T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2023/325

KARAR NO  : 2023/710

KARAR TR  : 27/11/2023

 

 

ÖZET: Davacının kapalı ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunan müvekkillerine yaptığı ziyaretlere ve gizli kalması gerekengörüşmelere ilişkin kişisel verilere, hukuka aykırı şekilde 3. kişilerce erişilmesi ve basına sızdırılması olayında, Adalet Bakanlığına bağlı personelin kusur ve sorumluluğu bulunduğu iddiasıyla, uğranıldığı ileri sürülen manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

     

 

          K A R A R

 

 

Davacı                      : H.E

Vekili                        : Av. M.A.U

Davalı                       : Adalet Bakanlığı

Vekili                        : Av. U. B      

 

I. DAVA KONUSU OLAY

 

1. Davacı vekili; " ... .com.tr" ve "... .com.tr" haber sitelerinde 22/06/2020 tarihindeyayınlanan haber içeriklerinde, avukat olan müvekkili hakkında; kapalı cezainfaz kurumunda tutuklu bulunan müvekkillerine yaptığı ziyaretlere ve gizli kalması gereken bilgilere yer verildiğini, yapılan tüm haberlere ilişkin olarak, gerek Adalet Bakanlığı gerekse Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına, sorumlular hakkında işlem yapılması içinsuç duyurusunda bulunulduğunuancak başvurularının sonuçsuz kaldığını, kişisel ve gizli kalması gereken bilgileri hukuka aykırı şekilde 3. kişiler ile paylaşan kamu görevlileri hakkında hiçbir şekilde etkili ve "delil toplamaya matuf" bir soruşturma yürütülmediğini, Cezaevi Avukat Ziyaretçi Sistemi ve UYAP üzerinde, müvekkilinin tutuklu kaldığı süre boyunca, Avukat ziyaretlerine dair kimlerin sorgulama yaptığı ve ziyaretçi kayıtlarına ulaştığı hususunda, "delillere etki edilmesi ihtimaline binaen" 3 Adli Bilişim Uzmanına Bilirkişi İncelemesi yaptırılması taleplerinin karşılanmadığını ve sorumluların tespitine yönelik hiçbir somut adım atılmadığını, yine, Silivri 1 No'lu Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Amirliği tarafından yürütülen Disiplin Soruşturması kapsamında düzenlenen Disiplin Kararında, UYAP inceleme taleplerinin, yanlış kişi ve olaylara yönelik hayata geçirildiğini ve bunun sonucu olarak maddi gerçeğe ve faillerin kimliklerine ulaşılamadığını;disiplin soruşturması kapsamında ifadesi alınanbir görevlinin"Kurum idaresi ve adli makamlar tarafından resmi talep olmadan hiçbir şekilde tutuklu/hükümlülerin kayıtları sorgulanmamaktadır. Zaten sorgulama yapılması halinde uyap kayıtlarında sorgulama yapıldığı görülebilir." şeklinde beyanda bulunduğunu,dolayısıyla, ilgili ifadede de gizli kalması gereken bilgilerin kim tarafından sızdırılmış olduğunun UYAP sorgulamalarının incelenmesi neticesinde görüleceğinin belirtildiğini ancak istemelerine rağmen bu araştırmanın hiçbir zaman yapılmadığını, her ne kadar anılan Disiplin Kararında, ilgili bilgilerin cezaevi personeli tarafından sızdırılmış olduğu yönünde delil bulunmadığı belirtilmişse de, basına intikal ettirilen gizli bilgiler arasında yalnızca Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda çalışan memurlar tarafından UYAP üzerinden sorgulama yapılarak erişilebilecek bilgilerin mevcut olduğunu; disiplin soruşturmasını kasten hatalı yürüten kişiler ve olası failler hakkında Adalet Bakanlığına şikayet ve taleplerde bulunduklarını, Mart 2021 tarihinde Adalet Bakanlığına gönderilen dilekçe ile anılan hususlar çerçevesinde,müvekkilininmanevizararlarınıntazmininintalepedildiğini,ancaktıpkı22/01/2021 tarihli dilekçelerinde olduğu gibi, 29/03/2021 tarihli dilekçelerindeki taleplerine yönelik "kesin bir yanıt"ın ellerine ulaşmadığını; sonuç olarak, yukarıda detaylıca izah edilen olaylar çerçevesinde, müvekkilinin kişilik haklarına doğrudan saldırı niteliğindeki haberlerde yer alan bilgileri  organize ve planlı bir biçimde basına sızdırıldığını ve bir "itibar suikasti operasyonunun" parçası haline getirildiğini, bu kapsamda, müvekkilinin kişilik haklarının zedelendiğini, Adalet Bakanlığına bağlı personelin idari eylemleri ve yükümlülüklerine aykırı hareketleri nedeniyle kamuoyu nezdinde küçük düşürücü ithamlarla karşı karşıya bırakıldığını, gizli kalması gereken bilgilerin, kamu hizmetinin gereği gibi işlememesi nedeniyle doğan hizmet kusuruçerçevesinde 3. kişilerceele geçirildiğini, müvekkilinin bu nedenle manevi olarak telafisi imkansız zararlara uğradığını ifade ederek, bu çerçevede, söz konusu zararın tazmini imkansız olsa da yaşanan mağduriyetin bir nebze olsun giderilebilmesi adına, İYUK'nun 13. maddesi kapsamında müvekkiline 20.000 TL manevi zarar tutarının davalı idare tarafından ödenmesine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

 

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

 

A. İdari Yargıda

 

2. İstanbul 10. İdare Mahkemesi 13/04/2022 tarih ve E.2021/1714, K.2022/672 sayılı kararı ile,uyuşmazlığın adli yargının görevine girdiğinden bahisle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, istinaf yolunabaşvurulması üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dokuzuncu İdari Dava Dairesi 13/06/2022 tarih ve E.2022/919, K.2022/932 sayı ile, başvurunun reddine kesin olarak karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.Görevsizlik kararının ilgili kısmı şöyledir:

 

"...4675 sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu ile, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlere yönelik şikâyetleri incelemek, karara bağlamak ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere infaz hakimliği görevli kılınmış, infaz hakimliğinin kararlarına karşı itiraz mercii de belirlenmek suretiyle bu Kanun uygulamasında takip edilmesi gereken süreç düzenlemiş bulunmaktadır.

Bakılan davada; dava konusu uyuşmazlık, İnfaz Hakimliği'nin görev alanına giren uygulamalarından kaynaklanmakta olup, 4675 sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu'nun yukarıda yer verilen 4. maddesinde 'işlem ve faaliyetlere ilişkin şikayetleri' karara bağlamanın İnfaz Hakimliği'nin görevinde olduğu düzenlemesine istinaden, bu husustaki şikayete bakmakla görevli olan adli yargı merciinin, aynı şikayetlerden kaynaklanan tazminat istemli uyuşmazlığın görüm ve çözümünde de görevli olduğu, aynı Kanunun 4. maddesinde, hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları… gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikayetleri incelemek ve karara bağlamak ve her türlü izin işlemlerinden doğan taleplerin İnfaz Hakimliklerinin görevleri arasında sayıldığından iş bu tazminat istemi de adli yargı yerinin (infaz hakimliğinin) görevi kapsamında olduğu açıktır."

 

3. Davacı vekili, bu kez aynı istemleadli yargı yerinde dava açmıştır.

 

 

 

B. Adli Yargıda

 

4. Bakırköy 4.İnfaz Hakimliği 29/08/2022 tarih veE.2022/5147, K.2022/7921 sayılı kararı ile, son kanun değişikliği ile verilen yetkiler dikkate alındığında manevi tazminat taleplerine ilişkin hakimliklerinin karar verme görev ve yetkisinin bulunmadığı gerekçesiyle, talep hakkındakarar verilmesine yer olmadığına karar vermiş, bu kararaitiraz edilmiştir.

 

5. Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi 11/10/2022 tarih ve Değişik İş No:2022/2066sayılı kararı ile, itirazın kabulü ile anılan kararın kaldırılmasına, dosyanın görevsizlik kararı verilmek üzere Bakırköy 4. İnfaz Hakimliğine iadesine karar vermiştir.

 

6. Bakırköy 4. İnfaz Hakimliği 31/10/2022 tarih ve E.2022/5147, K.2022/7921sayılı ek kararı ile, "...manevi tazminat istemine konu yakınılan olayın cezaevinde gerçekleşmesi, bir başka anlatımla hakim ve savcılık işlemleri sonucunda cezaevinde bulunduğu sırada söz konusu manevi zarara uğradığı, olumsuz davranışlara maruz kaldığı iddialarında CMK'nın 141/3. maddesine göre devlet aleyhinde dava açabileceği, açılacak davaya bakma görevinin ise 466 sayılı yasanın 2. maddesi uyarınca davacının ikametgahının bulunduğu yer Ağır Ceza Mahkemesi olduğu..." gerekçesiyle 5271 sayılı CMK'nın 3. maddesiuyarınca hakimlikleriningörevsizliğine, kararın kesinleşmesine müteakip dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş, bu karara itiraz edilmiştir.

 

7. Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi 14/11/2022 tarih ve Değişik İş No:2022/2537sayılı kararı ile,itirazın reddine kesin olarak karar vermiş, tazminat talebinin değerlendirilmesi için dosya İstanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.

 

8. İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi 17/02/2023 tarih ve E.2022/401, K.2023/61 sayılı kararı ile, davacının talebinin yargı yolu nedeni ile reddine,talep konusunda idari yargı mercilerinin görevli olduğuna, talep konusunda olumsuz yargı yolu uyuşmazlığı bulunduğu gerekçesiyle; 2247 sayılı Kanun'un 15. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra uyuşmazlığın çözümü için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

''Dava, avukat olarak görev yapmakta olan davacı H.E'ün müvekkillerinin tutuklu bulunduğu dönemde müvekkilleri ile cezaevinde yapmış olduğu görüşmelere ilişkin gizli kalması gereken bilgilerin cezaevi personeli tarafından basına sızdırıldığı ve bu bilgiler kullanılarak bazı haber sitelerinde haber yapıldığı, bu haberlerin Adalet Bakanlığı bünyesindeki personellerin kanuna aykırı eylemleri ve yardımları sebebiyle oluşturulduğu, söz konusu eylemler çerçevesinde görev kusuru ve dolayısıyla hizmet kusuru mevcut olduğu ve ilgili idarenin bu kapsamda uğranılan zararları tazmin sorumluluğunun ortaya çıktığı, hizmet kusuru sebebiyle davacı H.E'ün kişilik haklarının zedelendiği ve manevi zararının doğduğu iddiasıyla 20.000,00-TL manevi tazminat istemine ilişkindir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" başlıklı 141. maddesi;

"(1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,

b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,

c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,

d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,

g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,

h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,

i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,

j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,

k) (Ek:11/4/2013-6459/17 md.) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan,

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.

(2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir.

(3) (Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.

(4) (Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder." hükmünü amirdir.

Bu hükümle birlikte koruma tedbirleri nedeniyle tazminat talep edilebilecek haller tahdidi olarak düzenlenmiştir. İşbu düzenleme doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde, davacının tazminat isteminin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun başlıklı 141. maddesinde sayılan tazminat sebeplerinden herhangi birisinin kapsamına girmediği kanaatine ulaşılmıştır.

Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 11/10/2022 tarihli ve 2022/2066 D. İş sayılı kararı ile her ne kadar itiraz edenin manevi tazminat istemine konu yakınılan olayın cezaevinde gerçekleştiği, bir başka anlatımla hakim ve savcılık işlemleri sonucunda cezaevinde bulunduğu sırada söz konusu manevi zarara uğradığı, olumsuz davranışlara maruz kaldığı iddialarındaCMK'nın 141/3. maddesine göre devlet aleyhinde dava açabileceği gerekçesiyle görevli mahkemenin ağır ceza mahkemeleri olduğuna dair karar verilmiş ise de somut olayda davacı H.E yönünden uygulanmış herhangi bir koruma tedbirinin bulunmadığı, davacı H.E'ün avukat olduğu, cezaevinde bulanan kişilerin davacı değil davacının müvekkilleri olduğu, davacı H.E yönünden suç soruşturması veya kovuşturması sırasında hakim veya Cumhuriyet savcısı tarafından verilmiş bir karar veya yapılan bir işlem bulunmadığı, bu haliyle cezaevinde bulunmayan davacının cezaevinde bulunduğu sırada manevi zarara uğramasından söz edilemeyeceği, davacının iddiasının davacının müvekkillerinin tutuklu bulunduğu dönemde müvekkilleri ile cezaevinde yapmış olduğu görüşmelere ilişkin gizli kalması gereken bilgilerin cezaevi personeli tarafından basına sızdırıldığı ve bu bilgiler kullanılarak bazı haber sitelerinde haber yapıldığı, bu haberlerin Adalet Bakanlığı bünyesindeki personellerin kanuna aykırı eylemleri ve yardımları sebebiyle oluşturulduğu, söz konusu eylemler çerçevesinde görev kusuru ve dolayısıyla hizmet kusuru mevcut olduğu ve ilgili idarenin bu kapsamda uğranılan zararları tazmin sorumluluğunun ortaya çıktığı, hizmet kusuru sebebiyle davacı H.E'ün kişilik haklarının zedelendiği ve manevi zararının doğduğu iddiasıyla manevi tazminat istemine ilişkin olduğu anlaşılmakla, görevli yargı mercinin idari yargı mercileri olduğu kanaatine ulaşılmıştır.

Mahkememizce yapılan değerlendirmede davacının tazminat istemine konu olay nedeniyle yargılama yapmaya görevli yargı mercinin idari yargı mercileri olduğu, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan İstanbul 10. İdare Mahkemesi'nin 13/04/2022 tarihli ve 2021/1714 Esas - 2022/672 Karar sayılı görevsizlik kararının İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dokuzuncu İdari Dava Dairesi'nin 13/06/2022 tarihli ve 2022/919 Esas - 2022/932 Karar sayılı kararı ile kesinleşmiş olduğu, bunun neticesinde adli ve idari yargı mercileri arasında zımnen olumsuz görev uyuşmazlığının doğduğu anlaşılmakla, adli ve idari yargı mercileri arasında ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmiş ve tüm bunlara ilişkin olarak aşağıda yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.''

 

III. İLGİLİ HUKUK

 

9. Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrası şöyledir:

 

“İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.”

 

10.2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2.maddesi şöyledir:

 

“1. (Değişik: 10/6/1994 - 4001/1 md.) İdari dava türleri şunlardır:

a) (İptal: Ana.Mah.nin 21/9/1995 tarih ve E:1995/27, K:1995/47 sayılı kararı ile; Yeniden Düzenleme: 8/6/2000 - 4577/5 md.) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c) (Değişik: 18/12/1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.

2. İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler.

3. Cumhurbaşkanının doğrudan doğruya yaptığı işlemler idari yargı denetimi dışındadır.”

 

11. 2577 sayılı Kanun'un “Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması” başlıklı 13. maddesi şöyledir:

 

" 1. İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında otuz gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.

2. Görevli olmayan adli (…) yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmaz."

 

12. 10/7/2018 tarih ve 30474 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin Altıncı Kısım/Bakanlıklar/Birinci Bölüm'de,Adalet Bakanlığı üst başlığıaltında bulunan "Görev" başlıklı38. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 

" (1) Adalet Bakanlığının görev ve yetkileri şunlardır:

a) Kanunlarda kurulması öngörülen mahkemeleri açmak ve teşkilatlandırmak, ceza infaz kurumları, icra ve iflas daireleri gibi her derece ve türdeki adalet kurumlarını planlamak, kurmak ve idari görevleri yönünden gözetim ve denetimini yapmak ve geliştirmek"

 

13. Kararname'nin "Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü" başlıklı 43. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 

" (1) Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri şunlardır:

a) Ceza infaz kurumları ve tutukevlerini yönetmek, denetlemek ve hesap işlerini izlemek, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumuna ilişkin mevzuatla verilen görevleri yerine getirmek,

...

i) İlgili mevzuat hükümlerine göre infaz işlerini düzenlemek,

...

k) Bakan tarafından verilen diğer görevleri yapmak."

 

14. Kararname'nin "Bilgi İşlem Genel Müdürlüğü" başlıklı 46/B maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 

"(Ek:RG-10/1/2019-30651-CK-27/14 md.)

(1) Bilgi İşlem Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri şunlardır:

a) 44 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde belirtilen konular hariç olmak üzere, Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı kuruluşların ilgili birimleriyle işbirliği yaparak bilgi işlem sistemini kurmak, işletmek, bakım ve onarımlarını yapmak veya yaptırmak, bunlara ait hizmetleri ilgili birimlerle birlikte yürütmek; bilgi işlem projeleri ile ilgili olarak Bakanlık birimleri arasında koordinasyonu ve işbirliğini sağlamak,"

 

15. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un"Avukat ve noterle görüşme hakkı" başlıklı 59. maddesi şöyledir:

 

"(1) Hükümlü, avukatlık mesleğinin icrası çerçevesinde avukatları ile vekâletnamesi olmaksızın en çok üç kez görüşme hakkına sahiptir.

(2) Avukat ve noter ile görüşme, meslek kimliklerinin ibrazı üzerine, tatil günleri dışında ve çalışma saatleri içinde, bu iş için ayrılan görüşme yerlerinde, konuşulanların duyulamayacağı, ancak güvenlik nedeniyle görülebileceği bir biçimde yapılır.

(3) Avukatlar, vekâletnameleri olsa daaynı anda birden fazla hükümlü ile görüşme yapamazlar.

(4) (Değişik: 3/10/2016-KHK-676/6 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7070/6 md.) Görüşme sırasında; hükümlünün avukatına veya avukatın hükümlüye verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmaya ilişkin olarak kendilerinin tuttukları kayıtlar incelenemez; hükümlünün avukatı ile yaptığı görüşme dinlenemez ve kayda alınamaz.

(5) (Ek: 3/10/2016-KHK-676/6 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7070/6 md.)Türk Ceza Kanununun 220 nci maddesinde ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerinde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkûm olanların avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürüldüğüne, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirildiğine, bu örgütlere emir ve tâlimat verildiğine veya yorumları ile gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletildiğine ilişkin bilgi, bulgu veya belge elde edilmesi hâlinde, Cumhuriyet başsavcılığının istemi ve infaz hâkiminin kararıyla, üç ay süreyle; görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir, hükümlü ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli görüşmede hazır bulundurulabilir, hükümlünün avukatına veya avukatın hükümlüye verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara elkonulabilir veya görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir.

(6) (Ek: 3/10/2016-KHK-676/6 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7070/6 md.) İnfaz hakimliği hükümlünün; kurallara uyumunu, toplum veya ceza infaz kurumu bakımından arz ettiği tehlikeyi ve rehabilitasyon çalışmalarındaki gelişimini değerlendirerek, kararda belirttiği süreyi üç aydan fazla olmamak üzere müteaddit defa uzatabileceği gibi kısaltılmasına veya sonlandırılmasına da karar verebilir.

(7) (Ek: 3/10/2016-KHK-676/6 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7070/6 md.)Beşinci fıkra kapsamına giren hükümlünün yaptığı görüşmenin, aynı fıkrada belirtilen amaca yönelik yapıldığının anlaşılması hâlinde,görüşmeye derhal son verilerek, bu husus gerekçesiyle birlikte tutanağa bağlanır. Görüşme başlamadan önce taraflar bu hususta uyarılır.

(8) (Ek: 3/10/2016-KHK-676/6 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7070/6 md.)Hükümlü hakkında, yedinci fıkra uyarınca tutanak tutulması hâlinde, Cumhuriyet başsavcılığının istemiyle hükümlünün avukatlarıyla görüşmesi infaz hâkimince altı ay süreyle yasaklanabilir. Yasaklama kararı, hükümlüye ve yeni bir avukat görevlendirilmesi için derhal ilgili baro başkanlığına bildirilir. Cumhuriyet başsavcılığı baro tarafından bildirilen avukatın değiştirilmesini baro başkanlığından isteyebilir. Bu fıkra hükmüne göre görevlendirilen avukata, 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 13 üncü maddesine göre ücret ödenir.

(9) (Ek: 3/10/2016-KHK-676/6 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7070/6 md.)İnfaz hâkimi tarafından bu madde uyarınca verilen kararlara karşı 4675 sayılı Kanuna göre itiraz edilebilir.

(10) (Ek: 3/10/2016-KHK-676/6 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7070/6 md.) Bu madde hükümleri 9 uncu maddenin üçüncü fıkrasına göre yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler ile beşinci fıkradaki suçlardan hükümlü olup, başka bir suçtan dolayı şüpheli veya sanık sıfatıyla avukatıyla görüşen hükümlüler hakkında da uygulanır.

(11) (Ek: 3/10/2016-KHK-676/6 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7070/6 md.)Tutuklular hakkında bu madde hükümlerine göre karar vermeye soruşturma aşamasında sulh ceza hâkimi, kovuşturma aşamasında mahkeme yetkilidir.

...."

 

16. 5275 sayılı Kanun’un "Hükümlüyü ziyaret" başlıklı 83.maddesi şöyledir:

 

"(1) Hükümlü, belgelendirilmesi koşuluyla eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile vasisi veya kayyımı tarafından haftada bir kez ve ayrıca kuruma kabullerinde, zorunlu hâller dışında bir daha değiştirilmemek üzere, ad ve adreslerini bildirdiği en fazla üç kişi tarafından, yarım saatten az ve bir buçuk saatten fazla olmamak üzere çalışma saatleri içinde ziyaret edilebilir. (Ek cümle: 24/1/2013-6411/9 md.) Çocuk hükümlüler için ziyaret süresi bir saatten az, üç saatten fazla olmamak üzere belirlenir.

(2) Birinci fıkrada belirtilenler dışındaki kimselerin ziyaretine Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yazılı olarak izin verilebilir.

(3) Görüşler, koşul ve süreleri Adalet Bakanlığınca hazırlanan yönetmelikle kapalı ve açık olmak üzere iki biçimde yaptırılır.

(4) (Ek:17/6/2021-7328/8 md.) Önceden bilgilendirilmek suretiyle, kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan ve terör suçları, örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçları ile örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan mahkûm olan veya tehlikeli hâlde bulunan ya da dışarı ile iletişiminin kurum güvenliği açısından tehlikeli olabileceği değerlendirilen hükümlülerin birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki kişilerle yapacakları görüşmeler, kamu düzeninin korunması ile kişi, toplum ve kurum güvenliğinin sağlanması veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla kurum yönetimi tarafından dinlenebilir ve elektronik cihazlar da dâhil olmak üzere kaydedilebilir. Bu fıkra uyarınca tutulan kayıtlar, amacı dışında kullanılamaz ve kanunda açıkça belirtilen hâller dışında hiçbir kişi veya kurumla paylaşılamaz. Bu kayıtlar herhangi bir soruşturma ve kovuşturmaya konu edilmemiş ise en geç bir yıl sonunda silinir. Silme işlemi Cumhuriyet savcısı tarafından denetlenir."

 

 

17. 5275 sayılı Kanun’un 116. maddesinde, tutuklular hakkında da bu hükümlerin uygulanacağıdüzenlenmiştir.

 

18. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 83 ve 116.maddelerine dayanılarak hazırlananHükümlü Ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik'in "Amaç" başlıklı 1. maddesinde "Bu Yönetmeliğin amacı, ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü ve tutukluların ziyaret edilmelerine dair usul ve esasları düzenlemektir."; "Kapsam" başlıklı2. maddesinde "Bu Yönetmelik, ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü ve tutukluları kapsar." denilmiş; 20. maddesinde"Hükümlünün avukat, uzlaştırmacı ve arabulucu ile görüşmesi" hususuna yer verilmiş, 44. maddesinde, bu Yönetmelik hükümlerini, Adalet Bakanınınyürüteceği belirtilmiştir.

 

19. Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmeliğinin ''Sır Saklamak'' başlıklı 19. maddesi şöyledir;

 

''Kurum personeli, görevi nedeniyle kendisine verilen veya edindiği bilgi ve belgeler ile gizli kalması gereken diğer bilgi ve belgeleri kanunlarla belirtilen hâller dışında açıklayamaz veya yayınlayamaz. ''

 

20. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Elektronik işlemler"başlıklı 38/A maddesi şöyledir:

 

"(Ek: 2/7/2012-6352/95 md.)

(1) Her türlü ceza muhakemesi işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılır. Bu işlemlere ilişkin her türlü veri, bilgi, belge ve karar, UYAP vasıtasıyla işlenir, kaydedilir ve saklanır.

(2) Kanunlarda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, dosyalar güvenli elektronik imza kullanılarak UYAP’tan incelenebilir ve her türlü ceza muhakemesi işlemi yapılabilir.

(3) Bu Kanun kapsamında fiziki olarak hazırlanması öngörülen her türlü belge ve karar elektronik ortamda düzenlenebilir, işlenebilir, saklanabilir ve güvenli elektronik imza ile imzalanabilir.

(4) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlar diğer kişi veya kurumlara elektronik ortamda gönderilir. Güvenli elektronik imza ile imzalanarak gönderilen belge veya kararlar, gerekmedikçe fiziki olarak ayrıca düzenlenmez ve ilgili kurum ve kişilere gönderilmez.

(5) Elektronik imzalı belgenin elle atılan imzalı belgeyle çelişmesi halinde UYAP’ta kayıtlı olan güvenli elektronik imzalı belge geçerli kabul edilir.

(6) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlarda, mühürleme işlemi ile kanunlarda birden fazla nüshanın düzenlenmesini öngören hükümler uygulanmaz.

(7) Zorunlu nedenlerle fiziki olarak düzenlenmiş belge veya kararlar, yetkili kişilerce taranarak UYAP’a aktarılır ve gerektiğinde ilgili birimlere elektronik ortamda gönderilir.

(8) Elektronik ortamdan fiziki örnek çıkartılması gereken hallerde tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek hâkim, Cumhuriyet savcısı veya görevlendirilen yetkili kişi tarafından imzalanır ve mühürlenir.

(9) Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün sonunda biter.

(10) Yargı birimlerinin ihtiyaç duyduğu nüfus, tapu, adlî sicil kaydı gibi dış bilişim sistemlerinden UYAP vasıtasıyla temin edilen bilgi, belge ve kayıtlar, zorunlu olmadıkça ayrıca fiziki olarak istenilmez. UYAP’tan dış bilişim sistemlerine gönderilen bilgi ve belgeler ayrıca zorunlu olmadıkça fiziki ortamda gönderilmez.

(11) Ceza muhakemesi işlemlerinin UYAP’ta yapılmasına dair usul ve esaslar, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."

 

 

21. AdaletBakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığının 10/11/2011 tarihli ve 124/1 sayılı Genelgesinin ilgili kısmı şöyledir:

 

''UYAP Bilişim Sistemi kullanılarak soruşturma ve kovuşturma işlemleri ile diğer adlî ve idarî işlemlerin etkin, verimli, hızlı, düzenli, şeffaf ve usul ekonomisine uygun biçimde yürütülmesi amacıyla;

1- Her türlü işlem ve faaliyetin, UYAP üzerinden gerçekleştirilmesine imkân bulunmayan istisnai hâller saklı olmak koşuluyla, UYAP ortamında, zamanında, eksiksiz ve doğru bir biçimde gerçekleştirilmesi,

...

3- Tüm birimlerde her türlü veri girişinin eksiksiz ve doğru biçimde yapılması,

...

5- Zorunluluk sebebiyle haricen oluşturulan belgeler ile Sistem haricinde gelen belgelerin ekleriyle birlikte taranarak UYAP ortamına aktarılması,

...

15- Bilgi güvenliği, elektronik imza ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin mevzuat hükümlerine azamî dikkat gösterilmesi, özellikle elektronik imza cihazı veya erişim kodu ile her türlü kullanıcı adı ve parolasının başkalarına verilmemesi ...''

 

22. 24/3/2016 tarihli ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nun "Amaç"başlıklı 1. maddesi şöyledir:

 

''Bu Kanunun amacı, kişisel verilerin işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esasları düzenlemektir.''

 

23. 6698 sayılı Kanun'un "Tanımlar"  başlıklı 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

 

" ...

d) Kişisel veri: Kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi,

e) Kişisel verilerin işlenmesi: Kişisel verilerin tamamen veya kısmen otomatik olan ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik olmayan yollarla elde edilmesi, kaydedilmesi, depolanması, muhafaza edilmesi, değiştirilmesi, yeniden düzenlenmesi, açıklanması, aktarılması, devralınması, elde edilebilir hâle getirilmesi, sınıflandırılması ya da kullanılmasının engellenmesi gibi veriler üzerinde gerçekleştirilen her türlü işlemi .... ifade eder."

 

24. 6698 sayılı Kanun'un "Kişisel verilerin işlenme şartları"  başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 

'' (1) Kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez.

(2) Aşağıdaki şartlardan birinin varlığı hâlinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerinin işlenmesi mümkündür:

a) Kanunlarda açıkça öngörülmesi.

...

ç) Veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması.

...''

 

 

 

25. 6698 sayılı Kanun'un "Veri güvenliğine ilişkin yükümlülükler" başlıklı 12. maddesi şöyledir:

 

" (1) Veri sorumlusu;

a) Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesini önlemek,

b) Kişisel verilere hukuka aykırı olarak erişilmesini önlemek,

c) Kişisel verilerin muhafazasını sağlamak,

amacıyla uygun güvenlik düzeyini temin etmeye yönelik gerekli her türlü teknik ve idari tedbirleri almak zorundadır.

(2) Veri sorumlusu, kişisel verilerin kendi adına başka bir gerçek veya tüzel kişi tarafından işlenmesi hâlinde, birinci fıkrada belirtilen tedbirlerin alınması hususunda bu kişilerle birlikte müştereken sorumludur.

(3) Veri sorumlusu, kendi kurum veya kuruluşunda, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasını sağlamak amacıyla gerekli denetimleri yapmak veya yaptırmak zorundadır.

(4) Veri sorumluları ile veri işleyen kişiler, öğrendikleri kişisel verileri bu Kanun hükümlerine aykırı olarak başkasına açıklayamaz ve işleme amacı dışında kullanamazlar. Bu yükümlülük görevden ayrılmalarından sonra da devam eder.

(5) İşlenen kişisel verilerin kanuni olmayan yollarla başkaları tarafından elde edilmesi hâlinde, veri sorumlusu bu durumu en kısa sürede ilgilisine ve Kurula bildirir. Kurul, gerekmesi hâlinde bu durumu, kendi internet sitesinde ya da uygun göreceği başka bir yöntemle ilan edebilir."

 

26. 6698 sayılı Kanun'un "Veri sorumlusuna başvuru" başlıklı 13. maddesi şöyledir:

 

"(1) İlgili kişi, bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili taleplerini yazılı olarak veya Kurulun belirleyeceği diğer yöntemlerle veri sorumlusuna iletir.

(2) Veri sorumlusu başvuruda yer alan talepleri, talebin niteliğine göre en kısa sürede ve en geç otuz gün içinde ücretsiz olarak sonuçlandırır. Ancak, işlemin ayrıca bir maliyeti gerektirmesi hâlinde, Kurulca belirlenen tarifedeki ücret alınabilir.

(3) Veri sorumlusu talebi kabul eder veya gerekçesini açıklayarak reddeder ve cevabını ilgili kişiye yazılı olarak veya elektronik ortamda bildirir. Başvuruda yer alan talebin kabul edilmesi hâlinde veri sorumlusunca gereği yerine getirilir. Başvurunun veri sorumlusunun hatasından kaynaklanması hâlinde alınan ücret ilgiliye iade edilir."

 

27. 6698 sayılı Kanun'un "Suçlar" başlıklı 17. maddesi şöyledir:

 

"(1) Kişisel verilere ilişkin suçlar bakımından 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 135 ila 140 ıncı madde hükümleri uygulanır.

(2) Bu Kanunun 7 nci maddesi hükmüne aykırı olarak; kişisel verileri silmeyen veya anonim hâle getirmeyenler 5237 sayılı Kanunun 138 inci maddesine göre cezalandırılır."

 

28. 6698 sayılı Kanun'un "Kabahatler" başlıklı 18. maddesi şöyledir:

 

"(1) Bu Kanunun;

a) 10 uncu maddesinde öngörülen aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmeyenler hakkında 5.000 Türk lirasından 100.000 Türk lirasına kadar,

b) 12 nci maddesinde öngörülen veri güvenliğine ilişkin yükümlülükleri yerine getirmeyenler hakkında 15.000 Türk lirasından 1.000.000 Türk lirasına kadar,

c) 15 inci maddesi uyarınca Kurul tarafından verilen kararları yerine getirmeyenler hakkında 25.000 Türk lirasından 1.000.000 Türk lirasına kadar,

ç) 16 ncı maddesinde öngörülen Veri Sorumluları Siciline kayıt ve bildirim yükümlülüğüne aykırı hareket edenler hakkında 20.000 Türk lirasından 1.000.000 Türk lirasına kadar, idari para cezası verilir.

(2) Bu maddede öngörülen idari para cezaları veri sorumlusu olan gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişileri hakkında uygulanır.

(3) Birinci fıkrada sayılan eylemlerin kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları bünyesinde işlenmesi hâlinde, Kurulun yapacağı bildirim üzerine, ilgili kamu kurum ve kuruluşunda görev yapan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında görev yapanlar hakkında disiplin hükümlerine göre işlem yapılır ve sonucu Kurula bildirilir."

 

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

 

A. İlk İnceleme

 

29. Uyuşmazlık Mahkemesinin Muammer TOPAL'ın Başkanlığında, Üyeler Nilgün TAŞ, Doğan AĞIRMAN, Eyüp SARICALAR, Ahmet ARSLAN, Mahmut BALLI ve Bilal ÇALIŞKAN'ın katılımlarıyla yapılan 27/11/2023 tarihli toplantısında; dosya üzerinde 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve nedeni aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

 

30. 2247 sayılı Kanun'un 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir. Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilir.” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

 

31. 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesindeki “Adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. / (Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 – 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da içermesi gerekir.

 

32. Kanun koyucu, 14. maddeye göre olumsuz görev uyuşmazlığı doğması durumunda her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma istencini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme oranla daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.

 

33. Olayda, adli yargı yerince, görevsizlik kararı yanında, idari yargı ile mahkemeleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı söz konusu olduğundan bahisle, görevli yargı yolunun belirlenmesi amacıyla dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine de karar verildiği; ancak bunun ara kararı ile değil, dosyanın kapatılıp karar numarası alınmak suretiyle yapıldığı görülmüştür.

 

34. Bu haliyle, AğırCeza Mahkemesince verilen karar 2247 sayılı Kanun’da öngörülen yönteme uymamaktadır.

 

35. Ancak, idari ve adli yargı yerleri arasındaolumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, Uyuşmazlık Mahkemesinin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluş amacına uygun olacağından ve adli yargı dosyasının, son görevsizlik kararını veren mahkemece, ekinde idari yargı dosyasıile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği, karardan sonra davacı vekilinin de mahkeme kararı doğrultusunda Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması konusunda dilekçe ile talepte bulunduğu hususları gözetildiğindeve usule ilişkin başka bir noksanlık dabulunmadığı anlaşıldığından, idari ve adli yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

 

B. Esasın İncelenmesi

 

36. Raportör-Hâkim Gülay DOĞAN'ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ileDanıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra; gereği görüşülüp düşünüldü:

 

37. Dava, avukat olan davacının müvekkilllerinin tutuklu olarak bulunduğu kapalı ceza infaz kurumunda yaptığı ziyaretlere ilişkin ve gizli kalması gerekengörüşmelere ilişkin kişisel verilere, hukuka aykırı şekilde 3. kişilerceerişilmesi ve basına sızdırılması olayında, Adalet Bakanlığına bağlı personelin kusur ve sorumluluğu bulunduğuiddiasıyla,uğranıldığı ileri sürülen manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

 

38. Somut olayda davacı, Adalet Bakanlığına bağlı, cezaevi içinde veya dışındaki personelin, kamu görevi yükümlülüklerine aykırı idari eylemleri nedeniyle kamuoyu nezdinde küçük düşürücü ithamlara karşı karşıya bırakıldığı, kişilik haklarının ihlal edildiği vemanevi olarak zarara uğradığını iddia etmektedir.

 

39. Davacı yönünden suç soruşturması veya kovuşturması sırasında hakim veya Cumhuriyet savcısı tarafından verilmiş bir karar veya yapılan bir işlem bulunmadığı, bu haliyle cezaevinde bulunmayan davacının cezaevinde bulunduğu sırada manevi zarara uğramasından söz edilemeyeceği, davacı; müvekkillerinin tutuklu bulunduğu dönemde onlarla cezaevinde yapmış olduğu görüşmelere ilişkin gizli kalması gereken bilgilerin, bu bilgilere erişimi olan kamu personeli kişi ya da kişilerceelde edilerekbasına aktarıldığıiddiasıyla ilgili olarak Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Amirliğinceyürütülen disiplin soruşturması kapsamında düzenlenendisiplin kararının, farklı kişi ve olaylara ilişkinolarak hayata geçirildiğini ve maddi gerçeğe ulaşılamadığınıda iddia etmektedir.

 

40. Öte yandan, davacı taraf, uğradığı zararın karşılanması için davalı idareyeyaptığı başvurudan sonuç alamamıştır.

 

 

41. Konuya ilişkin mevzuat hükümleri ile somut olay birlikte irdelendiğinde; davacının tazminat istemine konu uygulamaların Adalet Bakanlığı ve ilgili birimlerinin mevzuatta belirtilen görevlerini yürüttükleri sıradakiişlem ve eylemlerinden kaynaklandığı iddialarına dayandığı anlaşılmaktadır.

 

42. Bu itibarla, kamu hizmetini yürütmekle görevli kılınmış kamu kurumunun, anılan hizmetin yürütülmesi sırasında davacının kişilik haklarına verdiği ileri sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın görülmesi ve kamu hizmetinin yöntemince yapılıp yapılmadığının tespitinin idari yargı yerince yapılması gerekmektedir. Dolayısıyla açılan davanın görüm ve çözümünün 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi hükmü uyarınca idari yargının görev alanına girdiği sonucuna varılmıştır.

 

43. Yukarıda belirtilen hususlar gözönünde bulundurularak, İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, İstanbul 10. İdare Mahkemesinin 13/04/2022 tarih ve E.2021/1714, K.2022/672 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

V. HÜKÜM

 

Açıklanan gerekçelerle;

 

A. Davanın çözümünde İDARİ YARGININ GÖREVLİ OLDUĞUNA,

 

B. İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ileİstanbul 10. İdare Mahkemesinin 13/04/2022 tarih ve E.2021/1714, K.2022/672 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA,

 

27/11/2023 tarihinde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

            Başkan                       Üye                               Üye                              Üye

          Muammer                  Nilgün                            Doğan                           Eyüp

          TOPAL                      TAŞ                            AĞIRMAN                 SARICALAR

 

 

 

 

 

 

                                                Üye                                Üye                               Üye

                                            Ahmet                               Mahmut                          Bilal

                                          ARSLAN                         BALLI                      ÇALIŞKAN