T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2015 / 594

            KARAR NO             : 2015 / 606

            KARAR TR  : 28.9.2015

ÖZET : Türk Silahlı Kuvvetlerinde sivil memur olarak görev yaparken 1’inci derecenin 1’inci kademesinden emekliye ayrılan davacının, hatalı olduğunu iddia ettiği idarenin intibak işlemi nedeniyle bilahare bir alt derece ve kademe olan 2’nci derecenin 2’nci kademesinden emekli aylığı bağlanması nedeniyle uğradığını öne sürdüğü maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açtığı davada işlemin askeri hizmete ilişkinlik unsurunu taşımaması itibariyle, davanın GENEL İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı            : F.A. (Sivil Memur)

Vekili              : Av. H. C. K.

Davalı             : Milli Savunma Bakanlığı

Vekili            : Av. Ü.K. A.

 

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde; “Müvekkil 13 Aralık 1993 tarihinde başlamış olduğu memuriyet hayatına 21 Ekim 2013 tarihinde emekli olmak suretiyle son vermiştir. 1 derecenin 1 kademesinden emekli olduğunu düşünen müvekkil sonradan idarenin eksik iş ve işlemleri ile yanlış kayıtları nedeniyle derece kademe olarak bir alt dereceden emekli olması gerektiğinin kendisine bildirilmesi üzerine maddi ve manevi olarak hak kaybına uğramıştır. Şöyle ki;

1.Müvekkil, 13 Aralık 1993’te memuriyete başlamış ve müteakip terfileri 14 Aralık itibariyle yapılmıştır.

2.14 Aralık 2003 tarihinde aldığı terfi ile 6/3 dereceden maaş aldığı esnada, 05 Ocak 2004 tarihinde doğum yapmış akabinde 10 ay 24 gün (25 Mart 2004-19 Şubat 2005) ücretsiz izin kullanmıştır.

3.Bu arada bütün memurlara verilen bir derece ile derece ve kademesi 15 Ocak 2005 tarihinde 5/3’üne yükseltilmiştir.

4.Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın (KKK) 01 Mayıs 2008 tarihli emri ile sigortalı olarak geçen 4 aylık hizmet süresinin intibakı onaylanarak hizmet birleştirmesi yapılmış, yeni terfi tarihleri gönderilmiştir. Buna göre emeklilik terfi tarihi 14.08.2007 maaş terfi tarihi ise 14.03.2008 olarak belirlenmiştir.

5.K.K.K.lığının 13 Şubat 2009 tarihli emri ile maaş derece/kademesi 3/2’sine yükseltilen müvekkilin 14 Aralık 2007 tarihinde yapılması gereken maaş derece/kademe ilerlemesi 14 Mart 2008’e kaydırılmış ve müteakip yıl terfi tarihi de 14 Mart 2009 olarak belirtilmiştir.

6.Bu hatanın düzeltilmesi maksadıyla müvekkil, 20 Şubat 2009 tarihinde bir dilekçe ile idareye başvurmuş anılan müracaat üzerine K.K.K.lığı ücretsiz izin evraklarını müvekkilden istemiş, bunun üzerine müvekkil kendisinde bulunan ve EK-3’te sunulan evrakları K.K.K.na göndermiştir. Yapılan inceleme sonucunda 09 Mart 2009 tarihli yazı (EK-4) K.K.K.lığı tarafından müvekkile gönderilmiştir. Söz konusu yazıda müvekkilin safahatının incelenerek en son tespit edilen terfi durumu belirtilmiş olup buna göre 3/1’e yükseldiği tarih 14.10.2007, 3/2’ye yükseldiği tarih ise 14.10.2008 olarak kendisine tebliğ edilmiştir.

7.2009 yılından itibaren de bütün terfileri 14 Ekim esas alınarak yapılmıştır.

8.Gelişen şartlar üzerine müvekkil emeklilik hesaplamasını yaptırmış ve 14.10.2013 tarihinde 1/1 derece/kademeye yükseleceğini hesap ederek Eylül 2013 tarihinde emeklilik müracaatında bulunmuştur. Müvekkil 21 Ekim 2013 tarihinde de kurumundan ilişik keserek emekliye ayrılmıştır.

9.Ancak müvekkil eline ulaşan emeklilik belgelerini incelediğinde, 14 Ekim 2013 tarihli terfiinin yapılmadan 2/3 derece/kademeden emekli edildiğini görmüş ve bunun üzerine SGK’ya dilekçe ile başvurmuş (EK-7), SGK Bşk.lığının K.K.K.na yazdığı 24 Şubat 2014 tarihli yazısı üzerine (EK-8), K.K.K.lığınca 14 Ekim 2013 tarihinde 1/1’ine yapılan terfiinin “Emeklilik evrakları daha önce tanzim edilmiş olduğundan hizmet cetveline yansıtılmadığı” bildirilerek gerekli düzeltme yapılarak terfii 1/1 olarak belirtilmiş, yeni hizmet cetveli buna göre tanzim edilmiş ve eksik yatırılan primler SGK Bşk.lığına bildirilmiştir. (EK-9)

10.Bunun üzerine SGK, müvekkil hakkında intibak yönünden yapılacak işlemlere esas olmak üzere,      2/3 +1600 ek göstergeli intibakı ile 1/1+2200 ek göstergeli intibakı arasında meydana gelen kesenek kurum karşılığı ve % 100 artış farklarının gecikme faizi ile birlikte hesap yapılarak SGK adına bankaya yatırılması sonucu karşılığında alınacak banka dekontunun gönderilmesini K.K.K.lığından istemiş ve adı geçen işlem K.K.K.lığı tarafından yerine getirilerek, tanzim edilen evraklar SGK’ya gönderilmiştir.

11.Fakat, SGK Bşk.lığının daha sonraki bir süreçte yaptığı inceleme sonucu K.K.K.lığına hitaben kaleme alınan 15 Mayıs 2014 tarihli yazısında; K.K.K.lığının yaptığı hesaplama ile kendi hesaplamalarının tutmadığı gerekçesiyle K.K.K.lığına mevcut durumda mutabık kalınıp kalınmadığı, kalınmıyorsa personelin maaş göstergesinin1/1 olmasının nedeninin izahı, kalmıyorsa 2/3 derece/kademe intibakını gösterir yeni bir hizmet cetvelinin gönderilmesi istenmiştir.

12.Bunun üzerine geçmişte yapılan hatalar zincirini açıklayamayan K.K.K.lığı, daha önce tesis etmiş olduğu işlem ve evrakların hilafında olarak, SGK’nın istediği yönde yeni bir hizmet cetveli hazırlayarak göndermiştir.

13.Gelişen bu durum üzerine SGK. ve K.K.K.lığı nezdinde dilekçe ile müracaatta bulunan müvekkil mağduriyetinin giderilmesini talep ettiyse de bir sonuç alamamış, mevcut durumu ortaya koyan cevabi SGK yazısının 11 Kasım 2014 tarihinde kendisine ulaşması üzerine, konuyu yargıya taşımaya karar vermiştir. Söz konusu yazışmalar sunulmuştur.

14.Müvekkil, kurumunun (K.K.K.) geçmişte yaptığı işlemlere güvenerek, terfi tarihi olan 14.10.2013 tarihini esas alarak emekli olmuştur. Oysa K.K.K., SGK.nın talebi üzerine sonradan düzenlediği hizmet evraklarında müvekkilin 1/1 ’e terfi zamanını 14.11.2013 olarak düzeltmiş ancak o tarihten 24 gün önce tamamen kurumunun hatalı işlemlerine güvenerek emekli olan müvekkil 1/1’e yükselemediği için 2200 ek göstergeyi hak edemeden, emekli ikramiyesinde yaklaşık 5.000 TL. ve emekli maaşında aylık olarak yine yaklaşık 250 TL.lik bir hak kaybına uğratılmıştır. Keza, müvekkile o güne değin yapılan hatalı ödemelerin faizi ile birlikte geri istenmesi, müvekkilin mağduriyetini bir kat daha artırmıştır.

15.Takdir edilecektir ki, müvekkilin tamamen idarenin hatasıyla meydana gelen eksik hizmet süresini tamamlamadan, kendisini böyle bir mağduriyete sürükleyecek şekilde emekli olması hayatın olağan akışına aykırı olup, tamamen idarenin yanlışlığın mahsulüdür. Müvekkil, idarenin bu açık hatası nedeniyle tüm emeklilik yaşantısı boyunca başlangıçta emekli ikramiyesi ve sonrasında da maaş açısından sürecek maddi kayıplara uğramakla beraber oluşan ve gelişen durumlar nedeniyle 20 yıllık memuriyet ve aile hayatının en zor günlerini yaşayarak manevi olarak ta yıpranmıştır. Eğer idare iş ve işlemlerini doğru yapmış olsa idi müvekkil 21 Ekim 2013 de ilişik kesmez, 22 gün daha bekler 14 Kasım 2013 tarihinde ilişik keserdi. Böylelikle de herhangi bir hak kaybına uğramazdı.

16.Açıklanan nedenlerle idarenin açık hatası nedeniyle müvekkilin uğradığı hak kaybı doğrultusunda maddi ve manevi kayıplarını tahsil amaçlı dava açma zarureti hâsıl olmuştur.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenlerle ve Sayın Mahkemece tespit edilecek hususlar ışığında, müvekkilin mağduriyetine esas hatalı idari işlem nedeniyle meydana gelen/gelecek, emekli ikramiyesine ve emekli maaşına ilişkin maddi kayıpların tespiti ile faiziyle birlikte tazminine, ayrıca müvekkilin yaşamış olduğu manevi yıpranmanın karşılığı olarak 1.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini vekâleten saygılarımla arz ve talep ederim.” demek suretiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı Milli Savunma Bakanlığı vekili süresi içerisinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle, görev itirazında bulunmuştur.

Ankara 14. İdare Mahkemesi: 09.03.2015 gün ve E:2015/17 sayı ile; “2577 sayılı Yasa'nın 2. maddesinde; idari dava türleri, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı açılan iptal davaları; idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları; kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı açılan davalar olarak sayılmış; idari yargının idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimini yapmakla görevli olduğu kurala bağlanmıştır.

Diğer yandan; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin (AYIM), askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu belirtilmiştir.

1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun 20. maddesinde, "Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz. Bu Kanunun uygulanmasında asker kişiden maksat; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlardır." hükmü yer almıştır.

Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerine göre; bir davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin görev alanında olduğunun kabulü için, davanın asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin olması gerekmektedir.

Dosyanın incelenmesinden; Kara Kuvvetleri Komutanlığı emrinde sivil memur olarak görev yapmakta iken 21.10.2013 tarihinde emekliye ayrılan davacının, hatalı intibak işlemi nedeniyle erken emekliye ayrıldığından bahisle uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açtığı iş bu davada, uyuşmazlığın asker kişiyi ilgilendirdiği açık olmakla birlikte, askeri hizmete ilişkin olmadığı, bu itibarla davanın görüm ve çözümünde idari yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.” demek suretiyle davalı idare vekilinin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı Milli Savunma Bakanlığı vekilinin olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçe üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısı; “Davanın konusu; 13.12.1993 tarihinde memuriyet hayatına başlayan ve TSK bünyesinde Ankara Top. Ve Fz.Okl.K.lığı emrinde sivil memur olarak görev yapmakta iken 21.10.2013 tarihinde emekli olmak suretiyle memuriyet hayatı sona eren davacının 1’inci derecenin 1’inci kademesinden emekli olduğunu düşünürken, hatalı olduğunu iddia ettiği idarenin intibak işlemi nedeniyle bir alt derece ve kademe olan 2’nci derecenin 2’nci kademesinden emekli olması nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini istemidir.

Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görev alanı, Anayasanın 157’nci maddesindeki düzenlemeye paralel olarak, 1602 sayılı AYİM Kanununun 20’nci maddesinde; “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar.Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz. Bu Kanunun uygulanmasında asker kişiden maksat; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve er, erbaş ve erler ile sivil memurlardır.” şeklinde ve 21 .maddesinde de; “20 nci maddede belirtilen kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden dolayı; yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından bahisle menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak iptal davaları, aynı idari işlem ve eylemlerin haklarını ihlal etmesi halinde açılacak tam yargı davaları, doğrudan doğruya ve kesin olarak Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenir ve karara bağlanır. ” şeklinde düzenlenmiştir.

Anayasanın ve 1602 sayılı Kanunun bu hükümleri karşısında bir davaya Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde bakılabilmesi için;

1.İdari işlemin bir asker kişi göz önünde tutularak tesis edilmesi veya idari eylemin bir asker kişiye yönelmiş olması yahut uyuşmazlığın askerlik yükümlülüğünden doğmuş olması,

2.Dava konusu idari işlem ve eylemin askeri hizmete ilişkin bulunması şartlarının birlikte gerçekleşmiş olması gerekmektedir.

“Asker kişiyi ilgilendirme” koşulundan, davacının hizmette ya da görevden ayrılmış, 1602 sayılı Kanunun 20’nci maddesinde sayılan asker kişilerden olması anlaşılabileceği gibi, işlemin “bir asker kişi gözetilerek” tesis edilmesi durumunda, davacının, bu asker kişiden hareketle menfaat ihlali iddiasında bulunan kişilerden (Örneğin; eşi, ana- babası, çocukları vs.) olması halinde de söz konusu koşulun gerçekleştiği kabul edilmektedir. Bu açıklamalara nazaran; hatalı intibak işleminin yapıldığı tarihte TSK bünyesinde sivil memur olarak görev yapmakta olan davacının yasanın açık hükmü karşısında “asker kişi" olduğu konusunda tereddüt yoktur. Burada açıklığa kavuşturulması gereken husus dava konusu işlemin askeri hizmete ilişkin olup olmadığıdır.

Öğretide, Uyuşmazlık Mahkemesinin kararlarında ve AYİM kararlarında belirtildiği üzere idari işlemin, görevli yargı yerinin tespiti yönünden “askeri hizmete ilişkin" olup olmadığının saptanabilmesi için, işlemin konusuna bakılması gerekmektedir. Eğer idari işlem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete göre tesis edilmiş ise bu işlemin askeri hizmete ilişkin bulunduğu kabul edilmelidir. Daha açık bir ifadeyle, askeri hizmete ilişkin idari işlemler, idarece bir asker kişinin askeri yeterlik ve yetenekleri, tutum ve davranışları, askeri geçmişi, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevleri, askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural, gerek ve gelenekler göz önünde tutularak değerlendirilmesi sonucunda tesis edilen işlemdir.

Davanın konusunu; TSK’da sivil memur olarak görev yapmakta iken kendi isteği ile emekliye ayrılan davacının, hatalı intibak işlemi nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini istemi oluşturmaktadır. TSK’da görev yapan sivil memurların derece ve kademelerinin belirlenmesi ve bunlarla ilgili intibak işlemleri 657 sayılı Kanun hükümleri ile genel hükümler çerçevesinde yapılmakla birlikte; bu işlemlerin idarece, bir asker kişinin askeri yeterlik ve yetenekleri, tutum ve davranışları, askeri geçmişi, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevleri, askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural, gerek ve gelenekler göz önünde tutularak değerlendirilmesi sonucunda tesis ediliyor olması nedeniyle, intibak işlemleri açıkça askeri hizmete ilişkin işlemler olduklarından; söz konusu davanın, “askeri hizmete ilişkin bir işlem”e dayandığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır.

Buna göre, dava konusu olayda Anayasanın 157’nci ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 20’nci maddesinde öngörülen idari işlem/eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi" ve "askeri hizmete ilişkin bulunması" koşulları birlikte gerçekleştiğinden, Anayasanın 157’nci, 1602 sayılı Kanunun 20’nci ve 21 ’inci maddelerine göre davanın görüm ve çözümünün Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görev alanına girdiği düşünüldüğünden, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılarak Ankara 14. İdare Mahkemesinin aksi yöndeki görevlilik kararının kaldırılması için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesinin gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle; 2247 sayılı Kanunun 10., 12. ve 13. maddeleri gereğince görev uyuşmazlığının halli için dosyanın UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, Ankara 14. İdare Mahkemesinin 09.03.2015 tarih ve 2015/17 Esas sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA ve davada ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİNİN GÖREVLİ OLDUĞUNA karar verilmesinin gerektiği düşünülmektedir.” şeklinde yazılı düşünce vermiştir.

 

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler:Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.9.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı Milli Savunma Bakanlığı vekilinin anılan Yasanın 10/2.maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1.maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısı'nca, davalı Milli Savunma Bakanlığı açısından, 10.maddede öngörülen biçimde, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde genel idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada genel idari yargının, AYİM Savcısı Hüsnü ERCAN’ın ise davada askeri yüksek idare mahkemesinin görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

            Dava, 13.12.1993 tarihinde memuriyet hayatına başlayan ve TSK bünyesinde Ankara Top. ve Fz.Okl.K.lığı emrinde sivil memur olarak görev yapmakta iken 21.10.2013 tarihinde emekli olmak suretiyle memuriyet hayatı sona eren davacının 1’inci derecenin 1’inci kademesinden emekli olduğunu düşünürken, hatalı olduğunu iddia ettiği idarenin intibak işlemi nedeniyle bir alt derece ve kademe olan 2’nci derecenin 2’nci kademesinden emekli olması nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle açılmıştır.

            Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu; ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş; 20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasa’nın 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hüküm yer almıştır.

            Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

            1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

Anılan Yasa’nın değişik 21. maddesinin birinci fıkrasında “20 nci maddede belirtilen kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden dolayı; yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından bahisle menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılacak iptal davaları, aynı idari işlem ve eylemlerin haklarını ihlal etmesi halinde açılacak tam yargı davaları, doğrudan doğruya ve kesin olarak Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenir ve karara bağlanır.” denilmiştir.

Bu bağlamda, davacının 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddesinde belirtilen asker kişi sayılanlardan olan sivil memur olması karşısında dava konusu işlemin asker kişiyi ilgilendirdiği tartışmasızdır.

Dava konusu işlemin askeri hizmete ilişkin olup olmadığına gelince:

            İdari işlemin, görevli yargı yerinin tespiti yönünden “askeri hizmete ilişkin” olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılması gerekmektedir. Eğer idari işlem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete göre tesis edilmiş ise, bu işlemin askeri hizmete ilişkin olduğu kabul edilmelidir. Daha açık bir ifadeyle, askeri hizmete ilişkin idari işlemler; idarenin bir asker kişinin askeri yeterlik ve yeteneklerinin, tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gerekler göz önünde tutularak değerlendirilmesi sonucunda tesis edilen işlemlerdir. İşlem, askeri olmayan bir makam tarafından tesis edilmiş olsa bile durum değişmemekte, menfaati ihlal edilen asker kişinin açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde görülmesi gerekmektedir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 36 ncı maddesinin “Ortak Hükümler” başlıklı (A) bendinde, mezuniyet durumlarına (tahsil seviyelerine) göre memurluğa giriş dereceleri belirlenmiş; 37 nci maddesinde “yükselinebilecek derecenin üstünde bir dereceye yükselme” hususuna yer verilmiş ve 64-68 nci maddelerinde ilerleme ve yükselmelerin ne şekilde yapılacağı (kademe ilerlemesi ve derece yükselmesinin usul ve esasları) düzenlenmiştir.

Davacının Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) bünyesinde sivil memur olarak vaki hizmet süresi boyunca kademe ilerlemeleri ve derece yükselmeleri de bu hükümlere göre yapılmış ve isteği üzerine hakkında 5434 Sayılı Kanuna göre emeklilik işlemi yapılırken, davalı idarece düzenlenen “hizmet cetveli” nde de önce 2/3 derece ve kademeden emekli edildiği şeklinde belge düzenlenmiş; Sosyal Güvenlik Kurumunca (SGK) emekli ikramiyesi ve emekli aylığına esas olarak bu derece ve kademe (2/3) esas alınmış, davacının itirazı üzerine davalı idarece hatalı intibak yapıldığı kabul edilerek 1/1 derece ve kademe şeklinde hizmet belgesi yeniden düzenlenerek SGK’ya bildirilmiş ve SGK’ca bir müddet bu şekilde aylık ödemişken, SGK’nın bilahare davalı idareye yazı yazarak yapılan işlemlerin gerekçesini talep etmesi üzerine bu kez davalının davacı hakkında yeniden 2/3 derece ve kademeye göre hizmet belgesi düzenlediği ve davacının bu işlemi davaya konu yaptığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık Mahkemesinin 14.1.2013 tarih ve E:2012/299, K:2013/20 ve 11.3.2013 tarih ve E:2012/280, K:2013/324 sayılı kararlarında da işaret edildiği üzere, davacının emekliliğe esas intibakının hatalı düzenlendiği (1/1 derece-kademe yerine 2/3 derece-kademe üzerinden yapıldığı) iddiasını havi işlemin davalı Milli Savunma Bakanlığı dışındaki bir başka kamu kurum veya kuruluşunda görev yapmakta iken aynı konumda emekliye ayrılan bir devlet memuru hakkında tesis edilen işlemden herhangi bir farkının bulunmadığı, anılan işlem tesis edilirken ve devamında açılan davanın yargısal denetiminde askeri kural ve gerekler yönünden bir değerlendirme yapılmasına gerek bulunmadığı, davacı hakkında tesis edilen işlem ve onun çözümünde varılacak sonuç ile aynı durumdaki (ancak davalı M.S.B. dışındaki bir kamu idaresinde) devlet memuru hakkında aynı işlemden doğan dava ve onun çözümünde varılacak sonucun farklı olmadığı, dolayısıyla tesis edilen işlemin askeri hizmete ilişkinlik unsurunu taşımadığı ve davanın genel idari yargının görevine girdiği anlaşılmaktadır.   

Açıklanan nedenlerle; dava konusunun genel idari yargı yerinin görevinde olması karşısında Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısının vaki başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.

S O N U Ç : Davanın çözümünde GENEL İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısı’nca yapılan BAŞVURUNUN REDDİNE, 28.9.2015 gününde Üyeler Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın KARŞI OYLARI ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN