T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/720 KARAR NO : 2022/197 KARAR TR : 18/04/2022 |
ÖZET: Tasfiye edilen sulama birliğinin eski başkanı olan davacı tarafından, birliğin tüm mal varlığının Devlet Su işlerine devredilmesi sonrasında, birliğin SGK prim borçlarının takip ve tahsili amacıyla ödeme emirleri düzenlendiği, amme alacaklarının vadesinde tahsil edilememesi üzerine başlatılan haciz işlemleri sonucu emekli maaşından kesintiler yapıldığından bahisle, yapılan kesintilerin davalı idareden tahsili istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı : S.A
Vekili : Av. D.E
Davalı : Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
Vekili : Av. G.S.S
I. DAVA KONUSU OLAY
1. Davacı vekili, müvekkilinintasfiyesi gerçekleşen Karakeçili Akkoşan Sulama Birliğinin eski başkanı olduğunu; birliğin yerine 6172 sayılı Kanun geçici 1. maddesi çerçevesinde yeni birlik kurulamaması nedeniyle Kırıkkale Valiliği Tasfiye Kurulu Başkanlığının kararıyla DSİ, Defterdarlık ve İl Mahalli İdareler Müdürlüğünü temsil eden tasfiye komisyonu üyelerinden ayrıca bir alt komisyon(yürütme kurulu) kurulmasına karar verildiğini, bu çerçevedeBirliğinin tüzelkişiliğinin tamamen sona erdiğini;21/11/2012 tarih 01 sayılı Kırıkkale Valiliği Tasfiye Komisyonu Başkanlığı kararı ile hakkında tasfiye kararı verilen birliğin taşıt, demirbaş, 3. kişilerdeki hak ve alacakları, kamu kurum ve özel şahıslara ait olan borçlarının gösterildiğini,birliğe ait mal ve üçüncü kişilerdeki alacaklarının borcu karşılar miktarda olduğunun anlaşıldığını; bunlara rağmen, SGK Başkanlığı tarafından,Birliğin sigorta primi, işsizlik sigortası primi alacaklarının tahsili amacıyla 2012/10235- 12553-16026-16027, 2015/12684-12685, 2013/10324-10325-10326 numaralı takip dosyalarıyla müvekkili ve diğer sulama birliği yönetim kurulu üyeleri aleyhinde,birliğin borçlarından dolayı icra takibinde bulunulduğunu ve ödeme emri gönderildiğini; ödeme emirlerine karşı dava dışı SGK İl Müdürlüğü aleyhinde Kırıkkale 1. İş Mahkemesinde açılan davalarda, davacıya yüklenebilecek bir kusurun bulunmaması karşısında 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesi kapsamında davacıya gönderilen ödeme emirlerinin iptalinin gerekeceğinden bahisle davaların kabulüne,yargılama devam ederken SGK tarafından tahsil edilen miktarların da iadesine karar verildiğini; bir başka davada ise, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verildiğini, bu kararın istinaf incelemesinin devam ettiğini; İş Mahkemesi dosyasında yargılama devam ederken hakkında yapılan icra takibi nedeniyle müvekkilinin tüm menkul ve gayrimenkul malları ile maaşı üzerine haciz konulduğunu ve kesintiler yapıldığını, Birliğin SGK prim borçları nedeniyle müvekkilden bu güne kadar 31.025,84 TL tahsil edildiğini; sulama birliğin hak ve borçlarından DSİ Genel Müdürlüğü ve bağlı bulunduğu bakanlığınsorumlu olduğunu;6172 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesiyletasfiye ve devrin nasıl olacağının belirlendiğini, yerel mahkeme kararlarından da anlaşılacağı üzere alacak, mal ve varlıklarının borca yeter miktarda olduğunu, bu durumda 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesi kapsamında birlik borcunun müvekkilden tahsil edilemeyeceğini ifade ederek; müvekkili tarafından ödenen 31.025,84 TL'nin ödeme tarihinden işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesiistemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ
A. Adli Yargıda
2. Kırıkkale 4. Asliye Hukuk Mahkemesi03/03/2021 tarihli, E.2020/59, K.2021/43 sayılı kararı ile, tasfiye işlemlerinin sonuçlandırılıp sonuçlandırılmadığının mahkemelerince araştırıldığı, gelen müzekkere cevaplarından tasfiye komisyonunun devam ettiği, DSİ'nin borçlardan sorumlu olduğunu gösteren bir durum olmadığı, davalı DSİ'ye karşı bu davanın yöneltilemeyeceği, davanın yanlış kişiye yöneltildiği, davalının pasif husumet ehliyeti olmadığı gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar vermiş, bu karara karşı istinaf yoluna başvurulmuştur.
3. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 14/06/2021 tarihli ve E.2021/983, K.2021/1048 sayılı kararı ile, istinaf başvurusunun kabulü ile, Kırıkkale 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının kaldırılmasına; Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353. maddesinin 1.fıkrası (b) bendinin 2. maddesi uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından yargı yolu caiz olmadığından davanın usulden reddine kesin olarak karar vermiş ve hüküm kesinleşmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
"Bakanlar Kurulu kararı ile kurulan sulama birlikleri, 6200 sayılı DSİ Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Kanunu, 1580 sayılı Belediyeler Kanunu, 442 sayılı Köy Kanunu ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nda yer alan hükümlerle yönetilmektedir. Sulama birliklerine ait tesislerin yapımı, bakım ve onarımları Devlet Su İşleri ekipmanlarınca yapılmakta ve masraflar DSİ Genel Müdürlüğü bütçesinden karşılanmaktadır.
Tarım ve Orman Bakanlığı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 5. Bölge Müdürlüğünün 25/01/2021 tarihli yazı cevabından,Karakeçili Sulama Birliği'nin tasfiye işlemlerinin gerçekleştirildiği, yerine yeni bir birlik kurulamadığından birliğe ait araç, gereç ve evrak dökümanlarının DSİ 56.Şube Müdürlüğünde muhafaza edildiği, yazı cevabı ekinde bulunan Kırıkkale Valiliği İl Mahalli İdareler Müdürlüğü'nün 20/01/2016 tarihli yazısından, durumunu kanuni süre içerisinde 6172 sayılı Kanun'a uygun hale getirmeyen ve bu nedenle tüzel kişiliği kendiliğinden sona eren Karakeçili Akkoşan Sulama Birliği’nin tasfiye işlemleri tamamlandığından tasfiye komisyonunun görevinin sona erdirilmesine ilişkin kararın gönderildiği anlaşılmaktadır.
6172 sayılı Sulama Birlikleri Kanunu'nun 1.maddesi, "1) Bu Kanunun amacı; ülkenin su varlık ve kaynaklarının rasyonel kullanımı maksadıyla umumi sulardan faydalanmak üzere Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından inşa edilmiş veya halen inşa edilmekte olan ya da inşa edilmesi planlanan sulama tesislerini gayelerine uygun şekilde kullanmak, işletmek,Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün onayını almak suretiyle işlettirmek, bu tesislerin bakım, onarım ve yönetim sorumluluğunu yürütmek, tesisi geliştirmeye yönelik yeni projeler yapmak, yaptırmak veya tesisi yenilemekle görevli sulama birliklerinin kuruluşu, organlar ile görev ve yetkilerini düzenlemektir.
(2)Sulama birlikleri kamu tüzel kişiliğine sahip olup, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde özel hukuk hükümlerine tabidir." hükmünü,
Aynı Kanun'un 20.maddesinin 2 ve 3.fıkraları; "(2) Birliğin tasfiyesi DSİ tarafından yürütülür. Tasfiyenin usul ve esasları çerçeve ana statü ile düzenlenir.
(3)Tüzel kişiliği sona erdirilen sulama birlikleri tarafından işletilen sulama tesisleri hakkında 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun hükümleri uygulanır." hükmünü.
Aynı Kanun'un Geçici 1.maddesi 1.fıkrası; "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte 26/5/2005 tarihli ve 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanununa göre kurulmuş olan sulama birlikleri onsekiz ay içinde durumlarını, bu Kanuna uygun hale getirmek zorundadır. Aksi takdirde bu birliklerin tüzel kişiliği kendiliğinden sona erer ve bu birlikler valinin görevlendireceği vali yardımcısı başkanlığında; defterdarlık, tarım il müdürlüğü, DSİ bölge müdürlüğü ve il mahalli idareler müdürlüğü yetkililerinden oluşan tasfiye komisyonu tarafından en geç iki ay içinde tasfiye edilir. Birliğin tüm hak, alacak, borç ve 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olmayan personeli ile birliğe ait taşınır ve taşınmazlar bu Kanuna istinaden kurulan yeni birliğe devrolunur." hükmünü içermektedir.
Dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından tasfiyesi gerçekleşen Karakeçili Akkoşan Sulama Birliği'nin borçlarından dolayı davacı tarafından ödenen tutardan tasfiyenin gerçekleşmesi sebebiyle davalı kurumun sorumlu olduğu ileri sürülerek bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bir kamu kurumunun yasalar uyarınca yapılmış olan tesislere bakım ve o tesisleri kullanım yükümlülüğü yasalardan doğan kamusal bir görevdir. O halde anılan nitelikteki bir kamu tesisinin gerek yapılmasındaki, gerekse kullanılması ve işletilmesi ile muhafazasındaki kusurdan doğan zararlar, idari karar ve eylemlerden doğan zararlar niteliğinde bulunduğundan onların ödetilmesi istekleri 11/02/1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının II. bendi hükmünce tam yargı davasının konusunu oluşturur. Bu davaların ise 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesi hükmünce idari yargı yerinde görülmesi gerekir.
İdarenin kusura dayanan sorumluluğu, uygulamada “hizmet kusuru” kavramı ile anlatılmaktadır. Hizmet kusurunun üç durumda varlığı hem yargı içtihatları hem de öğreti tarafından kabul edilmiştir. Bu üç durum; hizmetin hiç işlememesi, hizmetin geç işlemesi ve hizmetin kötü işlemesidir.
Buna göre idare kural olarak yürüttüğü kamu hizmeti ile nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sının” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının “b” bendi gereğince “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar” idari yargı yerinde tam yargı davası açabilecektir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/1-b maddesinde, "Yargı yolunun caiz olması" dava şartı olarak belirlenmiştir. Yine, 115. maddesinde dava şartlarının davanın her aşamasında ve resen inceleneceği, dava şartı noksanlığının tespiti halinde davanın usulden reddine karar verileceği belirtilmiştir.
Tüm bu açıklamalar karşısında, rücuen tazminat istemine konu olayın, kamu hizmetinin görüldüğü bir sırada ve hizmet ile ilgili bulunması, tasfiyesi gerçekleşen sulama birliğinin yeni bir birliğe devredilmemesi, gelen yazı cevaplarından tasfiyesi tamamlanarak Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'ne tüm hak ve alacakları ile borçlarının da devredildiği kabul edilerek davanın ilk derece mahkemesi tarafından yargı yolu caiz olmadığından usulden reddine karar verilmesi gerekir iken yanılgılı değerlendirme ile pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir."
4. Davacı vekili bu kez, Karakeçili Akkoşan Sulama Birliğinin eski başkanı olan müvekkili tarafından, söz konusu sulama birliğinin tasfiye edilmesi ve tüm mal varlığının Devlet Su işlerine devredilmesi sonrasında ilgili birliğin SGK prim borçlarının takip ve tahsili amacıyla ödeme emirleri düzenlendiğini, amme alacaklarının vadesinde tahsil edilememesi üzerine başlatılan haciz işlemleri sonucu müvekkilinin emekli maaşından kesintilerin devam ettiğini ileri sürerek, kesilen 31.025.84 TL +18.032.74 TL= 49.058,58 TL'nin iadesi istemiyleidari yargı yerinde dava açmıştır.
B. İdari Yargıda
5. Kırıkkaleİdare Mahkemesi 04/10/2021 tarihli ve E.2021/622 sayılı kararı ile, davanın adli yargı yerinde görüleceği sonucuna varıldığından, Mahkemelerinin görevine girmeyen ve ilgili adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilen bu davada, görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın 2247 sayılı Kanun’un 19. maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...bakılan davanın, kamu tüzel kişiliğine haiz olsa da Kanunda hüküm bulunmayan hallerde, iş ve işlemlerinde özel hukuk hükümlerine tabi olan Sulama Birliğinin sigorta prim borçlarının davacı tarafından ödenmiş olan kısmının davalı kuruma (tasfiye sonucu devir sebebiyle) rücu edilmesi suretiyle alacak davası şeklinde açılan bir dava olduğu, uyuşmazlığın konusunun idari işlem ya da eylemden kaynaklanan bir hakkın ihlalinden kaynaklanan tam yargı davası olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, rücuya tabi borcun kaynağını Sulama Birliğinin sigorta pirim borçlarının oluşturması hususlarının 5510 sayılı Kanun hükümleri uyarınca değerlendirilmesi gerektiği anlaşıldığından dava konusu uyuşmazlığın, yukarıda yer verilen 5510 sayılı Kanunun 88. ve 101. maddesi hükümleri uyarınca adli yargı yerince (İş Mahkemelerinde) görülüp çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır."
6. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığınca 2247 sayılı Kanun'un 14., 15., 16. ve 19. maddeleri uyarınca Danıştay Başsavcılığı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından görüş istenmiştir.
III. BAŞSAVCILIK DÜŞÜNCELERİ
A. Danıştay Başsavcılığının Yazılı Düşüncesi
7. Danıştay Başsavcısı yazılı düşüncesinde, davanın görüm ve çözümünün adli yargı yerine ait olduğu yönünde görüş bildirmiştir. Görüşün ilgili kısımları şu şekildedir:
"...dava konusu ihtilafın, aylığın bağlanması/kesilmesi/intikali/unsurlarında eksilme - azalma gibi konularda olmayıp, Sulama Birliğinin çalıştırdığı kişilere ilişkin sigorta primlerinin ödenmemesi nedeniyle kanuni temsilci sıfatıyla, davacıya rücu edilmesi ve davacının davalı kurumdan almakta olduğu emekli aylığına haciz uygulanması suretiyle prim alacağının tahsili mahiyetini taşıdığı ve bu niteliği itibariyle idari yargının görevi dışında kaldığı anlaşılmaktadır.
Bu haliyle, davacının karşılanmasını talep ettiği zararın idari bir işlem ya da eylemden kaynaklanmadığı, özel hukuk alanındaki bir borç alacak ilişkisinden kaynaklandığı dikkate alındığında, yukarıda yer verilen Kanun hükümleri uyarınca uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.
Kaldı ki; Uyuşmazlık Mahkemesinin 04/05/215 gün ve E;2015/259; K:2015/278 sayılı kararıyla, ortağı ve temsilcisi olduğu şirketin prim borçlarından dolayı davalı kurum alacaklarının tahsili için 6183 sayılı Yasa hükümleri uyarınca emekli aylığına konulan haczin kaldırılması istemiyle açılan davanın, Adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğine karar verilmiştir."
B. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Yazılı Düşüncesi
8. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, davanın görüm ve çözümünün adli yargı yerine ait olduğu yönünde görüş bildirmiştir. Görüşün ilgili kısımları şu şekildedir:
"...davacının yönetim kurulu başkanı olduğu sulama birliğinin çalıştırdığı kişilere ilişkin sigorta primlerinin ödenmemesi nedeniyle kanuni temsilci sıfatıyla davacıya rücu edilmesi ve davacının davalı kurumdan almakta olduğu emekli aylığına haciz uygulanması suretiyle prim alacağının tahsili mahiyetini taşıdığı ve bu niteliği itibariyle idari yargının görevi dışında kaldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri ve yapılan açıklamalar dikkate alındığında. Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasından doğan uyuşmazlığın çözümünde, 5510 sayılı Kanun'un 88. maddesi hükmü karşısında adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.
Uyuşmazlık Mahkemesinin 04.05.2015 tarihli ve E.-K.2015/259-278 sayılı kararında da benzer hususlar vurgulanmıştır."
IV. İLGİLİ HUKUK
9. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin l. fıkrasında; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları; idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ile tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar, idari dava türleri olarak sayılmıştır. Bu bağlamda, idare hukukunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar, idari yargının görev alanını oluşturmaktadır.
10. 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumuna İlişkin Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun'un 37/3. maddesinde; "Süresi içinde ödenmeyen sosyal sigorta ve genel sağlık sigortası primleri, işsizlik sigortası primleri, İdari para cezaları, gecikme zamları, katılım payları Kurum alacağına dönüşür ve bu alacakların tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 ncive 106 ncı maddeleri hariç diğer maddeleri uygulanır." denilmiştir.
11. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 88. maddesinin 1.,16. ve devamıfıkraları şöyledir:
"4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalıları çalıştıran işveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını ücretlerinden keserek ve kendisine ait prim tutarlarını da bu tutara ekleyerek en geç Kurumca belirlenecek günün sonuna kadar Kuruma öder.
...
Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanır. Kurum, 6183 sayılı Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır…. /
Kurum, 6183 sayılı Kanun kapsamında takip edilen alacakları hariç olmak üzere her türlü alacağın teminatını teşkil etmek üzere Yeni Türk Lirası ve/veya yabancı para birimi üzerinden ticari işletme, taşınır ve/veya taşınmaz rehni dahil olmak üzere her türlü teminat almaya yetkilidir.
Kurumun 6183 sayılı Kanun kapsamında takip edilen prim ve diğer alacakları amme alacağı niteliğinde olup, imtiyazlı alacaktır. Kurumun taraf olduğu her türlü dava ve icra takiplerinin kısmen veya tamamen aleyhe neticelenmesi halinde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda yazılı tazminat ve cezalar Kurum hakkında uygulanmaz.
Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir. Yetkili iş mahkemesine başvurulması alacakların takip ve tahsilini durdurmaz."
12. 5510 sayılı Kanun'un93/1. maddesi şöyledir:
"Bu Kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler; 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez. Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir."
13. 5510 sayılı Kanun'un, "Uyuşmazlıkların çözüm yeri" başlıklı101. maddesi şöyledir:
"Bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür."
14. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun'un "Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu" başlıklımükerrer 35. maddesi şöyledir:
"Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.
Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye’deki mümessilleri hakkında da uygulanır.
Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz.
Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
A. İlk İnceleme
15. Uyuşmazlık Mahkemesinin Muammer TOPAL'ın başkanlığında, ÜyelerBirol SONER, Nilgün TAŞ, Doğan AĞIRMAN, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 18/04/2022 tarihli toplantısında; dosya üzerinde 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesince, Kanun'un 19. maddesine göre başvuruda bulunulduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyasıile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliğiyle karar verildi.
B. Esasın İncelenmesi
16. Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK'in davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
17. Dava, tasfiye edilen sulama birliğinin eski başkanı olan davacı tarafından, birliğin tüm mal varlığının Devlet Su işlerine devredilmesi sonrasında, birliğin SGK prim borçlarının takip ve tahsili amacıyla ödeme emirleri düzenlendiği, amme alacaklarının vadesinde tahsil edilememesi üzerine başlatılan haciz işlemleri sonucu emekli maaşından kesintiler yapıldığından bahisle, yapılan kesintilerin davalı idareden tahsili istemiyle açılmıştır.
18. Dosyalardaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; dava konusu uyuşmazlığın, aylığın bağlanması, kesilmesi, intikali unsurlarında eksilme - azalma gibi konularda olmadığı,Sulama Birliğinin çalıştırdığı kişilere ilişkin sigorta primlerinin ödenmemesi nedeniyle kanuni temsilci sıfatıyla, davacıya rücu edilmesi ve davacının almakta olduğu emekli aylığına haciz uygulanması suretiyle prim alacağının tahsili mahiyetini taşıdığı ve bu niteliği itibariyle idari yargının görevi dışında kaldığı anlaşılmaktadır.
19. Bu bağlamda, mevzuat hükümleri ve yapılan açıklamalar dikkate alındığında,Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasından doğan uyuşmazlığın çözümünde, 5510 sayılı Kanun'un 88. maddesi hükmü karşısında adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.
20. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak; Kırıkkale İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesinin 14/06/2021 tarihli ve E.2021/983, K.2021/1048 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Davanın çözümünde ADLİ YARGININ GÖREVLİ OLDUĞUNA,
B. Kırıkkale İdare Mahkemesininbaşvurusunun kabulü ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesinin 14/06/2021 tarihli ve E.2021/983, K.2021/1048 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA,
18/04/2022 tarihinde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye
Muammer Birol Nilgün Doğan
TOPAL SONER TAŞ AĞIRMAN
Üye Üye Üye
Aydemir Nurdane Ahmet
TUNÇ TOPUZ ARSLAN