’nün vermiş olduğu idari yaptırım kararının iptali ile tahakkuk ettirilen para cezasının kaldırılmasına karar verilmesinin talep edildiği, verilen cezanın 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 140. maddesine aykırılık nedeniyle verildiği, ve Yasanın 140. maddesindeki sulh ceza mahkemesinin görevli olduğuna dair 5554 sayılı Yasa’nın 5. maddesi ile 8.2.2006 tarihinde değiştirilen 4. fıkrasının 3 cümlesinin Anayasa Mahkemesi’nin 4.10.2006 tarih ve 2006/75 Esas, 2006/99 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği ve bu tür davalara bakmak görevinin idare mahkemesinin görevinde kaldığı anlaşılmakla, Mahkemelerinin iş bu dosyasında görevsizlik kararı verilmesi gerektiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE :

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, O.Cem ERBÜK, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 13.10.2008 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 14. maddesine göre; olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekmekte; bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, hukuk uyuşmazlıklarında ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilmektedir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmektedir.

Davacı vekilinin istemi üzerine Sulh Ceza Mahkemesince Mahkememize gönderilen dosyanın incelenmesi sonucu Başkanlığımızca, 13.2.2008 gün ve E:2008/35 sayılı yazı ile, İstanbul 2. İdare Mahkemesi’nden 28.2.2006 gün ve E:2005/2378, K:2006/409 sayılı  karara ilişkin dava dosyasının istenilmesi üzerine, adı geçen Mahkemece gönderilen 27.2.2008 gün ve E:2005/2378 sayılı yazıda, Mahkemelerinin 2005/2378 Esas sayılı dava dosyasının 25.7.2006 tarihinde Danıştay Başkanlığı’na gönderildiği bildirilmiştir.

Bu durumda, görev uyuşmazlığına konu edilen İstanbul 2. İdare Mahkemesi kararı kesinleşmediğinden, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir. 

SONUÇ : 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 13.10.2008 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.