T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2022/4

KARAR NO  : 2022/258      

KARAR TR  : 30/05/2022

ÖZET: Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen dava dosyasında, çek üzerine ödeme yasağı konulmasına yönelik müzekkerenin geç yazılıp, geçgönderilmesi sebebiyle uğranıldığı iddia olunan maddi zararakarşılıkaçılan davanın, tazminat istemine esas olan işlemi yapan mahkemenin dahil olduğu ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

K A R A R

 

Davacı       : R. T. S. ve T. A.Ş.

Vekilleri    : Av. E. K - Av. Y. T. K

Davalı       : T.C. Adalet Bakanlığı

Vekili         : Av. S. Y

 

I. DAVA KONUSU OLAY

 

1. Davacı vekili, R. R tarafından müvekkili şirkete gönderilen26/12/2018 vadeli, İş Bankası Adana Şubesine ait, 30.000 TL' lik çekinvade uygunsuzluğu nedeniyle kargo ile iade edildiğini, akabinde müvekkili şirketin, İstanbul Şubesi ile görüşerek, kendilerine gönderilen çeklerin akıbetini sorduğunu ve işbu 30.000 TL'lik çekin kargo poşetinden çıkmadığının anlaşıldığını, bu çekin piyasaya sürüldüğü, birtakım insanlarınçekin kendilerinde olduğunu beyan etmeleri karşısında, çekin kargo poşeti içerisinden çalındığı ve tedavüle sokulduğu hususunun netlik kazandığını; çek bulunamadığından, ilgili kargo firması çalışanları, şube müdürlüğü, dağıtım müdürlüğü yöneticileri ile çalışanları aleyhine 28/11/2018 tarihinde şikayette bulunulduğunu; Kemalpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2018/7835 Soruşturma no'lu dosyasında; çekin tedavüle sokulması ve bankaya ibrazında ödenmemesi için İhtiyati Tedbir Kararı verilmesimümkün olmadığı için,anılan çeke ilişkin olarak"Zayi Sebebiyle Çek İptali” davası açıldığını;İzmir 1. Asliye, Ticaret Mahkemesi'ninE.2018/1444 sayısına kaydedilen dava dosyasında düzenlenen Tensip Tutanağı doğrultusunda, çekin toplam bedelinin % 10'u oranında nakit teminat yatırıldığında, 26/12/2018 keşide tarihli bu çek üzerine ödeme yasağı konulmasına karar verildiğini; teminatın 14/12/2018 tarihindedosyaya yatırıldığını,ve dava konusu çeke ilişkin ödeme yasağı kararının infaz edilmesi ve çekin ibraz edilip, edilmediği, edilmiş ise kim tarafından ibraz edildiği, ibraz edenin T.C kimlik numarası adı, soyadı ve tebligata yarar adresinin bildirilmesi için ilgili Banka şubesine müzekkere yazılmasına karar verildiğini; ancak 18/12/2018 tarihinde müzekkere yazılmasına,dosya içerisinde masraf da olmasına karşın ve hatta kalem çalışanları tarafından mahkemece gereği yapıldığı söylenmesine rağmen, mahkeme kalemi tarafından ilgili Bankaya gönderilmediğinin anlaşıldığını; teminat mukabili tedbir konulduğu ve çekin ibrazı halinde dahi ödenmeyeceğini bekleyen müvekkili şirketin, davaya konu edilen çekin 26/12/2018 tarihinde Denizbank GAP şubesi aracılığıyla takas merkezine ibraz edilerek ödendiğini öğrendiğini;bu bilgiden, davanın yargılama aşaması devam ederken, ilgili banka tarafından verilen cevabi yazının mahkeme dosyasına girmesi neticesinde haberdar olunduğunu; Türkiye İş Bankası Adana şubesinin mahkeme dosyasına gönderilmiş olduğu 03/01/2019 tarihli yazının tetkikinden; mahkemeden gönderilen müzekkerenin derhal gönderilmesi gerekirken mahkeme kalemi çalışanlarının kusuru ile geç gönderildiği için 02/01/2019 tarihinde banka şubesine tebliğ olunduğu ve çekin 26/12/2018 tarihinde çeki ibraz edenlere ödendiğinin anlaşıldığını, Mahkeme kalemi çalışanlarının ihmali neticesi müvekkili şirketin alacağını tahsil edemediğini vemağdur olduğunu, bu bakımdan, müvekkili şirketin söz konusu maddi anlamdaki mağduriyetinin kusur sahipleri olan mahkeme kalemine ithafen, bu memurların bağlı bulundukları Adalet Bakanlığı tarafından giderilmesinin gerektiğini ifade ederek;müvekkilinin uğramış olduğu 30.000 TL maddi zararının davalı Bakanlıktan tazminine, alacaklarına çekin tahsil edildiği 26/12/2018 tarihinden itibaren yasal faiz tahakkuk ettirilmesine karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

 

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

 

A. Adli Yargıda

 

2. İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 25/11/2020 tarihli ve E.2019/457, K.2020/223 sayılı kararıile,  davaya bakma görevinin idari yargıya ait olduğundan bahisle,yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın HMK.'nın 114/1-b ve115/2. maddeleriuyarınca usulden reddine karar vermişvegörevsizlik kararı kesinleşmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"Dava konusu zarar iddiası kamu görevlisi olan İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesi kalem personelinin kusuruna dayalı olup, 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 129/5. Maddesine göre; "Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir."

Bu nedenle hizmet kusurundan kaynaklanan eldeki davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğinden "Adli Yargı" yolu caiz değildir."

 

3. Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

 

B. İdari Yargıda

 

4. İzmir 6. İdare Mahkemesi 29/11/2021 tarihli ve E.2021/329 sayılıkararı ile, uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle Mahkemeleriningörevsizliğine,görevli mahkemenin belirlenmesi için dava dosyalarının 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesince bir karar verilinceye kadar yargılamanın ertelenmesine karar vermiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:

 

"İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları ödemekle yükümlü olup idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.

İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.

Öte yandan, fonksiyonel bakımdan, yasama ve yürütmeden ayrı olup, bağımsız bir organ olan yargının, yargılama süreci ile ilgili faaliyetleri Anayasa'nın 125. maddesinde öngörülen "idari eylem ve işlemler" kapsamına girmemektedir. Başka bir deyişle, hakim ve savcıların yargılama kapsamında yaptıkları iş ve işlemler, yargılama fonksiyonu içerisinde yer almaktadır. Buna göre, yargısal faaliyetten ayrı düşünülemeyen ara kararının yazılması, tebliğ edilmesi gibi işlemler yargılamanın parçalarından birini oluşturmaktadır. Bununla birlikte, hakim ve savcılar ile yardımcı personel tarafından gerçekleştirilen eylem ve işlemlerin tamamı yargılama fonksiyonu ile ilgili olmayıp, yürütme fonksiyonu kapsamında kalan idari görevleri de bulunduğundan, idarelerin bu kapsamda tesis ettikleri işlemlerden dolayı "hizmet kusuru"na dayalı olarak sorumlu tutulabilecekleri açıktır.

(...)

Bu durumda, idarelerin idari fonksiyon içindeki faaliyetlerine dayalı olmayan ve yargılama faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçası olan ara kararı tebliğ işlemlerinden kaynaklanan zararların tazmine yönelik davaların adli yargı yerince çözümlenmesi gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır."

 

III. İLGİLİ HUKUK

 

5. Anayasa'nın"Yargı yetkisi" başlıklı 9. maddesi şöyledir:

 

"Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır."

 

6. Anayasa'nın"Mahkemelerin bağımsızlığı" başlıklı 138. maddesi şöyledir:

 

"Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.

Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.

Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.

Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."

 

7. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı 2. maddesi şöyledir:

 

"1. (Değişik: 10/6/1994-4001/1 md.) İdari dava türleri şunlardır:

a) (İptal: Anayasa Mahkemesinin 21/9/1995 tarihli ve E:1995/27, K:1995/47 sayılı kararı ile; Yeniden Düzenleme: 8/6/2000-4577/5 md.) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c) (Değişik: 18/12/1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.

2. İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler.

3. (Mülga: 2/7/2018 - KHK-703/185 md.)"

 

 

8. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun, “Devletin sorumluluğu ve rücu” başlıklı 46. maddesi şöyledir:

 

“(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:

a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.

ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.

d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.

e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.

(2) Tazminat davasının açılması, hâkime karşı bir ceza soruşturmasının yapılması yahut mahkûmiyet şartına bağlanamaz.

(3) Devlet, ödediği tazminat nedeniyle, sorumlu hâkime ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde rücu eder.”

 

9. 6100 sayılı Kanun'un “Davaların açılacağı mahkeme” başlıklı 47. maddesi şöyledir:

 

“(1) (Değişik: 1/4/2015-6644/3 md.) Devlet aleyhine açılan tazminat davası, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde; Yargıtay Başkan ve üyeleri ile kanunen onlarla aynı konumda olanların fiil ve kararlarından dolayı Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesinde ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülür. Dava, bu dairenin Başkan ve üyelerinin fiil ve kararlarından dolayı ise yargılama Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesinde yapılır. Verilen kararların temyiz incelemesi Hukuk Genel Kurulunca yapılır. Temyiz incelemesine, kararı veren başkan ile üyeler katılamaz.

(2) Devletin sorumlu hâkime karşı açacağı rücu davası, tazminat davasını karara bağlamış olan mahkemede görülür.”

 

10.06/08/2015 tarihli 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin, “Yazı işleri hizmetlerinin yürütülmesi” başlıklı 105. maddesi şöyledir:

 

“(1) Yazı işleri hizmetleri, ilgisine göre Cumhuriyet başsavcısı, Cumhuriyet başsavcıvekili, Cumhuriyet savcısı, mahkeme başkanı veya hâkimin denetimi altında, yazı işleri müdürünün yönetiminde zabıt kâtibi, mübaşir, hizmetli ve diğer görevliler tarafından yürütülür.

(2) Yazı işleri müdürünün görev ve sorumlulukları şunlardır:

(…..)

h) Kararların tebliğini sağlamak.

ı) Kanun yolu incelemesi için dosyada bulunan tüm belgelerin eksiksiz olarak UYAP ortamına aktarıldığını kontrol etmek, güvenli elektronik imza ile imzalamak ve diğer gerekli işlemleri yapmak.

i) Kesinleştirme işlemlerini yapmak, doğruluğunu kontrol ettikten sonra kesinleşen infaz evrakını ve tali karar fişini derhâl düzenleyerek Cumhuriyet başsavcılığına verilmek üzere mahkeme başkanı veya hâkimin onayına sunmak.

(…..)

(6) Yazı işleri müdürü, yerine getirmekle yükümlü olduğu görevleri yazı işleri hizmetlerinde görevli personele devredemez.”;

11. Yönetmeliğin “Müdürlüklerin denetim ve gözetimi” başlıklı 259. maddesi şöyledir:

“(1) Müdürlükler, ilgisine göre bölge adliye mahkemesi başkanı, daire başkanları ve Cumhuriyet başsavcısı ve komisyon başkanı ile mahkeme başkanının denetim ve gözetimi altındadır.

(2) Bu denetim ve gözetim görevini; başkan, daire başkanlarına, daire başkanı ve mahkeme başkanı görevlendirecekleri üyelerden birine; Cumhuriyet başsavcısı da Cumhuriyet savcılarından birine yaptırabilir.

(3) Denetim;

a) Kayıt ve kartonların düzenli tutulup tutulmadığı,

b) Evrak havalesinin süresinde yapılıp yapılmadığı,

c) Fizikî ortamda teslimi gereken evrakla ilgili işlemlerin usulüne uygun yapılıp yapılmadığı,

ç) Kararların ilgililere tebliğinin sağlanıp sağlanmadığı,

d) Mühür ve beratın muhafaza edilip edilmediği,

e) Mevzuattan kaynaklanan veya ilgili birim amiri tarafından verilen diğer görevlerin usulüne uygun yapılıp yapılmadığı hususlarını kapsar.

(4) Denetim yılda en az bir kez yapılır, sonucu raporla tespit edilir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

 

A. İlk İnceleme

 

12. Uyuşmazlık Mahkemesinin Muammer TOPAL'ın başkanlığında, ÜyelerBirol SONER, Nilgün TAŞ, Doğan AĞIRMAN, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 30/05/2022 tarihli toplantısında; 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesince, Kanun'un 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği, usule ilişkin bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

 

B. Esasın İncelenmesi

 

13. Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Recep KALKAN'ın davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın isedavada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

 

14. Dava, davacı şirkettarafından, İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan Kıymetli Evrak İptali (Zayi Nedeniyle) davasındaçek üzerine ödeme yasağı konulmasına karar verilip kararın infazı için ilgili banka şubesine müzekkere yazılmasına karşın,kalem personelince zamanında gönderilmemesi nedeniyle çek bedelinin ödenmesi sonucu uğranıldığı iddia edilenzarara karşılık30.000 TL maddi tazminatın ödenmesi istemiyle açılmıştır.

 

15. Yukarıda belirtilen Anayasal düzenlemelere göre, “kuvvetler ayrılığı” ilkesi gereğince fonksiyonel bakımdan yargı organı yasama ve yürütmeden ayrı tutulmuş olup, bağımsız bir organ olan yargının yargılama süreci ile ilgili işlemlerinin Anayasa’nın 125. maddesinde öngörülen “idari işlemler” kapsamına girmediği ve bu nedenle yargısal işlemler dolayısıyla idari yargı yoluna başvurulamayacağı açıktır.

 

16. Bu durum, Ülkemiz yargı sisteminin dayandığı “yargı ayrılığı” ve “adli ve idari yargı organlarının birbirlerine karşı bağımsızlığı” ilkelerinin de doğal bir sonucudur.

 

17. Bununla birlikte, hukukumuzda, bazı hallerde yargısal işlemlere yardımcı bazı idari faaliyetlerden dolayı Devletin sorumluluğunu öngören istisnai düzenlemeler de bulunduğu; Medeni Kanun'da ve İcra ve İflas Kanunu'nda, idare aleyhine açılan davalara adliye mahkemelerinde bakılacağı yolundaki bu düzenlemelerden, yargılama sürecine katkıda bulunan işlemler nedeniyle Devletin sorumluluğunun kabul edildiği durumlarda, bu sorumluluğun denetiminin de aynı yargı düzeni içinde yapılmasının gözetildiği anlaşılmaktadır.

 

18. Olayda, davacı şirketinİzmir l.Asliye Ticaret Mahkemesinin E.2018/1444 sayılı dosyasında açtığı Kıymetli Evrak iptali (Zayi Nedeniyle) davasında, anılan Mahkemece verilen "Türkiye İş Bankası A.Ş.-Adana Şubesi'ne ait, .... seri nolu, 6000 000 .... hesap nolu 26/12/2018 keşide tarihli, 30.000 TL bedelli çek üzerine ödeme yasağı konulmasına ve gerekli teminat miktarı davacı tarafça yatırıldığında dava konusu çeke ilişkin ödeme yasağı kararının infaz edilmesi ve çekin ibraz edilip edilmediği, edilmiş ise kim tarafından ibraz edildiği, ibraz edenin T.C. Kimlik numarası adı soyadı ve tebligata yarar en son adresinin bildirilmesi için ilgili banka şubesine müzekkere yazılmasına" dair 06/12/2019 tarihli tensip ara kararının kalem personeli tarafındangeç (18/12/2018 tarihinde) yazıldığı ve yine çok geç tebliğe çıkarıldığı, bu sebeple anılan tedbir kararından 20 gün sonra söz konusu çekin 26/12/2018 tarihinde ibraz edilerek ödendiği, davacının çek bedelinin ödenmesi nedeniyle zarara uğradığı, söz konusu zararın, ödeme yasağına yönelik karara ilişkin müzekkereyi geç yazan ve ilgili banka şubesine geç gönderen kalem personelinin ağır hizmet kusurundan kaynakladığı iddia edilerek, tazminat davasının açıldığı görülmektedir.

 

19. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca, idari yargı yerinde dava açılabilmesi için, işlem veya eylemin idari bir faaliyet kapsamında gerçekleştirilmesi gerektiği, buna karşılık, mahkeme kararlarınınyargısal bir nitelik taşıdığı ve idari bir işlem veya eylem olarak kabul edilemeyeceği açıktır.

 

20. Belirtilen duruma göre, Asliye Ticaret Mahkemesinin dava dosyasıyla ilgili yapılan faaliyetin yargı faaliyeti olduğunda ve bu kapsamda gerçekleştirilen işlemlerin yargısal işlem mahiyetini taşıdığında kuşku bulunmamaktadır. Yargılama sürecine katkıda bulunan işlemler ya da faaliyetler nedeniyle Devletin sorumlu tutulmasında da, bu sorumluluğun denetiminin aynı yargı düzeni içinde yapılması ve yargısal nitelikli bir işlemin idari yargı denetimi dışında tutulması gerekmektedir. Bu nedenle, uğranıldığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle açılan davada; tazminat istemine esas olan işlemi yapan mahkemenin dahil olduğu adli yargının görevli bulunduğu sonucuna varılmıştır.

 

 

21. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak; İzmir 6. İdare Mahkemesininbaşvurusunun kabulü ile İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25/11/2020 tarihli ve E.2019/457, K.2020/223 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

V. HÜKÜM

 

Açıklanan gerekçelerle;

 

A.      Davanın çözümünde ADLİ YARGI YERİNİN GÖREVLİ OLDUĞUNA,

 

B. İzmir 6. İdare MahkemesininBAŞVURUSUNUN KABULÜ ile İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25/11/2020 tarihli ve E.2019/457, K.2020/223 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA,

 

30/05/2022 tarihinde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

 

          Başkan                       Üye                               Üye                              Üye

        Muammer                    Birol                             Nilgün                          Doğan      

          TOPAL                    SONER                           TAŞ                         AĞIRMAN        

 

 

 

                                                Üye                                Üye                              Üye

                                            Aydemir                         Nurdane                        Ahmet

                                              TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN