Hukuk Bölümü         2004/84 E.  ,  2004/86 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           :T. Petr. A.O. Gen. Müd.lüğü

Vekili              :Av. S.K.S.

Davalı            :İçişleri Bakanlığı

Vekili              :Hazine Av. B. D.

             OLAY             :TPAO Batman Bölgesi üretim sahaları bakım, onarım ve temizlik işlerini yürüten müteahhit nezdinde işçi olarak çalışan Sadık Omurcan’ın, 11.2.1996 günü sahadaki çalışmanın bitiminde kampa döndüğü sırada bulunduğu servis aracının teröristlerce yerleştirilen mayına çarpması sonucunda ölmesi nedeniyle annesi, babası ve kardeşleri tarafından TPAO aleyhine açılan manevi tazminat davasında, ANKARA 5. İŞ MAHKEMESİ; 22.6.1998 gün ve E:1998/376,K:1998/330 sayı ile, Mahkemenin 1996/936 esas sayılı dava dosyasının incelenmesinden S.O.’nun eş ve çocukları için maddi ve manevi tazminat istemiyle açılan davada alınan kusur raporunda, olayın meydana gelmesinde işverenliğin %25 oranında ve kasti eylem türünde bulunan terör olayının kusura yönelik muhatabı teröristlerin ise %75 oranında kusurlu bulunduğunun anlaşıldığı, Mahkemece bu kusur raporu dikkate alınarak verilmiş olan hükmün derecattan geçerek kesinleştiğinden bahisle, bu tespit ve  hukuki olgular ile diğer hususlar dikkate alınarak anne ve baba için ayrı ayrı 300.000.000.-TL. ve kardeşler için ise ayrı ayrı 50.000.000.-TL. manevi tazminatın davalıdan tahsiline ve tüm davacıların fazla manevi tazminat istemlerinin reddine karar vermiş; bu karar, YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ’nin 1.10.1998 gün ve E:1998/5108, K:1998/6156 sayılı ve “Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle olayın olağanüstü hal bölgesinde vukuu bulmasına ve mevcut delillere göre teröristlere verilen kusurun belli bir kesiminden; Devletin, Anayasadan kaynaklanan, güvenliği sağlama ödevinin zorunlu bir sonucu olan yurttaşların can ve mal güvenliğini temin etme görevini yerine getirmemesi nedeniyle sorumlu tutulması gerekmesine; davanın dayanışmalı sorumluluk esasına dayanılarak açılmasına, Devlet’in (İçişleri Bakanlığı’nın) hizmet kusuru niteliğindeki sorumluluğunun ve oranının ileride açılacak rücu davasında, ayrıca değerlendirilmesinin doğal bulunmasına göre, tarafların yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddi” yolundaki kararıyla onanmıştır.

             Anılan yargı kararı gereğince hak sahiplerine 1.583.557.192.-TL. ödemede bulunan TPAO’nun vekili, tazminat davasında teröristlere yüklenen %75 oranındaki kusurun tamamının davanın ihbar olunduğu İçişleri Bakanlığına ait bulunduğunu ileri sürerek, kurumlarınca ödenen miktarın %75’ine tekabül eden 1.187.667.894.- liranın ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte İçişleri Bakanlığından rücuen tahsiline hükmedilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

            DİYARBAKIR İDARE MAHKEMESİ; 29.11.2000 gün ve E:1999/918, K:2000/1013 sayı ile, tam yargı davası niteliği taşımayan ve konusu 6183 sayılı Yasa kapsamına giren bir kamu alacağı olmayan rücu davasının görüm ve çözümünün adli yargının görev alanında kaldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, DANIŞTAY ONUNCU DAİRESİ’nin 6.5.2002 gün ve E: 2001/3180, K:2002/1331 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

            Davacı Ortaklık vekili, aynı istekle bu kez, 5.11.2002 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

            ANKARA 21. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 3.6.2003 gün ve E:2002/878, K:2003/434 sayı ile, davanın olayda teröristlere verilen ve %75 oranına tekabül eden kusura karşılık hak sahiplerine  ödenen tazminat bedelinin rücuen tahsiline ilişkin bulunduğu, Devletin Anayasa’dan kaynaklanan güvenliği sağlama görevini gereği gibi yerine getirmediği nedeniyle sorumlu olduğu iddiasının hizmet kusuruna ilişkin olup tam yargı davasının konusunu oluşturacağı kanaatine varıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.

            Bu karar, davacı Ortaklık vekilince temyiz edilmesi üzerine YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ’nin 11.12.2003 gün ve E: 2003/15006, K:2003/14628 sayılı ve “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un ‘Yargı Mercilerinin Uyuşmazlık Mahkemesine Başvurmaları’ başlıklı 19. maddesinde; adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı yerinin davada görevsizlik kararı veren yargı yerinin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli yargı yerinin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvuracağı ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteleyeceği, mahkemenin gerekçeli kararı dava dosyası ile birlikte uyuşmazlık Mahkemesine göndereceği emredici biçimde açıklanıp yapılacak işlem yönünden yargılamayı yapan hakime takdir hakkı bırakılmamıştır.

            Aynı konuda, idare aleyhine idari yargıda açılan davada uyuşmazlığın çözümünde Adli Yargının görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş olması nedeniyle görev uyuşmazlığının ortaya çıktığını göstermektedir. Yerel mahkemece, açıklanan yönler gözetilerek, görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi için gereken prosedürün izlenmesi gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulmuş olmasının usul ve yasaya uygun düşmediği “ yolundaki kararıyla bozulmuştur.

            ANKARA 21. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 2.6.2004 günlü celsesinde E:2004/186 sayı ile, usul ve yasaya uygun görülen bozma ilamına uyulmasına ve dosyanın çıkan olumsuz görev uyuşmazlığı üzerine yargı yeri belirlenmesi bakımından uyuşmazlık 19. maddesi gereğince yüksek Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, bu sebeple duruşmanın 23.9.2004 günü saat… bırakılmasına karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE   :Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Tülay TUĞCU’nu Başkanlığında  Üyeler:  Dr. Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Z.Nurhan YÜCEL, Esen EROL ve Abdullah ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 6.12.2004 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre,olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada; idari  yargı yerince adli  yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1- 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

            Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir.” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli  yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ancak, davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

            2- 2247 sayılı Yasanın 19. maddesindeki “ Adli, idari , askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan  bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki , başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

            Yasa koyucu, 14. maddeye göre olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.

            Olayda, idari yargı yerinin kesinleşen görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi nedeniyle olumsuz görev uyuşmazlığı doğabilecekken, Yargıtay’ca 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine işaret edilerek verilen bozma kararına uyan Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından Uyuşmazlık Mahkemesi’ne yapılan başvuruda celse tutanağı ile yetinilmiş ve incelemenin ertelenmesi yolunda bir karar alınmamış ise de, dava dosyasının gönderildiği ve Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluş amacı ile dava ekonomisinin gereği dikkate alınarak, başvurunun 19. maddeye uygunluğunun kabulü ile usule ilişkin başkaca bir noksanlık görülmediğinden  görev uyuşmazlığının esasının  incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

            II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör- Hakim İsa YEĞENOĞLU’nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan;

            -İlgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Nevzat ÖZGÜR’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten, sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

            Dava, yargı kararı ile tazminle yükümlü tutulan TPAO tarafından, kurumlarınca tazminat ve yargılama giderleri olarak ödenen tutarın, olayda güvenliği sağlama ödevi nedeniyle sorumlu olduğu ileri sürülen İçişleri Bakanlığından rücuen tahsili isteminden ibarettir.

            Olayda, görevi esnasında teröristlerce öldürülen kurum işçisinin mirasçıları tarafından, TPAO aleyhine tazminat davası açıldığı, Mahkemece hükmolunan tazminatın davalı Ortaklığa yüklendiği ve bu yoldaki kararın derecattan geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Tazminat davasına bakan Mahkemece, bilirkişi raporu ile saptanan kusur ve sorumluluk oranları esas alınarak davanın konusu bakımından ayrım yapılmayıp zararın idare hukuku ilkelerine göre idari yargı yerinde saptanmasının gerekeceği yolunda bir görevsizlik kararı verilmediğine ve hükmolunan tazminat da tamamen ödenmiş olduğuna göre, olayda 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde belirtilen "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında, zarar gören tarafından açılmış bir dava yoktur.

Öte yandan,ortada, Devlete, il özel idarelerine ve belediyelere ait akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışındaki alacakların tahsil usulünü düzenleyen 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren bir kamu alacağı da bulunmamaktadır.

            Belirtilen tüm bu hususlara göre, tam yargı davası niteliği taşımayan ve konusu bir kamu alacağı olmayan rücu davasının, Borçlar Kanunu hükümlerine göre adli yargı yerince çözümlenmesi; bu nedenle, Asliye Hukuk Mahkemesi’nce 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre yapılan başvurunun reddi gerekmektedir.

             SONUÇ  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ  görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce yapılan BAŞVURUNUN  REDDİNE, 6.12.2004 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.