Hukuk Bölümü         2009/125 E.  ,  2009/295 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : E. Makine Tekstil Sanayi ve Tic. Ltd. Şti

Vekilleri         : Av. İ.Ö. -  Av. O.T.

Davalı           : Bursa Valiliği (Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü)

             O L A Y          : Bursa Valiliği Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü' nün 10.08.2006 tarih ve 2006/10 sayılı kararı ile, 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun'un 5. maddesinin 1. fıkrasına aykırılık nedeniyle, aynı Kanun'un 12. maddesinin 1. fıkrasının (a)  bendi uyarınca davacı şirket adına para cezası  kesilmiştir.

Davacı vekili, para cezasının kaldırılması istemiyle adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

BURSA 3. SULH CEZA MAHKEMESİ: 23.01.2007 gün ve E:2006/1117 Müt, K:2007/43 Müt. sayı ile, 4703 sayılı yasanın 13.md.sinde idari para cezalarına karşı tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebileceğinin belirtildiği, 5326 sayılı Kanunun 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı kanun 3/1. md.sinde İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı belirtilmiş olup, yasasında itirazın idare mahkemesine yapılacağı ve başvurunun nereye yapılacağı hususunda düzenleme bulunduğundan, başvuru dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, para cezasına ilişken kararın iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

BURSA 2. İDARE MAHKEMESİ: 07.05.2008 gün ve E: 2007/155, K: 2008/611 sayı ile, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 5560 sayılı Kanunla değişik 3. maddesinin (a) bendinde; bu Kanunun idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağının belirtildiği,  27.maddesinin 1. fıkrasında; idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç on beş gün içinde sulh ceza mahkemesine başvurulabileceği, 8. fıkrasında ise; idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceğinin kurala bağlanmış bulunduğu;  bu hükümlere göre kendi özel kanunlarında idare mahkemelerine itiraz yolu öngörülmeyen veya idari yargının görev alanına giren bir işlem kapsamında verilmeyen idari yaptırım kararlarına karşı Sulh Ceza Mahkemelerine başvurulmasının gerektiği;  öte yandan 4703 sayılı Kanunun 13. maddesinin birinci fıkrası gereğince verilen cezalara karşı idari yargı yoluna başvurulabileceği yolundaki hükmün 08.02.2008 gün ve 26781 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 496. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı, halen idare mahkemelerinde görülmekte olan davaların açıldığı mahkemede görülmesine devam edileceği yönünde istisnai bir hükme de yer verilmediği;  bu durumda, davacı şirkete 4703 sayılı Kanunun 13. maddesinin birinci fıkrası gereğince verilen para cezasından kaynaklanan uyuşmazlığı çözümleme işi 5728 sayılı Kanunun 496. maddesi ile Mahkemelerinin görev alanından çıkarıldığından,  5326 sayılı Kabahatler Kanununun yukarıda yer verilen hükümlerine göre uyuşmazlığı çözme görevinin Sulh Ceza Mahkemesine ait bulunduğu gerekçesiyle, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar verilmiş; yapılan itiraz Bursa Bölge İdare Mahkemesi’nin 24.9.2008 gün ve E:2008/1975 gün ve K:2008/2202 sayılı kararıyla reddedilerek karar onanmış, karar düzeltme istemi  de reddedildiğinden, karar kesinleşmiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE :

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, Turan KARAKAYA, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 07.12.2009 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 4703 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 1.  fıkrasına aykırılık nedeniyle, aynı Kanun'un 12. maddesine göre verilen idari  para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

29.6.2001 tarih ve 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, “Bu Kanunun amacı; ürünlerin piyasaya arzı, uygunluk değerlendirmesi, piyasa gözetimi ve denetimi ile bunlarla ilgili olarak yapılacak bildirimlere ilişkin usul ve esasları belirlemektir”; “Ürünlerin piyasaya arzında üreticilerin ve dağıtıcıların yükümlülükleri” başlıklı  5. maddesinin 1.  fıkrasında, “Piyasaya arz edilecek yeni ürünlerin ilgili teknik düzenlemeye uygun olması zorunludur. Bu hüküm, kullanılmış olmakla birlikte değişiklik yapılarak piyasaya tekrar arz edilmesi hedeflenen ürünler ile Avrupa Birliği üyesi ülkeler dışındaki ülkelerden ithal edilen eski ve kullanılmış ürünlere de uygulanır”  denilmiş; 12. maddesinde, “Bu Kanunun;

            a) 5 inci maddesinin birinci fıkrasına aykırı hareket eden üreticiler hakkında iki milyar Türk Lirası,

            (…)

            idarî para cezası uygulanır.

            Birinci fıkrada belirtilen idarî para cezaları, fiilin bir yıl içinde tekrarı halinde, her tekrar için iki katı olarak uygulanır.

            Bu Kanunda öngörülen idarî para cezalarını, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun ek 2 nci maddesi hükümleri uyarınca her yıl artırılarak hesaplanacak ceza miktarını esas alarak yüzde yüze kadar artırmaya veya yüzde elli nispetinde azaltmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.

Bu Kanundaki idarî para cezaları, aynı fiil için diğer kanunlarda idarî para cezası öngörülmediği takdirde uygulanır” hükmü yer almış, 13. maddesinde, bu Kanunda yer alan idarî para cezalarının, yetkili kuruluşlar tarafından verileceği ve tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde vergi dairelerine veya mal müdürlüklerine ödeneceği, bu idarî para cezalarına karşı, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebileceği, itirazın, verilen idarî para cezasının yerine getirilmesini durdurmayacağı, bu Kanuna göre verilen idarî para cezaları hakkında, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş iken;   4703 sayılı Kanun’un 12. maddesi, 23.1.2008 gün ve 5728 sayılı Kanun’un 495. maddesi ile değiştirilerek,  “Bu Kanunun;

a) 5 inci maddesinin birinci fıkrasına aykırı hareket eden üreticiler hakkında ikibin Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar,

 (…)

idarî para cezası uygulanır.

Bu Kanundaki idarî para cezaları, aynı fiilin bir suç veya daha ağır idarî para cezası ile cezalandırılmayı gerektiren kabahat oluşturmaması hâlinde uygulanır” denilmiş;  aynı Kanunun 13. maddesi ise, 5728 sayılı Kanun’un 496. maddesi ile değiştirilerek, bu Kanunda yer alan idarî para cezalarının, yetkili kuruluşlar tarafından verileceği belirtilmiştir. 5728 sayılı Kanun hükümleri 8.2.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

4703 sayılı Yasa’da son haliyle, idari para cezasına karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir.    

1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, sözü edilen Kanun’un diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu’nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması,  27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.

Daha sonra, 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde        " (1) Bu Kanunun;

            a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

            b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

            uygulanır." denilmiştir.      

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun; İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterildiği durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

            Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

            Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

            İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen idari para cezasının  5326 sayılı  Kanun’un 16. maddesinde  belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun’da idari para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’la değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanun’un 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Sulh Ceza Mahkemesinin verdiği görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Bursa 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nce verilen 23.01.2007 gün ve E: 2006/1117 Müt, K: 2007/43 Müt. sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 07.12.2009 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.