T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2019/497

KARAR NO   : 2019/632      

KARAR TR    : 30/09/2019

 

ÖZET: Davalı Belediyenin sorumluluk alanındaki yolda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

K A R A R

 

          Davacılar:                      1 - İ. E.- S. E. - N. A - A. A- E. I.

          Vekilleri                         : Av.V. A.

          Davalı                           : İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

          Vekili                              : Av. H. Y.

 

          O L A Y                        :Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 08/03/2015 tarihinde Tuzla İçmeler Mah. Aydınlı Caddesi üzerinde oto sanayi girişine yakın bir noktada davalı T. S.'in 34 .. 7985 plakalı sayılı aracı ile çarpması neticesinde davacıların murisi V. E.'nun hayatını kaybettiğini, davalı T. S.'in alkollü ve asli kusurlu olduğunu, davalı İstanbul Büyükşehir Belediyesini olay yerinde yeterli aydınlatma sağlamaması sebebiyle sorumlu olduğunu, diğer davalı Anadolu sigorta AŞ nin ise davalı T. S. sevk ve idaresindeki 34 .. 7985 plakalı aracın 251653414 poliçe numarası ile trafik sigortacısı olması ve kanun ve içtihatlar uyarınca sigortalısının kusuru oranında sorumluğu olduğunu belirterek davacılar baba İ. E .için 75.000,00-Tl annesi S. E. için 75.000,00-TL, kardeşler A. A., N. A. ve E. I. için 25.000,00-TL olmak üzere toplam 75.000,00-TL manevi tazminatın davalılar T. S. ve İBB'den kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile beraber müştereken ve mütelselsilen tahsili ile yine 1.000,00-TL maddi tazminatın tüm davalılardan (davalı T. ve İBB'den kaza tarihinden, davalı Anadolu Sigorta A.Ş yönünden ise dava tarihinden itibaren) işleyecek yasal faizi ile birlikte dayanışmalı olarak tahsili talebiyle 21/07/2015 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

          İSTANBUL (ANADOLU) 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ: 10/10/2017 tarih 2015/509 Esas, 2017/944 Karar sayılı dosyada "..... 2918 sayılı yasanın ’hukuki sorumluluk ve sigorta' başlıklı sekizinci kısmında; motorlu araçların karıştığı trafik kazaları sonucu ortaya çıkan zarar nedeniyle araç sahiplerinin, işletmelerin hukuki sorumluluğu düzenlenmiştir. Anılan yasada kamu idare ve kuruluşlarının sorumlulukları özel olarak düzenlenmemiştir. Bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; Devlet ve diğer kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların karıştığı kazalar nedeniyle araç işleticisi sıfatıyla kamu idareleri ve kuruluşlarına karşı açılacaklar da dahil bütün araç sahibi ve işleticilerine karşı açılan davaların çözümü adli yargının görev alanına girmektedir. Fakat kamu idareleri ve kuruluşlarının, trafik güvenliği ve düzenini sağlamak amacıyla gerek kendi kuruluş yasaları, gerekse 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre yürüttükleri hizmetlerin, kamu hizmeti niteliğini taşımaları ve 2918 sayılı Yasada da görevlendirilen kamu idare ve kuruluşlarının sorumluluklarının ayrıca düzenlenmemiş olması karşısında; trafik düzeni ve güvenliği hizmetlerinden kaynaklandığı öne sürülen zararların tazmini istemiyle, ilgili idareye karşı açılan davaların çözümü idari yargının görev alanına girmektedir.

          Yargıtay 17. H.D.'nin 08/03/2017 tarih 2016/8443 E.;2017/2492 K, ve 16/05/2013 tarih 2013/5420 E.;2013/7104 K. sayılı kararlarında da bu durum aynen "idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü esnada kişilere verdiği zararın ödetilmesine yönelik bulunan uyuşmazlık konusu davanın, olayda kamu hizmetinin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğini, hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tespitinde esas alınan idare hukuku kurallarına ve 2577 sayılı İYUK 2/1-b maddesinde sayılan tam yargı davasında görülüp ve çözümünde idari yargı yerleri görevli bulunması" şeklinde ifade edilmiştir.

          Davalı kurumun bir kamu idaresi olduğu açıktır. Kamu idarelerinin hizmetlerini ifa ederken kusurlu davranmaları nedeniyle zarar görenlerin açacakları tazminat davaları, tam yargı davası niteliğinde olup bu tür davalara bakma görevi idare mahkemelerine aittir.

          Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davada, davalı İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bakım sorumluluğunda olan karayolunda gerekli tedbir ve aydınlatma önlemlerini almadığının ileri sürüldüğü, kamu hizmeti görmekle yükümlü olan davalı kurumun, denetim ve gözetimi faaliyeti sebebiyle oluşan zararların özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı, hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar yönünden açılan davanın İYUK.'un 2. maddesi uyarınca idare aleyhine tam yargı davası olarak açılması gerektiği bu hususun yerleşik içtihatlar ile sabit olduğu, HMK. 115/1 maddesi uyarınca mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını yargılamanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı hükmü karşısında somut olayda anılan davalı yönünden yargı yolunun caiz olmaması sebebiyle HMK. 114/1-b ve HMK. 115/2 maddeleri uyarınca yargı yolu dava şartı yokluğundan asıl ve birleşen davalar yönünden davaların usulden reddine diğer davalılar yönünden dosyaların tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydına" dair verdiği karar, istinaf başvurusunun İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 14/02/2019 gün, E:2010/14, K:2019/166 sayılı ilamıyla reddedilerek kesinleşmiştir.

          Davacılar vekili bu kez aynı taleple 02/05/2019 tarihinde İstanbul Büyükşehir Başkanlığı aleyhine idari yargı yerine müracaat etmiştir.

          İSTANBUL 8. İDARE MAHKEMESİ: 14/05/2019 gün, 2019/1483 esas sayılı dosyada; "...Dosyanın incelenmesinden; İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 10/10/2017 tarih ve E:2015/509, K:2017/944 sayılı görevsizlik kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulduğu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi'nin 14.02.2019 tarih E:2019/14, K:2019/166 sayılı kararı ile istinaf başvurusunun reddine hükmedilmesi üzerine, davacılar tarafından oluştuğu ileri sürülen 1.000,00-TL maddi ve 225.000,             00TL manevi olmak üzere toplam 226.000,00-TL tutarındaki zararın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

          Anayasa Mahkemesi'nin 8/12/2011 tarih ve E:2011/124, K:2011/160 sayılı kararındaki; "2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ’nun 110. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun'dan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği öngörülmektedir. İtiraz başvurusunda bulunan mahkeme ise idare mahkemesi olup davaya bakmakta görevli ve yetkili mahkeme değildir." yolundaki gerekçe dikkate alındığında, anılan Kanunda yer alan görev kuralının idarelerin hizmet kusurundan kaynaklanan davaları da kapsadığının kabulü zorunludur.

          Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 30/11/2015 tarih ve E:2015/786, K:2015/801 sayılı kararında da; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110. maddesi çerçevesinde, "Sigortalı araç için araç sahibine ödemede bulman sigorta şirketince, zararın giderilmesi istemiyle idare aleyhine açılan davanın, adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği" gerekçesiyle görev uyuşmazlığı nihai olarak çözümlenmiştir.

          Bu durumda; 2918 sayılı Kanun'un 110. maddesinde yapılan söz konusu değişiklik sonrası, Karayolları Trafik Kanunu'na dayalı olarak Kanun değişikliğinin yürürlüğe girdiği 19.01.2011 tarihi sonrasında açılan sorumluluk davalarında adli yargı mercileri görevli olduğu hükmü karşısında davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmaktadır.

          Açıklanan nedenle; dava dosyasının, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19.maddesi hükmü uyarınca görevli yargı merciinin belirlenebilmesi amacıyla İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2015/509 kayıtlı dava dosyası da temin edilmek suretiyle dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine" karar vererek dava dosyalarını 22/07/2019 tarih ve 2019/1483 E. Sayılı üst yazı ile Mahkememize göndermiş, başvuru 26.07.2019 tarihinde kaydedilmiştir.

          İNCELEME VE GEREKÇE :

          Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Başkan Hicabi DURSUN, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 30/09/2019 günlü toplantısında:

          l-İLK İNCELEME :

          Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının, ekindeki adli yargı dosyası bilgileri ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

          II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU'nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

          Dava; davalı idarelerin sorumluluk alanında meydana gelen ve davacıların murisinin ölümüyle sonuçlanan olayda oluştuğu ileri sürülen maddi ve manevi zararın, olayın oluşumunda kusuru olduğu ileri sürülen davalılardan tazmini istemiyle açılmıştır.

                        2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

          Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır” denilmiştir.

          2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

          Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

          Bu durumda,2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile İstanbul (Anadolu) 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 10.10.2017gün ve E:2015/509, K:2017/944 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

          S O N U Ç :Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile İstanbul (Anadolu) 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 10.10.2017gün ve E:2015/509, K:2017/944 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA 30/09/2019 gününde üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

      Başkan                               Üye                               Üye                              Üye

      Hicabi                              Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                           BOZER                         AKSU                          SONER           

 

 

                                                  Üye                                Üye                              Üye    

                                              Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                                TUNÇ                          TOPUZ                            ARSLAN  

 

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum.30.9.2019

 

                                                      ÜYE

                                            Ahmet ARSLAN