Hukuk Bölümü 2010/312 E., 2011/47 K.

"İçtihat Metni"

Davacı : A. Ö.

Vekili : Av. H. S. - Av. Ö. Ş.

Davalı : Altındağ Belediye Başkanlığı

Vekili : Av. İ. G.

O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Ankara İli, Altındağ İlçesi, Yenidoğan Mahallesinde kaim ve imarın 6869 ada 4 parselinde kayıtlı 312 m2 yüzölçümlü taşınmazın 144/312 m2'sinin maliki olduğunu, taşınmaz üzerinde ayrıca üç katlı betonarme binasının bulunduğunu; binasıyla ilgili 2981 ve 3290 sayılı İmar Affı Yasalarına göre düzenlenmiş tespit formunu, toplam 247 m2 inşaat alanına havi olduğuna ilişkin yeminli özel teknik büro ölçümünü, müracaat formu ile değerlendirme formu gibi belgelerini de yıllar önce davalı belediyeye verdiğini; söz konusu taşınmaz imar parseli iken, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 26.10.2001 tarih ve 560 sayılı kararıyla onanan 1/5000 Ölçekli Eski Altındağ Kentsel Dönüşüm Projesi Nazım İmar Planı ile bu plana göre davalı Altındağ Belediye Meclisinin 27.09.2002 gün ve 350 sayılı kararıyla kabul edilen ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın 03.02.2003 tarih ve 1671-6962 sayılı yazısıyla onaylanan 1/1000 Ölçekli Eski Altındağ Kentsel Dönüşüm Projesi II Etap İmar Planı kapsamında kalması nedeniyle; bahse konu 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Plan Değişikliğine dayanılarak hazırlanan parselasyon planı sonucu yerinde korunmayıp başka imar ada ve parsellerine şuyulandırıldığını; dolayısıyla müvekkilinin hissedar bulunduğu İmarın 6869 ada 4 sayılı parseline tekabül eden yerde yeni oluşturulan İmarın 23651 ada 1 sayılı parselinde davalı belediyenin hisselerinin toplanması nedeniyle, müvekkilinin üç katlı betonarme binasının kamulaştırmasız el atılması sonucu yıkıldığını; davalı belediye ile akdedilen sözleşmeye istinaden de TOKİ tarafından Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında davalı belediyenin mülkiyetine geçen taşınmaz üzerinde konutlar inşa edildiğini; müvekkilinin hissedar bulunduğu imar parseli, yeni imar planları sonucunda davalı belediye tarafından ele geçirildiği gibi, imar parseli üzerindeki üç katlı betonarme binaya da kamulaştırmasız el atılarak yıkıldığı halde, bu güne kadar herhangi bir şekilde yapı bedeli ödenmediğini; belediye tarafından müvekkiline "enkaz bedeli" ödenmek istenmiş ise de; emsal Yargıtay kararlarından da anlaşılacağı üzere, somut uyuşmazlıkta "enkaz bedeli" değil "yapı bedeli" ödenmesinin gerektiğini ifade ederek sonuçta; fazlaya ilişkin her türlü haklarının saklı tutulması kaydıyla; müvekkilinin hissedarı bulunduğu Ankara İli, Altındağ İlçesi, Yenidoğan Mahallesinde kaim ve imarın 6869 ada 4 parselinde kayıtlı taşınmaz üzerinde bulunan üç katlı betonarme binanın kamulaştırmasız el atılarak yıkılması nedeniyle 10.000,00 TL yapı bedelinin kamu alacağı için öngörülen en yüksek faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle, adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı vekilince, süresinde verilen birinci savunma dilekçesinde, yıkılan binanın ruhsatsız ve kaçak olduğunu; davaya konu binanın, imarın 6869 ada 4 parseli üzerinde kayıtlı iken, Belediyelerinin kentsel dönüşüm projesi kapsamında plan değişikliğine gittiğini, davacının arsasının 23654 ada 1 parsele şuyulandırıldığını, binanın ise başkasına ait ada parsel içerisinde kaldığını; Belediyelerinin, kentsel dönüşüm planı kapsamında TOKİ ile anlaşarak, plan değişikliği yapılan parsellere toplu konut yaptırdığını, konutların inşasının bittiğini, konutlar yapılmadan tüm hak sahibi olan kişilerle görüşüp anlaşıldığını, inşaatlara başlamadan önce davacı ile de anlaşma sağlandığını; davacının 23654 ada 1 parseldeki arsasına ve yıkılan binasının bedeline karşılık olarak yapılan konutlardan 1 adet konut verileceğini, fakat davacının konutunu teslim almaktan imtina ederek iş bu davayı açtığını; davacıların dava konusu gecekondu ile ilgili geçerli bir imar affı müracaatının bulunmadığını, 2981 sayılı yasanın ilgili maddelerinin gereğinin yerine getirilmediğini, imar affı müracaatının da geçersiz olduğunu, yıkılan yapının kaçak olduğunu; binanın, müracaat tarihi olan 05.03.1987 tarihinden sonra kaçak olarak yapıldığını, bunun için de herhangi bir bedel ödenmesinin söz konusu olmadığını; binanın yapıldığı tarihte davacının arsanın maliki bulunmadığını, bu durumda gecekondunun davacıların tapulu arsası üzerinde yapıldığının kabulünün mümkün olmadığını; davacı tarafından imar affı müracaatı esnasında 2981 sayılı Yasanın 9. maddesinin ( c) bendine göre gerekli harçların yatırılmadığı ve 15. maddeye göre de Yapı Kullanma İzin Belgesinin alınmamış olduğunu; İmar Affı Kanununa göre, söz konusu bina ile ilgili işlemlerin tamamlanmadığı ve bina ruhsata bağlanmadığı için, davacılara ait binanın kaçak yapı konumunda olduğunu, zira davacıların inşa ettiği zeminde davacıya ait belli bir yer bulunmadığından davacıya ait gecekondunun başkasının arsasına yapılan yapı olarak değerlendirildiğini; "imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesinin gerektiğini ileri sürerek, görev itirazında bulunmuştur.

ANKARA 18. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 15.07.2010 gün ve E:2009/150 sayı ile, davalı tarafın görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolundaki süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI: 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari dava türleri arasında sayılmış olduğu; davacıya ait Yenidoğan Mahallesi, 6869 ada, 4 sayılı parselde bulunan binanın, Altındağ Belediyesinin revizyon imar planı düzenlemesine göre "Kentsel Dönüşüm Projesi" kapsamındaki toplu konut alanında kaldığı, 2981 sayılı Yasa'ya göre yapılmış bir imar affı başvurusu bulunmadığından kaçak yapı niteliği taşıyan binanın, idarece herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmadan revizyon imar planı uygulaması nedeniyle yıkıldığı, davacının kamulaştırmasız el atıldığını ileri sürdüğü binasının yıktırılması nedeniyle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 10.000 TL. yapı bedelinin faiziyle birlikte tazmini istemiyle bakılan davayı açtığının anlaşıldığı; davalı Belediyece, Kentsel Dönüşüm Projesi öngören revizyon imar planında toplu konut alanında kalan izinsiz ve kaçak yapının, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ile yapılan protokol kapsamında yer teslimi nedeniyle yıkıldığı, davacıya hissesine karşılık 23654 ada, 1 sayılı parselde hisse verildiği ve herhangi bir bedel ödenmesinin mümkün bulunmadığı savunulduğuna göre, davacı tarafından binasının yıktırılmasından dolayı yapı bedelinin tazmini istemiyle açılan dava, kamulaştırmasız el atma hukuki temeline oturtulmak istenmiş ise de, davanın konusu, davalı idarece 2981/3290 sayılı Yasalar uyarınca kamu gücü kullanılarak, tek yanlı irade ile yapılan uygulama işlemleri sonucunda davacıya ait bina için bir bedel ödenip ödenmeyeceğinden kaynaklanmakta olduğu, sonuçta bir idari işlem olan revizyon imar planına dayanılarak izinsiz kaçak yapının yıktırılmasından doğan zararın tazminine ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde yer alan "idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamına girdiğinde kuşku bulunmadığı; bu bakımdan, imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine ilişkin bulunan davanın, imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiği nedenleriyle, 2247 Sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa'nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI: Anayasa'nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğunun kurala bağlandığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayıldığı; dava konusu uyuşmazlığın, idarenin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında bir işlemin bulunmaması karşısında, davanın anılan Kanun'un 14. maddesinde işaret edilen bedel artırma davası niteliğinde olduğunun kabulüne olanak bulunmadığı, dava dilekçesi incelendiğinde de, davacının davayı idarenin uygulamasından doğan zararlarının giderilmesi istemiyle açtığının görüldüğü; uyuşmazlığın, davalı idarenin 2981 ve 3290 sayılı Yasalara istinaden kamu gücünü kullanarak ve tek taraflı uygulama işlemi sonucunda davacıya ait kaçak yapının revizyon imar planına dayanılarak yıktırılmasından doğan zararın tazmini talebinden kaynaklanmakta olduğu, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı Kanun'un 2/1-b maddesinde yer alan idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar görenler tarafından açılan tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinin düşünülmekte olduğu gerekçesiyle; Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/150 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesinin gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ahmet AKYALÇIN'ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Ramazan TUNÇ, Sıddık YILDIZ, Nüket YOKLAMACIOĞLU, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU'nun katılımlarıyla yapılan 07.03.2011 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarenin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK'in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA'nın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

Dava, davacıya ait hisseli parselde bulunan binanın, Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında imar planı değişikliği ile İmar Planında toplu konut alanında kalması nedeniyle, davalı idarece hisselerine karşılık başka bir imar parselinden karşılanmak üzere yer verilmekle birlikte, kamulaştırma yapmadan ve herhangi bir bedel ödenmeksizin binanın yıktırıldığından bahisle, uğranılan zararın faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.

Dava dosyanın incelenmesinden, davacının mülkiyetindeki Altındağ ilçesi, Yenidoğan Mahallesi 6869 ada, 4 parselin, 1/5000 Ölçekli Altındağ Kentsel Dönüşüm Projesi Nazım İmar Planı ile 1/1000 Ölçekli Altındağ Kentsel Dönüşüm Projesi II Etap İmar Planı kapsamında kaldığı, bu plana dayalı olarak yapılan parselasyon planı sonucu yerinde korunamaması nedeniyle 23654 ada, 1 sayılı parselle şuyulandırıldığı, davacıya ait binanın ise belediyeye ait 23651 ada 1 sayılı parselde kaldığı; davalı İdarece, söz konusu bina için davacı tarafından imar affı müracaatı esnasında 2981 sayılı Yasanın 9. maddesinin (c) bendine göre gerekli harçların yatırılmadığı ve 15. maddeye göre de Yapı Kullanma İzin Belgesinin alınmamış olduğu, İmar Affı Kanununa göre, söz konusu bina ile ilgili işlemlerin tamamlanmadığı ve bina ruhsata bağlanmadığı için, davacılara ait binanın kaçak yapı konumunda olduğunun ifade edildiği; böylece kaçak yapı niteliği taşıyan binanın, herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmadan kentsel dönüşüm planı uygulaması nedeniyle yıkıldığı, belediyenin kentsel dönüşüm kapsamında TOKİ ile anlaşarak anılan parselde toplu konut yaptırdığı, bakılan davanın da, yıkılan bina ile ilgili olarak, fazlaya ilişkin her türlü haklarının saklı tutulması kaydıyla 10.000,00 TL yapı bedelinin kamu alacağı için öngörülen en yüksek faiziyle birlikte tazmini istemiyle açıldığı, ortada idarenin 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında bir işleminin bulunmadığı, davanın anılan Yasanın 14. maddesinde işaret edilen bedel arttırma davası niteliğinde olmadığı anlaşılmaktadır.

Belirtilen duruma göre, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenle, Danıştay Başsavcısı'nın başvurusunun kabulü ile Altındağ Belediye Başkanlığı vekilinin görev itirazının, Asliye Hukuk Mahkemesince reddine ilişkin kararın kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı'nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalı Belediye vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 15.07.2010 gün ve E:2009/150 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 07.03.2011 gününde Üyeler Mahmut BİLGEN ve Ramazan TUNÇ'un KARŞIOYLARI ve OYÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

3194 sayılı İmar Kanunun 18/10. maddesi uyarınca "Bu maddede belirtilen kamu hizmetlerine ayrılan yerlere rastlayan yapılar, belediye veya valilikçe kamulaştırılmadıkça yıktırılamaz."

16.5.1956 gün ve 1956/1-6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca istimlak işlemlerine girişilmeksizin idare tarafından taşınmazına el atılan kişinin ilgili kamu tüzel kişiliği aleyhine el atmanın önlenmesi veya el atılan taşınmazın mülkiyetinin kamu tüzel kişiliğine devri karşılığında tazminat davası açabilir. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin istikrarlı kararlarında da, bu tür davaların kamulaştırmasız el atma davası olarak adli yargı yerinde görülmesi gerektiği kabul edilmiştir (Y5HD. 1.5.2006, E.2006/2677, K.2006/5324) Bu bakımdan; uyuşmalığın adli yargı yerinde çözülmesi gerektiği, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca yaptığı başvurunun reddine karar verilmesi düşüncesinde olduğumuzdan değerli çoğunluğun aksi yönde oluşan görüşüne katılamıyoruz. 07.03.2011

Üye Üye

Mahmut BİLGEN Ramazan TUNÇ