Hukuk Bölümü Hüküm Uyuşmazlığı Olmadığına Dair         2000/2 E.  ,  2001/1 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

             Hüküm Uyuşmazlığının

            Giderilmesini İsteyen (Davalılar):1-M.K.,  2-H.L.K., 3-A.K., 4-N.K.K.

            Vekilleri                                           :Av. M.N., Av. E.Ü.

            Davacılar                                         :1- A.G., 2- A.B.A., 3-H.H.D., 4- S.Ü., 5- A.Ö.

            Vekilleri                                           :Av. A.Ö. ( Kendine asaleten )

            Diğer Davacı                                   :R.K.

            Vekili                                                 :Av. H. C.B.

            Diğer Davalı                                     :Ankara Belediye Başkanlığı

            Vekili                                                 :Av. A.A.

            O    L    A    Y                        : 1) Maltepe, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, imarın 4267 ada, 18 sayılı parselinde inşa edilmiş bulunan binadaki çatı katı ve bodrum kattaki depoların tadil edilerek mesken ve dükkân haline getirildiğinin, belediye yapı kontrol ekibinin 6.9.1965 günü yaptığı denetimde saptanması üzerine, Ankara Belediye Encümenince, 20.12.1965 tarih ve 12243 sayı ile, tasdikli projesinde bodrum katta depo olarak gösterilen kısımların dükkân olarak kullanılmasının İmar Talimatnamesinin 44.; çatı katındaki depoların tadil edilerek ikametgâh haline getirilmesinin ise, aynı Talimatnamenin 73 ve 74. maddelerine aykırı olduğu ve islâhının da gayrimümkün bulunduğu nedeniyle sözkonusu yerlerin 6785 sayılı Kanun’un 6/B. maddesi gereğince yıktırılarak tasdikli projesindeki hale ifrağına karar verilmiş; bu karar, yapılan itiraz üzerine İl İdare Kurulunun 9.9.1969 tarih ve 1601- K.9332 sayılı kararı ile tasdik edilmiştir.

            Davacı R.K. vekili, müvekkilinin 1 no’ lu daire ile birlikte bodrum katta yer alan ve arka yol seviyesinde olan 12, 13,14 ve 15 no’ lu bağımsız bölümleri dükkân olarak satın aldığını; kat mülkiyetine geçilmesi üzerine 13,14 ve 15 no’ lu bağımsız bölümlerin her birinin 25/1248 ve 12 no’ lu bağımsız bölümün ise 35/1248 hisse olarak 13.12.1967 tarihinde müvekkili adına tapuya tescil edildiğini; yıkımına karar verilen bu dükkânların, 6785 sayılı İmar Kanunu’nun kabulünden önce inşa olunduğunu; sözkonusu gayrımenkulleri iyiniyetle iktisap etmiş olan müvekkili bakımından kazanılmış bir hak bulunduğunu; dolayısıyla yıkım kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek bozulması istemiyle, 22.11.1969 gününde Danıştay’da dava açmıştır.

            DANIŞTAY ALTINCI DAİRESİ ; 24.3.1971 gün ve E:1969/3675, K:1971/991 sayı ile aynen, “Dava konusu yerin tasdikli proje hilâfı tadil edilerek dükkân haline getirilmesinin İmar Talimatnamesinin 44 ncü maddesine aykırı olması sebebiyle mezkûr yerin yıktırılarak projedeki haline ifrağına karar verilmiştir.

            Getirtilip incelenen işlem dosyasında mevcut tasdikli projenin incelenmesinden adıgeçen yerlerin projede de dükkân olarak gösterildiği ve yapıda proje hilâfı bir değişiklik yapılmadığı anlaşıldığından yıkma kararında isabet görülmemiştir.

            Bu sebeple dava konusu 9.9.1969 tarih ve 1601-K/9332 sayılı İl İdare Kurulu kararının bozulmasına...” karar vermiş; bu karar, yasa yoluna başvurulmayarak kesinleşmiştir.

            2) Kat maliklerinden A.G., A.B.A., H.H.D., S.Ü. ile Av. A.Ö. (Kendine asaleten, diğerlerine vekaleten) tarafından, dava konusu taşınmazın Ankara, Çankaya, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, 4267 ada, 18 sayılı parsel üzerinde inşa olunan bodrum kat hariç 5 kat ve her katta iki daireden ibaret 10 bağımsız bölüm olarak düzenlenen inşaat planının Ankara Belediyesi İmar Müdürlüğünce 16.2.1954 tarihinde tasdik edildiği; bu plana göre bodrumda depo, sığınak, çamaşırlık, kömürlük,kalorifer ve kapıcı dairesi olarak müşterek yerler bulunduğu; sözkonusu müşterek yerlerin bir kısmının 4 dükkân halinde gösterilerek 1 no’ lu dairenin maliki R.K.’ın arsa payına dahil edildiği ve daha sonra da oğulları olan davalılardan Mikdat, Hasan Lütfi, Adnan ve N.K.K.’ ın adlarına tescil ettirildiği; çatı katında bağımsız bölüm bulunmamasına rağmen, iki daireye dönüştürülen çamaşırlıkların ise, davalılardan Rahime Arık ile Halil Demirci’nin adlarına tescil yaptırıldığı; bu işlemlerin yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek, davalılara yapılan satış ve intikalin ve tapu kaydının iptali ile müdahalelerinin men’ine, iptal edilen kısmın hisse oranında malikler adına tesciline karar verilmesi istemiyle, 15.2.1985 gününde adli yargı yerinde dava açılmıştır.

            ANKARA 4. SULH HUKUK MAHKEMESİ; Asliye ve Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeniyle Yargıtay 14. Hukuk Dairesince Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunun belirlenmesi üzerine yeniden yaptığı yargılama sonunda : 19.3.1990 gün ve E: 1989/882, K:1990/282 sayı ile aynen,

            “Diğer kat malikleri de davaya dahil edilmiştir. (...) Mahkememizce tapu kaydı, 25.4.1967 tarihli kat mülkiyetine çevrilme talep dilekçesi ve satış akit tablosu celp edilmiştir.

            25.4.1967 tarihli kat mülkiyetine çevrilmesini içeren dilekçede o tarihte maliklerinin imzalarının bulunduğu, dava konusu çatı kattaki çamaşırlık olarak görülen yerin Nebiye Ölçen ve haleflerine, bodrum katta görülen 4 adet dükkânın maliki olarak R.K.’ın gösterildiği ve buna göre tapuya tescil edildiği, bilahare tapuda 12,13,14,15 numara verilen dükkânların, R.K.’ın 16.1.1978 ve 29.2.1972 tarihlerinde oğulları N.K.K., Mikdat  Kılıç, H.L.K. ve A.K.’a satarak adlarına tescil edildiği, diğer 11 no’lu çatı katının ise 13.11.1968 tarihinde 128/198 payının Halil Demirci’ye, 70/198 payının da Rahime  Arık’a, satıştan tescil edildiği görülmüştür. Davalılar satış tarihinden beri malik kalarak kendilerine satılan yerleri kullanmakta oldukları anlaşılmıştır.

            Mahallinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Ve 28.4.1986, 23.7.1986 tarihli tek kişilik bilirkişi raporlarıyla kesin rapor verilmeyerek 3 kişilik heyet tarafından rapor verilmesi gerektiğini bildirmişlerdir. Yeniden 8.12.1986 tarihinde mahallinde üçlü bilirkişi heyetiyle inceleme yapılmıştır. 26.1.1987 tarihli bilirkişi raporunda açıklandığı gibi, dosyaya ibraz edilen 2 mimari projenin de 1954 yılında tasdik edildiği, bu projelerin Çankaya 3. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğüne verilmiş olduğu, projeler üzerinde elle gelişigüzel ve tasdiksiz bazı tadilatlar yapıldığı, ancak teknik ve hukuksal olmadığı, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasasının 4. maddesinin (a). fıkrasında çamaşırlık ve sığınakların ortak yerlerden sayılmasına rağmen dava konusu taşınmazda, bu yerlerin ortak kullanma ve yararlanma amacına uygun olarak tahsisi gerektiği halde sonradan bu yerlere ait tasdikli tadilat projesi bulunmaksızın fiili bir durum yaratılmış olduğu görülmüştür.

Davalı tarafın itirazı üzerine yeniden aynı bilirkişi kurulundan 6.2.1990 tarihli ek rapor alınmıştır. Bilirkişiler ilk raporlarından sonra celp edilen Belediye İmar Müdürlüğü cevapları nazara alınarak 25.4.1967 tarihinde taşınmazın kat mülkiyetine çevrilmesi için talep dilekçesinde 11 adet mesken ile 4 adet dükkânın bağımsız bölüm olduğunu imzaları ile kabul ettiğini belirterek kat maliklerinin muvafakat ettiklerinin sayılacağını bildirmişlerdir.

            Ancak davacı taraf 20.2.1990 tarihli cevapları ile itiraz etmiş, davalı yan ise itiraz etmemiştir.634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasasının 19. maddesi, kat maliklerinin ana taşınmazın mimari durumunu titizlikle korumak zorunda olduklarını ve kat maliklerinden herhangi birinin tüm kat maliklerinin rızasını almadıkça ana taşınmazın ortak yerlerinde inşaat onarım ve tesisler yaptıramayacağını hükme bağlamıştır. Bununla beraber tüm kat malikleri oybirliği ile karar vermiş olsalar bile ortak yerlerde imarca onanmış proje dışında ve imar mevzuatına aykırı şekilde inşaat, onarım ve tesis de yapılamaz. Bu kamu düzeni ile ilgilidir. Ana taşınmazın ortak yerlerinde inşaat, onarım ve tesis yapılabilmesi için kat maliklerinin tümünden izin alınması gerekir. Ancak bu şekilde gerçekleştirilen bir proje değişikliği hukuken geçerli ve bütün kat malikleri için bağlayıcı olabilir. Bu itibarla, kat maliklerinden birinin tek başına diğer kat maliklerinden izin almadan yaptırdığı ve onaylattığı bir değişiklik projenin geçerliliği ve öteki kat maliklerini bağlayacağı düşünülemez. Diğer kat maliklerini bağlamayacak olan projenin iptali için dava açılmasına da gerek yoktur. Ayrıca ortak yere yapılan bir daimi kullanmaya karşı diğer kat maliklerinin ses çıkarmayışı hiçbir hukuki sonuç doğurmaz.

            Her iki bilirkişi raporlarında belirtilen 2981 sayılı Yasanın bazı maddelerini değiştiren ve 7.6.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3290 sayılı Yasanın 9. maddesinde hükme bağlanan bağışıklıklar, bir yapıda kendisine arsa payı verilmemiş, fakat bağımsız bölüm niteliğindeki yerler için gerekli ruhsatlar alınarak Kat Mülkiyeti Yasasının 44. maddesine uyulmadan arsa payı verilmesini göstermektedir.

            Dava konusu olayda ise, ana taşınmazın ortak yerlerine yukarıda izah edildiği gibi çamaşırlık olan yerin daire, sığınakların ise 4 dükkân haline çevrilerek pay verilerek tescil durumu vardır. Bu nedenle olayımızda 3290 sayılı Yasanın 9. maddesinin uygulanma yeri yoktur.

            Diğer taraftan davalılar vekili, müvekkillerinin iyiniyetli olduğunu savunmuştur. Yukarıda da açıklandığı gibi, 634 sayılı Yasanın 19. maddesi gereğince mimari projeyi kat malikleri korumak zorunda olup, projeye aykırı biçimde değişiklik yapılamaz. Asıl proje tapu idaresine verilen değil, İmar Müdürlüğündeki projedir. Ana taşınmazdan bağımsız bölüm satın alan kişi tapunun dayanağı olan projenin onaylı olup olmadığını incelememiş ise iyiniyetli olamaz. Olayımızda ise, davalılar dava konusu bağımsız bölümleri babaları olan R.K.’tan geri almış olmaları nedeniyle de iyiniyet edimine dayanamazlar. Açıklanan bu nedenlerle, bilirkişi heyetinin ilk raporu olan 26.1.1987 tarihli raporun karara dayanak yapılması gerekmiş ve davalının itirazları kabul edilmemiştir.

            Toplanan deliller ve dosya münderecatına göre, Ankara, Çankaya, G.M.K. Bulvarı, 4267 ada, 18 parsel ve 38 numarada bulunan taşınmazın tapu kayıtlarında davalılara ait görünen ikinci bodrumdaki 12,13,14,15 no’ lu dükkân vasfındaki ve çamaşırlık olarak görünen 11 no’ lu dairenin tapu kaydının iptaline, iptal edilen payların tapuda malik görünen diğer paydaşların paylarına ilave edilmesine, davalıların depo, çamaşırlık ve kömürlüğe müdahalelerinin menine karar verilmesi gerekmiştir.” yolundaki gerekçeye dayanarak,

            “NETİCE     : Yukarıda izah edildiği üzere;

            1-  Davalılardan Halil Demirci, Rahime Arık, N.K.K., M.K., H.L.K., A.K. adlarına kayıtlı Ankara Çankaya Korkutreis Mahallesi 4267 ada, 18 parsel üzerinde G.M.K. Bulvarı 38 numaradaki taşınmazın 11,12, 13, 14 ve 15 no’ lu çamaşırlık ve dükkânlardaki toplam 308/1248 arsa paylarının iptali ile diğer bağımsız bölüm malikleri adına 26.1.1987 tarihli bilirkişi raporunda gösterildiği gibi  ilâvesine, (Arsa payı tablosu), 

            2- Davalılardan Rahime Arık, Halil Demirci, N.K.K., M.K., H.L.K., A.K.’ın daireye çevrilen çamaşırlık ve dükkân şekline çevrilen ortak yerlerdeki müdahalelerinin men’ine ; eski hale getirilmesi için davalılara 90 günlük süre verilmesine” karar vermiştir.

            Bu karar, davalılar vekilince temyiz edilmiştir. 

            YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİ’ nce; 30.1.1991 gün ve E: 1990/21330, K:1991/2231 sayı ile, 26.1.1987 tarihli bilirkişi raporuyla davalılar adına bağımsız bölüm olarak tescil edilen yerlerin İmar Müdürlüğündeki onaylı ilk projeye göre ortak yer olduğunun belirlendiği; ortak yerlerde imar affı hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı; Kat Mülkiyeti Kanunu’ nun 19. maddesi uyarınca tüm maliklerin rızası bulunmadığına göre, davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle, Mahkeme kararı onanmış; davalılar vekilinin karar düzeltme isteği aynı DAİRE’ nin 23.12.1991 gün ve E:1991/14829, K:1991/38890 sayılı kararıyla reddedilmek suretiyle, anılan Mahkeme kararı kesinleşmiştir.

            Davacılar vekilince, 29.7.1996 günlü dilekçe ile yargılamanın yenilenmesi istemiyle başvuruda bulunulmuştur.

            ANKARA 4. SULH HUKUK MAHKEMESİ; 22.9.1998 gün ve E:1996/719, K:1998/1046 sayı ile aynen, “Dava yargılamanın yenilenmesi ile Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 1989/882-282 sayılı ilamı ile verilen tapu iptali ve Müdahalenin Menine dair kararın kaldırılması, tapu kaydının karardan önceki hale getirilmesi ve arsa paylarının yeniden düzenlenmesi istemine ilişkindir.

            Tarafların tüm delilleri celb  edilmiş, Mahkememiz 1989/882 sayılı dosyası, Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1994/1284 sayılı dosyası Danıştay 6. Dairenin 1969/3675- 991 sayılı dosyası, 20.10.1987 onay tarihli proje, taşınmaza ait tapu kayıtları ve diğer belgeler celb ve tetkik edilmiş, iddiaların incelenmesi bakımından mahallinde uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılmış, bilirkişilerden 1.6.1998 tarihli rapor alınmıştır. Bilirkişiler raporlarında gerekçeleri izah edildiği üzere; dava konusu Ankara Maltepe, imarın 4267 ada, 18 parselindeki binanın tasdikli asıl projesinde bodrum katta depo olarak gösterilen yerler dükkâna çevrilmiş, bu dükkânlar için yeniden 2981 sayılı Yasaya dayanarak tadilat projesinin 20.10.1987 tarihinde çizildiğini, bu projenin bodrumun mevcut durumuna göre çizildiğini, ancak Çankaya Belediye Başkanlığının yazılarında da belirtildiği gibi proje suretlerinin aslına rastlanılmadığını imardan onanmış ana projenin yeterli olacağı ve esas alınacağı, asıl projenin tapu idaresine verilen değil İmar Müdürlüğündeki proje olacağı, Yargıtay içtihatları gereği olduğunu, 634 sayılı Kanun’un 19. maddesinin, kat maliklerinin ana taşınmazın mimari durumunu titizlikle korumak zorunda olduklarını ve kat maliklerinden herhangi birinin tüm kat maliklerinin rızasını almadıkça ana taşınmazın ortak yerlerinde inşaat, onarım ve tesisler yaptıramayacağını hükme bağladığını, tüm kat malikleri oy birliği ile karar vermiş olsalar bile ortak yerlerde imarca onanmış proje dışında ve imar mevzuatına aykırı bir şekilde inşaat onarım ve tesis yapılamaz, ancak bu şekilde bir gerçek proje değişikliği hukuken geçerli olabilecektir. İadeyi Muhakeme konusu yapılan Danıştay 6. Daire kararının görevsizlik kararı verilmezden önce Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesine mesnet teşkil eden Ankara 11. Asliye Hukuk  Mahkemesinin 1985/11 sayılı davada yargılama aşamasında o davanın davacılarından Rahime Arık ve arkadaşları vekili tarafından 12.4.1985 tarihli delil listesinin 1 ve 2. sırasında belirtildiği ve delil teşkil ettiği, davacıların bilgisi dahilinde bulunduğu, iadeyi muhakeme davasının açılış tarihinin ise 29.7.1996 tarihi olduğu, HMUK.’nun İade-i Muhakeme sebepleri ve süresi hükümlerinde belirtilen 3 aylık sürenin geçmiş bulunduğu belirtilmiştir. 

Bilirkişi raporu açıklamalı ve gerekçeli olup, kontrole imkan veren bir açıklıkta kaleme alındığından Mahkememizce yeterli görülüp itibar edilmiş, ve davaya konu binaya ait projenin ilgili İmar Müdürlüğünden temini için yazılar yazılmış, ancak proje aslının bulunmadığı bildirilmiş,İadeyi Muhakeme davasının 29.7.1996 tarihinde açıldığı, HMUK.’nun iadeyi muhakeme sebepleri ve süresi hükümlerinde belirtilen üç aylık sürenin geçmiş olduğu anlaşıldığından iadeyi muhakeme talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle, yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine karar vermiş; bu karar, YARGITAY 18. HUKUK DAİRESİ’ nin 11.3.1999 gün ve E:1999/1338, K:1999/3004 sayılı kararıyla onanmak ve karar düzeltme istemi de aynı DAİRE’ ce 6.7.1999 gün ve E:1999/8204, K:1999/9525 sayı ile reddedilmek suretiyle kesinleşmiştir.

            UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNDEN İSTEK   : Davalılar vekillerince, müvekkillerince satın alınan dükkânların, Danıştay 6.Dairesi’nin kesinleşen kararına göre projede de dükkân olduğunun belirtildiği; kat mülkiyetine geçiş sırasında tapuya da dükkân olarak tescil edildiği; kendilerince Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin E:1999/542 D. İş sayılı dosyasında yaptırılan tespite göre halen fiilen dükkân olarak kullanıldığı; elektrik bağlanırken ticari abonelik tesis edilmekle bunların dükkân kabul edildiği; dolayısıyla her yönüyle dükkân oldukları tescil edilmiş olmasına rağmen, bazı maliklerce, proje değişikliği iddiasıyla dükkânların müşterek yerlerden olduğu ileri sürülerek adli yargıda tapu iptali ve müdahalenin meni davası açıldığı; oysa, adli yargıda dava açılabilmesi için öncelikle proje değişikliği sorununun idari yargıda çözümlenmiş olmasının gerektiği; ancak, Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nce, proje değişikliği hususu ön mesele yapılması gerekirken, davanın kabulüne karar verildiği ve bu kararın da kesinleştiği; idari yargıda proje değişikliği olmadığı tespitine dayanılırken, adli yargıda proje değişikliği yapıldığı sebebine dayanıldığından aynı konuya ilişkin farklı yargı yerlerinin kararlarının çeliştiği; müvekkilleri, R.K.’ın mirasçıları sıfatıyla ona halef olduklarından olayda taraflardan en az birinin aynı olduğu; bu durumda, adli ve idari yargı kararları arasında hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülerek, Danıştay kararı üstün tutularak kesin hükmünün kabulü ile Sulh Hukuk Mahkemesi’nin kesin hükmünün iptaline,tapu kaydının eski hale getirilmesine karar verilmesi istemiyle, 20.12.1999 günlü dilekçeyle, Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvuruda bulunulmuştur.

            Başkanlıkça, dava dosyaları getirtildikten sonra, 2247 sayılı Yasa’nın 24. ve 16. maddelerine göre ilgili Başsavcıların yazılı düşünceleri istenilmiştir.

            DANIŞTAY BAŞSAVCISININ DÜŞÜNCESİNİN ÖZETİ    : 2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesine göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için kararların aynı konu ve sebebe ilişkin olması ve taraflarından en az biri aynı olan kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin de olanaksız bulunmasının gerektiği; olayda, davacı R.K. tarafından, dükkânların tasdikli projeye aykırı bulunması nedeniyle yıktırılarak projedeki haline ifrağına ilişkin kararın iptali istemiyle açılan davada, Danıştay 6. Dairesi’nce, mevcut tasdikli projede sözkonusu yerlerin dükkân olarak gösterildiği ve yapıda proje aksine bir değişiklik yapılmadığı gerekçesiyle dava konusu kararın bozulduğu; öte yandan, aynı binanın diğer kat maliklerinden bir kısmı tarafından, R.K. varisleri ile öteki kat maliklerine karşı açılan tapu iptali ve müdahalenin meni davasında, Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nce, 26.1.1987 tarihli bilirkişi raporuna göre, ibraz edilen 2 mimari projenin de 1954 yılında tasdik edildiği, daha sonra üzerinde tasdiksiz bazı tadilatlar yapılarak ortak kullanım yerlerinden sığınakların 4 adet dükkân, çamaşırlığın ise mesken haline getirilerek fiili durum yaratılmak suretiyle tapuya kaydının yapıldığı, 634 sayılı Yasa’nın 19. maddesi uyarınca, kat maliklerinin tümünün rızası alınmadıkça   ana  taşınmazın  ortak  yerlerinde  inşaat,  onarım  ve  tesis  yapılamayacağı,   kat maliklerinden birinin diğerlerinin iznini almadan yapmış olduğu değişiklikler için projenin iptali yolunda dava açılmasına gerek olmadığı, İmar Müdürlüğündeki onaylı projeyi incelemeksizin tapu idaresine verilen projeye göre sözü edilen bölümleri satın alan kişilerin iyiniyet iddiasında bulunamayacakları gerekçesiyle,  ikinci  bodrumdaki  sığınaklardan  dönüştürülen  4  dükkân  ile çamaşırlık iken bağımsız bölüme dönüştürülen daireye ilişkin tapu kayıtlarının iptaline, iptal edilen payların bağımsız bölüm maliklerinin paylarına ilavesine, davalıların ortak yerlere müdahalelerinin men’ine hükmedildiği ; hüküm uyuşmazlığına konu edilen Danıştay 6. Dairesi’nin kararı, salt yıkım işleminin iptaline yönelik olup sözüedilen yerlerin malikini belirleyecek nitelikte bir hüküm içermediği; buna karşılık, Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin kararı, mülkiyet hakkının belirlenmesi ve taşınmaza vaki müdahalenin men’i ile tapu kaydının iptaline ilişkin bulunduğundan, kararların konularının aynı olmaması nedeniyle hüküm uyuşmazlığının varlığından sözedilemeyeceği; açıklanan nedenlerle, hüküm uyuşmazlığı bulunduğundan bahisle yapılan başvurunun reddi gerektiği yolundadır. 

            YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISININ DÜŞÜNCESİNİN ÖZETİ   : 2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesinde belirtilen hüküm uyuşmazlığının oluşabilmesi için, iki farklı yargı merci tarafından verilmiş aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan kararlar arasında çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız olmasının gerektiği; olayda, dükkânların projeye aykırı olması nedeniyle yıkımına ilişkin kararın iptali için Danıştay 6. Dairesi’ne açılan davada, yapının projeye uygun olduğu nedeniyle yıkım kararının bozulmasına karar verildiği; bu defa, kat maliklerinden bir kısmı tarafından, dükkânların maliki görünenlerin aralarında bulunduğu davalılar aleyhine açılan tapu kayıtlarının iptali ve meni müdahale davasında Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nce, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda tapu kayıtlarının düzeltilmesine karar verildiği; kesinleşen sözkonusu kararlarda, taraflardan en az biri aynı olmakla birlikte hüküm uyuşmazlığının varlığı için aranan diğer koşulların bulunmadığı; adli yargıda açılan dava tapu kaydının iptali ile ilgili olup, idari yargıda açılan davada ise taşınmazda yapılan dükkânların projeye uygun olup olmadığının denetlendiği; bu nedenle, her iki dosyada konu ve sebeplerin birbirinden farklı olduğu; ayrıca, konuları ve sebeplerinin farklı oluşu nedeniyle kararlar arasında çelişkiden de bahsetmek mümkün olmadığı gibi, hakkın yerine getirilmesinin olanaksız olmadığı; açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesinde belirtilen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundadır. 

            İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ali HÜNER' in Başkanlığında, Üyeler: Dr. Mustafa KILIÇOĞLU, Ümran SAYIŞ, Bekir AKSOYLU, Mustafa BİRDEN, Ertuğrul TAKA ve Turgut ARIBAL'ın katılımlarıyla yapılan 26.2.2001 günlü toplantısında, Raportör- Hakim İsa YEĞENOĞLU' nun 2247 sayılı Yasada öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile Danıştay Başsavcısının başvurunun reddi gerektiğine ilişkin düşünce yazıları ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mustafa EKİNCİ ile Danıştay Savcısı Emin Celalettin ÖZKAN'ın başvurunun reddi gerektiğine ilişkin yazılı düşünceler doğrultusundaki açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

USULE İLİŞKİN İNCELEME:

 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 24. maddesinin 2592 sayılı Kanun’la değişik birinci fıkrasında, “1 nci maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığı kabul edilir.” hükmü yer almaktadır.           

Anılan hükme göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için:

            a)Uyuşmazlık yaratan hükümlerin, adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisi tarafından verilmesi,

            b) Konu, dava sebebi ve taraflardan en az birinin aynı olması,

            c) Her iki kararın da kesinleşmiş olması,

            d) Kararlarda davanın esasının hükme bağlanması,

            e) Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.

            Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen kararların incelenmesinden: ortada adli ve idari yargı yerlerince verilmiş ve kesinleşmiş kararlar bulunduğu; her iki kararda da davaların esasının hükme bağlandığı anlaşılmaktadır.

            Dükkânları satış yoluyla babaları R.K.’ tan devralan başvuru sahipleri, devir yoluyla iktisap edilen dükkânlara ilişkin mülkiyet hakları bakımından onun hukuki halefleri olduklarından, uyuşmazlığa konu edilen davalarda taraflardan en az birinin aynı olması koşulu gerçekleşmiştir.

            Olayda, tasdikli projesinde bodrum katta depo olarak gösterilen kısımların dükkân olarak kullanılmasının imar mevzuatına aykırı olduğu nedeniyle, bu yerlerin yıktırılarak tasdikli projesindeki haline ifrağı yolunda Belediye Encümenince verilen ve itiraz üzerine İl İdare Kurulunca tasdik edilen kararın iptali istemiyle DANIŞTAY 6. DAİRESİ’ nde açılan dava sonunda: incelenen işlem dosyasında mevcut tasdikli projeye göre aykırılık bulunmadığı nedeniyle yıkma kararının bozulmasına karar verilmiştir. Sözkonusu dükkânlar ile çatı katındaki dairenin, 16.2.1954 tarihli tasdikli projesinde ana taşınmazın ortak yerlerinden olduğu halde bağımsız bölüm olarak gösterilip tapuya tescil ettirilmesinin yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek tapu kayıtlarının iptali ile müdahalenin men’i ve iptal edilen arsa paylarının kat malikleri adına tapuya tescili istemiyle ANKARA 4. SULH HUKUK MAHKEMESİ’ nde açılan dava sonunda: bilirkişi raporuna göre, dosyaya ibraz edilen 2 mimari projenin 1954 yılında tasdik edildiği, ancak projeler üzerinde elle gelişigüzel ve tasdiksiz olarak yapılan tadilatların teknik ve hukuksal olmadığı, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasası’nın 4/a. maddesinde ortak yerlerden sayılan çamaşırlık ve sığınakların ortak kullanma ve yararlanma amacına tahsisi gerekirken, bu yerlerle ilgili tasdikli tadilat projesi olmaksızın fiili durum yaratıldığının görüldüğü; Kat Mülkiyeti Yasası’nın 19. maddesine göre, ana taşınmazın mimari durumunu korumak zorunda olan tüm kat maliklerinin rızası alınmaksızın ve imar mevzuatına uygun şekilde proje tadilatı yapılmaksızın ortak yerlerde inşaat, onarım ve tesis yapılamayacağı; diğer taraftan, bağımsız bölüm satın alan kişinin, tapunun dayanağı olan projenin onaylı olup olmadığını ve İmar Müdürlüğündeki asıl projeyi incelememiş ise iyiniyet edimine dayanamayacağı gerekçesiyle, çamaşırlık ve dükkânlardaki arsa paylarının iptali ile diğer bağımsız bölüm malikleri adına ilâvesine ve davalıların müdahalelerinin men’ine karar verildiği anlaşılmaktadır.

            Buna göre, yapıdaki değişikliğin imar mevzuatına aykırılık taşımadığı ileri sürülerek belediye encümeninin yıkıma ilişkin işleminin iptaline yönelik olarak açılan davada, dükkânların mülkiyet durumunu belirleyen nitelikte bir hüküm verilmeyip salt idari işlemin imar mevzuatı hükümlerine uygunluğunun yargısal denetimi yapılmasına karşılık, Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerine aykırı olarak tescil yaptırıldığı ileri sürülerek açılan tapu iptali ve tescil ile müdahalenin önlenmesi davasında, kat mülkiyeti hükümlerine göre yapının ortak yerlerinin mülkiyet durumu belirlenerek tapu kayıtlarının düzeltilmesi suretiyle mülkiyetin el değiştirmesi yolunda hüküm verilmiş olduğundan, sözkonusu davaların konuları ve sebeplerinin farklı olduğu görülmektedir.           

Bu durum karşısında, konuları ve sebepleri farklı olan davalarda adli ve idari yargı yerlerince verilen kararlar arasında çelişki bulunduğundan bahsedilemeyeceği gibi, bu kararlar nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksızlığından da sözedilemez.

            Belirtilen duruma göre, olayda konu ve dava sebeplerinin aynı olması ve hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşulları gerçekleşmediğinden başvurunun reddi gerekmektedir. 

SONUÇ         : Hüküm uyuşmazlığının varlığı için 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesinde öngörülen koşullar birlikte gerçekleşmediğinden BAŞVURUNUN REDDİNE, 26.02.2001 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ İLE karar verildi.