T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

           

            ESAS NO      : 2020 / 495

            KARAR NO  : 2020 / 500

            KARAR TR   : 28.9.2020

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

 

Davacı            : S. Ç. (Ş.)

Vekili               : Av. Y. Ç.A.

Davalı             : Kars Belediye Başkanlığı

Vekil i               : Av. L. G. 

Adli Yargı Yerinde İhbar Olunan: Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili              : Av.S. Ş.

 

O L A Y : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin 25 … 743 plakalı aracı ile Kars Belediyesi’nin sorumluluk sınırları içerisinde bulunan Cumhuriyet Caddesi istikametinde ilerlerken, İsmail Aytemiz Caddesi ile Cumhuriyet caddesinin kesişim noktasında yer alan kavşağı, kendi istikametine yeşil ışık yanarken geçmek üzereyken, İsmail Aytemiz Caddesi istikametinden gelen, L. Ö. yönetiminde bulunan 36 … 059 plakalı aracın da kavşağa girmesi nedeni ile çarpıştığını; kavşağı ve trafik ışığını gören, güvenlik kameralarının incelenmesi neticesinde her iki yönden gelen araca da yeşil ışık yandığının görüldüğünü, bu durumun hem kaza tespit tutanağında hem de kolluk görevlilerinin tanzim ettiği tutanakla kayıt altına alındığını; olay esnasında müvekkilinin  kavşağa girerken hızını azalttığının da anlaşıldığını;  davalı Belediyenin, yükümlü olduğu bir hizmeti hatalı olarak sunması nedeni ile kusurlu olduğunu; görev sorumluluğunda olan trafik ışıklarının, her iki yöne yeşil yanarak trafik düzenini ihlal ettiğini ve kazaya neden olduğunu ifade ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile; davalarının kabulü ile 10.000,00TL manevi ve araç tamiri nedeni ile 2.747,00TL, araç değer kaybı nedeni ile şimdilik 1.000,00TL maddi zararın kaza tarihi olan 3.12.2017 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

KARS 1.ASLİYE HUKUK HUKUK MAHKEMESİ(TÜKETİCİ MAHKEMESİ SIFATIYLA): 24.9.2019 gün ve E:2018/157, K:2019/878 sayı ile, “(…) Uyuşmazlık, trafik sinyalizasyon sisteminin hatalı çalışması nedeniyle trafik kazasından dolayı meydana gelen maddi zararın tazminine ilişkin davadır.

(…)

Bilindiği üzere Anayasanın 125/1.fıkrası uyarınca idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. Son fıkra gereğince; idare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.

2577 Sayılı İYUK2-b bendinde idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan ihlal edilenler tarafından idari yargı yerinde tam yargı davası açabileceği hüküm altına alınmıştır.

01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK'nun 3.maddesinde "her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara Asliye Hukuk Mahkemeleri bakar. İdarenin sorumluluğu dışında kalan sebeplerden doğan aynı tür zararların tazminine ilişkin davalar da dahil bu hüküm uygulanır." hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre mala ilişkin zararlar madde kapsamı dışında bırakılmıştır. Yani her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı mala ilişkin zararların tazminine ilişkin davalara idari yargı yerinde bakılmalıdır.

2918 Sayılı Yasanın 110.maddesinde "işleteni veya sahibi devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebep verdiği zararlara ilişkin olanları dahil bu kanundan doğan sorumluluk davaları Adli Yargı'da görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez." denilmiştir. 2918 Sayılı Yasanın 110.maddesi, 6099 Sayılı Yasanın 14.maddesiyle değiştirilmiş, değişiklik 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yasal düzenlemenin amacı kendinden sonra yürürlüğe girecek olan ve 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK'nun 3.maddesiyle paralellik sağlamaktadır. Yukarıda belirtildiği gibi 3.madde de mala ilişkin zararlar kapsam dışında tutulmuştur. 110.maddede mal ve vücut bütünlüğüne ilişkin bir ayrıma yer verilmemiştir. Öte yandan 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK'nun 3.maddesindeki düzenleme 2918 Sayılı Yasanın 110.maddesinden önce uygulanmalıdır. Yani HMK'nun 3.maddesi göreve ilişkin yeni bir düzenleme getirmiştir. Buna göre zararın mala ilişkin olması halinde idari yargı görevlidir. Öte yandan bu 3.madde Anayasa Mahkemesinin 25-23 sayılı 16/02/2012 tarihli kararıyla iptal edilmiş, bu karar 19/05/2012 tarihinde R.G.'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinde "dava konusu kuralla sadece kişinin vücut bütünlüğüne verilen maddi zararlar ile buna bağlı manevi zararları ve ölüm nedeniyle maddi-manevi zararların tazmini konusu kapsama alınmakta ve bu tazminat davalarına bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemelerine verilmektedir. Buna göre aynı idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararlar kapsama alınmadığından sorumluluk sebebi aynı olsa da bu zararların tazmini davaları İdari Yargı'da görülmeye devam edecek, bu durumda idarenin aynı yapı içinde aldığı kararın bir bölümünün idari yargıda, bir bölümünün adli yargıda görülmesi yargılamanın bütünlüğünü bozacaktır. Ayrıca iki ayrı yargı kolunda görülen davalarda idarenin sorumluluğu, bu sorumluluğun kapsamı, idarenin tazmin yükümlülüğü konularında farklı sonuçlara ulaşılabilecektir." denmiştir.

2918 Sayılı Yasanın değişik 110.maddesinde yer alan "bu kanundan doğan sorumluluk davaları" ifadesiyle 2918 Sayılı Yasada yer alan hukuki sorumluluğa ilişkin kuralların uygulanacağı davalarla sınırlı biçimde görevli yargı yerinin belirlendiği vurgulanmaktadır. Kamu idareleri ve kuruluşlarının, trafik güvenliği ve düzenini sağlamak amacıyla gerek kendi kuruluş yasaları, gerekse 2918 Sayılı Yasaya göre yürüttükleri hizmetlerin, kamu hizmeti niteliği taşımaları ve 2918 Sayılı Yasada da görevlendirilen kamu idare ve kuruluşlarının sorumluluklarının ayrıca düzenlenmemiş olması karşısında trafik düzeni ve güvenliği hizmetlerinden kaynaklandığı öne sürülen zararların tazmini istemiyle ilgili idarelere karşı açılan davaların görüm ve çözümü idari yargının görev alanına girmektedir. (Danıştay 10.HD 2011/11522 E-2012/5347 K sayılı 3 1/10/2012 tarihli karar)

Dava dilekçesi ekinde bildirilen Uyuşmazlık Mahkemesinin 2015/414 E-2015/424 K sayılı 01/06/2015 tarihli kararı dava dışı somut olaya özgü olup kararda belirtilen mahkeme ve tarafları bağlayıcı olup genel nitelikte bağlayıcılığından söz edilemez.

Somut olayda, kazanın meydana geldiği kavşakta ışıklı trafik işaretleri ile ilgili tedbirlerin alınmaması diğer bir ifadeyle yeterli trafik ve güvenlik işaretlemesi yapılmaması nedeniyle doğan zararın tazmini istenildiğinden uyuşmazlık konusu olayda kamu hizmetinin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütüp yürütülmediğini, hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının irdelenmesi gerektiği ve bu hususların tespitinde esas alman idare hukuku kurallarına ve İYUK 2/1-b maddesinde sayılan tam yargı davasında görülüp ve çözümünde idari yargı yerleri görevlidir. (Yargıtay 17.HD 11562-10112 Sayılı 26/06/2014 tarihli onama kararı) (11/02/1959 tarih 17/15 sayılı İBK) (Erzurum BAM 3.HD 2017/881 Esas ve 2018/494 Karar sayılı 15.03.2018 tarihli ilamları)

Tüm bu nedenlerle yargı yoluna ilişkin dava şartının noksan olması ve adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunması sebebiyle HMK 115/2 gereğince davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM: gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava şartı noksanlığından usulden REDDİNE,

2-Mahkememizin görevsizliğine, dava konusu uyuşmazlıkta idari yargının görevli olduğunun tespitine…” karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.  

ERZURUM 2.İDARE MAHKEMESİ: 17.1.2020 gün ve E:2019/1522 sayı ile,  (...) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1., 2., 10., 19.1.2011 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. ve geçici 21. maddesi hükmüne; ayrıca  2918 sayılı Kanunun 110. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesinin, anılan kuralı Anayasaya aykırı görmeyerek iptal istemini oy birliğiyle reddettiği 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararına yer verdikten sonra;”(…) Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 10. Maddesi ile 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Nitekim, 01.08.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi'nin (Hukuk Bölümü) 01.07.2013 gün ve E: 2013/762 K:2013/1083 sayılı kararı da aynı yöndedir.

Açıklanan nedenlerle; adli yargının görev alanına giren davada Mahkememizin görevli olmadığına, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için Kars 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24/09/2019 tarih ve E:2018/157, K:2019/878 sayılı dosyasının mahkemesinden temin edilip, dosyamız içerisine konulduktan sonra dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine..." karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Burhan ÜSTÜN’ün Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Birol SONER, Suna TÜRE, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 28.9.2020 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu ve davalı Belediye Başkanlığı yönünden görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle oluşan zararın davalı idarece giderilmesi istemiyle açılmıştır.

 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu; Kanunun “Karayolu trafik güvenliği” başlıklı 13.maddesinde de,  karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşların, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü oldukları  belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının 25 … 743 plakalı aracı ile Kars ilinde,  Cumhuriyet Caddesi istikametinde ilerlerken, İsmail Aytemiz Caddesi ile Cumhuriyet caddesinin kesişim noktasında yer alan kavşağı, kendi istikametine yeşil ışık yanarken geçmek üzereyken, İsmail Aytemiz Caddesi istikametinden gelen, L. Ö. yönetiminde bulunan 36 ...059 plakalı aracın da kavşağa girmesi nedeni ile çarpıştığı; her iki yönden gelen araca da yeşil ışık yandığı hususunun hem kaza tespit tutanağında hem de kolluk görevlilerinin tanzim ettiği tutanakla kayıt altına alındığı;  davalı Belediyenin, yükümlü olduğu bir hizmeti hatalı olarak sunması nedeni ile kusurlu olduğu ileri sürülerek; fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydı ile,  uğranılan maddi ve manevi zararların kaza tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tazmini   istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle Erzurum 2. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Kars 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin(Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) 24.9.2019 gün ve E:2018/157, K:2019/878 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Erzurum 2. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Kars 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin(Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) 24.9.2019 gün ve E:2018/157, K:2019/878 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.9.2020 gününde Üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

       Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                     

       Burhan                         Şükrü                                Birol                               Suna

      ÜSTÜN                       BOZER                            SONER                           TÜRE

 

 

 

                                             Üye                                  Üye                                  Üye                    

                                          Aydemir                           Nurdane                            Ahmet

                             TUNÇ                             TOPUZ                          ARSLAN    

 

 

 

 

 

 

 

                                                  KARŞI OY

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum.28.9.2020

                                                      ÜYE

                                             Ahmet ARSLAN