Hukuk Bölümü 2010/44 E., 2010/209 K.

"İçtihat Metni"

Davacılar : 1- D. K. 2- B. K.

Vekili : Av. S. A. K.

Davalı : Milli Eğitim Bakanlığı

Vekili : Hazine Avukatı H. K.

O L A Y : Davacılar vekili dava dilekçesinde, davacıların yakınları olan M. K.'nın, davalı yanında Elazığ Milli Eğitim Müdürlüğü Yücel İlköğretim Okulu'nda sözleşmeli statüde beden eğitimi öğretmeni olarak çalışırken, 11.3.2008 tarihinde Aksaray-Konya karayolunda meydana gelen trafik kazasında öldüğünü, Antalya İlinde yapılacak spor müsabakalarına katılmak üzere istiap haddi 12+1 kişilik olan resmi plakalı minibüse öğrenci, öğretmen ve yedek şoför olmak üzere toplam 18 kişi bindirilerek aracın istiap haddinin fazlasıyla aşılarak yola çıkıldığını, olayın, davalıya ait minibüs ile özel otonun Aksaray-Konya karayolunun 25. kilometresinde karşılıklı çarpışması sonucu ölümlü trafik kazası meydana geldiğini, kaza sonucu ölümlerin asıl nedeninin araçtaki istiap haddinin aşılarak %50 fazla yolcu taşınması olduğunu, davalının olay sebebiyle sorumlu bulunduğunu, davada, kusur dereceleri ve sorumluluk sebepleri ne olursa olsun, -varsa- mevcut ve muhtemel tüm zincirleme sorumlular yönünden müteselsil mesuliyete dayandıklarını, taleplerinde, her türlü denkleştirme sebeplerinin gözetildiğini, davada, nihai hükme temel olacak kusur durumunun (kusur oranı veya oranları) nazara alındığını, davacı eş ve çocuğun bu olay sebebiyle destekten yoksun kaldıklarını, ayrıca davacıların manevi zarara uğradıklarını, her iki zararın tamamının davalıca tazmini gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacılar için ayrı ayrı şimdilik 1.000'er lira maddi tazminatın, 50.000'er lira manevi tazminatın davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline, olay (11.3.2008) tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı idare vekili birinci savunma dilekçesinde, davanın idari yargının görev alanına girdiğini öne sürerek görev itirazında bulunmuştur.

ANKARA 18. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 12.10.2009 gün ve E:2009/251 sayı ile, davalı vekilinin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı idare vekilince süresi içinde verilen dilekçe ile, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe, dava dosyası örneği ile birlikte Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI: Başsavcılıklarının 16.11.2009 günlü yazısında, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarma istem dilekçesinin bir nüshasının davacılara tebliğ edilip edilmediğinin, süresi içinde cevap verilip verilmediğinin sorulduğu, davalı idarenin olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemli dilekçesine davacılar tarafından verilen cevaba ilişkin dilekçenin ve dilekçenin tebliğine ilişkin alındının istendiği, bu yazıya Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen cevapta; olumlu görev uyuşmazlığı çıkarma istem dilekçesinin davacılar vekiline 19.10.2009 tarihinde tebliğ edildiği, ancak, takipsiz bırakıldığı için dosyanın işlemden kaldırıldığı belirtilerek istenilen belgelerin gönderilmediği anlaşılmış ise de, tebligat işlemi tamamlanmış dilekçeye yanıt verilip verilmediği hususunun, Başsavcılıklarının uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmasına usul yönünden engel teşkil etmediği kabul edilerek esasa ilişkin incelemeye geçildiği, futbol müsabakasına katılacak öğrencilerden sorumlu olarak görevlendirilen beden eğitimi öğretmeni M. K.'nın, içinde bulunduğu resmi aracın karıştığı trafik kazası sonucunda ölmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2009/51 Esas sayısında kayıtlı dosyada açılan davada, davalı idarece davanın görüm ve çözümünün idari yargının görevine girdiği ileri sürülerek görev itirazında bulunulduğu ve itirazın reddi üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasının istenildiği, Anayasa'nın 125. maddesinde, idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğunun belirtildiği, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2 nci maddesinde, idari dava türlerinin sayıldığı, bu maddenin (1-b) bendinde de, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davalarının, görüm ve çözümü idari yargının görev alanına giren idari dava türleri arasında sayıldığı, dava konusu uyuşmazlığın, kamu kurumuna ait motorlu aracın, eğitim ve öğretimle ilgili kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla işletilmesi sırasında bir kamu görevlisinin ölümü nedeniyle uğranıldığı iddia olunan zararın tazmini istemine ilişkin bulunduğu, kamu hizmetini yürütmekle yükümlü kılınan idarenin, kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında kamu görevlisinin ölmesi nedeniyle uğranılan zararlardan dolayı hizmet kusuru ya da kusursuz sorumluluk esasları çerçevesinde sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tayin ve tespitinin, idare hukuku ilke ve kurallarına göre idari yargı yerlerine ait bulunduğu, buna göre, uyuşmazlığın görüm ve çözümü, idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davalarına bakmakla görevli olan idari yargıya ait bulunduğundan, Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin görevlilik kararının kaldırılması gerektiği, bu nedenlerle, 2247 sayılı Yasa'nın 10 uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa'nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'ndan yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI: Davacılar D. K. ve B. K. vekili tarafından davalı Milli Eğitim Bakanlığı aleyhine Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan 2009/51 Esas sayılı tazminat davasında, Danıştay Başsavcılığı tarafından 2247 sayılı Kanun'un 10. maddesi gereğince olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması nedeniyle gönderilen 2010/44 Esas sayılı dosyanın incelendiği, beden eğitimi öğretmeni M. K.'nın futbol müsabakalarına katılacak öğrencilerden sorumlu olarak görevlendirildiği sırada içinde bulunduğu resmi aracın karıştığı trafik kazasında hayatını kaybetmesi sonucunda uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararın davalı idare tarafından ödenmesine karar verilmesi için Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne açılan davada, davalı idare tarafından görev itirazında bulunulması üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığının anlaşıldığı, Anayasa'nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğunun kurala bağlandığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayıldığı, buna karşın, dava konusu zararın, kamu idaresine ait aracın karayolu üzerinde işletilmesi sırasında meydana gelmiş olması nedeniyle, görevli yargı yerinin belirlenebilmesi için konuya ilişkin özel düzenleme içeren Karayolları Trafik Yasası hükümlerinin gözden geçirilmesi gerektiği, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 85. maddesinin değişik birinci fıkrasının, "Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar" hükmünü ve değişik beşinci fıkrasının, "İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur" hükmünü taşıdığı; 106. maddesinde ise, "Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine ve belediyelere, kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı, bu Kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri uygulanır" hükmüne yer verildiği, anılan 85. maddeden, işleten ve teşebbüs sahibinin, bir motorlu aracın işletilmesinden ve bu arada aracın sürücüsünün ve işletme yardımcılarının eylem ve davranışlarından dolayı üçüncü kişilerin uğradıkları zararlardan, kusurlu olup olmamalarına bakılmaksızın "tehlike esası"na göre sorumlu tutuldukları; 106. madde ile de, maddede sayılan kamu kurum ve kuruluşlarının işleten gibi aynı hukuki sorumluluğa tabi kılındığının anlaşıldığı, sözü edilen Yasa hükümlerinde, açıkça göreve ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği gibi, esasen 85. maddedeki işletenin hukuki sorumluluğunun zarar gören üçüncü kişiler bakımından ele alınmış olması karşısında, işleten veya teşebbüs sahibi ile hizmet ilişkisi içinde bulunan araç sürücüsü veya diğer görevlilerin uğradıkları zararlardan dolayı hukuki sorumluluğun genel hükümlere tabi olmasının doğal olduğu, nitekim, Karayolları Trafik Kanunu'nun hukuki sorumluluğa ilişkin diğer hükümlerinde 85. madde kapsamı dışında kalan hallerde genel hükümlerin uygulanacağına işaret edildiği, belirtilen duruma göre, kamu kurumuna ait motorlu aracın kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla işletilmesi sırasında bir kamu görevlisinin yaralanması ya da ölmesi nedeniyle uğranılan zararlardan dolayı, idarenin hizmet kusuru ya da objektif sorumluluk esasları çerçevesinde sorumlu olup olmadığının yargısal denetiminin, idari eylemden doğan zararların giderilmesi için açılacak bir tam yargı davası kapsamında idari yargı yerlerince yapılması gerektiği, bu nedenle, Danıştay Başsavcılığı'nın 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2009/51 Esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ahmet AKYALÇIN'ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Ramazan TUNÇ, Sıddık YILDIZ, Ayper GÖKTUNA, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU'nun katılımlarıyla yapılan 1.11.2010 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ'un 2247 sayılı Yasa'da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA'nın başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 10. maddesinde, "Görev uyuşmazlığı çıkarma; adli, idari ve askeri bir yargı merciinde açılmış olan davada ileri sürülen görev itirazının reddi üzerine ilgili Başsavcı veya Başkanunsözcüsü tarafından görev konusunun incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinden istenmesidir.

Yetkili Başsavcı veya Başkanunsözcüsünün Uyuşmazlık Mahkemesinden istekte bulunabilmesi için, görev itirazının, hukuk mahkemelerinde en geç birinci oturumda, ceza mahkemelerinde delillerin ikamesine başlamadan önce; idari yargı yerlerinde de dilekçe ve savunma evresi tamamlanmadan yapılmış olması ve yargı yerlerinin de kendilerinin görevli olduklarına karar vermiş bulunmaları şarttır.

Görev itirazının yargı merciince yerinde görülerek görevsizlik kararı verilmesi halinde, görev konusunun Uyuşmazlık Mahkemesince incelenebilmesi, temyizen bu kararın bozulmuş ve yargı merciince de bozmaya uyularak görevli olduğuna karar verilmiş bulunmasına bağlıdır.

Uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makam; reddedilen görevsizlik itirazı adli yargı yararına ileri sürülmüş ise Cumhuriyet Başsavcısı, idari yargı yararına ileri sürülmüş ise Danıştay Başkanunsözcüsü, askeri ceza yargısı yararına ileri sürülmüş ise Askeri Yargıtay Başsavcısı, Askeri İdari Yargı yararına ileri sürülmüş ise bu mahkemenin Başkanunsözcüsüdür.

Görev itirazının reddine ilişkin karara karşı itiraz yolunun açık bulunduğu ceza davalarında ret kararı kesinleşmeden uyuşmazlık çıkarma istenemez" denilmiştir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir.

Öte yandan; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 409. maddesinde(Değişik: 26/2/1985 - 3156/18 md.), "Oturuma çağrılmış olan tarafların hiçbiri gelmediği veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.

Oturum gününün belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hallerde, gün tespit ettirilmemiş ise, son işlem tarihinden başlayarak bir ay geçmekle birinci fıkra hükmü uygulanır.

Yukarıdaki fıkralar hükmü gereğince dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurması üzerine yenilenebilir. Yenileme dilekçesi, oturum, gün, saat ve yerini bildiren çağırı kağıdı ile birlikte taraflara tebliğ olunur.

Dava dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenilenirse yeniden harç alınır. Bu harç yenileyen tarafından ödenir ve karşı tarafa yüklenemez. Bu şekilde harç verilerek yenilenen dava, yeni bir dava sayılmaz.

İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar açılmamış sayılır ve mahkemece bu hususta kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.

Birinci ve ikinci fıkralar gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi halde beşinci fıkra hükmü uygulanır" hükmü yer almıştır.

Olayda, davacılar vekili tarafından açılan davada, görev itirazı reddedilen davalı idare vekilinin olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki dilekçesi üzerine Danıştay Başsavcısı'nca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmış ise de; Başkanlıkça istenilmesi üzerine Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce gönderilen E:2009/251 sayılı dosyanın incelenmesinden, Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce; 13.5.2010 gün ve E:2009/251, K:2010/170 sayı ile, HUMK'nun 409/5 maddesinin, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davaların açılmamış sayılacağı ve mahkemece bu hususta kendiliğinden karar verilerek kaydın kapatılacağı hükmüne amir bulunduğu, dosyanın resen ele alınarak incelenmesinden, iş bu davanın 16.12.2009 tarihinde işlemden kaldırıldığı ve aradan üç ay geçmesine rağmen yenilenmediği anlaşılmakla, HUMK'nun 409/5. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına, esasın bu şekilde kapatılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

Bu durumda, davalı idare vekilinin görev itirazını reddeden Mahkemece, daha sonra davanın açılmamış sayılmasına, esasın bu şekilde kapatılmasına karar verilmiş olması nedeniyle görülmekte olan bir dava bulunmadığından, Danıştay Başsavcısı'nın başvurusunun bu nedenle reddi gerekmiştir.

SONUÇ : 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 1.11.2010 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.