T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2022/247

KARAR NO  : 2022/473      

KARAR TR  : 31/10/2022

ÖZET: Davacıların ekili taşınmazlarının HES projesi kapsamında yapılan baraj nedeniyle su altında kaldığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararıntazmini istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk

 

 

 

 

 

K A R A R

 

 

Davacılar : C. G, N. G

Vekili        : Av. T. G. T.G

Davalı       : Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü

Vekili        : Av. R. Y. B

 

I. DAVA KONUSU OLAY

 

1. Davacılar vekili, müvekkillerinin Diyarbakır ili, Bismil İlçesi .... Köyü'nde bulunan ... ada ..., ... ve ...,... ada ... ve.... parsel ile ... ada ... parsel sayılı taşınmazlarda mısır ve pamuk bitkisi ektiğini, taşınmazların davalı idare tarafından yapılan Ilısu HES Projesi kapsamında yapılan baraj nedeniyle tamamen göl alanı içinde kaldığını, ekilenürünlerin sular altında kaldığını ve zarar gördüğünü, bu hususta Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla zarar ziyan tespiti yapıldığını, Bismil Tarım ve Orman İlçe Müdürlüğünün tutmuş olduğu 10/06/2020 tarihli tutanak ile de ürün zararının %100 olduğunun tespit edildiğini, ayrıca davacı ve müştereklerin ekmiş oldukları araziyi kurtarmak adına taşınmazlarına 2600 metre uzunluğunda, 6 metre yüksekliğinde, 4 metre genişliğinde set çektiğini, ancak çekmiş oldukları bu setin de sular altındakaldığından bahisle;ekilen ürünler nedeniyle uğranılan zarara karşılık 10.000 TL, çekilen setin sular altında kaldığından bahisle uğranılan zarara karşılık 1.000 TL ve trafo ve tesisatların yerinden sökülmesi ve mevcut bulunduğu yere taşınması nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zarara karşılık 3.500 TL'nin, dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

 

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

 

A. Adli Yargıda

 

2. Bismil 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 30/12/2021 tarih ve E.2020/25, K.2021/268 sayı ile, davanın HMK 114/1-b ve 115/2. maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine, Mahkemeleriningörevsizliğine, davaya bakmaya Diyarbakır İdare Mahkemelerinin görevli olduğuna, taraflardan birinin kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde başvurarak talepte bulunması halinde dosyanın görevli Diyarbakır İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmayarak kesinleşmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:

 

"Olayda, davanın konusunun, davacıya ait taşınmazlarda meydana gelen zararın tazminine ilişkin bulunduğu anlaşılmış olup, Mahkememizce yapılan keşfe ilişkin tanzim edilen bilirkişi raporlarında; su seviyesinin yükseldiği, ekili olan mısır ve pamuk bitkilerinin suların yükselmesi ile sular altında kaldığı, su seviyesinin 2020 üretim sezonunda yükseldiği, dava konusu taşınmazların Ilısu Barajı ve Hes Rezervuar alanının içinde kalmış olduğu ve taşınmazların su altında kalması sonucu oluşan zarar miktarının tespit edildiği ancak taşınmazlara davalı idare tarafından fiilen el atıldığına ilişkin bir ibareye yer verilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda davacının iddiaları ve dosyada bulunan bilirkişi raporları dikkate alınarak, davanın, idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü sıradaki eyleminden veya eylemsizliğinden doğan zararın giderilmesine yönelik olarak açıldığının kabulü gerekir. Baraj yapımı idarenin plan ve proje kapsamında yürüttüğü bir faaliyeti olup davacı tarafından idarenin haksız bir fiiline dayanılmadığından, istemin idarenin hizmet kusuruna dayandığı anlaşılmaktadır. (08.06.2020 tarih Yargıtay 4. Hukuk 2018/1885E; 2020/1658K sayılı ilamı)

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, suyolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu; özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır."

 

3. Davacılar vekilinin yazılı talebi üzerine dosya Diyarbakır İdare Mahkemesine gönderilmiş ve bu şekilde dosyanınesas kaydı yapılmıştır.

 

B. İdari Yargıda

 

4. Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi 12/04/2022 tarih ve E.2022/596 sayı ile,haksız fiilden doğan zararların tazmini davasının, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli bulunduğu gerekçesiyle 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvuru yapılmasına, Uyuşmazlık Mahkemesinden karar gelinceye kadar dava hakkında karar verilmesinin ertelenmesine karar vermiştir. Kararınilgili kısımları şöyledir:

 

"Uyuşmazlıkta, davacıların maliki olduğu, Diyarbakır İli, Bismil İlçesi, .... Mahallesi, ... ada, ...-...-... parsel sayılı taşınmazlar, ... ada, ...-... parsel sayılı taşınmazlar ve ... ada ... parsel sayılı taşınmaz ile ilgili olarak Ilısu Barajı ve Hes Rezervuar İnşaatı nedeniyle davalı idarece kamulaştırma kararı alındığı, Bismil 1. Asliye HukukMahkemesi'nin E:2018/978 sayılı dosyası ile Bismil 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2018/354, 2018/384, 2018/454 sayılı dosyalarında bedel tespiti ve tescil davası açıldığı, anılan davaların derdest olduğu görülmektedir.

Bilindiği üzere, kamulaştırma kararı almadan ve kamulaştırma işlemlerini tamamlamadan taşınmaza el koyan idare, haksız işgalci konumundadır. Davalı idare tarafından açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil istekli davanın karar tarihine kadar davalının taşınmaza el atması haksız fiil niteliğindedir. Dava konusu olayda da, davacıların maliki olduğu, Diyarbakır İli, Bismil İlçesi, Aşağısalat Mahallesi, 120 ada, 4-9-16 parsel sayılı taşınmazlar, 122 ada, 10-16 parsel sayılı taşınmazlar ve 123 ada 7 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili olarak yürütülmekte olan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil istekli davaların derdest olduğu, davacının tazminat talebinin konusunun, anılan taşınmazların Ilısu Barajı ve Hes Rezervuar İnşaatı nedeniyle sualtında kalması suretiyle meydana gelen zararlarının tazmini olduğu, bu haliyle davanın haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılacağı kuşkusuzdur.

Belirtilen duruma ve davanın niteliğine göre, idarenin ayni bir hakka müdahalesinin hukuka uygunluğunun yargısal denetimi işin esasını teşkil etmekte olup, açılan dava ile bir idari tasarrufun iptalinin ya da böyle bir tasarruf nedeniyle uğranılan zararın tazmininin istenilmemiş bulunması karşısında, haksız fiilden doğan zararların tazmini davasının, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunmaktadır."

 

III. İLGİLİ HUKUK

 

A. Mevzuat

 

5. Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmıştır.

 

6. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, tam yargı davaları, idarenin eylem ve işlemlerinden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.

 

7. İdari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin, 2577 sayılı Kanun'un 12. ve 13. maddeleri uyarınca, idari yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmeleri, anılan Kanun hükümlerinin gereğidir.

 

B. Yargı Kararları

 

8. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11/02/1959 tarihli, E.1958/17, K.1959/15 sayılı kararının, III. bölümü şöyledir:

 

“İstimlâksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlâk Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.

Bundan başka, bir amme teşekkülü tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında Devlet malı olmayan yerlerden toprak alınması veya böyle yerlere toprak veya moloz yığılması neticesinde meydana gelen zararların tazmini davası da başkasının malına amme teşekkülünün dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan ve projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağı cihetle, haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılır.

Yapılan işlerin plan veya projeye aykırı olarak yapılması hali de idari karara aykırı bir hareket bulunması itibariyle yine idari kararın tatbiki olan bir fiil sayılamaz ve bu bakımdan bu iddia ile açılmış bir dava haksız fiilden doğan bir davadan ibaret olacaktır.

Bu bentte anılan davalar, içtihadı birleştirme kararının dışında kaldıklarından kararın bunlara şümulü yoktur.”

 

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

 

A. İlk İnceleme

9. Uyuşmazlık Mahkemesinin Muammer TOPAL'ın başkanlığında, Üyeler Doğan AĞIRMAN, Eyüp SARICALAR, Muharrem ÜRGÜP, Ahmet ARSLAN, Mahmut BALLI ve Bilal ÇALIŞKAN'ın katılımlarıyla yapılan 31/10/2022 tarihli toplantısında; dosyanın, 2247 sayılı Kanun'un27. maddesi uyarınca incelenmesinden:

 

10. 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 1. maddesi şöyledir:

 

Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli ve idariyargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir." ve 27. maddesinde, “Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder"

 

11. Öte yandan; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 3. maddesinin 1. fıkrası şöyledir:

 

  "(Değişik: 10/6/1994-4001/2 md.), İdari davalar, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılır"

 

12. Aynı Kanun'un 9. maddesinin 1. fıkrası şöyledir:

 

"1. (Değişik: 5/4/1990-3622/2 md.) Çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli (…) yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabilir. Görevsiz yargı merciine başvurma tarihi, Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edilir."

 

13. Hukuk uyuşmazlıklarında, görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesi, ancak aynı yargı düzeni içinde yer alan mahkemeler arasında olanaklı olup; bu hususa ilişkin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesiyle 2577 sayılı Kanun'un 15. maddesinin 1. fıkrası (a) bendinin ikinci cümlesindeyer alan “görev” kuralları, aynı yargı düzeni içindeki mahkemelerin işbölümü esasına ilişkin düzenlemelerdir. Oysa yargı yolunu değiştiren görevsizlik kararı verilmesi durumunda, görevli olduğundan bahisle farklı bir yargı düzeninde yer alan mahkemeye dava dosyasının gönderilebilmesine olanak tanıyan bir düzenleme bulunmamaktadır.

 

14. Göreve ilişkin kararın, işbölümü esasına göre veya yargı yolu bakımından verilmiş olması farklı sonuçlar doğurmaktadır. Şöyle ki; işbölümü esasına göre verilen görevsizlik kararı sonucu dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi durumunda, dava başvuru tarihi itibariyle görevli mahkemede açılmış sayılmaktadır. Yargı yolunu değiştiren görevsizlik kararı verilmesi durumunda ise, görevli olduğu işaret edilen yargı yerine, bu yargı yerinin uyguladığı usul kurallarına uygun olarak yeniden dava açılması zorunlu bulunmaktadır.

 

15. Olay kısmında belirtildiği üzere, adli yargı yerince,görevsizlik kararı yanında taraflardan          birinin başvurarak talepte bulunması halinde dosyanın görevli Diyarbakır İdare Mahkemesine gönderilmesine de karar verilmiş, davacılarvekilininyazılı talebi üzerine dosya Diyarbakır İdare Mahkemesine gönderilmiş ve bu yargı yerince, kendisine gelen adli yargı yerine ait dava dosyası üzerinde inceleme yapılarak, -sonuç itibariyle- 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesine göre Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına karar verilmiş olup, yukarıda yapılan açıklamalara göre, 2577 sayılı Kanun'un 3. ve 9. maddelerinde öngörülen şekilde usulüne uygun olarak idari yargı yerine açılmış bir dava bulunduğundan söz etmek olanaksızdır.

 

16. Durum böyle olmakla birlikte, kamu düzenine ilişkin bulunan usul eksikliğinin tespiti ve düzeltilebilmesi Uyuşmazlık Mahkemesinin görev ve yetkisi dışında kaldığından, Uyuşmazlık Mahkemesinin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının varlığı kabul edilerek çözüme kavuşturulması, dava ekonomisine ve Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluş amacına da uygun düşecektir.

 

17. Diğer taraftan; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İkinci Dairesinin 14/10/2008 tarihli Mesutoğlu–Türkiye kararında Başvuru No:36533/04, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 9. maddesinin uygulamasının çok katı biçimde ve aşırı şekilci gerçekleşmesi nedeniyle, başvuranların mahkemeye erişim haklarının ve dolayısıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1 nci maddesinin ihlal edildiği sonucuna varıldığı hususu da gözetildiğinde, olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi amacıyla, 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesine göre yapılan başvurunun esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

 

B. Esasın İncelenmesi

 

18. Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK'in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

 

19. Dava, davacılarınekili taşınmazlarının HES projesi kapsamında yapılan baraj nedeniyle su altında kaldığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararıntazmini istemiyle açılmıştır.

 

20. İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu; özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

 

21. Olayda, HES projesi kapsamında yapılan baraj nedeniyle davacılarıntaşınmazlarınaektiği ürünlerinsular altında kaldığı belirtilerek, oluşan zararlarıntazmininin istenildiği, adli yargı yerinde yapılan keşif ve sonrasında düzenlenenbilirkişi raporlarında, dava konusu taşınmazların Ilısu Barajı ve Hes Rezervuar alanının içinde kalmış olduğu, 2020 yılı üretim sezonunda su seviyesinin yükseldiği, ekili olan mısır ve pamuk bitkilerinin suların yükselmesi ile sular altında kaldığı, taşınmazlara davalı idare tarafından fiilen el atıldığına ilişkin bir ibareye yer verilmediği anlaşılmıştır.

 

22.Taşınmaz ile ilgili kamulaştırma kararı alınmış olmakla birlikte sürecin henüz tamamlanmadığı, bu aşamada kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya konulan plan ve proje kapsamında taşınmazlara ekili ürünlere zarar verildiği anlaşılmaktadır. Bu sebeple açılan tam yargı davasında, idarenin eylem veya işlemlerinin hukuka uygunluğunun denetimiyapılıp idari faaliyet karşısında ilgililerin durumu belirlenerek idarenin tazminsorumluluğunun bulunupbulunmadığına karar verilmelidir. İdarenin tazmin sorumluluğu olup olmadığı saptanırken, öncelikle olayda idarenin hizmet kusuru olup olmadığıhususununhizmet kusurunun bulunmaması halinde ise kusursuz sorumluluk ilkesinin olayda uygulanıp uygulanamayacağının belirlenmesi gerekmekte olup, bu nedenle uyuşmazlık idari yargı yerince çözümlenmelidir.

 

23. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak, Diyarbakır 2. İdare Mahkemesinin 12/04/2022 tarihli ve E.2022/596 sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

V. HÜKÜM

 

Açıklanan gerekçelerle;

 

A. Davanın çözümünde İDARİ YARGININ GÖREVLİ OLDUĞUNA,

 

B. Diyarbakır 2. İdare Mahkemesinin 12/04/2022 tarihli ve E.2022/596 sayılıBAŞVURUSUNUN REDDİNE,

 

31/10/2022 tarihinde, Üyeler Doğan AĞIRMAN, Eyüp SARICALAR ve Muharrem ÜRGÜP'ünKARŞI OYLARI ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

 

            Başkan                       Üye                               Üye                               Üye

          Muammer                  Doğan                            Eyüp                         Muharrem

            TOPAL                 AĞIRMAN                 SARICALAR                   ÜRGÜP

 

 

 

 

 

                                                Üye                                Üye                               Üye

                                              Ahmet                            Mahmut                           Bilal

                                            ARSLAN                           BALLI                      ÇALIŞKAN

   

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

Dava, davacıların ekili taşınmazlarının kamulaştırılma işlemleri bitmeden HES projesi kapsamında su altında bırakılarak zarara uğratıldığı iddiası ve tazminat istemiyle açılmıştır.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu; özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, davacılarınmaliki olduğu taşınmazlar üzerinde ekili bulunan ürünlerin, Ilısu Hes Projesi kapsamında yapılan baraj nedeniyle sular altında kaldığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararın, dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle görev uyuşmazlığına konu davaların açıldığı,aynı taşınmaz ile ilgili olarak Ilısu Barajı ve Hes Rezervuar İnşaatı nedeniyle davalı idarece kamulaştırma kararı alındığı, Asliye Hukuk Mahkemelerindebedel tespiti ve tescil davaları açıldığı,davalarınderdest olduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda, görev uyuşmazlığına konu davanın; idarece HES göl alanı içinde kalan taşınmazların kamulaştırılmasına karar verildiği halde halen bedel tespiti ve tescil davası devam ederken taşınmazlara fiilen el atıldığı iddiası ve tazminat istemiyle açıldığının kabulü gerekmekte olup, bu kapsamda uyuşmazlığın mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümlenmesi gerektiği görüşüyle çoğunluk görüşüne katılmıyoruz. 31/10/2022

 

 

 

                Üye                                      Üye                                      Üye

  Doğan AĞIRMAN              Eyüp SARICALAR                Muharrem ÜRGÜP