Hukuk Bölümü 2002/19 E., 2002/14 K.

  • İCRA TAKİBİ
  • İLAMSIZ İCRA TAKİBİ
  • İTİRAZIN İPTALİ DAVASI
  • KURUM ZARARI
  • 2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 67 ]
  • 2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 1 ]
  • 2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 42 ]
  • 2577 S. İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU [ Madde 2 ]
  • "İçtihat Metni"

    OLAY : Davalının, SSK Denizli Hastanesinde uzman hekim olarak çalıştığı 1989 - 1993 dönemindeki işlemleri üzerinde Kurum müfettişlerince yapılan inceleme sonunda, 95,860,600.- TL. Kurum zararına sebebiyet verdiği saptanmış; ödemesi için yazı gönderilmiş ise de, ödemede bulunmaması üzerine davalı aleyhine Denizli 2. İcra Müdürlüğünün E: 1995/1097 sayılı dosyasında ilamsız icra takibine geçilmiş; ancak, davalı tarafından itiraz edilmesi üzerine bu takip durmuştur.

    Davacı idare vekilince, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına ve %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline hükmedilmesi istemiyle, 15.1.1996 gününde adli yargı yerinde dava açılmıştır.

    DENİZLİ İŞ MAHKEMESİ'nce, 31.3.2000 gün ve E: 1996/77, K: 2000/197 sayı ile, davanın reddine karar verilmiş ise de, davacı idare vekilince temyiz edilmesi üzerine YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ'nin 15.1.2001 gün ve E: 2000/19304, K: 2001/135 sayılı ve "Davalı işçiye ait şahsi sicil dosyasının incelenmesinden; kendisinin atama tasarrufu ile çalıştırıldığı ve taraflar arasındaki ilişkinin hizmet akdine değil statü hukukuna dayandığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar Yargıtay 5. Ceza Dairesince davalı doktorun Memurin Muhakemat Kanuna tabi olmadığı sonucuna varılmışsa da, böyle bir nitelendirmenin davacının işçi olduğunu göstermediği düşünülmelidir. Böyle olunca uyuşmazlığın çözüm yerinin iş mahkemesi değil, İdari Yargı yeri olduğu kabul edilerek görev yönünden dava dilekçesinin reddine karar verilmelidir." yolundaki kararı ile anılan Mahkeme kararı bozulmuş olup, bunun üzerine DENİZLİ İŞ MAHKEMESİ, 15.3.2001 gün ve E: 2001/43, K: 2001/110 sayı ile, anılan Yargıtay bozma kararına uyulduğundan bahisle ve taraflar arasındaki ilişkinin atama tasarrufu sonucu statü hukukuna dayandığı nedeniyle uyuşmazlığın çözümünün İdari Yargının görevine girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ'nin 15.10.2001 gün ve 2001/16474- 16109 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

    Bunun üzerine davacı idare vekilince, Kurum zararının davalıdan tahsili istemiyle 28.11.2001 gününde idari yargı yerinde dava açılmıştır.

    DENİZLİ İDARE MAHKEMESİ TEK HAKİMİ; 3.11.2001 gün ve E: 2001/1070 sayı ile, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde idari dava türlerinin sayıldığı ve ancak idarece tesis edilen eylem ve işlemlere karşı idari yargıda dava açılabileceğine işaret edildiği; olayda, davacı Kurum tarafından kişi hasım gösterilmek suretiyle Kurum zararının tahsiline karar verilmesi istenilmekte olup, idari dava niteliğinde bulunmayan uyuşmazlığın görüm ve çözümünün adli yargının görevine girdiği kanaatine varıldığı; ancak daha önce adli yargı yerince görevsizlik kararı verildiği ve kesinleştiğinden bahisle, 2247 sayılı Yasa'nın 19. maddesine göre görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına, bu konuda karar verilinceye değin işin incelenmesinin ertelenmesine karar verilmiştir.

    İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün Samia AKBULUT'un Başkanlığında, Üyeler: Yılmaz DERME, Ümran SAYIŞ, Bekir AKSOYLU, Ayla ALKIVILCIM, Turgut ARIBAL VE Hıfzı ÇUBUKLU'nun katılımlarıyla yapılan 25.3.2002 günlü toplantısında, Raportör-Hakim İsa YEĞENOĞLU'nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mustafa EKİNCİ ile Danıştay Savcısı Emin Celalettin ÖZKAN'ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

    USULE İLİŞKİN İNCELEME:

    Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesi Tek Hakimince anılan Yasa'nın 19. maddesinde öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde başvuruda bulunulduğu anlaşılmış olup esas inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verilmiştir.

    ESASA İLİŞKİN İNCELEME:

    Dava, ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına ve Kurum zararının personelden tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

    2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun "İlamsız takip" başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra memuruna yazı ile veya sözlü olarak yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre takip talebi üzerine icra dairesince düzenlenen ödeme emrinin, değişik 61. maddede öngörülen şekilde takip borçlusuna tebliğ edileceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

    İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasa'da iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68., ek 68/a. ve ek 68/b. maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.

    İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.

    Sözkonusu değişik 67. madde, "Takip talebine itiraz edilen ve itirazın kaldırılması için mercie müracaat etmek istemeyen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, umumi hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

    Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminata mahkum edilir.

    İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

    Alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılması talebinde bulunmazsa bir daha ilamsız takip talebinde bulunamaz.

    Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır." hükümlerini taşımaktadır.

    Anılan Yasa'nın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, "Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur." denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözüedilen "mahkeme" ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

    Öte yandan, 2577 sayı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

    İdari davalardan olan iptal ve tam yargı davalarında davalı daima idaredir. Bir başka deyişle, idari yargı yerinde açılan bir iptal ya da tam yargı davasına bakılabilmesi için, diğer dava koşullarının yanısıra, davanın idare aleyhine açılmış olması gerekmekte; idari yargı yerinde, kamu görevlisi de olsa, gerçek kişiler aleyhine dava açılabilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.

    Bu durumda, ortada idarece kamu gücüne dayalı olarak ve idari usul ve esaslara göre re'sen ve tek yanlı biçimde tesis edilmiş bir işlem veya eylem bulunmadığı gibi, bu nitelikleri taşıyan işlem veya eylemden dolayı hak ve menfaati ihlal edilenler tarafından idare aleyhine 2577 sayılı Yasa'nın 2/1-b. maddesinde belirtilen tam yargı davası olarak açılmayıp, davanın idare zararının gerçek kişiden tahsiline yönelik olarak yapılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali davası olması karşısında, idari yargı yetkisine giren bir dava bulunduğundan sözetmek olanaksızdır.

    Açıklanan nedenlerle, idare zararının ödettirilmesine yönelik olarak ve İcra ve İflas Kanunu'nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan, Denizli İdare Mahkemesi Tek Hakimi'nin başvurusunun kabulü ile Denizli İş Mahkemesi'nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

    SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Denizli İdare Mahkemesi Tek Hakimi'nin başvurusunun KABULÜ ile Denizli İş Mahkemesi'nin 15.3.2001 gün ve E: 2001/43, K: 2001/110 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 25.3.2002 gününde Üyelerden Ümran SAYIŞ'ın KARŞI OYU ve OYÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

    KARŞI OY

    Taraflar arasındaki hukuki ilişki hizmet akdine değil atama tasarrufu sonucu statü hukukuna dayandığından, davanın görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli bulunmaktadır.

    Bu nedenle, Denizli İdare Mahkemesi Tek Hakimi'nce yapılan başvurunun reddi gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun değerli görüşünden ayrılıyorum.

    Üye

    Ümran SAYIŞ