T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

           

            ESAS NO      : 2020 / 502

            KARAR NO  : 2020 / 575

            KARAR TR   : 26.10.2020

ÖZET :  1990 tarihinde Emekli Sandığına tabi  astsubay çavuş olarak göreve başlayan davacının,  astsubay sınıf okullarında 18 yaş altında geçirdiği sürelerin fiili hizmet süresine dahil edilerek emekli keseneğinin buna göre hesaplanması istemiyle  açtığı davanın İdare Mahkemesinde lehine sonuçlanmasından sonra,  bu karara istinaden tesis edilen ve davacı  adına borç çıkarılmasına ilişkin işlemin iptali/ borcunun olmadığına dair menfi tespit yapılması istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı          : U. M.

Vekili           : Av. M. M.

Davalı           : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

Vekili           : Av. R.E.

 

O L A Y       : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin 31.08.1989 tarihinde astsubay sınıf okuluna başladığını, 30.08.1990 tarihinde astsubaylığa nasbedildiği, kaza-i rüşt kararıyla reşit kılındığını, 05.11.2015 tarihinde idareye yaptığı başvuru ile astsubay sınıf okulunda 18 yaşın altında geçirdiği döneme ait sürelerinin fiili hizmet süresinden sayılarak emekli keseneğinin bu süreler de dahil edilmiş şekilde hesaplanmasını talep ettiğini, fakat davalı idarenin bu talebi reddetmesi üzerine söz konusu başvurunun reddine dair işlemin iptali istemiyle açtığı dava sonucunda idari işlemin iptal edilerek bahsi geçen sürelerin fiili hizmet süresinden sayılmasına karar verildiğini, bu kararın da Danıştay tarafından onandığını; ancak davalı idare tarafından görünürde mahkeme kararının uygulanmasına yönelik olarak tesis edilen ama aslında mahkeme kararını dolaylı olarak hiçe sayan dava konusu işlemle; müvekkili adına Astsubay Sınıf Okulu'nda 15.09.1989-14.08.1990 tarihleri arasında aldığı eğitim sürecine ait emekli keseneği adı altında hesaplanarak 8.136,17 TL borç çıkarıldığını; 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun 12., 15., 31., Ek 21. ve geçici 170. maddelerinde  konuya ilişkin düzenlemelere yer verildiğini; müvekkili adına borç çıkarma işleminin usul ve kanun hükümlerine aykırı olduğunu; müvekkilinin astsubay sınıf okulunda geçen sürelerine ilişkin keseneklerin kurum tarafından ödeneceğinin açık olduğunu; kurum tarafından müvekkilinin astsubay sınıf okulunda eğitim gördüğü esnadaki keseneklerin ödendiğine dair bordrolar da gönderilmiş olmasına karşın, davalı idarenin mükerrer bir ödeme talep ettiğini; müvekkili adına çıkarılan borcun hangi kritere göre hesaplandığının da dava konusu işlemde belirtilmediğini; davalı idarenin söz konusu işlem ile müvekkilinin eğitim sürelerinin emeklilik hesabında da sayılması yönündeki Kocaeli İdare Mahkemesi kararını etkisiz kılacak şekilde davaya konu idari işlemi tesis ettiğini ifade ederek; Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Tescil ve Hizmet Daire Başkanlığımın 10.07.2017 tarihli ve 74468014 sayılı idari işleminin iptali  istemiyle 17.8.2017 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

KOCAELİ 2.İDARE MAHKEMESİ: 19.10.2017 gün ve E:2017/1307, K:2017/1618 sayı ile, “(…)5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun "Uyuşmazlıkların çözüm yeri" başlıklı 101.maddesinde; "Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kamın hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür" hükmü yer almaktadır.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının 1989 ile 1990 yılları arasında 1 yıl süreli Astsubay Sınıf Okulundaki öğrenimini başarıyla tamamlayarak 30/08/1990 tarihinde astsubaylığa nasbedildiği, 05/11/2015 tarihli dilekçesiyle davalı idareye başvurarak Astsubay Okulunda 18 yaşından önce geçen sürelerin fiili hizmet süresinden sayılması yolundaki başvurusunun Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının 26/02/2016 tarih ve 50697861/72.156.002 sayılı işlemiyle reddi üzerine açılan davada Kocaeli 1.İdare Mahkemesinin 10/01/2017 tarih ve 2016/479 Esas, 2017/65 sayılı kararı ile işlemin iptaline karar verildiği; bu kararın da İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 8.İdari Dava Dairesi'nin 21/06/2017 tarih 2017/1043 Esas ve 2017/1103 Karar sayılı ilamı ile onanması üzerine; Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Tescil ve Hizmet Daire Başkanlığı'nca 04/07/2017 tarih ve 71446925/22712430/72156002 sayılı işlemle, fiili hizmetten sayılan günler için 8136,17 TL prim borç hesaplanması üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlığın 5510 sayılı yasanın uygulamasından kaynaklandığı ve aynı yasanın 101.maddesini açık hükmü gereği ortada idari yargı yetkisi kapsamına giren bir idari dava bulunmadığı ve uyuşmazlığın çözümlenmesinde adli yargı yerlerinin görevli bulunduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez; Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Tescil ve Hizmet Daire Başkanlığının 71446925/22712430/72 156 002 sayı ve 04.07.2017 tarihli idari işlemiyle müvekkilinden talep edilen 8166,18-TL'lik borcun olmadığına dair menfi tespit yapılması istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 5.İŞ MAHKEMESİ: 10.10.2019 gün ve E:2019/107, K:2019/392 sayı ile, “(…)5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş olup Yasa'nın 101.maddesine göre bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür.

5510 sayılı Yasa'nın "5434 sayılı Kanuna İlişkin Geçiş Hükümleri" başlıklı Geçici 4.maddesinin 4.fıkrasına  göre "Bu Kanunda aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde; iştirakçi iken, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamına alınanlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olarak çalışmış olup bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine tabi olarak yeniden çalışmaya başlayanlar ile bunların dul ve yetimleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır."

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “...bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65. K: 2011/169 sayılı kararıyla iptal isteminin reddine karar vermiştir. Anayasa'nın 153/son maddesine göre Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar. Anayasa Mahkemesi kararları ile ilgili doktrindeki ağırlıklı görüş; Anayasa Mahkemesi kararlarının gerekçesinin de bağlayıcı olduğu yönündedir.

17.4.2008 günlü 5754 sayılı “Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile Anayasa Mahkemesi’nin 15.12.2006 günlü, E.2006/111, K.2006/112 sayılı iptal kararı doğrultusunda 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanun’a eklenen Geçici 1 inci ve Geçici 4 üncü maddelerle 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarih itibariyle bu Kanun’un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamına alınanlar ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tâbi olacaklar ve bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanun’un 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tâbi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır.

5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edeceğinden bunlara ilişkin ihtilaflarda idari yargı görevli olmaya devam edecektir.

Öte yandan Uyuşmazlık Mahkemesinin 4.9.2012 tarihli 2012/64-83 Esas ve Karar sayılı kararında 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari, işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, emekli kamu personeli olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği, 5510 sayılı bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği sonucuna varılmıştır.

Somut olayda, davacı Kuruma 8.166,18 TL lik borçlu olmadığının tespitini talep etmiş ise de, davacının Emekli Sandığı iştirakçisi olduğu ve yine davacının 18 yaşından önce astsubay sınıf okulunda geçen süresinin hizmet süresinden sayılması nedeniyle söz konusu sürelerin karşılığı olan borca ilişkin olduğu, dolayısıyla uyuşmazlığın 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre çözülmesi gerektiği anlaşılmakla, uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gözetilerek 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması"' nedeniyle davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm, tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Yukarda açıklanan nedenlerle,

YARGI YOLUNUN CAİZ OLMAMASI NEDENİ İLE DAVANIN USULDEN REDDİNE(…)” karar vermiş; bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Burhan ÜSTÜN’ün Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Bilal ÇALIŞKAN'ın katılımlarıyla yapılan 26.10.2020 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının; davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece 15. maddede belirtilen hükmün aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden  gönderildiği görülmekte ise de; Mahkememizce idari yargı dosyasının da ilgili Mahkemesinden getirtildiği  ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 1990 tarihinde Emekli Sandığına tabi  astsubay çavuş olarak göreve başlayan davacının, astsubay sınıf okullarında 18 yaş altında geçirdiği sürelerin fiili hizmet süresine dahil edilerek emekli keseneğinin buna göre hesaplanması istemiyle açtığı davanın İdare Mahkemesinde lehine sonuçlanmasından sonra,  bu karara istinaden tesis edilen ve davacı  adına 8.166. 18 TL borç çıkarılmasına ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Tescil ve Hizmet Daire Başkanlığının 04/07/2017 tarih ve 71446925/22712430/72156002 sayılı işleminin iptali/ borcunun olmadığına dair menfi tespit yapılması istemiyle açılmıştır.

Dava dosyaları ile davacının  özlük dosyası örneğinin  incelenmesinden; davacının 1989 ile 1990 yılları arasında 1 yıl süreli Astsubay Sınıf Okulundaki öğrenimini başarıyla tamamlayarak 30/08/1990 tarihinde Emekli Sandığı iştirakçisi olarak astsubaylığa atandığı;  05/11/2015 tarihli dilekçesiyle davalı idareye başvurarak Astsubay Okulunda 18 yaşından önce geçen sürelerin fiili hizmet süresinden sayılması yolundaki başvurusunun Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının 26/02/2016 tarih ve 50697861/72.156.002 sayılı işlemiyle reddi üzerine açılan davada Kocaeli 1.İdare Mahkemesinin 10/01/2017 tarih ve 2016/479 Esas, 2017/65 sayılı kararı ile işlemin iptaline karar verildiği; bu kararın da İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 8.İdari Dava Dairesi'nin 21/06/2017 tarih 2017/1043 Esas ve 2017/1103 Karar sayılı ilamı ile onanması üzerine; Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Tescil ve Hizmet Daire Başkanlığı'nca 04/07/2017 tarih ve 71446925/22712430/72156002 sayılı işlemle, emekli keseneği ve kurum karşılığı olarak, (daha önce yatırılan 30.00TL’nin düşülmesi suretiyle) 8.136,17 TL  hesaplanarak davacıya bildirildiği ve borç tutarı yatırıldığında hizmet süresine ekleneceğinin belirtildiği; bunun üzerine davacı vekili tarafından işlemin iptali/borcun bulunmadığının tespiti istemiyle dava açıldığı; öte yandan davacının, isteği üzerine 16.4.2018 tarihinde ilişiği kesilerek emekliye ayrıldığı anlaşılmıştır.  

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 inci ve Geçici 4 üncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir. Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları ve tam yargı davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce devredilen T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü iştirakçisi olarak kamu görevi yürüten ve 5434 sayılı Kanun kapsamında kendisine aylık bağlanan davacının, astsubay sınıf okullarında 18 yaş altında geçirdiği sürelerin fiili hizmet süresine dahil edilerek emekli keseneğinin buna göre hesaplanması talebiyle bağlantılı olarak  idarece hesaplanan borç tutarının  iptali/borcu bulunmadığının tespiti istemleriyle açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Kocaeli 2.İdare Mahkemesinin 19.10.2017 gün ve E:2017/1307, K:2017/1618 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Kocaeli 2.İdare Mahkemesinin 19.10.2017 gün ve E:2017/1307, K:2017/1618 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 26.10.2020 gününde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

       Başkan                         Üye                                  Üye                               Üye                    

       Burhan                        Şükrü                             Mehmet                           Birol        

      ÜSTÜN                     BOZER                             AKSU                          SONER            

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                Üye                    

                                        Aydemir                           Nurdane                            Bilal

                           TUNÇ                             TOPUZ                       ÇALIŞKAN