T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO         : 2017 / 567

            KARAR NO    : 2017 / 770

            KARAR TR     : 25.12.2017

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

 

 

 

 

                                                          

 

K  A  R  A  R

 

Davacı         : İ.K.

Vekilleri       : Av. İ. A., Av.H. K., Av.İ.K.

Davalı          : Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekilleri       : Av. T. B. - Av. N.A.G. - Av. Ç. T.

 

O L A Y      : Davacı vekili;  müvekkilinin 23.12.2012 günü saat 16.30 sularında 08 DA …. plakalı aracı ile Toybelen Mahallesinde bulunan 2. El oto pazarından dönerken yolda meydana gelen heyelanı fark edemediğini, aracın göçüğe devrilmesi sonucunda toplam 3.749,99 TL. maddi zararının oluştuğunu; kazanın meydana gelmesinde heyelanlı yolu trafiğe kapatmayan, aydınlatma ve gerekli işaretlemeyi yapmayan sorumlu kuruluş Samsun Büyükşehir Belediyesinin tam kusurlu olduğunu; uğranılan maddi zararın karşılanması için yapılan başvurunun idarece reddedildiğini; davalı idarenin kaza meydana gelmeden önce alması gereken tedbirleri kazadan sonra aldığını, tazminat talepleri üzerine de bu tedbirlerin kazadan önce alındığını iddia ettiğini, oysa bunun doğru olmadığını, kaza sonucunda aracında meydana gelen hasarın yanında müvekkilinin de yaralandığını ifade ederek; 3.749,99 TL maddi, 2.000,00 TL. manevi olmak üzere toplam 5.749,99 TL. zararın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

SAMSUN 2.İDARE MAHKEMESİ; 15.5.2013 gün ve E:2013/537, K:2013/575 sayı ile, “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 1.maddesinde bu Kanunun amacının, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu, 10.maddesinde; "Bu Kanunla belediyelere verilen görevler il ve ilçe trafik komisyonları ve mahalli trafik birimleri ile işbirliği yapılarak yürütülür...b) Görev ve yetkiler, 1.Yapım ve bakımından sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmak, 2. Gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmak, 3. Karayolu yapısında ve üzerinde yapılacak çalışmalarda gerekli tedbirleri almak, aldırmak ve denetlemek, 4. Karayolunda trafik için tehlike teşkil eden engelleri gece veya gündüze göre kolayca görülebilecek şekilde işaretlemek veya ortadan kaldırmak, 5.Yol yapısı veya işaretleme yetersizliği yüzünden trafik kazalarının vukubulduğu yerlerde, yetkililerce teklif edilen tedbirleri almak, 6. Çocuklar için trafik eğitim tesisleri yapmak veya yapılmasını sağlamak, 7. Bu Kanun ve bu Kanuna göre çıkarılan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmak.", 13.maddesinde; "Karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşlar, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlüdür. Çeşitli kişi, kurum ve kuruluşlar, karayolu yapısında yapacakları ve esasları yönetmelikte belirtilen çalışmalarda; a) Yolun yapım ve bakımı ile görevli kuruluştan izin almak, b)Çalışmaları, gerekli önlemleri alarak, aldırarak ve devamlılığını sağlayarak, trafik akımını ve güvenliğini bozmayacak tarzda yapmak, c) Zorunlu nedenlerle meydana gelen arıza, engel ve benzerlerini en kısa zamanda ortadan kaldırarak karayolunu kullananlara ve araçlara zarar vermeyecek duruma getirmek, d) Şehiriçi karayolu kenarında çeşitli tesislerin yapımı süresince; kaldırımlarda, tünel, tünel aydınlatılması ve benzerlerini yaparak güvenli geçiş sağlamak ve yaya yollarım trafiğe açık bulundurmak, zorundadırlar. Bu çalışmalar sırasında meydana getirilen tehlikeli durum ve engeller bütün sorumluluk, bunları yaratan kişilere ait olmak üzere zabıtaca kaldırılır, yapılan masraflar sorumlulara ödetilir...", 110.maddesinde ise; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir, "hükümlerine yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının sahibi olduğu 08 DA 706 plaka nolu aracının 23.12.2012 tarihinde göçüğe devrildiği, olayın yolun trafiğe kapalı olduğunu gösteren gerekli trafik işaretlemelerinin ve aydınlatmaların davalı idarece yapamamasından kaynaklandığı iddiası ile, göçüğe devrilmesi sonucunda oluşan hasar nedeniyle uğradığı maddi zararın ödenmesi istemi ile davalı idareye başvuru yapıldığı, başvurunun reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda metnine yer verilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, 2918 sayılı Kanun ile belediyelere ve belediyeler dışında Kanunda sayılan bazı idarelere karayollarıyla ilgili görev, sorumluluk ve yetkiler tanındığı, yapım ve bakımından sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, karayolu yapısında ve üzerinde yapılacak çalışmalarda gerekli tedbirleri almanın, aldırmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymanın, yer işaretlemeleri yapmanın ve denetlemenin belediyelerin görevleri arasında sayıldığı, karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşların, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü olduğu yönünde kurallara yer verildiği görülmektedir.

Bunun yanında, 2918 sayılı Kanunun 110.maddesinin başlığının "görevli ve yetkili" mahkeme" olduğu, özel bir görev kuralı getirdiği, bu kanundan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğinin düzenlendiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, belirtilen hususlar ve dava dosyası içerisinde bulunan bilgi ve belgeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davaya konu uyuşmazlığın, trafiğe kapalı olan yolun, kapalı olduğunu gösteren gerekli trafik işaretlemelerinin ve aydınlatmaların yapılmaması nedeniyle aracın göçüğe devrildiği iddia edilerek, araçta oluşan maddi hasarın tazmini isteminden kaynaklandığı, sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, karayolu yapısında ve üzerinde yapılacak çalışmalarda gerekli tedbirleri almanın, aldırma sorumluluğunun ilgili belediyeye veya bağlı kuruluşuna ait olduğu, belirtilen bu sorumluluğun da yukarıda belirtildiği üzere 2918 sayılı Kanunun ilgili maddelerinde düzenlendiği ve bu Kanundan doğan sorumluluk davalarının da adli yargıda görüleceği kuralına yer verildiği anlaşıldığından, bakılan davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1 -a. maddesi hükmü uyarınca GÖREV YÖNÜNDEN REDDİNE…” karar vermiş, bu karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu defa,  aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Samsun 4.Asliye Hukuk Mahkemesi; 3.11.2014 gün ve E:2013/117, K:2014/309 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesi; 19.11.2015 gün ve E:2015/2525, K: 2015/12498 sayı ile, hizmet kusuruna dayanılarak Samsun Büyükşehir Belediyesi aleyhine açılan bu davada adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunması nedeniyle dava dilekçesinin yargı yolu nedeniyle usulden reddine hükmedilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde karar verilmesinin yerinde görülmediği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

SAMSUN 4.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 25.5.2016 gün ve E:2016/162, K:2016/148 sayı ile, “(…) Verilen bu kararın temyizi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 19/11/2015 gün 2015/2525 Esas 2015/12498 Karar sayılı bozma ilamıyla davalının hizmet kusuruna dayalı zararın tazmini için açılan davanın tam yargı davası olması nedeniyle idari yargı merciilerinin görevli olduğundan dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle hizmet kusuruna dayalı olarak davalı Belediye aleyhine açılan davada dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmesi yönünden bozulması üzerine Mahkememizce usul ve yasaya uygun Yargıtay bozma ilamına uyulmuştur.

Dosya içerisinde mevcut taraf beyanları, Samsun 2. İdare Mahkemesinin 2013/537 Esas 2013/575 karar sayılı dosyası, Yargıtay bozma ilamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Davacının davalı belediyenin gereği gibi hizmetini yapmamasından dolayı aracının heyelana düşmesi nedeniyle uğradığı zararın tazminini talep ettiği, belediyenin hizmet kusuruna dayandığı, bu durumda idari yargı yolunun görevli olduğu, görevin dava şartı olduğu ve her aşamada göz önüne alınması gerektiği anlaşıldığından davacının dava dilekçesinin görev yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulması gerekmiştir.

HÜKÜM:

1-Davacının dava dilekçesinin yargı yolu nedeniyle İdare Mahkemelerinin görevli olması nedeniyle usulden reddine…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Birgül KURT’un katılımlarıyla yapılan 25.12.2017 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının; davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece 15. maddede belirtilen hükmün aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden gönderildiği görülmekte ise de; davaya ilişkin bilgi ve belgelerin dosyada yer aldığı; Başkanlık yazısıyla, adli yargı kararının bir örneğinin ve kesinleşme durumuna ilişkin bilginin Mahkemesinden temin edildiği ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından,  görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan maddi ve manevi zararın davalı idarece  tazmini istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacının 08 DA 706 plaka sayılı aracı ile 23.12.2012 tarihinde trafikte seyir halindeyken, yol üzerinde heyelandan dolayı çökme olan kısmı göremediği, aracın devrildiği, olayın yolun trafiğe kapalı olduğunu gösteren gerekli trafik işaretlemelerinin ve aydınlatmaların davalı idarece yapamamasından kaynaklandığı iddiası ile; araçta meydana gelen hasar ve yaralanmadan ötürü uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Samsun 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 25.5.2016 gün ve E:2016/162, K:2016/148 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Samsun 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 25.5.2016 gün ve E:2016/162, K:2016/148 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ  KALDIRILMASINA, 25.12.2017 gününde Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Mehmet

AKSU

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

 

Üye

Birgül

KURT

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

   KARŞI OY

 

03.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 25.12.2017

                                                                                   

 

                                                       ÜYE

                                         Süleyman Hilmi AYDIN