T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

         

            ESAS NO    : 2020 / 596

            KARAR NO: 2020 / 616

            KARAR TR : 26.10.2020                  

 

 

 

ÖZET : Taşınmazlarına Deriner Baraj Gölü nedeniyle ulaşım olanağının kalmadığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık olarak, adli yargı yerindeki dava açma tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminat ödenmesi istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

                                                    KARAR                                           

Davacı   : A. B.

Vekilleri: Av. İ. V. - Av. E.Ö.

Davalı    : Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü

Vekili     : Av. F.Y.

                                         

O L A Y :Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Artvin İli, Merkez İlçesi, Derinköy Köyü'nde bulunan 125 ada 11, 29 ve 38 parsel numaralı taşınmazların müvekkili adına kayıtlı olduğu, müvekkilin Zeytinlik Köyü'nde ikamet etmekte iken davalı idare tarafından bölgedeki Deriner Barajı HES kapsamında gerek baraj gölü ve gerekse çevre yol inşaatları nedeni ile Zeytinlik Köyü merkezinin tamamının kamulaştırıldığı, dava konusu taşınmazların idari olarak Derinköy Köyü sınırlarında kaldığı, Zeytinlik Köyü'nün sular altında kalmasından önce Zeytinlik Köyü ile Derinköy Köyü'nün sınırlarını Çoruh Nehri'nin ayırdığı, müvekkilinin Çoruh Nehri üzerindeki asma köprü üzerinden dava konusu taşınmazlarına ulaşıp zirai faaliyette bulunarak üretim yapmakta olduğu, Deriner Baraj gölünün 4 yılı aşkın süredir su tutması ve HES'in aktif üretime geçmesi ile birlikte taşınmazlara makul ulaşım olanağının kalmadığı, taşınmazların kamulaştırılması talebiyle davalı idareye başvuruda bulunulduğu ancak talebin uygun görülmediği, dava konusu taşınmazlardan fiilen ve hukuken yararlanamadığı, taşınmazlara mevcut haliyle verilen zararın süreklilik ve kalıcılık arz ettiği, taşınmazların ekonomik ve sosyal yönden bir daha kullanamaz hale geldiği ve % 100 değer kaybına uğradığından bahisle, davalarının kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, taşınmazların bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, taşınmazların mülkiyetinin davalı idare adına tesciline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesi istemleriyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

ARTVİN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: E:2015/184 sayılı dosyasında "... Eldeki dava, davalı idarece yapılan baraj nedeniyle dava konusu taşınmazlara ulaşım imkanı kalmadığı gerekçesiyle uğranılan zararın tahsili isteğine ilişkindir.

Mahkememizce yapılan yargılama sonunda toplanan deliller, tüm dosya kapsamıyla bir bütün olarak değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı vekili müvekkilinin maliki olduğu dava konusu taşınmazların Artvin İli, Merkez İlçesi, Derinköy Köyü'nde bulunduğu, müvekkilinin bu köye komşu Zeytinlik Köyü'nde oturduğu, dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgede davalı idare tarafından HES projeleri kapsamında yaptırılan Deriner Barajı için bir kısım taşınmazların kamulaştırıldığı, dava konusu taşınmazların ise müvekkilinin talebine rağmen kamulaştırılmadığı ve kamulaştırma sahasına mücavir kaldığı, Deriner Barajı'na su tutulması ile müvekkilinin daha önce Zeytinlik Köyü'nde oturduğu evi ve dava konusu taşınmazlara ulaşımını sağladığı eski Zeytinlik-Derinköy köy yolunun baraj gölü altında kaldığı ve dava konusu taşınmazlara bu yoldan ulaşım imkanının ortadan kalktığı, bu yol sular altında kalmadan önce müvekkilinin dava konusu taşınmazlara yaya olarak 5-10 dakika içerisinde ulaşabiliyorken, bu yolun sular altında kalmasından sonra Artvin-Zeytinlik Devlet Karayolu'ndan Şavşat ilçe ve Ardanuç ilçe Devlet Karayolları'nı takiben Derinköy Köyü yolundan araç ile yaklaşık 80-85 km yol kat etmek suretiyle ulaşabildiği, dava konusu taşınmazlara kayık, sandal vs. ile ulaşım sağlama olanağının bulunmadığı, bu durumun üretim maliyetlerini 8-10 kat artırdığı, bu suretle baraj kamulaştırması nedeniyle dava konusu taşınmazlarda üretim yapma olanağının ortadan kalktığı, taşınmazların değer kaybettiğini belirterek, uğradığı zararların tazminini istemişse de toplanan delillerden davalı idarenin dava konusu taşınmazlara fiilen el atmadığı, idarelerin hizmetlerin yürütülmesi sırasında tek yanlı irade açıklamalarıyla kamu hukuku esaslarına dayanarak ilgililerin hukuki durumlarını etkileyecek şekilde yaptıkları işlemlerin idari işlem, görev ve yetki alanlarına giren konularda hukuka uygun olarak yaptığı fiiller ile bu görevleriyle ilgili hareketsiz kalmalarının idari eylem olarak tanımlandığı, somut olayda, davalı idarenin icra yetkisini hukuka aykırı olarak kullanması olarak nitelendirilebilecek fiili el atma durumu söz konusu olmadığına göre, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun ilgili maddeleri uyarınca tek yanlı idari işlemle düzenlenen imar planları ve bu planlara dayanılarak yapılan işlemlerin idari nitelik taşıdığının, söz konusu imar planlarının zamanında uygulamaya geçirilmemesi durumunun da idari eylem olduğunun kabulünün gerekeceği, yine Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 09/04/2012 gün ve 2011/238 esas, 2012/63 karar, 2012/41 esas, 2012/77 karar sayılı kararları ile fiili el atmanın olmadığı durumlarda idari yargı yerinin görevli bulunduğunun oybirliği ile karara bağlandığı dikkate alındığında, Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6. maddesinde 6487 sayılı Yasa'nın 21. maddesi ile getirilen değişiklik yürürlüğe girmeden önce de bu tür uyuşmazlıkların idari nitelikte ve çözüm yerinin idari yargı olduğu (Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nin 29/06/2015 tarih ve 2014/20794 esas, 2015/11465 karar sayılı kararı) anlaşılmakla, somut uyuşmazlık bakımından yargı yolunun caiz olmadığı değerlendirilmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/1-b maddesinde 'yargı yolunun caiz olması'nın dava şartı olarak düzenlenmesi karşısında aynı Yasa'nın 115/2 maddesi uyarınca davanın dava şartı noksanlığından usulden reddine ..." dair 8.1.2016 gün, K:2016/11 sayılı kararı 24.6.2016 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı vekili, aynı yöndeki istemle bu kez idari yargı yerinde dava açmıştır.

RİZE İDARE MAHKEMESİ: 3.4.2019 gün, E:2016/544 ve K:2019/218 sayılı kararıyla davanın kabulüne karar vermiş, karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Samsun Bölge İdare Mahkemesi 3. Dava Dairesi'nce verilen 27.2.2020 günlü kararda, "... idare mahkemesinin görev alanında bulunmayan uyuşmazlıkta daha önce adli yargıda görevsizlik kararı verildiği hususu da gözönüne alınmak suretiyle 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli mahkemenin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekirken, İdare Mahkemesince uyuşmazlığın esasının incelenmek suretiyle verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.

... " denilerek istinaf başvurusunun kabulüne, Rize İdare Mahkemesi'nin söz konusu kararının kaldırılmasına ve dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere iadesine kesin olarak karar verilmiştir.

Rize İdare Mahkemesi'nce E:2020/259 sayı ile kaydedilen dosyada, " ... 2247 sayılı Kanun'un 19'uncu maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi içinişbu dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, Dosya incelemesinin Uyuşmazlık Mahkemesi'nce karar verilinceye kadar ertelenmesine, ..." 7.7.2020 günü karar vermiş, 22.9.2020 gün ve E:2020/259 sayılı yazı ile Mahkememize müracaat etmiş, başvuru 2.10.2020 tarihinde kayıt altına alınmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

          Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Burhan ÜSTÜN’ün Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Bilal ÇALIŞKAN'ın katılımlarıyla yapılan 26.10.2020 günlü toplantısında:

          I-İLK İNCELEME:

          Dosya üzerinde 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, idari yargı dosyası ile birlikte adli yargı dosyası da temin edilmek sureti ile 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Burak Cenk İLHAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Davanın, Artvin İli, Merkez İlçesi, Derinköy Köyü'nde bulunduğu belirtilen 125 ada11, 29 ve 38 sayılı parsellerdeki taşınmazlara Deriner Baraj Gölü nedeniyle ulaşım olanağının kalmadığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık olarak, adli yargı yerindeki dava açma tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminat ödenmesi istemiyle açıldığı anlaşılmıştır.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu; özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının, III. Bölümünde, "İstimlâksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlâk Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.

Bundan başka, bir amme teşekkülü tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında Devlet malı olmayan yerlerden toprak alınması veya böyle yerlere toprak veya moloz yığılması neticesinde meydana gelen zararların tazmini davası da başkasının malına amme teşekkülünün dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan ve projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağı cihetle, haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılır.

Yapılan işlerin plan veya projeye aykırı olarak yapılması hali de idari karara aykırı bir hareket bulunması itibariyle yine idari kararın tatbiki olan bir fiil sayılamaz ve bu bakımdan bu iddia ile açılmış bir dava haksız fiilden doğan bir davadan ibaret olacaktır.

Bu bentte anılan davalar, içtihadı birleştirme kararının dışında kaldıklarından kararın bunlara şümulü yoktur" denilmektedir.

Anayasanın 125 inci maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış olup, bununla birlikte idarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişinde nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusurunun hizmetin kötü işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleştiği ve bunun idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açtığında kuşku bulunmamaktadır.

Olayda, davanın konusunun, davacıya ait taşınmazlarda meydana gelen zararıntazminine ilişkin bulunduğu anlaşılmış olup, ilk olarak adli yargı yerinde açılmış olan davada, bilirkişiler tarafından hazırlanan raporlarda, davacının arazisine olan ulaşım mesafesinin baraj sonrasında arttığının belirtildiği, ancak taşınmazlara davalı idare tarafından fiilen el atıldığına ilişkin bir ibareyeyer verilmediği anlaşılmıştır.

Bu durumda davacının iddiaları ve dosyada bulunan bilirkişi raporları dikkate alınarak, davanın, idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü sıradaki eyleminden veya eylemsizliğinden doğan zararın giderilmesine yönelik olarak açıldığının kabulü gerekir.

Kamu hizmetinin, yöntemi ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin; kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediğinin; hizmet kusuru ya da başka bir nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının yargısal denetiminin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde "idari dava türleri" arasında sayılan "idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davası" kapsamında, idari yargı yerlerince yapılacağı açıktır.

Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümü idari yargı yerinin görevine girdiğinden, Rize İdare Mahkemesi'nin 7.7.2020 gün ve E:2020/259 sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

         

          S O N U Ç: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Rize İdare Mahkemesi'nin 7.7.2020 gün ve E:2020/259 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 26.10.2020 gününde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                               Üye                               Üye                              Üye

      Burhan                             Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    ÜSTÜN                            BOZER                         AKSU                         SONER          

 

 

 

 

                                                  Üye                                Üye                              Üye    

                                              Aydemir                         Nurdane                          Bilal

                                                TUNÇ                           TOPUZ                     ÇALIŞKAN