T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2022/590

KARAR NO  : 2022/640      

KARAR TR  : 28/11/2022

ÖZET: 5434 sayılı Kanun'a tabi, emekli sandığı iştirakçisi olan davacının, geçmişe dönük olarak emekli sandığına geçiş işleminin usule aykırı olduğunun tespiti ve iptali, SSK'lı olması gerektiğinin tespiti ve bu süreçteki işlemin iptali ile TZHEMSAN sosyal güvencesine sahip olması gerektiğinin tespiti ve bu sürece ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacı               : M. S. E

Vekili                 : Av. S. E

Davalı                : Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası A.Ş

 

I. DAVA KONUSU OLAY

 

1. Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka bünyesinde görev yapmakta iken emekli olduğunu, işe giriş tarihinden iki ay sonra rızası olmaksızın Emekli Sandığına geçişinin yapıldığını belirterek, bu nedenle işe SSK'lı olarak başlatılması ve işe giriş tarihinden iki ay sonra Emekli Sandığı’na geçişinin yapılması işleminin hukuka ve usule aykırı olduğunun tespitine ve iptaline, işe başladığı tarihten itibaren 2001 yılında Emlak Bankasının tasfiyesi ve kamu bankalarının yapılandırılması kapsamında yeni sözleşme imzalatıldığı tarihe kadar olan sürece ilişkin olarak SSK'lı olması gerektiğinin geçmişe dönük olarak tespitine ve usulsüz işlemlerin iptaline, 2001 yılında yeni sözleşme imzalatıldığı tarihten sonraki süreç için TZHEMSAN sosyal güvencesine sahip olması gerektiğinin geçmişe dönük olarak tespitine ve usulsüz işlemlerin iptaline karar verilmesi için idari yargı yerinde dava açmıştır.

 

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

 

A. İdari Yargıda

 

2. İstanbul 8. İdare Mahkemesi 23/02/2022 tarihli ve E.2022/242, K.2022/359 sayılı kararı ile, idari yargının görev alanı dışında kalan ve özel hukuk hükümlerinden doğan uyuşmazlığın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinden bahisle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, karar kesinleşmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

   "...4603 sayılı Kanunun bazı maddeleri yönünden açılan iptal davasında, Anayasa Mahkemesi’nin 14.03.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 25.06.2002 tarih ve E:2002/31, K:2002/58 sayılı kararında; “Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası ve Türkiye Halk Bankası, 4603 sayılı Kanun ile kamu iktisadi teşebbüsü kurallarına tabi iktisadi devlet teşekkülü statüsünden çıkarılarak özel hukuk kurallarına bağlı anonim şirket konumuna geçirilmişlerdir. Başka bir anlatımla belirtilen bankaların yürüttüğü hizmetler yasa ile kamu hizmeti olmaktan çıkarılmıştır. Bu durumda, statüsü değiştirilen bankalar tarafından yürütülen hizmeti, Anayasa’nın 128. maddesinde belirtilen genel idare esaslarına göre yapılan asli ve sürekli bir kamu hizmeti ve burada çalışan personeli de memur ya da diğer kamu görevlisi olarak nitelemek olanaklı değildir.” açıklamasına yer verilmek suretiyle iptal isteminin reddine hükmedildiği görülmektedir.

   Olayda, davalı Bankanın; 4603, 4684, 4743 ve 5411 sayılı Kanunlar çerçevesinde tamamen özel hukuk hükümlerine tabi kılındığı, gerek personel istihdamı ve gerekse diğer işlemlerinde karlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda hareket eden sektördeki diğer özel bankalardan farkı olmayan tamamen Bankalar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre işletilen anonim şirket niteliğini taşıdığı açık olduğundan, idari yargının görev alanı dışında kalan özel hukuk hükümlerinden doğan uyuşmazlığın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır.

Nitekim, Ankara Bölge İdare Mahkemesi Onbirinci İdari Dava Dairesi'nin 15.10.2021 tarih veE:2021/3654, K:2021/4135 sayılı kararı da bu doğrultudadır..."

 

3. Davacı vekili, aynı yöndeki taleple bu defa adli yargı yerinde dava açmıştır.

 

B. Adli Yargıda

 

4. Ankara 25. İş Mahkemesi 11/05/2022 tarihli ve E.2022/108, K.2022/227 sayılı kararı ile, uyuşmazlığın 5510 sayılı Kanun'dan kaynaklanmadığı, davanın idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle, yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar vermiş, kararkesinleşmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"...Uyuşmazlık Mahkemesinin 04/09/2012 tarihli 2012/64-83 Esas ve Karar sayılı kararında 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, emekli kamu personeli olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği hükme bağlanmıştır.

Somut olayda; 15/02/1990-02/07/2021 tarihleri arasında 5434 sayılı Yasa kapsamında hizmeti bulunan davacının,taleplerinde 5510 sayılı Kanunun uygulama yeri bulunmamakta olup, buna göre 5510 sayılı Kanunun 101. madde hükümlerine göre sınırlı yetki ile donatılmış iş mahkemesi görevli değildir. YARGITAY 10. Hukuk Dairesinin 15/05/2019 tarih 2018/4996 Esas 2019/4321 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir."

 

III. İLGİLİ HUKUK

 

A. Mevzuat

 

5. T.C. Anayasası’nın 158. maddesi şöyledir:

 

“…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.”

 

6. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun “Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri” başlıklı 101. maddesi şöyledir:

 

"Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür."

B. Yargı Kararları

 

7. Anayasa Mahkemesi, 22/12/2011 tarihli ve E.2010/65, K.2011/169 sayılı kararıyla, 5510 sayılı Kanun'un 101. maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemini redle sonuçlandırmıştır. Söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak gerekçesi şöyledir:

 

“…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir. Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yeni sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

 

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

 

A. İlk İnceleme

 

8. Uyuşmazlık Mahkemesinin Muammer TOPAL'ın başkanlığında, Üyeler Nilgün TAŞ, Doğan AĞIRMAN, Eyüp SARICALAR, Ahmet ARSLAN, Mahmut BALLI ve Bilal ÇALIŞKAN’ınkatılımlarıyla yapılan 28/11/2022 tarihli toplantısında; 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, idari ve adli yargı yerleri arasında anılan Kanun’un 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

 

B. Esasın İncelenmesi

 

 

9. Raportör-Hâkim Arzu ÇETİNDERE ŞAŞI'nın davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

 

10. Dava, davacının Emekli Sandığına geçiş işleminin hukuka ve usule aykırı olduğunun tespitine ve iptaline, işe başladığı tarihten itibaren yeni sözleşme imzaladığı tarihe kadar olan sürede SSK'lı olması gerektiğinin geçmişe dönük olarak tespitine ve işlemin iptaline; TZHEMSAN sosyal güvencesine sahip olması gerektiğinin geçmişe dönük olarak tespitine ve işlemin iptaline karar verilmesi istemine ilişkindir.

 

11. 31/05/2006 tarih ve 5510 sayılı Kanun, 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kurlular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kurluları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır.

 

12. 5510 sayılı Kanun'un iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15/12/2006 tarih ve E.2006/111, K.2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanun'un birçok maddesi ile birlikte, bu Kanun'un yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan, başta 4/1(c) maddesi olmak üzere, hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17/04/2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun'la 5510 sayılı Kanun'da düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanun'a eklenen Geçici 1. ve Geçici 4. maddelerle, 5754 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanun'un 4. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar yani memurlar ile diğer kamu görevlileri ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanun'la yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Yine 5754 sayılı Kanun'un bazı hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesinin 30/03/2011 tarih ve E.2008/56, K.2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

 

13. Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararlarının hep birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam edileceği ancak bu Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanun'un 4/1(c) maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanun’un değil 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

14. Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158. maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

15. Dosya kapsamından, davacının 01/10/2008 tarihinden önce ve sonrasında emekli olduğu tarihe kadar, 5434 sayılı Kanun kapsamında emekli sandığı iştirakçisi olarak görev yaptığı, uyuşmazlığa konu talebin işe girdikten sonra, geçmişe dönük olarak emekli sandığına geçiş işleminin usule aykırı olduğunun tespiti ve iptali, SSK'lı olması gerektiğinin tespiti ve işlemin iptali ile TZHEMSAN sosyal güvencesine sahip olması gerektiğinin tespiti ve işlemin iptali talebine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

16. Bu durumda, 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun kapsamında kamu görevlisi olan davacı tarafından açılan davanın görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

17. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak, İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 23/02/2022 tarihli ve E.2022/242, K.2022/359 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

V. HÜKÜM

 

Açıklanan gerekçelerle;

 

A. Davanın çözümünde İDARİ YARGININ GÖREVLİ OLDUĞUNA,

 

B.İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 23/02/2022 tarihli ve E.2022/242, K.2022/359 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA,

 

28/11/2022 tarihinde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

            Başkan                        Üye                              Üye                              Üye

          Muammer                   Nilgün                          Doğan                           Eyüp

            TOPAL                       TAŞ                         AĞIRMAN                 SARICALAR

 

 

 

 

 

 

                                                Üye                                Üye                               Üye

                                              Ahmet                             Mahmut                          Bilal

                                            ARSLAN                         BALLI                      ÇALIŞKAN