Ceza Bölümü         2008/27 E.  ,  2008/27 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           :K.H. 

Sanıklar         :1-M.B.

                         2-M.G.                                    

OLAY             :Kırklareli/Pınarhisar 55. Mknz. P. Tug. 2. Mknz. P. Tb. 2. Mknz. P. Bl. Komutanlığı  emrinde  görevli  sanıklar P. Er M.B. ile P. Onb. M.G.’in, 21.12.2004 günü saat 24:00-02:00 saatleri arasında 9 nolu Kule nöbetçisi oldukları sırada, aralarında çıkan tartışma sonucunda önce birbirlerine yumrukla vurdukları, daha sonra sanık P. Er M.B.’un yanında bulunan kasaturayı kınından çıkartıp keskin kısmı ile diğer sanığın yüzüne vurduğu, böylece, sanık P. Onb. M.G.’in astı durumundaki diğer sanığa yumrukla vurmak suretiyle asta müessir fiil suçunu, sanık P. Er M.B.’un üstü olan diğer sanığa yumruk ve kasaturanın keskin tarafı ile yüzüne vurmak suretiyle silahlı üste fiilen taarruz suçlarını işledikleri ileri sürülerek, sanık P. Er M.B.’un eylemine uyan Askeri Ceza Kanunu’nun 91/2, 92/1 maddesi delaletiyle, Türk Ceza Kanunu’nun 51/2,3., sanık P. Onb. M.G.’in eylemine uyan aynı Kanun’un 117/1, Türk Ceza Kanunu’nun 51/2,3. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle 3. Mekanize Piyade Tümen Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 20.5.2005 gün ve E:2005/198, K:2005/278 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır.

 3. MEKANİZE PİYADE TÜMEN KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ:21.6.2006 gün ve E:2006/300, K:2006/322 sayıyla; sanıklardan M.B.’un suç tarihinde ve halen askerliğe elverişli olmadığının anlaşıldığı, bu nedenle suç tarihinde asker kişi sıfatını taşımadığı, yüklenen eylemlerin, asker kişinin asker kişiye karşı işleyebileceği suçlardan olduğu, bu durumda yüklenen eylemlerin Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen adiyen müessir fiil suçunu oluşturabileceği, bu suçun da askeri suç olmayıp, askeri bir suça da bağlı bulunmadığı açıklanarak yargılama görevinin adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası, Pınarhisar  Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiştir.

 PINARHİSAR ASLİYE CEZA MAHKEMESİ: 3.11.2006  gün ve E:2006/169, K:2006/198 sayıyla; herne kadar sanık M.B. hakkında suç tarihinde ve halen askerliğe elverişli değildir raporu verilmiş ise de, yüklenen eylemin sanığın asker olduğu sırada, asker kişiye karşı ve askeri mahalde işlendiği, bu nedenle yargılama görevinin askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, dava dosyası, aynı Mahkemece, Mahkememize  gönderilmiştir. 

Mahkememize gönderilen dava dosyasında  Uyuşmazlık Mahkemesi’nce 5.2.2007 gün ve E:2007/1, K:2007/1 sayılı kararı ile, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1 ve 14. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan başvurunun reddine karar verilip, dosyanın Mahkemesine gönderilmesinden sonra, bu kez dosyadaki eksiklik giderilip, adli yargı yerince verilen görevsizlik kararı kesinleştirilerek dava dosyası, Pınarhisar Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Mahkememize gönderilmiştir.

 İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler; Sezai AKBULUT, Ramazan ÖZKEPİR, Mehmet MUTLU, Hasan DENGİZ, Bilgin AK, Ersun ÇETİN’in, katılımlarıyla yapılan 07.07.2008 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME:    Mahkememizce  başvurunun  reddine  dair  verilen  karardan  sonra,  adli  yargı yerince dava dosyasının yeni esas numarası verilerek kayda alındığı, sanıkların savunmaları alınarak 22.4.2008 gün ve E: 2007/102, K: 2008/14  sayı ile tekrar  görevsizlik  kararı  verildiği  ve bu kararın  sanıklara  tebliğ  edildiği  anlaşılmakta  ise  de,  3.11.2006  gün  ve  E:2006/169, K: 2006/198 sayı ile verilen görevsizlik kararı Uyuşmazlık Mahkemesi’nce kaldırılmadıkça adli yargı yerince dosyanın tekrar ele alınarak verilecek kararın hukuki değerden yoksun ve yok hükmünde olacağı açıktır. Bu  kararın,  sanıklara  tebliğ  edildiği böylece  sanıkların  dava  ile  ilgili  olarak verilen görevsizlik kararından haberdar edildikleri ve kararı temyiz  etmedikleri anlaşıldığından, 3.11.2006 gününde verilen görevsizlik kararının kesinleşmiş olduğu  sonucuna varılarak askeri ve adli yargı yerleri arasında Yasa'nın 14. maddesinde  öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu kabul edilerek, esasın incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ :Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN’in, davanın çözü-münde adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR’ün adli yargı,  Askeri Yargıtay  Başsavcı Yardımcısı Yalçın DİLSİZOĞLU’nun davanın çözümünün adli yargı yerinin görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:       

 Dosyanın incelenmesinden, dosya içinde bulunan Van Asker Hastanesi Sağlık Kurulu’nun 1.11.2005 gün ve 1301 sayılı raporuna dayanılarak, sanık M.B.’un  suç tarihi olan 21.12.2004  tarihinde ve halen askerliğe elverişli olmadığına dair karar alındığı, her iki sanığın da 22.8.2005 tarihinde terhis edildikleri yine dosya içersinde bulunan 2. Mekanize Piyade Taburu 2. Mekanize Piyade Bölük Komutanlığı’nın 25.8.2005 gün ve 0913-371-05/832 sayılı yazısından anlaşılmaktadır. 

            Bu durumda, Sağlık Kurulu Raporunun kapsam ve hukuki sonuçlarına göre, sanık M.B.’un suç tarihinde "asker kişi" sıfatı kendiliğinden kalkmış sayılacağından, 353 sayılı Yasa'nın 9. maddesi anlamında "asker kişi" olarak kabul edilmesi mümkün bulunmamaktadır. Sanığın sivil kişi olması nedeniyle, 353 sayılı Yasa’nın asker olmayan (sivil) kişilerin askeri mahkemelerde yargılanma koşullarını belirleyen maddeleri yönünden değerlendirme yapılması gerekmektedir. 

            353 sayılı Yasa’nın 11. maddesinde  “Askeri mahkemeler, asker olmayan kişilerin aşağıda yazılı suçlarına ilişkin davalarına bakarlar.

            A) Askeri Ceza Kanununun 55, 56, 57, 58, 59, 63, 64, 81, 93, 94, 95, 100, 101 ve 102nci maddelerinde yazılı suçlar;

B) Birinci askeri yasak bölgeler içinde veya nöbet yerlerinde, karakollarda, kışla ve karargahlarda, askeri kurumlarda, yerleşme ve konaklama amacıyla kullanılan bina ve mahaller içinde askerlere fiilen taarruzda bulunan, söven veya hakaret eden veyahut askerlik görevine ilişkin işleri yapmaya veya yapmamaya zorlamak için şiddet ve tehdide başvuranların Türk Ceza Kanunu'nun bu fiillere ilişkin 188, 190, 191, 254, 255, 256, 257, 258, 260, 266, 267, 268, 269, 271, 271 ve 273 üncü maddelerinde gösterilen suçları;

 C) Nöbetçi, devriye, karakol, inzibat, askeri trafik, kolluk veya kurtarma ve yardım görevi yapan askerlere (Umumi emniyet ve asayişi korumaya ilişkin önleyici ve adli zabıta görevlerini ifa ettikleri sırada jandarma, subay, astsubay, erbaş ve erleri hariç) karşı bu görevleri yaptıkları sırada işlenen yukarıdaki (B) fıkrasında yazılı suçlar;”         

 D) (İptâl: Anayasa Mah. nin 14.2.1978 Tarihli ve E. 1977/130, K. 1978/13 sayılı kararı ile.)

 E) Diğer kanunlar ile askeri mahkemelerde yargılamaları öngörülen suçlar” denilerek asker olmayan kişilerin askeri mahkemede yargılanma koşulları belirlenmiş iken, madde, 5530 sayılı Yasa’nın 3. maddesi ile değiştirilerek, uluslararası anlaşmalar gereğince yabancı asker kişilerin askeri mahkemede yargılanmalarını gerektiren suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasının Milli Savunma Bakanının iznine bağlı olacağı düzenlenmiştir. 

Öte yandan, 353 sayılı Yasa’nın 13. maddesi 5530 sayılı Yasa’nın 4. maddesi ile değiştirilerek, Askeri Ceza Kanunu’nun 55, 56, 57, 58, 59, 61, 63, 64, 75, 79, 80, 81, 93, 94, 95, 114 ve 131. maddelerinde yazılı suçların, askeri mahkemelerin yargı yetkisine tabi olmayan sivil kişiler tarafından barış zamanında işlenmesi halinde, bu kişilerin yargılanmalarının adli yargı mahkemeleri tarafından, Askeri Ceza Kanunu hükümleri uygulanmak suretiyle yapılacağı, belirtilmiştir. 

353 sayılı Yasada yapılan  bu değişiklikle, sivil kişilerin barış zamanında, Askeri Ceza Kanunu’nun  yukarıda belirtilen maddelerinde yazılı suçları işlemeleri halinde adli yargı yerinde yargılanacakları kuşkusuzdur. 

Olayda, sanık M.B.’un sivil kişi olması nedeniyle, sanıkların Askeri Ceza Kanunu’nda düzenlenen ve sırf askeri suçlardan olan “üste fiilen taarruz, asta müessir fiil” suçları nedeniyle yargılanmaları mümkün olmayıp, sanıklara yüklenen eylemlerin “adiyen müessir fiil” suçunu oluşturacağı, bu suçun da, Türk Ceza Kanununda düzenlendiği, başka bir anlatımla askeri suç olmadığı, bu nedenlerle sanık M.B.’un adli yargı yerinde yargılanması gerektiği  açıktır. 

Sanık M.G.’in eylemine gelince;

353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu'nun "Askeri Mahkemelerin Görevleri" başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan "Genel Görev" başlıklı 9. maddesinde; "Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" denilmektedir. 

"Askeri suç" ise, öğretide ve uygulamada;

            a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanunu'nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,

            b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Kanunu'nda kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar, 

            c) Türk Ceza Kanunu'na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalaa edilmektedir. 

Aynı Yasa’nın 13.10.1996 gün ve 22786 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4191 sayılı Yasa’yla değişik 17. maddesinde; “askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak suçun askeri bir suç olmaması askeri bir suça bağlı bulunmaması ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması halinde askeri mahkemenin görevi sona erer” denilmekte iken, maddenin "... ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması ..." tümcesi Anayasa Mahkemesi'nin 11.3.2000 gün ve 23990 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1.7.1998 gün ve E:1996/74, K:1998/45 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. 

Buna göre, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak yüklenen suçun askeri bir suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması halinde, askeri mahkemenin görevinin sona ereceği açıktır. İptal kararı nedeniyle, sanık hakkında kamu davasının açılmış olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır. 

Anılan Yasa'nın 17. maddesinde, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesiyle daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevinin değişmeyeceği, ancak suçun askeri bir suç olmaması askeri bir suça bağlı bulunmaması durumunda, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesiyle, askeri mahkemenin görevinin sona ereceği düzenlenmiş bulunduğundan ve somut olayda, sanık M.G.’e yüklenen eylemin askeri suç olmadığı anlaşıldığından, bu sanığın da 353 sayılı Yasa’nın 17. maddesi uyarınca adli yargı yerinde yargılanması ve bu nedenle Pınarhisar Asliye Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. 

SONUÇ : Davanın  çözümünde ADLİ YARGI yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Pınarhisar Asliye Ceza  Mahkemesi’nin 3.11.2006  gün ve E:2006/169, K:2006/198 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 07.07.2008 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.