T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

            ESAS   NO : 2018/460

            KARAR NO : 2018/604

            KARAR TR: 22.10.2018

ÖZET : Davacı tarafından, tedavi gideri niteliğinde olan "kompresyon bandajının" bedelinin ödenmesi talebiyle yapmış olduğubaşvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile uğramış olduğu zararların tazmini istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARA R

 

                                                              

Davacı         : E.E.

Davalı          : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

Vekili           : Av. B.G.

 

O L A Y: Davacı dava dilekçesinde özetle; tedavi gideri niteliğinde olan "kompresyon bandajının" ödenmesi talebiyle yapmış olduğu 16.02.2015 tarihli başvurunun “... ilgilinin dilekçesi ve ekleri incelenmiş olup, sağlık kurulu raporunun Kurumumuz doktorlarınca yapılan tıbbi uygunluk kontrolü aşamasında, raporda devamlı kullanılması öngörülen " Çok Katlı Kompresyon Bandajı” Sağlık Uygulama Tebliğinin Ek-3/B-1 listesinde bedeli ödenmeyecek sarf malzemeler içinde yer alması nedeniyle tıbbi uygunluk onayı verilemediğinden bedelinin ödenemediği 06.11.2014 tarih 5478815 sayılı yazımız ile bildirilmiştir.

Ayrıca dilekçesinde belirtilen 5510 sayılı Kanunun Katılım payı alınmayacak halleridüzenleyen 69 madde ödenebilen tıbbi malzemelerden katılım payı alınmayacak kişileri sıralamakta olup, ilgili 4/c 5434 sayılı kanuna tabi çalışan kapsamından aylık aldığı belirlendiğinden bu kapsamda bulunmamaktadır..." denilmek suretiyle reddine ilişkin 1.4.2015 (sehven 1.5.2015) tarih ve 1772382 sayılıSosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı işleminin iptali ile uğramış olduğu zararlar için 34.200,00-TL maddi ve 100.000,00-TL manevi tazminatın yasal faiziyle ve 15.02.2013 tarihinden itibaren kendisine yaşadığı süre boyunca ayda 15 adet kompresyon bandajının işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 1. İDARE MAHKEMESİ: 21.10.2015 tarih ve E:2015/877 K:2015/1852 sayı ile, 5510 sayılı Kanun ile, 5434 sayılı Kanunun tedavi giderlerine ilişkin hükümlerinin 01.10.2008 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırıldığı, aynı Kanunda sağlık sigortasına ilişkin hükümlerin düzenlendiği, davacının kompresyon bandajı bedelinin ödenmesi için yaptığı başvurusunun reddine ilişkin işlemin tesis edildiği (01.05.2015) ve bakılan davanın açıldığı (17.04.2015) tarihlerde 5510 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu, dolayısıyla malzeme bedelinin ödenip ödenmeyeceği hususunun değerlendirileceği anlaşıldığından, iş bu uyuşmazlığın adli yargı yerince görülüp çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14/3-a ve 15/1-a maddeleri uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle ve 150.000,00-TL maddi, 150.000,00-TL manevi tazminat istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 25. İş Mahkemesi : 24.1.2017 gün ve E:2016/951, K:2017/8 sayı ile, 5510 sayılı Yasa ve Anayasanın 61. maddesine göre Yargıtay ve DanıştayBaşkanlığının kararları birlikte değerlendirildiğinde, davacının ömür boyu iki günde bir medikalin (çok katlı kompresyon bandajının dörtlü bandaj setinin) davalı tarafından ödenmesi gerektiği sonucuna varıldığı; maddi tazminat yönünden davacının talebinin husumet nedeniyle reddine karar verildiği; Milli Savunma Bakanlığının taraf gösterilmesi gerektiği; davacının aynı zamanda manevi tazminat isteminde de bulunduğu; manevi tazminatın olay nedeni ile duyulan acı ve üzüntünün kısmen de olsa giderilmesi amacına yönelik olup, haksız zenginleşmeyi önleyecek hakkaniyete uygun bir miktarda taktir edilmesi düşünülmüş ise de, manevi tazminat konusunda mahkemelerince tüm dosya kapsamına göre tazminat verilmemesi gerektiği kanaatine varıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar vermiş, davalı kurum vekili tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi: 30.5.2017 gün ve E:2017/933, K:2017/925 sayı ile, davacının 01.10.2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanun'un 4/1-(c) bendi kapsamında iştirakçi olduğu anlaşılmakla, Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği ve uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gözetilerek 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin HMK'nın 353/1-a.4 bendi uyarınca kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dava dosyasının mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

ANKARA 25. İŞ MAHKEMESİ : 1.3.2018 gün ve E:2017/188, K:2018/88 sayı ile, bozma kararına uyarak, 2247 Sayılı Kanun hükümleri uyarınca dosyadaki görev yönünden uyuşmazlığın giderilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Davacı idari ve adli yargı yerlerince verilmiş olan görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi'nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 22.10.2018 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

  II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı tarafından, tedavi gideri niteliğinde olan "kompresyon bandajının" bedelinin ödenmesi talebiyle yapmış olduğu 16.02.2015 tarihli başvurunun reddine ilişkin 1.4.2015 (sehven 1.5.2015) tarih ve 1772382 sayılı işlemin iptali ile uğramış olduğu zararların tazmini ve 15.2.2013 tarihinden itibaren kendisine yaşadığı süre boyunca ayda 15 adet kompresyon bandajının ödenmesi istemiyle istemiyle açılmıştır.

Dava dosyalarının incelenmesinden; Giresun Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Müze Müdürlüğü denetiminde yapılan Define Arama Kazısına, Bulancak İlçe Jandarma Bölük Komutanlığınca jandarma eri davacının, İçişleri Bakanlığı temsilcisi Asayiş ve Güvenlik Görevlisi olarak fiilen katıldığı; 24.4.1993 günü kazı alanında Define Arama kazısı yapıldığı anda toprak yarılması nedeniyle kayarak davacının kazı çukuruna düştüğü ve sağ ayağının sakatlandığı; 18.5.2016 gün ve 72.421.286 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü Primsiz Aylıklar Daire Başkanlığı yazısından, askerlik görevini yapmaktayken engelli hale gelen davacıya 5434 sayılı Yasa'nın 45 ve 46. maddeleri uyarınca 6.Derece Türk Silahlı Kuvvetleri vazife malullüğü aylığı bağlandığı ayrıca, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Giresun Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 7.6.2016 gün ve 72.421.286 sayı ile, Ankara 25. İş Mahkemesine gönderdiği yazıdan, davacının 5434 Sayalı Emekli Sandığı Kanununun 4/C maddesi uyarınca İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğünde 72.421.286 emekli sicil numarası ile aktif olarak çalıştığı anlaşılmıştır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir. Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanun’un değil 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Yasaya tabi olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 1. İdare Mahkemesinin 21.10.2015 gün ve E:2015/877 K:2015/1852 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, Ankara 1. İdare Mahkemesinin 21.10.2015 gün ve E:2015/877 K:2015/1852 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 22.10.2018 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                               Üye                               Üye                              Üye

      Hicabi                              Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                           BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

 

                                                  Üye                                Üye                              Üye    

                                        Süleyman Hilmi                 Aydemir                        Nurdane

                                              AYDIN                          TUNÇ                          TOPUZ