Hukuk Bölümü         2006/2 E.  ,  2006/25 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacı            : K. İnşaat Dayanıklı Tüketim Malları Ticaret Ltd. Şti. Yetkilisi

                                     İ. K.

            Vekili              : Av. Z. Y.

            Davalı             : SSK Bilecik İl Müdürlüğü

 

          O  L  A  Y       : Davacı vekili; 506 sayılı Yasanın 140. maddesinin (d) fıkrası uyarınca tahakkuk ettirilen ve 31.12.2003 tarih ve 31606 sayılı Ödeme Emri ile bildirilen 1.123.200.000.- TL asıl tutarlı, 3.705.953.794.- TL gecikme zammı olmak üzere toplam 4.829.153.794.- TL idari para cezasının kaldırılması için 16.1.2003 tarihinde itirazda bulunmuş, itirazın 9.2.2004 tarih, 03615 sayılı işlemle reddi ve 16.2.2004 tarihinde tebliği üzerine; söz konusu idari para cezasının iptali istemiyle 16.4.2004 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

ESKİŞEHİR İDARE MAHKEMESİ TEK HAKİMİ: 10.5.2004 gün, E:2004/585, K:2004/595,sayı ile; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 80. maddesinin 5. fıkrasında kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51. maddesi hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı, Kurumun söz konusu Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı, diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanacağı, aynı maddenin 7. fıkrasında da, kurum alacaklarının tahsilinde 21.7.1953 tarih ve 6183 sayılı Kanunun uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde alacaklı sigorta müdürlüğünün bulunduğu yer iş mahkemesinin yetkili olduğunun hükme bağlandığından bahisle, dava konusu 6183 sayılı Kanun uyarınca SSK Başkanlığı Bilecik Sigorta İl Müdürlüğünce düzenlenen 31.12.2003 günlü, 31606 sayılı ödeme emrinin yukarıda adı geçen 506 sayılı Kanunun 80. maddenin 5. fıkrasının verdiği yetkiye istinaden düzenlendiğinden ve yine anılan maddenin 7. fıkrası uyarınca 6183 sayılı Kanunun uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde iş mahkemesinin yetkili olduğu hükme bağlandığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karara yapılan itiraz Eskişehir Bölge İdare Mahkemesinin 26.10.2004 gün, E:2004/446, K:2004/605 sayılı kararıyla reddedilerek karar onanmış, Karar düzeltme talebi de aynı Mahkemenin 15.2.2005 gün, E:2005/12, K:2005/13 sayılı kararıyla reddedilmek suretiyle karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili aynı istekle 21.3.2005 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

BİLECİK ASLİYE HUKUK (İŞ) MAHKEMESİ; 13.9.2005 gün ve E:2005/92, K:2005/351 sayı ile, Davacı şirket tarafından Eskişehir İdare Mahkemesine sunulan dilekçede, “İdari para cezasının iptalinin” talep edildiği, buna karşılık, bahsi geçen Mahkemenin söz konusu talebi ödeme emrinin iptali olarak yorumladığı, davanın dayanağını teşkil eden 31.12.2003 tarih ve 31606 sayılı ödeme emrinin, kayıtların süresinde verilmemesi  nedeni ile tanzim olunduğu, davacı vekilinin de kesilen idari para cezasına ilişkin olarak düzenlenen “ödeme emrinin” iptali yerine İdari para cezasının iptalini talep ettiği, Davacı şirket adına, primlerin ödenmemesi nedeni ile SSK Kanununun 80. maddesine dayanılarak kesilen para cezası ile ilgili olarak ise, davacı şirketin söz konusu para cezasının ilişkin bulunduğu “Ödeme emrinin iptali “ istemi ile Mahkemelerinin 2004/480 esas sayılı dava dosyasıyla ayrı bir dava açtığı, İş bu davanın dayanağını ise, SSK İl Müdürlüğü tarafından kayıt ve belgelerin süresinde ibraz edilmemesi nedeni ile tahakkuk ettirilen idari para cezasının oluşturduğu, nitekim, söz konusu müdürlüğün bu hususu borçlu şirkete yazılı olarak bildirdiği, tüm bunlara karşılık, Bölge İdare Mahkemesinin, SSK Kanununun 80. maddesine dayanılarak dava açıldığı kanaatiyle görevsizlik kararı verdiği, İş bu dava açısından iptali talep olunan takibe ilişkin borcun ise, aynı kanunun 140.ncı maddesinin uygulanmasından kaynaklandığı, kurumca verilecek idari para cezalarının hangi hallere mütedair olduğunun da belirtilen madde kapsamında açıklandığı, şu hale göre, SSK Kanununun 140. maddesi gereğince davalı kurumca kesilen idare para cezasının 80. madde olarak kabul edilip (öyle ki, madde başlığı” primlerin ödenmesi” şeklinde olup, SSK İl Müdürlüğünce kesilen idari para cezasının dayandığı sebeple ilgili değildir.) görevsizlik kararı verilmesinde isabet bulunmadığı, Zira, 506 sayılı SSK kanununun 29.07.2003 tarih, 4958 sayılı kanunla değişik 140.ncı maddesinin son fıkrasında “…Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 60 gün içinde İdare Mahkemesine Başvurabilirler.” hükmünün kabul edildiği, esasen davacı vekilinin de, ödeme emrinin iptali yerine idari para cezasının kaldırılmasını amaçladıklarını, 13.09.2005 tarihli duruşma sırasında Mahkemelerine bildirdiği, bu durumda mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine, İdare mahkemesi ile Mahkemeleri arasında ortaya çıkan görev uyuşmazlığının giderilmesinin temin amacıyla  dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’IN Başkanlığında, Üyeler: Dr. Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Abdullah ARSLAN VE Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 6/3/2006 günlü toplantısında;

l- İLK İNCELEME :

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun  11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği….”açıkça belirtilmiştir.Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı  başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1- 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

            Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir.” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

            2- 2247 sayılı Yasanın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan  bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki , başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

            Yasakoyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.

            Olayda, adli yargı yerince, öncelikle görevsizlik kararı verilmekle birlikte, bununla yetinilmemiş ve görevli merciin belirtilmesi için re’sen Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına da karar verilmiştir.

            Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasada öngörülen yönteme uymamakta ise de, davanın taraflarınca başvuruda bulunulmadığı gözetilerek, Bilecik Asliye Hukuk (İş) Mahkemesince re’sen yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasanın 19. maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesinin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluş amacına uygun olacağından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

            ll- ESASIN İNCELENMESİ : Raportör- Hakim Taşkın Çelik’in davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadakı belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet Beşinci ile Danıştay Savcısı Ahmet Yahya Özdemir’in davada idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamalarıda dinlendikten, sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı vekili tarafından 506 sayılı Yasa’nın 140/d maddesi uyarınca verilen idari para cezasının iptali istemiyle açılmıştır.

            Davacı tarafından söz konusu cezaya ilişkin düzenlenen ödeme emrine karşı dava açılmadığı, gerek İdare Mahkemesi, gerekse de Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinde açıkça ifade edildiğinden; davanın konusunun; ödeme emri ile öğrenilen, Asıl Tutar olan 1.123.200.000.-TL idari para cezasının iptaline ilişkin olduğu, ayrıca gecikme zammının inceleme konusu dışında olduğu açıktır.

17.7.1964 tarih ve  506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun “Kanunun amacı” başlıklı 1. maddesinin birinci fıkrasında “iş kazalariyle meslek hastalıkları, hastalık, analık, malüllük, yaşlılık ve ölüm hallerinde bu kanunda yazılı şartlarla sosyal sigorta yardımları sağlanır” denilmiş;  29.7.2003 tarih ve 4958 sayılı kanun ile değişik 140. maddesinin (d) bendinde; Defter ve belgeleri ibraz etme yükümlülüğünü Kurumca yapılan yazılı ihtara rağmen onbeş gün içinde hiçbir sebep olmaksızın yerine getirmeyenlere;

       1-Bilanço esasına göre defter tutmakla yükümlü iseler asgari ücretin oniki katı tutarında,

2-Diğer defterleri tutmakla yükümlü iseler aylık asgari ücretin altı katı tutarında,

3- Defter tutmakla yükümlü değil iseler aylık asgari ücretin üç katı tutarında,

Defter ve belgelerinin tümünü bu bentte belirtilen süre içinde ibraz etmekle birlikte, yönetmelikte belirtilen usul ve esaslara uygun olarak düzenlemeyenlere, her bir geçersizlik hali için, ibraz edilmemesi üzerine uygulanan miktarları aşmamak kaydıyla aylık asgari ücretin yarısı tutarında,

İdari para cezası verileceği kurala bağlanmış, aynı Yasa m

addesinin dördüncü fıkrasında yer alan "Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren (7) gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler." yolundaki üçüncü tümcesi Anayasa Mahkemesi'nin 8.10.2002 gün ve E:2001/225; K:2002/88 sayılı kararıyla iptal edilmiş ve bu kararın yayımlandığı 26.2.2003 tarihinden itibaren kendisine tanınan bir yıllık süre içinde Yasama Organı’nca çıkarılan 29.7.2003 gün ve 4958 sayılı Yasa'nın 51. maddesi ile, 506 sayılı Yasa'nın 140. maddesi yeniden düzenlenmiş olup, dördüncü fıkrasında " İdari para cezaları ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk eder ve tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenir veya aynı süre içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren altmış gün içinde idare mahkemesine başvurabilirler. Mahkemeye başvurulması cezanın takip ve tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenmeyen idari para cezaları, bu Kanunun 80. maddesi hükmü gereğince hesaplanacak gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir" denilmiştir.

Bu düzenlemelere göre, idari para cezalarının ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk edeceği ve tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödeneceği veya aynı süre içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebileceği, itirazın takibi durduracağı, Kurumca itirazı reddedilenlerin kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren altmış gün içinde idare mahkemesine başvurabilecekleri nedeniyle tahakkuk aşamasında idare mahkemelerinin görevli oldukları; kurum alacaklarının tahsilinde ise 6183 sayılı Yasa hükümleri uygulanmak suretiyle düzenlenecek ödeme emrine karşı açılacak davalara bakma görevinin 80. maddenin yedinci fıkrasında açıkça belirtildiği gibi Sigorta Müdürlüğünün bulunduğu yer iş mahkemesine ait olduğu kuşkusuzdur.

Öte yandan 30.3.2005 tarih ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Genel kanun niteliği” başlıklı 3. maddesinde, “Bu Kanunun genel hükümleri diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanır.” denilmiş olup; bu Kanun’un genel hükümleri arasında yer alan 27. maddesinin (1) numaralı bendinde, idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren engeç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabileceği öngörülmüştür.

Buna göre, Kabahatler Kanunu’nun belirlediği ilke ve esaslara uyan diğer kanunlardaki idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırımlara karşı yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemesi  genel görevli kılınmıştır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

            Böylece, davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, ( davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair geçiş hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Kabahatler Kanunu’nun Geçici 2. maddesinde, “Bu Kanun hükümleri, yürürlüğe girdiği tarih itibariyle idare mahkemelerinde dava açılarak iptali istenen idari yaptırım kararları hakkında uygulanmaz.”; Geçici 3. maddesinde de “Daha önce verilmiş olan idari para cezasına ilişkin kararlara karşı henüz iptal davası açılmamış olmakla birlikte dava açma süresinin geçmemiş olması halinde, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren onbeş gün içinde 27 nci madde hükümlerine göre sulh ceza mahkemesine başvurulabilir.” denilerek geçiş dönemine ilişkin uygulama açıklanmış; 31.3.2005 tarihli ve 5328 sayılı Kanunla değişik 44. maddesinde ise, bu Kanun’un 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.

Bu açıklamalara göre; 5326 Sayılı Yasanın yürürlük maddesi dikkate alındığında 16.4.2004 tarihinde açılan davada, anılan yasa hükümlerinin uygulama olanağı bulunmamaktadır.

İncelenen olayda; 506 Sayılı Yasanın 140. maddesi uyarınca verilen idari para cezasına karşı, yine aynı maddede yer alan “… kurumca itirazı reddedilenler,… idare mahkemesine başvurabilirler…” hükmü gereği, açılacak davalara bakma görevi, idare mahkemesine ait bulunmaktadır.

Belirtilen durum karşısında, işlemin; 5326 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 1.6.2005 tarihinden önce 9.2.2004 günlü, 3615 Sayılı yazı ile, 16.2.2004 tarihinde tebliğ olması ve 16.4.2004 tarihinde dava açılması karşısında; uyuşmazlığın görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli bulunmaktadır.

            Açıklanan nedenlerle Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin 19. madde kapsamında görülen başvurusunun kabulü ile idare mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

           SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Bilecik Asliye Hukuk ( İş ) Mahkemesi’nin 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesi kapsamında görülen BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Eskişehir İdare Mahkemesi Tek Hakimi’nin 10.5.2004 günlü ve E:2004/585, k:2004/595 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 6.3.2006 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.