T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2016 / 96

            KARAR NO : 2016 / 144

            KARAR TR  : 14.3.2016

ÖZET: Taşınmazın imar planında İçme Suyu Mutlak Koruma alanında kalması ve 5 yıldan fazla kamulaştırılmaması nedeniyle oluştuğu ileri sürülen maddi zarar tazminine karar verilmesi istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı            : E. S. O.

            Vekilleri         : Av. Ö. E.      (Adli Yargıda)

                                     Av. İ. Ç.       (İdari Yargıda)          

            Davalılar        : 1-Tarsus Belediye Başkanlığı

            Vekilleri         : Av. A. Ö. & Av. E. S. S. & Av. M. E.S.

                                      2-MESKİ Genel Müdürlüğü

Vekilleri         : Av. M. D.     (Adli Yargıda)

                          Av. G. Ç.      (İdari Yargıda)

 

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin maliki bulunduğu Mersin İli, Tarsus İlçesi, Akçakocalı Köyü, 415 parsel sayılı taşınmazın Berdan Baraj Gölü Mutlak Koruma Alanı olarak kamu yararı kararı alındığını, aradan 25 yıl geçmesine rağmen kamulaştırma yapılmadığını, taşınmaza fiili bir müdahale olmadığını, üzerinde davalıya ait herhangi bir yapı bulunmadığını, müvekkilinin taşınmazı Berdan Baraj Gölü Mutlak Koruma Alanı olarak tahsis edildiğinden mülkiyet hakkını tam olarak kullanamadığını, 4721 sayılı TMK 683.maddesine göre malik, eşyayı hukuka aykırı olarak elinde bulunduran yada eşyaya el koyan kişilerden onun geri verilmesini isteyebileceğini, ayrıca hukuka aykırı olarak zilyetliğe yapılan el atmaların önlenmesini, taşkınlıkların giderilmesini de isteme hakkına sahip olduğunu, uzun yıllar programa alınmayan kamulaştırmadan kaynaklanan kamu yararı karının fiilen hayata geçirilmemesi nedeni ile kamulaştırma yapmayan davalı idarelerin müvekkilinin taşınmazın üzerindeki tasarruf hakkını belirsiz bir süre için kullanılamaz hale getirdiğini, müvekkilinin taşınmazdan mülkiyet hakkının özüne uygun şekilde yararlanma olanağının kalmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kamulaştırma yapılmadan el atılan taşınmaza ilişkin 10.000,00 TL ile, 1.000,00 TL ecrimisilin kamu alacakları için öngörülen en yüksek faizi ile birlikte sorumlu oldukları oran gözetilerek davalılardan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Tarsus 1. Asliye Hukuk Mahkemesi: 25.9.2013 gün ve E:2013/162, K:2013/400 sayılı kararı ile özetle; “Dava, taşınmaz mala fiilen el atılmadığı halde idare tarafından 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 7. ve 8. maddeleri uyarınca düzenlenen imar uygulama planına göre kamu hizmetine tahsis edilen taşınmaz malın bu durumu nedeniyle kullanım hakkının kısıtlanmasına dayalı tazminat istemine ilişkin olup, dava konusu taşınmaza ilişkin olarak yapılan kamulaştırma sonucu taşınmazın Berdan Baraj Gölü Mutlak Koruma Alanına isabet etmiş olduğu, ancak taşınmaza ilişkin herhangi bir kamulaştırma işleminin yapılmadığı anlaşılmış olup, 3194 Sayılı İ.K'nu uyarınca kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile yapılan imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucu uğrandığı iddia edilen zararın tazminine yönelik açılan davanın 2577 Sayılı İYUK'nun 2.maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idare yargı yerince çözümlenmesi gerektiğinden mahkememizin görevsizliğine dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmiştir.” demek suretiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, tarafların temyiz etmemesi üzerine karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili aynı istemle bu kez idari yargı yerinde dava açmıştır.

Mersin 2.İdare Mahkemesi: 24.4.2014 gün ve E:2014/511, K:2014/394 sayılı kararı ile özetle; “2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 4001 sayılı Kanunla değişik 5.maddesinin 1. fıkrasında, her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılacağı ancak, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık yada sebep - sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabileceği kuralı öngörülmüş, aynı Yasanın 14.maddesinin 3/g bendinde; dilekçenin 3 ve 5. maddesine uygun olup olmadıkları yönünden inceleneceği ve 15. maddesinin l/d bendinde; bu hususta Yasaya aykırılık bulunursa otuz gün içinde 3 ve 5. maddelere uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak üzere dilekçelerin reddine karar verileceği kuralları yer almış anılan Kanunun 3622 sayılı Kanunla değişik 15.maddesinin 5.fıkrasında ise; yeniden verilen dilekçelerde aynı yanlışlıklar yapıldığı takdirde davanın reddedileceği kuralı yer almıştır.

Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden; aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık yada sebep - sonuç ilişkisi bulunmadığından Mersin İli, Tarsus ilçesi, Akçakocalı Köyü Kızıltapur Mevkii 415 sayılı parselin içme suyu mutlak koruma alanı içinde olması ve 5 yıldan fazla süre kamulaştırılmaması nedeniyle oluşan 10.000,00 TL maddi zararın tazmini istemiyle ayrı anılan taşınmazın 2007 yılından itibaren kullanılmaması nedeniyle oluşan 1.000,00-TL maddi zararın tazmini istemiyle ayrı dilekçelerle dava açılması gerekirken tek dilekçeyle dava açıldığı anlaşılmakla dava dilekçesinin 2577 sayılı Yasanın 5/1. maddesine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Yasanın 5.maddesi hükmüne uygun bulunmayan dava dilekçesinin, aynı Yasanın 15.maddesinin l/d bendi uyarınca bu kararın bildirim tarihinden itibaren 30 gün içinde belirtilen noksanlıklar tamamlanarak iki ayrı dava açılmak üzere REDDİNE,” şeklinde karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili “davalılar tarafından kamulaştırma işlemi yapılmadan yaklaşık sekiz yıl önce içme suyu mutlak koruma alanı içerisine alınan ve Yargıtay uygulamaları çerçevesinde fiilen el konulmuş kabul edilen Mersin İli, Tarsus İlçesi, Akçakocalı Köyü Kızıltapur Mevkii 415 Parsel No ’lu 8.589,00 m2 yüzölçümlü taşınmaz için mahkemece bedel belirlendikten sonra İYUK m. 16/4 uyarınca düzeltme, ıslah ve ek dava açma hakkımız (Fazlaya İlişkin Talep Hakkımız) Saklı Kalmak kaydıyla şimdilik ecrimisil karşılığı olarak 1000 TL ’nin fiilen el kovma tarihinden (2007) itibaren Kamu Alacakları için öngörülen en yüksek oranda faizi ile birlikte davalı idareden tahsil edilerek tarafımıza ödenmesine karar verilmesi” istemiyle yeniden idari yargı yerinde dava açmıştır.

Mersin 2. İdare Mahkemesi: 17.6.2015 gün ve E:2014/1237, K:2015/914 sayılı kararı ile özetle; davada adli yargı yerinin görevli olduğundan bahisle davanın görev yönünden reddine karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 14.3.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14.maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, davacı vekilinin istemi üzerine, idari yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim İsmail SARI’nın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının maliki olduğu Mersin İli, Tarsus İlçesi, Akçakocalı Köyü Kızıltapur Mevkii 415 sayılı parselin içme suyu mutlak koruma alanı içinde olması ve 5 yıldan fazla süre kamulaştırılmaması nedeniyle oluşan 10.000,00-TL maddi zarar ile anılan taşınmazın 2007 yılından itibaren kullanılmaması nedeniyle oluşan 1.000,00-TL maddi zararın tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

            3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde; “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

            a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

            b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik dördüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

            Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik üçüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

            Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

            Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

           c) (Ek: 3/7/2005 - 5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz.”  hükmü;

Aynı Kanun'un 18. maddesinde, “İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır.

Belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında "düzenleme ortaklık payı" olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırkını geçemez.

(Değişik üçüncü fıkra: 3/12/2003-5006/1 md.) Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tâbi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz.

Düzenleme ortaklık paylarının toplamı, yukarıdaki fıkrada sözü geçen umumi hizmetler için, yeniden ayrılması gereken yerlerin alanları toplamından az olduğu takdirde, eksik kalan miktar belediye veya valilikçe kamulaştırma yolu ile tamamlanır.

Herhangi bir parselden bir miktar sahanın kamulaştırılmasının gerekmesi halinde düzenleme ortaklık payı, kamulaştırmadan arta kalan saha üzerinden ayrılır.

            Bu fıkra hükümlerine göre, herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı alınmaz. Ancak, bu hüküm o parselde imar planı ile yeniden bir düzenleme yapılmasına mani teşkil etmez…” hükmü yer almıştır.

Dava dosyasında bulunan Orman ve Su İşleri Bakanlığı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 6. Bölge Müdürlüğü’nün, Tarsus 1. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından dava konusu 415 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin ödenip ödenmediği, ödenmiş ise ödendiğine dair belgelerin istenmesi üzerine verdiği 22.05.2013 gün ve 294899 sayılı cevabi yazıda “Müdürlüğümüzce yapılan inceleme neticesinde; Akçakocalı Köyünde kayıtlı bulunan 223 parsel numaralı taşınmazın 6547 m2’lik kısmının inşaat idaremiz tarafından yapılan Berdan Barajı Göl Sahasında kalması nedeniyle kamulaştırıldığı, taşınmaz malikinin rızai ferağ vermesiyle ifrazen 414 ve 415 parsel numaralı taşınmazlara ayrıldığı, 414 parsel numaralı taşınmazın DSİ Genel Müdürlüğü adına tescil edildiği tespit edilmiştir. 415 parsel numaralı taşınmazın kamulaştırmasıyla ilgili ise, arşivimizde herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmamıştır.” denilmiştir.

Söz konusu dava dosyası üzerinde yapılan incelemede; 15.05.2013 günlü Harita Yüksek Mühendisi Mustafa Ersin Bahar’ın Teknik Rapor’unda; dava konusu parselin ne 1/1000’lik Plan içinde ne de Belediye Mücavir Sınırları içerisinde yer almadığı, söz konusu parsele herhangi bir fiili el koymanın söz konusu olmayıp, Berdan Baraj Gölü Mutlak Koruma Alanı içerisinde yer aldığı, şahısların parsellerini mevcut halleriyle kullanmaya devam ettikleri belirtilmiş, ayrıca davacı vekilinin 25.09.2013 tarihli ön inceleme duruşma tutanağında; dava konusu taşınmaza fiili bir el atmanın olmadığı ancak taşınmazın koruma altına alındığından kullanımlarının engellendiği ifade edildiği anlaşılmıştır.

Belirtilen duruma göre, davaya konu taşınmazın belediyece düzenlenen Berdan Baraj Gölü Mutlak Koruma Alanında kalmış olduğu, taşınmaza gerek teknik raporda belirtildiği üzere gerekse de davacı vekilinin ön inceleme duruşma tutanağındaki beyanına göre davalı idarelerce fiilen el atılmadığı anlaşılmakla, Yönetmelik, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Öte yandan, taşınmazın imar planında “dere mutlak koruma alanı” nda kalması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması nedenine dayalı olarak davacının Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı tazminat davasında, bu Mahkemece 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesinin kimi fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararında ”… Davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi imar kısıtlamalarında taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “ dere mutlak koruma alanı” nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim, Anayasanın 158. maddesi ile, adli, idari ve askeri yargı merciileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir…” gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle oybirliğiyle reddedilmiştir. Yine taşınmazı imar planında “spor alanı” olarak ayrılan davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalı idarelerin görev itirazları nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca çıkartılan olumlu görev uyuşmazlığında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce olumlu görev uyuşmazlığı talebinin kabulü ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması yolunda verilen karar nedeniyle, anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 18.9.2013 tarihinde verilen kararda (Başvuru No: 2013/1586) “…Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesi’nce gereği gibi değerlendirilmiştir… Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikayeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle, davacının başvurusu oybirliğiyle reddedilmiştir. (Resmi Gazete, 30.10.2013, Sayı:28806) Son olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E.2013/603, K.2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde idari yargı görevli bulunduğundan, Mersin 2. İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde İDARİ YARGI YERİNİN görevli olduğuna, bu nedenle Mersin 2. İdare Mahkemesince verilen 17.6.2015 gün ve E:2014/1237, K:2015/914 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 14.3.2016 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN