T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO     : 2018 / 192

          KARAR NO : 2018 / 259

          KARAR TR   : 20.04.2018

ÖZET : Trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

  

 

K  A  R  A  R

 

Davacılar : 1 - B.Ç. 2 - E.Ç.

Vekili        : Av. R.A. 

Davalı       : Kepez Belediye Başkanlığı

Vekilli      : Av. M. S.

 

O L A Y :Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinden B.Ç. adına kayıtlı, olay tarihinde diğer müvekkili E.Ç. yönetimindeki 07 RCA... plakalı aracın Kepez İlçesi Kepez Mah. 3230 Sokak üzerinde seyir halinde iken, Kepez Belediyesi tarafından asfalt çalışmaları yapılan yolda kalan mıcır artıkları nedeniyle, direksiyon hâkimiyetini kaybederek maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, kaza sonucu aracın ağır hasar aldığını, müvekkili Emre'nin de yaralandığını, kazanın tamamen idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığını, kaza sonrasında Kepez Kaymakamlığı İlçe Emniyet Müdürlüğü Sanayi Polis Merkezi Amirliği tarafından düzenlenen kaza tespit tutanağında belediyenin çalışmaları ile ilgili hizmet kusuru olduğunun belirtildiğini ileri sürerek, davalı idarenin ağır hizmet kusuruyla neden olduğu trafik kazasından doğan 23.000,00 TL hasar ve zararın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ve 624,60 TL tespit giderinin de tespit tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleriyle birlikte davalıdan tahsili istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANTALYA 2. İDARE MAHKEMESİ: 16.04.2014 gün ve E:2013/1466, K:2014/555 sayı ile "Dava; davacının yapmış olduğu trafik kazasının, davalı idarece yapılan asfalt çalışmasında dökülen mıcır artıklarından kaynaklandığı gerekçesiyle oluştuğu iddia olunan 23.624,60-TL zararın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 1. maddesinde, kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu kanunun trafikle ilgili kuralları, şartlan, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Kanun’un 19.1.2011 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun’un 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde, ‘‘İşleteni veya sahibi devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir"', Geçici 21. maddesinde de, “Bu kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz. ” denilmiştir. Dosyanın incelenmesinden, davacının yapmış olduğu trafik kazasının, davalı idarece yapılan asfalt çalışmasında dökülen mıcır artıklarından kaynaklandığı gerekçesiyle oluştuğu iddia olunan 23.624,60-TL zararın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

Belediye aleyhine idare mahkemesinde açılan başka bir tazminat talepli tam yargı davasında, İdare Mahkemesi 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin 1.fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin Anayasaya aykırı olduğu kanısına varmış, İdare Mahkemesinin bu iki cümlenin iptali istemiyle yaptığı başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi 8.12.2011 gün ve E:2011/124, K:2011/160 sayı ve 8.11.2012 gün ve E:2012/118, K:2012/170 sayılı aynı içerikli iki kararı ile; “2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ’nun 110. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun’dan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği öngörülmektedir. İtiraz başvurusunda bulunan mahkeme ise idare mahkemesi olup davaya bakmakta görevli ve yetkili mahkeme değildir. Başvurunun Mahkeme ’nin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir. ” kararma varmıştır.

Bu durumda, 2918 sayılı Kanun’un 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin benzer bir konuda İdare Mahkemesi’nin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararları gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 24.12.2012 tarihli, E: 2012/523, K: 2012/422 sayılı (Hukuk Bölümü) kararı da aynı yöndedir.

Açıklanan nedenlerle, davanın 2577 sayılı Yasa’nın 14/3-a ve 15/1-a maddesi uyarınca görev yönünden reddine" karar vermiş, aleyhine yasa yoluna gidilmeyen kararın 17/06/2014 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.

Davacılar vekili bu kez aynı taleple adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANTALYA 9. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 18.07.2014 gün ve E:2014/346, K:2014/337 sayı ile "Bilindiği üzere; bir kamu tesisinin gerek yapılmasındaki, gerekse kullanılması veya korunmasındaki kusurdan Doğan zararların idari işlem ve eylemlerden doğan zararlar niteliğinde olup, dava niteliği itibariyle, 2577 IYUK'nun 2/b.maddesi uyarınca idari yargının görev alanında kalmaktadır.

Nitekim Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 26/01/2012 tarih ve 2012/612 Esas, 2012/968 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir. Aynı mahiyette mahkememizce verilen 2013/495 Esas, 2013/225 Karar sayılı ilam Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2014/2843 Esas, 2014/3627 Karar sayılı ilamı ile onanmıştır. Görev kurallarının kamu düzenine ilişkin bulunması nedeniyle davanın her aşamasında re'sen gözetilmesi zorunludur.

Hal böyle olunca; davanın niteliği itibariyle idari yargının görev alanında kaldığı anlaşıldığından, dava dilekçesinin yargı yolu bakımında reddine" karar vermiş, karar temyiz edilmiştir.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi: 04.04.2017 gün ve E:2014/20932, K:2017/3632 sayıli ilamıyla "2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesinde, "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. (Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 -5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir." şeklinde düzenlenmiştir.

 Dosya kapsamına göre, davacılar tarafından aynı istemli davanın öncesinde idari yargıda açıldığı, Antalya 2.İdare Mahkemesi'nin 2013/1466 E 2014/555 K. sayılı kararı ile, Adli Yargı'nın görevli olması nedeniyle görevsizlik kararı verildiği anlaşılmaktadır. Ancak, davacılar vekilince bu kararın kesinleştiği iddia edilmiş ise de Antalya 2. İdare Mahkemesinin bu kararının kesinleşip kesinleşmediği dosya kapsamından belli değildir.

Bu durumda eldeki davada, kendisine ikinci dava açılan Antalya 9. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin, daha önce verilen Antalya 2. İdare Mahkemesinin iş bu dosyasını bulunduğu yerden getirterek görevsizlik kararının kesinleşip kesinleşmediğini araştırması, Antalya 2. İdare Mahkemesinin kararının kesinleşmiş olması halinde elinde derdest bulunan dava dosyasındaki yargılamayı durdurmak suretiyle (UMK m. 19/1) dosyayı kül halinde, yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi açıcından Uyuşmazlık Mahkemesine göndermesi, verilecek kararı bekleyerek sonucuna göre karar vermesi gerekirken" gerekçesiyle Antalya 9. Asliye Hukuk Mahkemesi kararının bozulmasına hükmetmiştir.

Antalya 9. Asliye Hukuk Mahkemesi: 13/03/2018 tarihli celsede "Dosyanın yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi açısından Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine" karar vererek, 16/03/2018 gün ve 2017/201 esas sayılı üst yazı ile Mahkememize müracaat etmiş, başvuru 23/03/2018 tarihinde kayıt altına alınmıştır.  

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Birgül KURT ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 20.04.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, 2247 sayılı Yasanın 19. maddesinin “..gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur” hükmünü amir olduğu, Antalya 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin gerekçesiz bir ara karar ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin bozma kararı üzerine düzenlediği bir üst yazıyla dosyanın Mahkememize gönderildiği belirlenmiştir.

Bu haliyle her ne kadar 2247 sayılı Yasa’da öngörülen gerekçeli kararla başvuru şartının gerçekleşmediği anlaşılmakta ise de, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 04.04.2017 gün ve E:2014/20932, K:2017/3632 sayılı kararındaki görüş gerekçe olarak kabul edilerek başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın 19.  maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacaktır. Bu sebeplerle usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı kabul edilerek, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava davalı Belediyenin sorumluluk alanında meydana gelen kaza sebebiyle, davalı Belediyenin kusurlu olduğu ileri sürülerek oluşan maddi hasar bedelinin tazmini istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, Antalya 9. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 16/03/2018 gün ve 2017/201 sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Antalya 9. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 16/03/2018 gün ve 2017/201 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 20.04.2018 gününde Üye Turgay Tuncay VARLI’ nın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKSU

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Birgül

KURT

 

Üye

Turgay Tuncay Varlı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 KARŞI OY

 

03.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 20.04.2018

                                                                                   

 

                                                ÜYE

                                    Turgay Tuncay VARLI