T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2014 / 1073

            KARAR NO : 2014 / 1123

            KARAR TR  : 29.12.2014

 

 

ÖZET: Sağlık hizmetinin yürütülmesi sırasında meydana geldiği öne sürülen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K  A  R  A  R

 

Davacı           : M. Ş.

            Vekili             : Av. M.A.

            Davalı            : Sağlık Bakanlığı

            Vekili             : Av. R.K.       (Adli Yargıda)

                                                

O L A Y          : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin aşırı derecede ateşlenmesi sonucu kaldırıldığı Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Polikliniğindeki tedavisi sırasında 03/09/2006 tarihindeki görevli doktorca yapılması gereken ancak hemşire tarafından yapılan intramuskuler enjeksiyon sonrası oluşan sinir hasarı sonucu artan/ağırlaşan daimi sakatlık zararının olduğunu, ayrıca doktorun hastaya/davacıya veya yakınlarına yapılacak iğnenin/tedavinin komplikasyonları, yan etkileri hakkında aydınlatma/bilgilendirmede bulunmadığını, bu nedenlerden dolayı yapılan işlemden davalı kurum çalışanlarının kusurlu olduğunu iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Yozgat İdare Mahkemesi: 15.12.2011 gün ve E:2011/1370, K:2011/1264 sayılı kararı ile özetle; idari eylemden kaynaklı tam yargı davası niteliğindeki uyuşmazlığın görüm ve çözümünün Ankara İdare Mahkemesinin yetkisine girdiğinden bahisle, 2577 Sayılı Yasanın 15/1-a maddesi uyarınca davanın yetki yönünden reddine, dava dosyasının yetkili Ankara İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Ankara 12. İdare Mahkemesi: 10.02.2012 gün ve E:2012/170, K:2012/188 sayılı kararı ile özetle; “01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Ölüm veya Vücut Bütünlüğünün Yitirilmesinden Doğan Zararların Tazmini Davalarında Görev” başlıklı 3. maddesinde, “Her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemeleri bakar. İdarenin sorumluluğu dışında kalan sebeplerden doğan aynı tür zararların tazminine ilişkin davalarda dahi bu hüküm uygulanır. 30/01/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri saklıdır.” hükümlerine yer verilmek suretiyle, vücut bütünlüğünün yitirilmesinden kaynaklanan tazminat davalarının görüm ve çözümünde adli yargı mercileri görevli kılınmıştır.” demek suretiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili aynı istemle bu kez adli yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi: 09.10.2012 gün ve E:2012/259, K:2012/368 sayı ile özetle; “Her ne kadar 12.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 3/1. maddesine “Her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemeleri bakar. İdarenin sorumluluğu dışında kalan sebeplerden doğan aynı tür zararların tazminine ilişkin davalarda dahi bu hüküm uygulanır. 30/01/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri saklıdır.” hükmü mevcut ise de, Anayasa Mahkemesi’nce 16.02.2012 günlü kararı ile HMK’nun 3.maddesinin tamamının iptaline karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi’nce HMK’nun 3.maddesinin iptaline karar verildiğinden idari eylem ve işlemlerden doğan zararların tazmini için açılan davalar idari dava niteliğinde olduğundan, huzurdaki dava idari hizmet kusurundan kaynaklı tazminat davası olup, Adli Yargıda değil İdari Yargıda bakılması gerektiği anlaşıldığından, yargı yeri görev nedeniyle davanın reddine karar verilmesi sonuç ve kanaatine varılmıştır.” demek suretiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, taraflarca süresi içerisinde temyiz talebinde bulunulmaması üzerine karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu aşamadan sonra 28.01.2013 tarihli dilekçesi ile yeniden idari yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 12.İdare Mahkemesi: 26.03.2013 gün ve E:2013/390, K:2013/704 sayılı kararı ile özetle; “...tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada idari ve adli yargı mercilerinin her ikisinin de kendilerini görevsiz görmeleri nedeniyle, 2247 sayılı Kanunun ilgili hükümleri uyarınca kararların kesinleşmesinden itibaren davacı tarafından olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesinin en son görevsizlik kararını veren Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden talep edilmesi gerekirken, bu yolda herhangi bir başvuruda bulunup söz konusu görevsizlik kararlarından birinin kaldırılması yönünde Uyuşmazlık Mahkemesince herhangi bir karar verilmeden, söz konusu görevsizlik kararı verilen davalardaki istemle yeniden açılan bakılmakta olan davanın esası inceleme olanağı bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle; davanın incelenmeksizin reddine” şeklinde karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane Topuz, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 29.12.2014 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2247 sayılı Yasa’nın 14.maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, davacı vekilinin istemi üzerine, Ankara 15.Asliye Hukuk Mahkemesince, Ankara 12. İdare Mahkemesine ait yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşılmakla, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim İsmail SARI’nın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Polikliniğindeki tedavisi sırasında 03/09/2006 tarihindeki görevli doktorca yapılması gereken ancak hemşire tarafından yapılan intramuskuler enjeksiyon sonrası oluşan sinir hasarı sonucu artan/ağırlaşan daimi sakatlık zararının olduğunu, dolayısıyla davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle davacının uğranıldığı öne sürülen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 3. maddesinde, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemelerinin bakacağı hükmüne, geçici 1. maddesinde ise, bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümlerinin, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağı hükmüne yer verilmiş, bu Kanunun 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin iptali amacıyla açılan davada, Anayasa Mahkemesi, 16.2.2012 tarih ve E:2011/35, K:2012/23 sayılı kararıyla; dava konusu kuralla, sadece kişinin vücut bütünlüğüne verilen maddi zararlar ile buna bağlı manevi zararların ve ölüm nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararların tazmini konusunun kapsama alındığı ve bu tazminat davalarına bakma görevinin asliye hukuk mahkemelerine verildiği; buna göre, aynı idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararların kapsama alınmadığı; sorumluluk sebebi aynı olsa da bu zararların tazmini davalarının idari yargıda görülmeye devam edeceği; bu durumda, idarenin aynı yapı içinde aldığı kararın bir bölümünün idari yargıda bir bölümünün adli yargıda görülmesinin yargılamanın bütünlüğünü bozacağı; ayrıca iki ayrı yargı kolunda görülen davalarda, idarenin sorumluluğu, bu sorumluluğun kapsamı, idarenin tazmin yükümlülüğü konularında farklı sonuçlara ulaşabileceği; esasen idare hukukunda var olan hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk kavramlarının, kişilerin gördüğü zararların tazmininde kullanılan ve kişilerin idare karşısında korunma kapsamını genişleten kavramlar olduğu; idare hukukunda, idarenin hiçbir kusuru olmasa da sosyal risk, terör eylemleri, fedakarlığın denkleştirilmesi gibi kusursuz sorumluluğa ilişkin kavramlara dayanılarak kişilerin uğradığı zararların tazmin edilmesinin mümkün olduğu; özel hukuk alanındaki kusursuz sorumluluk hallerinin ise belirli konular için düzenlendiği ve sınırlı olduğu; idarenin idare hukuku esaslarına dayanarak tesis ettiği tartışmasız bulunan eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararlara ilişkin davaların idari yargı yerlerinde görülmesi gerektiği; bu nedenle, yukarıda belirtildiği gibi, aynı idari eylem, işlem veya sorumluluk sebebinden kaynaklanan zararların tazminine ilişkin davaların farklı yargı yerlerinde görülmesinde kamu yararı ve haklı neden olduğunun söylenemeyeceği gerekçesiyle iptaline karar vermiştir.

Davacı vekilince, müvekkilinin zararının, kamu idaresi olan Sağlık Bakanlığına bağlı hastanede görev yapan sağlık çalışanlarının, sağlık hizmetini gereği gibi yürütmediğinden kaynaklandığını; dolayısıyla, idarelerin doğan zarardan hizmet kusuru ilkesi uyarınca sorumluluğunun bulunduğu ileri sürülmüştür.

Bu duruma göre, devlet hastanesinin kamu hizmetini yürüttüğü sırada kişiye verdiği zararın tazmini istemiyle açılan bu davada, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanması gerekmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Yasa’nın 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevlidir.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 12. İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 12.İdare Mahkemesince verilen 10.02.2012 gün ve E:2012/170, K:2012/188 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 29.12.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT