T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2020/41

KARAR NO  : 2020/544      

KARAR TR  : 28/09/2020

 

ÖZET: Davacının haksız gözaltı işlemi yapıldığından bahisle uğradığını ileri sürdüğü manevi zararın tazmini istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K A R A R

 

Davacı    : Mehmet Yıldırım    

Davalılar: 1- E.E. 2- F.B. 3- H.G. 4- H.Ö.

  5-T.Ö. (Adli Yargıda) 6-İçişleri Bakanlığı (Adli ve İdari Yargıda)

Vekili      : Av. A.G.

 

O L A Y : Davacı dava dilekçesinde özetle; 27.07.2015 tarihinde, davacının komşuları ile arasında çıkan bir tartışmanın polis merkezine ihbar edilmesi üzerine olay yerine gelen İlçe Emniyet Müdürlüğü kolluk personeli tarafından, kanunun aradığı şartlar bulunmadığı halde ve kanunun koyduğu usul ve şartlara uyulmadan oturduğu binanın önünde yakalanarak ekip aracına bindirildiği, sağlık muayenesinden geçirilmek amacıyla Çarşamba Devlet Hastanesine, sonrasında polis merkezine götürüldüğünü ileri sürerek, manevi zararına karşılık 30.000,00-TL'nin kolluk personellerinden ve İçişleri Bakanlığı'ndan müştereken ve müteselsilen olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsili tazmini istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 14. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 23.5.2017 gün, E:2015/461, k:2017/163 sayı ile, "adli bir soruşturma nedeniyle karakola çağrıldığı sırada kendisine karşı davalı polis memurlarının zorla alıkoydukları ve kendisine karşı kötü muamelede bulunduklarını ileri sürmüşse de görev konusu, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden (re'sen) dikkate alınması zorunlu olduğu; hizmet kusuruna dayanılarak açılan davalarda idari yargının görevli olduğu belirtilmiş, mahkemece hizmet kusuruna dayanılarak İçişleri Bakanlığı aleyhine açılan bu davada HMK 114/1-b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından, HMK’nun 115/2. Maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine" karar vermiş, bu karara karşı davacı istinaf isteminde bulunmuştur.

Ankara Bölge Adliye, Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi: 21.12.2017 gün ve E:2017/1430, K:2017/1484sayı ile, "davaya konu edilen olayda, davacının komşuları ile arasında çıkan bir tartışmanın polis merkezine ihbar edilmesi üzerine olay yerine gelen polis memurlarının komşularının davacıdan şikayetçi olarak kendilerini tehdit ettiğini ve hakaret ettiğini bildirmeleri nedeniyle polis aracına bindirilerek adli rapor alınıp polis merkezine götürülmesi ve bir saat sonra nöbetçi savcının talimatı ile salıverilmesi nedeniyle manevi zarara uğradığı iddia edildiğine göre, Anayasa'nın 129/5. Maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası'nın 13/1. maddesi gereğince, adli yargı yerinde davalılara yönelik açılan davanın husumet nedeni ile reddi gerektiğinden davacının istinaf başvurusunun davalılar E.E., F.B., H.G., H.Ö. ve T.Ö. yönünden kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının bu davalılar yönünden kaldırılarak, adı geçen davalılar yönünden davanın husumetten reddine dairHMK 353/1 -b-3 maddesi uyarınca yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla; davalı İçişleri Bakanlığı aleyhine açılan davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle usulden reddine kesin olarak karar vermiştir.

Davacı aynı istemle İçişleri Bakanlığına karşı idari yargı yerinde dava açmıştır.

SAMSUN 2. İDARE MAHKEMESİ: 26.12.2019 gün ve E:2018/1545 sayılı dosyada, "5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat" başlıklı yedinci bölümünde yer alan 141. maddesinin 1. fıkrasında, "Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında; a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen, (...) g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan, h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen, (...) kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler." hükmü yer almaktadır." düzenlemesininmevcut olduğu; Aynı Kanun'un "Tazminat İsteminin Koşullan" başlıklı 142. maddesinin 1. fıkrasında ise, karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabileceği; istemin, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanacağı hükümlerine yer verilmiş, mevzuat hükümleri gereğince kolluk kuvvetlerince tesis edilen gözaltına alma, gözaltı süresinin uzatılması ve salıverme işlemlerin yargılama faaliyetine bağlı adli kolluk hizmeti kapsamında değerlendirilmesi gerekmekte olup; bu süreç nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararların tazmininin de 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda "Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat" başlıklı bölümde gösterilen esas ve usullerin izleneceği tabiidir. Bu durumda, suç soruşturması sırasında uğranıldığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 142. maddesi hükmü uyarınca zararın tazmini istemiyle açılan davanın adli yargının görev alanında bulunduğu, davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna ulaşıldığından, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesinin 22.12.2017 tarih ve E:2017/1430, K:2017/1484 sayılı yargı yolunun caiz olmadığına (görev ret) ilişkin kararın kaldırılması için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesi gerektiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle, davanın 2577 sayılı Yasanın 14/3-a ve 15/1-a maddeleri uyarınca görev yönünden reddi gerektiğinden, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19.maddesi uyarınca adli yargı dava dosyasının istenilmesine, görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine ve dosya incelemesinin görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi'nce karar verilinceye kadar ertelenmesine" karar vererek 31/12/2019 gün ve E:2018/1545 sayılı yazı ile Mahkememize müracaat etmiş, başvuru 06/01-2019 tarihinde kayıt altına alınmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

              Uyuşmazlık Mahkemesinin Burhan ÜSTÜN’ün başkanlığında, Üyeler Şükrü BOZER, Birol SONER, Suna TÜRE, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.09.2020 tarihli toplantısında:

I-İLK İNCELEME:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, idari yargı dosyası ile birlikte adli yargı dosyası da temin edilmek sureti ile 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

              II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

              Dava, davacının haksız gözaltı işlemi yapıldığından bahisle uğradığını ileri sürdüğü manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

          5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" başlıklı 141. maddesinde;

"...(3)(Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir..."

Aynı Kanun'un "Yönetmelikler" başlıklı 99. maddesinde;

"(1) Gözaltına alınan kişilerin bulundurulacakları nezarethanelerin maddî koşulları, bu kişinin hangi görevlinin sorumluluğuna bırakılacağı, sağlık kontrolünün nasıl yapılacağı, gözaltı işlemlerine ilişkin kayıt ve defterlerin nasıl tutulacağı, gözaltına alınmanın başlangıcında ve bu tedbire son verildiğinde hangi tutanakların tutulacağı ve gözaltına alınan kişiye hangi belgelerin verileceği ile kolluk tarafından gerçekleştirilen yakalama işlemlerinin yürütülmesinde uyulacak kurallar, yönetmelikte gösterilir"

Hükümlerine yer verilmiştir.

5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununa dayanak alınarak hazırlanan 1.6.2005 tarih ve 25832 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinin "Amaç" başlıklı 1. maddesinde;

"Bu Yönetmeliğin amacı, bütün adlî kolluk görevlileri ile gerektiğinde veya Cumhuriyet savcısının talebi üzerine adlî kolluk görevini ifa eden diğer kolluk görevlilerinin, Cumhuriyet savcılarının bilgi ve emirleri doğrultusunda yürütecekleri adlî soruşturma sırasında kolluk tarafından gerçekleştirilen yakalama, gözaltına alma, muhafaza altına alma ve ifade alma işlemlerinin yürütülmesinde uyulacak usul ve esasları düzenlemektir." denilmiş,

"Tanımlar" başlıklı 4. maddesinde;

"Bu Yönetmelikte geçen;...

Gözaltına alma: Kanunun verdiği yetkiye göre, yakalanan kişinin hakkındaki işlemlerin tamamlanması amacıyla, yetkili hâkim önüne çıkarılmasına veya serbest bırakılmasına kadar kanunî süre içinde sağlığına zarar vermeyecek şekilde özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanıp alıkonulmasını,

Muhafaza altına alma: Kanunun yetki verdiği hâllerde yetkili merci önüne çıkarılması gereken kişilerin ilgili kurumlar veya kişilerce teslim alınana kadar sağlıklarına zarar vermeyecek şekilde ve zorunlu olduğu ölçüde özgürlüklerinin kısıtlanıp alıkonulmasını, ...

ifade eder."

"Nezarethane işlemleri"başlıklı 11. maddesinde

"Üst araması yapılan kişinin nezarethaneye girişi, bu Yönetmeliğe ekli "Nezarethaneye Alınanların Kaydına Ait Defter"e (EK-B) kaydedilerek sağlanır.

Nezarethane işlemlerinde; ...

g) Gözaltına alınan kişilerin yaşama haklarını koruyucu gerekli önlemler alınarak, bu amaçla ilgili gözetlenebilir. Gözetleme işlemi teknik imkânlar ölçüsünde kayda alınabilir.

h) Gözaltındaki kişinin beslenme, nakil, sağlığının korunması ve gerektiğinde tedavisi, yakalandığının yakınlarına haber verilmesi giderleri ilgili birimin bağlı olduğu Bakanlığın bütçe ödeneklerinden karşılanır. " denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, Anayasanın Başlangıç kısmında öngörülen “Kuvvetler ayrımı” ilkesi ile yargı ile ilgili 9. ve 138.maddeleri dikkate alındığında, bağımsız bir erk olan yargının yargılama faaliyeti ile ilgili işlemlerinin, Anayasanın 125.maddesinde öngörülen “idari işlemler” kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayıp, bu “yargısal işlemler” nedeniyle idari yargı yoluna başvurulabilmesine imkân yoktur. Esasen bu durum, kuvvetler ayrılığı ilkesinin tabii bir sonucudur. Yukarıda işaret edildiği üzere, Hâkim ve Cumhuriyet Savcılarıyla onlar adına işlem yapan kolluk personelinin yargılamadaki fonksiyonu geniş çerçevede bir kamu hizmeti olarak değerlendirilse de, somut olarak, ifa edilen yargı faaliyetinin bir parçası olduğunda ve yargısal işlem mahiyetini taşıdığında kuşku bulunmamaktadır. Yargılama sürecine katkıda bulunan işlemler ya da faaliyetler nedeniyle Devletin sorumlu tutulmasında da bu sorumluluğun denetiminin aynı yargı düzeni içinde yapılması ve yargısal nitelikli bir işlemin idari yargı denetimi dışında tutulması gerekmektedir.

Bu durumda Cumhuriyet savcısının talimatıyla yürütülen ceza soruşturması nedeniyle gözaltına alınan ve bu süreçte nezarethanede tutulan davacının işlemlerinin Cumhuriyet savcısı sorumluluğunda sürdürüldüğü, bu sırada haksız yapıldığını ileri sürdüğü gözaltı ve nezarete alınma iddialarıyla açıldığı anlaşılan tazminat davasının görüm ve çözümünün adli yargı yerine ait olduğu açıktır.

Mahkememizin emsal nitelikteki 22/10/2018 gün, 2018/689 esas, 2018/658 karar sayılı ilamı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle Samsun 2. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 23.05.2017 gün ve E:2015/461, K:2017/163 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, Samsun 2. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 23.05.2017 gün ve E:2015/461, K:2017/163 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.09.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

Başkan

Burhan

ÜSTÜN

Üye

Şükrü

BOZER

Üye

Birol

SONER

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

 

 

 

Üye

Aydemir

TUNÇ

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ahmet

ARSLAN