T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2018 / 190

            KARAR NO  : 2018 / 254

            KARAR TR   : 20.04.2018

ÖZET :Kadastro çalışması sonrası harman yeri olarak tespiti yapılarak  tapuya bu şekilde tescil edilen, ancak davacının 40 yıldır kullanımında olduğunu ileri sürdüğü taşınmazın tahsis amacı değişikliği ile arsa olarak tesciline karar verilmesi isteminin ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

                                                          

K  A  R  A  R

 

Davacı            : S.E.

Vekili              : Av.Y.S.

Davalı             : Denizli Valiliği

Vekili              : Av. Ş.U. 

 

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Denizli İli, Çivril İlçesi, Sarılar Köyünde bulunan harmanyeri vasıflı 1503 parsel nolu taşınmazın hiçbir zaman harman yeri olarak kullanılmadığı, kadastro ölçümleri sırasında taşınmaz cinsinin yanlış tespit edildiği, taşınmaz üzerinde müvekkilinin 40 yılı aşkın bir süredir zilyetliğinin söz konusu olduğu, taşınmaz üzerinde evinin bulunduğu, bu nedenle vasfının değiştirilmesi istemiyle yapılan 01.08.2012 tarihli başvurunun reddine ilişkin Denizli Valiliği İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü 13.08.2012 tarih ve 1727-8702 sayılı işleminin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

DENİZLİ İDARE MAHKEMESİ: 28.12.2012 gün ve E:2012/1157, K:2012/1612 sayılı kararı ile “Dava; Denizli İli, Çivril İlçesi, Sarılar Köyünde bulunan harmanyeri vasıflı 1503 parsel nolu taşınmazın vasfının değiştirilmesi istemiyle yapılan 01.08.2012 tarihli başvurunun reddine ilişkin 13.08.2012 tarih ve 1727-8702 sayılı Denizli Valiliği İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

3402 sayılı Kadastro Kanununun "Amaç" başlıklı 1.maddesinde:"Bu Kanunun amacı, ülke koordinat sistemine göre memleketin kadastral veya topografik kadastral haritasına dayalı olarak taşınmaz malların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirterek hukukî durumlarını tespit etmek suretiyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun öngördüğü tapu sicilini kurmak, mekânsal bilgi sisteminin alt yapısını oluşturmaktır." hükmü, "Kadastro Tespitine İtiraz" başlıklı 9.maddesinde ise; kadastro tutanağı düzenlendikten sonra kadastro ekibinin çalışma alanındaki işlerini bitirinceye kadar tespitlere itiraz edilebileceği, itirazın, kadastro teknisyenliğine veya kadastro müdürlüğüne yapılacağı, bu durumda itirazla ilgili tutanak veya eklerinin en geç on gün içinde kadastro komisyonuna intikal ettirileceği, itirazın sadece uygulanan belgelerin geçerliliği hakkında yapılabileceği, bir belgeye dayanmayan itirazların incelenmeyeceği, itiraz edenin ilan süresi içinde Kadastro Mahkemesi'nde dava açma hakkının saklı olduğu, hükmü yer almıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden, Denizli İli, Çivril İlçesi, Sarılar Köyünde 2007 yılında yapılan tespitte 1503 parsel nolu taşınmazın vasfının yanlışlıkla harman yeri olarak tespit edildiği gerekçesiyle vasıf değiştirilmesi istemiyle yapılan 01.08.2012 tarihli başvurunun dava konusu 13.08.2012 tarih ve 1727-8702 sayılı Denizli Valiliği İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü işlemiyle reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlıkta, dava konusu taşınmazın vasfının 2007 yılında yapılan kadastro çalışmalarında harman yeri olarak belirlendiği, bu tespitin yanlış yapıldığı ve söz konusu taşınmazın hiçbir zaman harman yeri olarak kullanılmadığı ileri sürülerek vasfının değiştirilmesinin istenildiği anlaşılmakta olup, yukarıda anılan mevzuat uyarınca uyuşmazlığın görüm ve çözümünde Kadastro Mahkemeleri görevli olduğundan, işin esasının incelenmesine olanak bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davanın görev yönünden reddine” kararı vermiş, temyiz edilen karar Danıştay Onyedinci Dairesinin 23.12.2015 gün ve E:2015/11487, K:2015/6263  sayılı ilamıyla onanarak kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez benzer istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

ÇİVRİL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:16.03.2017 gün ve E:2016/297, K:2017/65 sayılı kararı ile “tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Denizli ili Çivril İlçesi Köyiçi mevki 1503 parsel nolu taşınmazın cinsinin yanlışlıkla 1424 nolu parselle karıştırıldığından harman yeri olarak tespit edildiğini, 1503 nolu parselin hiçbir zaman harmanyeri olarak kullanılmadığından, ihtiyaç fazlası olduğundan, içinde davacı asılın babasından kalmış ev bulunması,442 sayılı Köy Kanunun Ek.12.maddesi ve 3202 sayılı yasanın Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilatı ve Görevleri Hakkındaki Kanunun 9.maddesinin(b) bendi hükümlerinde öngörülen usul ve şartlar dairesinde; 1503 parselin harmanyeri olarak tahsis amacının değiştirilerek arsa olarak Maliye Hazinesi adına tescili konusunda; Davalı İdarenin Olumsuz İşleminin İptaline ve arsa olarak Maliye hâzinesi adına tesciline karar verilmesi talep edilmiş ise de mahkememiz görevi HMK madde 2 de tahdidi olarak sayılmıştır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun (İYUK) "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinde de idari dava türleri sayılmıştır. Bu hükme göre, idari davalar; idari işlemler hakkında açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ve kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalardır. İdari işlem ise, idari kanunlara dayanılarak, kamu gücü kullanılarak idare işlevine yönelik olarak tesis edilen ve tek taraflı irade beyanıyla hukuki sonuç doğurabilen işlemlerdir. Somut olayımızda ise davalı idarenin 13.08.2012 tarih B.12.4.İLM .0.20.02.00-115.01/1727-8702 sayılı kararının iptali talep ile dava edilmiş ise de yukarıdaki bilgiler ışığında mahkememiz adli yargı kolunda varlığını sürdürmekte olup,idari işlemlerin iptaline ilişkin davaların idari yargıda görülmesi gerektiğinden ilgili idare işleminin iptali mahkememiz görev alanına girmemektedir. Söz konusu taşınmazın tahsis amacının değiştirilmesine ilişkin usul ise 442 sayılı Köy Kanunun Ek. 12.maddesinde düzenlenmiş olup, bu düzenlemeye göre "Köy yerleşme planında konut alanı ve köy genel ihtiyaçlarına ayrılan yerler, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan mera, yaylak, seyrengah, yol, harman ve panayır yerleri gibi alanlar ve hazinenin mülkiyetinde olup kamu hizmetine tahsis edilmemiş mallar köy yerleşme planının onayı ile bu vasıflarını kendiliğinden kaybeder ve valiliğin talebi üzerine köy tüzel kişiliği adına resen tescil edilir." denilmekle tahsis amacı değişikliği içinde yine bir idari işlem gerektiği görülmektedir" gerekçesiyle HMK'nun 114/1-b maddesi uyarınca yargı yolunun caiz olmaması sebebiyle davanın Usulden Reddine karar vermiş, davacı vekilinin istinaf başvurusunun Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin 31/10/2017 gün E:2017/778, K:2017/1011 sayılı kararı ile reddedilmesiyle kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.

Oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için davacı vekili 08/02/2018 tarihli dilekçeyle müracaat etmiş, her iki dava dosyası Çivril Asliye Hukuk Mahkemesinin 06/03/2018 gün ve 2016/1608 Esas sayılı üst yazısı ile Mahkememize gönderilmiş, başvuru 21/03/2018 tarihinde kayıt altına alınmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Birgül KURT ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 20.04.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli ve idari yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının 40 yıldır kullanımında olduğunu ve üzerinde evinin bulunduğunu ileri sürdüğü taşınmazın kadastro çalışması sonrası harman yeri olarak tespitinin yapıldığını ve tapuya bu şekilde tescil edildiğini iddia ederek tahsis amacı değişikliği ile arsa olarak tesciline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Dosyaların incelenmesinden; 2007 yılında yapılan kadastro tespiti sırasında dava konusu taşınmazın harmanyeri niteliği ile kamu orta malı olarak Denizli İli Çivril İlçesi Sarılar Köyü 1502 parsel no' da kaydedildiği, davacı vekilinin idareye başvurarak taşınmazın tahsis amacının değiştirilmesi ve arsa olarak hazine adına tescilini talep ettiği, talebin reddedilmesi üzerine dava açtığı anlaşılmıştır.

3402 sayılı Kadastro Kanununun;

4. Maddesinde: ...Kadastro teknisyenlerince tespit edilen sınıra yedi gün içerisinde kadastro müdürlüğü nezdinde itiraz edilebilir.

Kadastro müdürü, bu itirazı inceleyerek yedi gün içerisinde karara bağlar. İlgililer hazırsa tefhim, değilse derhal tebliğ edilen bu karara karşı yedi gün içerisinde kadastro mahkemesine itiraz edilebilir. Bu itiraz, duruşmasız ve gerektiğinde mahallinde inceleme yapılarak, onbeş gün içinde kesin karara bağlanır. Ancak; tespit edilen bu sınıra karşı kesinleşmiş mahkeme kararı var ise aynı konuda itirazda bulunulamaz.

12. Maddesinde: 30 günlük ilan süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kadastro tutanaklarına ait sınırlandırma ve tespitler kesinleşir.

Kadastro müdürü tarafından onaylanarak kesinleşen tutanaklar ile kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararları; kesinleşme tarihleri tescil tarihi olarak gösterilmek suretiyle en geç 3 ay içinde tapu kütüklerine kaydedilir.

Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.

Kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içerisinde kalan eski tapu kayıtları, işleme tabi kayıt niteliğini kaybederler. Bu kayıtlara dayanılarak kadastro ve tapu sicil müdürlüklerinde işlem yapılamaz.

Kesinleşmemiş tutanaklar herhangi bir nedenle tapuya tescil edilmişse, iddia ve taşınmazın niteliğine bakılmaksızın, taşınmazı tescil tarihinden itibaren 20 yıl müddetle malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduranlar ile bunların akdi ve kanuni halefleri açılmış ve açılacak olan davalarda medeni kanunun tapuya itimat prensibinden yararlanırlar.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunun;

Tapu Sicili ile ilgili hususların gösterildiği bölüme ilişkin 997. Maddesinde; “Taşınmazlar üzerindeki hakları göstermek üzere tapu sicili tutulur.

Tapu sicili, tapu kütüğü ve kat mülkiyeti kütüğü ile bunları tamamlayan yevmiye defteri ve belgeler ile plânlardan oluşur.

Sicilin örneği, nasıl tutulacağı ve yardımcı siciller tüzükle belirlenir”

“Sorumluluk” başlıklı 1007. Maddesinde; “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.

Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder. 

Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.

“Yolsuz tescilde” başlıklı 1025 inci maddesinde; Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil yolsuz olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise, bu yüzden aynî hakkı zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir” Hükümleri yer almaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 gün ve E:2009/4-383. K:2009517 sayılı ilamında da değinildiği üzere tapu kütüğünün oluşumu aşamasında kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturup, bu işlemlerdeki hatalardan devlet sorumludur.

Davacı taraf, hatalı kadastro işlemi nedeniyle oluşan durumdan ötürü zarara uğradığını iddia etmektedir. Her ne kadar olayda, kamu kurumunun görevini ifası sırasında doğan bir zarardan söz ediliyor ise de; Kanunların öngördüğü bazı durumlarda kamu hizmetinin özelliği ve gerekleri gözetilerek yine Kanunlarla istisnalar getirilmiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun maddeleri de bu istisnalardan birini oluşturmaktadır. Yukarıda alıntılanan yasa hükümlerine göre kadastro tespiti ve bunun sonucunda gerçekleşen tapu tescili işleminin idari işlemle değiştirilemeyeceği açıktır.

Buna göre, davacının isteminin kadastro tespiti ile taşınmazın tapu kaydının hatalı oluşturulduğuna ilişkin olduğu gözetildiğinde, davanın görüm ve çözümünün, Kadastro ve Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre adli yargının görevine girdiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, Çivril Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 16.03.2017 gün ve E:2016/297, K:2017/65 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Çivril Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 16.03.2017 gün ve E:2016/297, K:2017/65 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 20.04.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKSU

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Birgül

KURT

 

Üye

Turgay Tuncay Varlı