Hukuk Bölümü 1999/59 E., 2000/4 K.

  • HEMZEMİN GEÇİTTE TREN İLE ÇARPIŞAN KARAYOLU ARACI
  • İDARENİN HİZMET KUSURU
  • TAZMİNAT DAVASI
  • TREN İLE KARAYOLU ARACININ ÇARPIŞMASI
  • 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK... [ Madde 10 ]
  • 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK... [ Madde 12 ]
  • 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK... [ Madde 27 ]
  • 2577 S. İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU [ Madde 2 ]
  • "İçtihat Metni"

    OLAY : Demiryolunun İspartakule-Çatalca güzergahında Yarım Burgaz mevkiinde yer alan hemzemin geçitte, 7.7.1996 günü saat 18.15 sıralarında 81251 sefer sayılı yolcu treninin çarptığı T.A.Ş.'ne ait 34 YP 747 plakalı otomobilde bulunan davacıların eşi ve babaları Ş.A. ölmüştür. Davacılar vekilince, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, emekli olan müteveffanın desteğinden yoksun kalan dul eşi için 1,000,000,000.- TL. ve bakmakla yükümlü olduğu bir kızı içinde 250,000,000.- TL. maddi; dul eş için 700,000,000.- TL. ve 4 kızın her biri için ayrı ayrı 500,000,000.- TL. manevi olmak üzere toplam 3,950,000,000.- TL. tazminatın, olay tarihinden itibaren her değişikliği içerecek şekilde reeskont faizi yürütülerek, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline hükmedilmesi istemiyle TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü ve T.A.Ş. aleyhine, 8.4.1999 gününde adli yargı yerinde dava açılmıştır.

    Davalı idare vekilince, Mahkemenin birinci celsesinde, 233 sayılı KHK.'ye tabi bulunan İşletmeleri aleyhine hizmet kusuru kapsamındaki iddialara dayanılarak açılan davanın idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği ileri sürülerek, görev itirazında bulunulmuştur.

    ANKARA 26. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'nce, 12.10.1999 gün ve E: 1999/231 sayı ile, davalı idarenin görev itirazı reddedilmiştir. Davalı idare vekilince, 26.10.1999 günlü dilekçe ile, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe ve ekleri, anılan Hakimliğin 25.11.1999 gün ve 1999/231 sayılı yazısı ekinde Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.

    DANIŞTAY BAŞSAVCISI; 2.12.1999 gün ve E: 1999/23 sayı ile, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde belirtilen, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayıldığı; TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğünün, kamu hizmeti olan taşımacılık işini, tekel halinde yürüten bir kamu kurumu olduğu; kamu hizmeti yürütmekle yükümlü kılınan bir kamu kurumunun hizmeti yürütürken kişilere verdiği zararın tazminine ilişkin davada, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuk kurallarına uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediğinin, sonuçta, hizmet kusuru ve idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tayin ve tespitinin idari yargı yerlerine ait olduğu; davalı idarenin yürütmekle görevli olduğu kamu hizmetinin gereği gibi yapılmamasından dolayı uğranıldığı iddia olunan zararın tazmini istemine ilişkin bulunan uyuşmazlığın görüm ve çözümü, idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davalarına bakmakla görevli bulunan idari yargıya ait olduğundan Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin görevlilik kararının kaldırılması gerektiği gerekçesiyle, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış olup, 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesine göre görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi'nden istemiştir.

    Başkanlığın 8.12.1999 günlü yazısı ile, 2247 sayılı Yasa'nın 13. maddesine göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından yazılı düşüncesi istenilmiştir. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; 29.12.1999 gün ve 99145740 sayı ile, 233 sayılı KHK.'ye tabi bir kamu iktisadi kuruluşu olan davalı idarenin, tekel halinde yürüttüğü demiryolu taşımacılığının bir kamu hizmeti olduğu; kamu kurumlarının faaliyet alanına giren kamu hizmetlerini yerine getirirken sebebiyet verdikleri zararların tazmini istemiyle açılan davaların, hizmet kusuruna dayanması nedeniyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesi gereğince idari yargı yerinde görülerek çözümlenmesi gerektiği; bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Kanun'un 10. maddesine göre yapmış olduğu başvurunun kabulü gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir. İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ali HÜNER'in Başkanlığında, Üyeler: Mahir Ersin GERMEÇ, Dr. Mustafa KILIÇOĞLU, Bekir AKSOYLU, Mustafa BİRDEN, Ertuğrul TAKA ve Turgut ARIBAL'ın katılımlarıyla yapılan 27/3/2000 günlü toplantısında, Raportör-Hakim İsa YEĞENOĞLU'nun davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile Danıştay Başsavcısının idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının davada idari yargının görevli bulunduğuna ilişkin düşünce yazıları ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mustafa EKİNCİ ile Danıştay Savcısı O. Cem ERBÜK'ün yazılı düşünceler doğrultusundaki açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

    USULE İLİŞKİN İNCELEME:

    Başkanlık yazısı ile getirtilen dava dosyası üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarece anılan Yasa'nın 10. maddesinde öngörülen şekilde görev itirazında bulunulduğu ve 12. maddede öngörülen süre içinde başvurulduğu, bu nedenle Danıştay Başsavcısı tarafından Yasa'da öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır.

    ESASA İLİŞKİN İNCELEME:

    Davacı vekili, müvekkillerinin eşi ve babalarının ölümüyle sonuçlanan kazanın meydana geldiği hemzemin geçidin bulunduğu yerdeki demiryolunun kavisli ve görüşü engelleyen ağaçlarla çevrili olduğunu; olay günü hemzemin geçitteki mevcut sinyalizasyon sisteminin bozuk olması nedeniyle çalışmadığını; olayda, TCDD işletmesinin tehlikeli işletme işlettiği ve hemzemin geçitte kurmuş olduğu sinyalizasyon sistemini işler ve bakımlı vaziyette bulundurmadığı nedeniyle ve TEKFEN A.Ş.'nin ise Karayolları Trafik Kanunu hükümlerine göre işleten ve istihdam edenin sorumluluğu kapsamında kusurlu ve sorumlu olduklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, toplam 3,950,000,000.- TL. maddi ve manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline hükmedilmesi istemiyle dava açmış; davalılardan TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü vekilinin, 2247 sayılı Yasa'da öngörülen usule uygun başvurusu üzerine, Danıştay Başsavcısı tarafından, davanın TCDD İşletmesine yönelik kısmı bakımından olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmıştır.

    28.10.1984 tarih ve 18559 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü (TCDD) Ana Statüsü'nün" Amaç ve Kapsam" başlıklı 1. maddesi "Bu Ana Statünün amacı; 8.6.1984 tarih ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak sözkonusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü adı altında teşkil olunan Kamu İktisadi Kuruluşunun hukuki bünye, amaç ve faaliyet konuları, organları ve teşkilat yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki ilişkileri ve ilgili diğer hususları düzenlemektir..." hükmünü taşımakta; "Hukuki Bünye" başlıklı 3. maddesinde, bu Ana Statü ile teşkil olunan TCDD İşletmesinin, sermayesinin tamamı Devlete ait, tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir "Kamu İktisadi Kuruluşu" olduğuna ve 233 sayılı KHK. ile bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğuna işaret edilmekte; 4. maddesinde, sayılan Kuruluş amaç ve faaliyet konularının tamamına yakınının "tekel" kapsamında işler olduğu belirtilmekte; kuruluşu, yönetimi ve denetimi konularında 233 sayılı KHK. hükümlerine paralel düzenlemelere yer verilmektedir.

    Buna göre, TCDD İşletmesinin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğu tartışmasızdır. 233 sayılı KHK. ve Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak karlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, İşletmenin iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış olması, onun kamu hizmeti yürütmesine ve kamu kurumu niteliğine engel teşkil etmemektedir. Dava dilekçesinin incelenmesinden, davacılar vekilince, davalılardan TCDD İşletmesinin yürüttüğü hizmetin kuruluşu ve işleyişindeki aksaklıklardan dolayı kusurlu ve sorumlu olduğu iddia edildiğine göre, davalı idare yönünden açılan davanın hizmet kusuru esasına dayandırıldığı anlaşılmaktadır. Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

    Buna göre ve idare personelinin dikkatsizlik ve tedbirsizliği sonucu oluşan kişisel kusura değil de, zararın kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında doğduğu nedeniyle idarenin hizmet kusuruna dayanılmış olması karşısında, tekel niteliğinde kamu hizmeti yürüten TCDD İşletmesinin bu hizmeti yürüttüğü sırada kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan dava, olayda kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanmasını gerektirmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Yasa'nın 2/1-b. maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevlidir. Buna karşın, dava konusu zararın, karayolunun demiryolu ile kesiştiği hemzemin geçitte meydana gelen kaza sonucunda oluştuğu nedeniyle ortada bir trafik olayı bulunduğu düşüncesinden hareketle, davanın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 85., 90. ve 106. maddeleri hükümleri uyarınca, işletenin hukuki sorumluluğu kapsamında çözümlenmesi gerekeceği ileri sürülebilir ise de; anılan Yasa'da gerek hemzemin geçitin karayolunun uzantısı olduğunu belirten bir tanım ve düzenlemeye yer verilmemesi ve gerekse trenin bu Yasa kapsamına giren bir motorlu taşıt olarak sayılmamış olması karşısında, TCDD İşletmesi yönünden bu iddiayı kabule olanak bulunmamaktadır. Nitekim, TCDD Ana Statüsü'ne, Yüksek Planlama Kurulunun 27.4.1992 tarih ve 92/T. 29 sayılı kararıyla ilave edilen Ek 2. maddede, "Demiryolunun karayolu, köy yolu ve benzeri yollar ile yaptığı kesişmelerde demiryolu ana yol sayılır. Bu kesişmelerde yapılan yeni yolun bağlı olduğu kurum veya kuruluş, alt ve üst geçit yapmak ve diğer emniyet tedbirlerini almakla yükümlüdür. Demiryolu trafik düzeninin gerektirdiği hallerde sözkonusu yollara ait geçitler ile görüşe engel teşkil eden tesisler kime ait olursa olsun kaldırtılır.

    Demiryolu üstünde seyreden araçların karayolu, köy yolu ve benzeri yollardaki araçlara göre geçiş üstünlüğü vardır." denilmek suretiyle, demiryolunun farklı bir hukuki statüye tabi bulunduğu açıklanmaktadır. Belirtilen nedenlerle, hemzemin geçitte karayolu taşıtı ile trenin çarpışması sonucunda doğan zararın tazmini istemine ilişkin bulunan davanın, hizmet kusuru esasına göre TCDD İşletmesi aleyhine açılan kısmının görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli olduğundan, Danıştay Başsavcısının başvurusunun kabulü ile Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin, davalı idarece yapılan görev itirazının reddi yolundaki kararının kaldırılması gerekmektedir.

    SONUÇ : Davanın TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğüne yönelik kısmının çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısının başvurusunun KABULÜ ile Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 12.10.1999 günlü, E: 1999/231 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 27.3.2000 gününde kesin olarak oybirliği ile karar verildi.