T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2015 / 939

            KARAR NO             : 2015 / 959

            KARAR TR  : 28.12.2015

ÖZET :5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 1989- 1992 yılları arasında Gülhane Askeri Tıp  Akademisindeaskeri öğrenci statüsüyle okuyan, ancak mezun olamadan okuldan ayrılan davacının; ilk sigortalılık tarihinin, 5434 sayılı Kanun uyarınca emeklilik keseneğinin yapıldığı 1.2.1989 tarihi itibar edilmesi, dolayısıyla Emekli Sandığına tabi hizmetinin dikkate alınması yolundaki talebinin reddine dair işlemin iptali istemiyle açtığı davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı            :M.S. A.

            Vekilleri         : Av. F. L. E.& Av. H.A.

            Davalı             :Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü)

Vekilleri         : Av. A.S.                   (İdari Yargıda)

                          Av. M.T.                   (Adli Yargıda)

 

O L A Y         : Davacı vekili özetle;“Müvekkilimiz M.S.A., 1988 ile 1992 yılları arasında Gülhane Askeri Tıp Akademisinde askeri öğrenci olarak eğitim görmüştür. Müvekkilimizin GATA da eğitim gördüğü 1989-1992 yılları arasında 71531000 sicil numarası ile Emekli Sandığına (4C) tabi olarak kaydı yapılmıştır.

Ne var ki; Müvekkil Gülhane Askeri Tıp Akademisinden mezun olmadan ayrılmış ve 1998 yılında 06 02 1998 36 498 sicil numarası ile SSK’lı (4A) olarak çalışmaya başlamıştır.

Davalı Kurumca, 26.07.2011 tarihinde müvekkilin ilk sigortalılık başlangıcının 01.02.1989 tarihi olarak kabul edilmesi ve kayıtlara işlenmesi yönündeki 5275574 sıra no’lu başvurumuza İYUK’nun 10. maddesinde belirlenmiş olan 60 günlük yasal sürede herhangi bir olumlu yada olumsuz cevap verilmediğinden talebimiz zımnen reddedilmiştir.

Müvekkilimin 1989-1992 yılları arasında 71531000 sicil numarası ile Emekli Sandığına (4C) tabi olduğu hususu tartışmasızdır. Ne var ki; davalı kurum 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4. maddesi gereğince sözkonusu okulları tamamlamadan ayrılanların bu okullarda geçen eğitim sürelerinin sigortalılıktan sayılmayacağı gerekçesi ile müvekkilin 1989 yılına ait sigortalılık başlangıcını dahi kabul etmemektedir. Davalı kurumun bu uygulaması haksız ve usulsüzdür. Şöyle ki;

Öncelikle belirtmemiz gerekir ki; tarafımızca talep edilmiş herhangi bir döneme ilişkin hizmet tespiti talebi söz konusu değildir. Zaten gerek 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunumun 4. maddesi gerekte zamanaşımı çerçevesinde böyle bir hizmet tespitine de yasal olarak imkan bulunmamaktadır.

Davalı kurumdan talebimiz, müvekkilimin Gülhane Askeri Tıp Akademisinde askeri öğrenci olarak bulunduğu ve 71531000 sicil numarası ile Emekli Sandığına (4C) tabi olarak kaydı yapıldığı tarihin sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesine ilişkindir.

Talebimizin sadece sigortalılık başlangıç tarihine ilişkin olması nedeniyle herhangi bir zamanaşımı ya da hak düşürücü sürenin olayımızda uygulanma yeri yoktur.

Gerek Sosyal güvenlik hukuku mevzuatı kapsamında gerekte Anayasamızın sosyal güvenlik haklarına ilişkin düzenlemeleri göz önünde bulundurulduğu takdirde; müvekkilin sigortalılık başlangıç tarihinin eğitimini tamamlayamadığı gerekçesi ile geçersiz sayılması açıkça haksız ve usulsüzdür.

Ayrıca Sosyal Güvenlik Anayasal bir haktır. Sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesi bu hakkın önemli bir bölümü olup, bu hakkın mezuniyet şartına bağlı tutulması da hakkaniyete uygun değildir.

Bu şartlar altında; müvekkilimin askeri öğrenci olması nedeniyle tabi olduğu Emekli Sandığına ilişkin sigortalılık başlangıç tarihinin geçerli kabul edilmesini teminen iş bu davayı açmak zorunluluğu duyulmuştur.

SONUÇ VE İSTEK: Yukarıda arz olunan ve sair gözetilecek nedenlerle;

Davacının ilk sigortalılık başlangıcının 01.02.1989 tarihi olarak kabul edilmesi ve kayıtlara işlenmesi yönündeki 26.07.2011 tarihli başvurumuza; davalı idarece 60 günlük yasal sürede cevap verilmediğinden, İYUK’nun 10. maddesi gereğince ZIMNEN OLUŞMUŞ RET İŞLEMİNİN İPTALİNE,

Davacının İlk Sigortalılık Başlangıcının 01.02.1989 TARİHİ OLARAK KABUL EDİLMESİ VE KAYITLARA İŞLENMESİNE,

Yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine, karar verilmesini Müvekkilimiz adına arz ve talep ederiz.” demek suretiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 4. İdare Mahkemesi:28.12.2012 gün ve E:2011/2397, K:2012/2752 sayı ile özetle; “(...)davacı tarafından Gülhane Askeri Tıp Akademisi bünyesinde askeri öğrenci olarak geçen çalışmalarının hizmetine dahil edilerek, ilk sigortalılık başlangıcının 01.02.1989 tarihi olarak kabul edilmesi istemi ile yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmakta olup, başvuru tarihi itibariyle 5510 sayılı Kanun'un yürürlükte bulunduğu, uyuşmazlığın 5510 sayılı Kanun'un uygulanmasından kaynaklandığı ve çözümlenmesinde 5510 sayılı Kanun maddelerinin uygulanması gerektiği sonucuna ulaşıldığından anılan Yasa'nın 101. maddesi hükmü uyarınca davanın görüm ve çözümünün adli yargının ( İş Mahkemeleri ) görevi kapsamında olduğu sonucuna varılmıştır.” demek suretiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiştir.

İşbu karara karşı yapılan temyiz üzerine Danıştay 15. Dairesi 26.12.2013 gün ve E:2013/8144, K:2013/12081 sayılı ilamı ile özetle; hükmün onanmasına karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.

            Davacı vekili aynı istemle bu kez adli yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 13. İş Mahkemesi:08.06.2015 gün ve E:2014/1914, K:2015/629 sayılı kararı ile özetle:“davacının açıkça 5434 sayılı yasanın 31 maddesi kapsamında yapılan işlem ile ilgili talepte bulunduğu, davada 5434 sayılı yasanın uygulanmasının gerektiği, 01.10.2008 den önce emekli sandığı iştirakçisi olan davacının davasının idari yargıda görülmesi gerektiği, görevin kamu düzenini ilgilendiren hallerden olup, yargılamanın her aşamasında resen incelenmesi gerektiği, buna göre mahkememizce görevsizlik kararı verilmesi gerektiği anlaşılmış, daha önce idare mahkemesi tarafından da görevsizlik kararı verilmekle dosyanın görevli yargı merciinin saptanması için uyuşmazlık mahkemesine gönderilmesine” şeklinde karar vermiştir.

İşbu karara karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 15.10.2015 gün ve E:2015/18172, K:2015/18639 sayılı ilamı ile özetle;hükmün onanmasına karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Birgül KURT, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.12.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada; adli yargı yerince idari yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen idari yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1-2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

2-2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

Yasakoyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli yargı yerince, öncelikle görevsizlik kararı verilmekle birlikte, bununla yetinilmemiş ve görevli merciin belirtilmesi için re’sen Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulmasına da karar verilmiştir.

Bu haliyle, Ankara 13. İş Mahkemesi’nce re’sen yapılan başvuru, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamaktadır.

Ancak, idari ve adli yargı yerleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyası ile idari yargıya ait dosyanın birlikte son görevsizlik kararını veren Mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği; sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim İsmail SARI’nın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Gülhane Askeri Tıp Fakültesindeki eğitim süresini tamamlayamadan “2’nci sınıfta başarısızlıktan” ayrılmış olan davacının öğrencilik döneminde Emekli Sandığı’nca keseneğe tabi tutulan söz konusu hizmetlerinin fiili hizmetten sayılıp sayılmayacağına ilişkindir.

Dosyanın incelenmesinden; davacının, 3. 10. 1989 tarihinde GATA’da eğitme başladığı, 1991- 1992 eğitim öğretim yılında Fakülte Kurulu’nun 15 Eylül 1992 tarihli kararı ile ilişiğinin kesildiği,   davacının 3.10.1989 tarihinde GATA’da askeri öğrenci olarak göreve başladığı ve 15.9.1992 tarihinde anılan okuldan ayrıldığı anlaşılmıştır.

Davacı, 26.7.2011 tarihinde Emekli Sandığı’na başvurarak “GATA’da eğitim gördüğü 1989- 1992 yılları arasında 71531000 sicil numarası ile Emekli sandığına tabi kaydı yapılmıştır. (4C) Ne var ki: Müvekkil Gülhane Askeri Tıp Akademisinden mezun olamadan ayrılmış ve 1998 yılında  0602199836498 sicil numarası ile SSK’lı (4A) olarak çalışmaya başlamıştır…. Davacının ilk sigortalılık başlangıcının 1.2.1989 tarihi olarak kabul edilerek kayıtlara işlenmesi” ni  talep etmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı 2 Ocak 2012 gün B.13.2. SGK.10.0.03.16 /AR.023.483 sayılı yazı ile 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununun 31. Maddesi uyarınca, Davacının okulu tamamlamayarak subay nasp edilmeden ayrılmış olması nedeniyle okulda geçen sürenin fiili hizmet süresinden sayılamayacağını bildirmiştir.

Dava, fiili hizmet süresinin tesbiti ve sigortalılık süresinin tesbitine ilişkin olduğundan bu konu ile ilgili ve yürürlükten kaldırılan kanun hükümleri ile hali hazırda yürürlükte olan kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.

5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun

Bu Kanunla Tanınan Hakların Başlangıcı başlıklı 30. maddesinde (Mülga: 31/5/2006-5510/106 md.)

(8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunun hükmüdür.)

İştirakçilere bu Kanunun 13 üncü maddesi ile tanınan haklar, durumlarına göre 14 üncü maddenin (a) veya (b) fıkraları gereğince ilk alınan keseneklerin ilgili bulunduğu ay başından başlar

Aynı Yasanın Fiili Hizmet Müddeti başlıklı 31. maddesinde (Mülga: 31/5/2006-5510/106 md.) 16/132

(8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunun hükmüdür.)

Fiili hizmet müddeti, iştirakçinin 30 uncu madde gereğince bu kanunla tanınan haklardan faydalanmaya başladığı tarihten itibaren tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği müddettir.

Ay başlarından sonra vazifeden ayrılanlar için ayrıldıkları ayın tamamı fiili hizmet müddeti sayılır.

13/11/1943 tarihli ve 4489 sayılı Kanun gereğince aylıksız geçen izin müddetlerinin fiili hizmet müddeti sayılması, bunlar için son aylık veya ücret, yükselme yapılmış ise, yükselen aylık veya ücret üzerinden 14 üncü maddenin (a) ve (c) fıkraları gereğince her aya ait keseneğin ilgililer tarafından 17 nci maddenin (a) fıkrasında yazılı müddet içinde Sandığa gönderilmesine bağlıdır.(1)

Bu takdirde bunların karşılıkları, Sandığın bildirimi üzerine, kurumlarca ödenir.

Ancak sözü geçen kanunun 2 nci maddesinin (a) fıkrası gereğince bunlardan başarı ile dönemeyenlerin bu müddetleri fiili hizmet müddeti sayılmaz.

(Değişik: 28/5/2003-4861/22 md.) Harp okulları, fakülte ve yüksek okullar ile astsubay meslek yüksek okullarında sınıfını geçemeyen Türk Silâhlı Kuvvetleri mensubu askerî öğrencilerin, fazla öğrenim yılları fiilî hizmet müddetlerinden indirilir. Fakülte, yüksekokul veya meslek yüksekokullarında kendi hesabına okuduktan sonra muvazzaf subay veya astsubay nasbedilen veya askerlik hizmetini takiben muvazzaf subay veya astsubaylığa geçirilenlerin, normal süreyi aşan öğrenim süreleri fiilî hizmet müddetinden sayılmaz.

(Değişik: 28/5/2003-4861/22 md.) Bu okulları tamamlayamayarak ayrılanların ve fakülte, yüksek okul veya meslek yüksek okullarında kendi hesabına okuduktan sonra astsubay nasbedilmek üzere temel askerlik eğitimine tâbi tutulanlardan bu eğitimi tamamlayamayarak ayrılanların buralarda geçen öğrenim ve eğitim müddetleri fiilî hizmetmüddeti sayılmaz.

Er olarak silah altına alınan iştirakçilerin eksik aylık veya ücret almak suretiyle geçenmüddetleri bu aylık veya ücretlerinin tamamı üzerinden kesenek ve karşılıkları alınmak suretiyle, fiili hizmet müddeti sayılır.

(Değişik: 17/5/1990 - 3650/2 md.) 15 inci maddenin (g) fıkrasının birinci bendinde yazılı olanların fiili hizmet müddetleri yarım hesaplanır.” şeklindeki düzenlemeler yürürlükten kaldırılmıştır.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun’un “Sigortalı sayılanlara ilişkin 4.Maddesinin d bendinde

 (Değişik: 17/4/2008-5754/2 md.) d) Harp okulları ile fakülte ve yüksek okullarda, Türk Silâhlı Kuvvetleri hesabına okuyan veya kendi hesabına okumakta iken askerî öğrenci olanlar ile astsubay meslek yüksek okulları ve astsubay naspedilmek üzere temel askerlik eğitimine tâbi tutulan adaylar,

Geçici 4. Maddesinin 5. fıkrasında

Bu Kanunda aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde; iştirakçi iken, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamına alınanlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olarak çalışmış olup bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine tabi olarak yeniden çalışmaya başlayanlar ile bunların dul ve yetimleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır. (Ek cümle: 11/10/2011-KHK-666/5 md.) Bu fıkra kapsamına girenlerden 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 10 uncu maddesi kapsamında bulunanların emekli kesenekleri ile kurum karşılıklarının hesabında, işgal ettikleri kadrolar için ilgili mevzuatında belirlenen unsurlar esas alınır.

506, 1479, 5434, 2925, 2926 sayılı kanunlara ilişkin ortak geçiş hükümleri başlıklı

Geçici 7. maddesinde (Değişik: 17/4/2008-5754/68 md.)

Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirilir.” hükümleri yer almaktadır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir, Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla,5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun kapsamında iştirakçiliği bulunan, GATA’daki eğitim süresini tamamlayamadan askeri öğrenci statüsünden ayrılmış olan davacının, öğrencilik döneminde Emekli Sandığı’nca keseneğe tabi tutulan söz konusu hizmetleri  nedeniyle sigortalılık başlangıç tarihinin ilk emeklilik keseneğinin yapıldığı tarih olarak itibar edilmesi talebinin reddine dair işlemin iptaline yönelik ilişkin olarak açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli olduğundan, Ankara 13. İş Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile,Ankara 4. İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

SONUÇ: Davanın çözümünde İDARİ YARGI YERİNİN görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 13.İş Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Ankara 4. İdare Mahkemesince verilen 28.12.2012 gün ve E:2011/2397, K:2012/2752 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.12.2015 gününde Üye Birgül KURT’un KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Birgül

KURT

 

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 1. maddesinde; bu mahkemelerin, İşçi Sigortaları Kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara bakacakları kurala bağlanmış; maddede belirtilen İşçi Sigortaları Kurumunun adı 17.7.1964 tarihinde kabul edilen 506 sayılı Kanun'un 136. maddesi ile Sosyal Sigortalar Kurumu olarak değiştirilmiştir.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 104. maddesinde de, bu Kanunla yürürlükten kaldırılmayan hükümleri saklı kalmak kaydıyla, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanuna yapılan atıfların bu Kanunun ilgili maddelerine yapılmış sayılacağı belirtilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlığın; 5510 sayılı Kanun'un yayımlandığı tarihte, 506 sayılı Kanun'a tabi olduğundan 5510 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesi uyarınca 4/a bendi kapsamında sigortalı sayılan davacının, mezun olamadan ayrılmış olduğu Gülhane Askeri Tıp Akademisinde emeklilik keseneğinin yapıldığı 1.2.1989 tarihinin, sigortalılık süresinin başlangıcında esas alınması isteminin 5434 sayılı Kanun'un 31. maddesi uyarınca reddine ilişkin işlemden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

Dava konusu işlemin, 5510 sayılı Kanun uyarınca tesis edilmemesi; davacının da 5510 sayılı Kanun'un geçici 4/c maddesi kapsamında bulunmaması nedeniyle sigortalı ile Sosyal Güvenlik kurumu Başkanlığı Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü arasında, sigortalılık süresinin başlangıcından çıkmış olan uyuşmazlığın görüm ve çözümü, iş mahkemelerine ait bulunduğu oyu ile davanın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu yolunda verilen karara katılmıyorum.

 

 

                                                                                                                             Üye

                                                                                                                      Birgül KURT