T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2024/49

KARAR NO  : 2024/144    

KARAR TR  : 01/04/2024

 

ÖZET: Geçici Köy Korucusu olarak görev yapmış olan davacının sigortalı çalıştığı hizmet süresinin tespiti istemiyle açtığı davanın, 5510 sayılı Kanun'un 101. maddeleri uyarınca ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

K A R A R

 

Davacı   : M. E. K.  

Vekili     : Av. M. A.

Davalı    : İçişleri Bakanlığı

Vekili     : Av. F. K.

 

I. DAVA KONUSU OLAY            

 

1. Davacı vekili, müvekkilinin 05/06/1994 - 24/11/2012 tarihleri arasında geçici köy korucusu olarak görev yaptığından bahisle bu dönemi için sigortalı çalıştığının tespitiistemiyle adliyargı yerinde dava açmıştır.

 

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

 

A. Adli Yargıda

 

2. Ergani 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 19/10/2023 tarih ve E.2023/42, K.2023/518 sayılı kararı ile, uyuşmazlığın çözümünde HMK'nın 114/1-b maddesi uyarınca idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle, yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar vermiş, bu karar istinaf edilmeksizinkesinleşmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir :

 

"Dava: Dava, davacının köy korucusu olarak geçen hizmetinin tespiti istemine ilişkindir.

442 sayılı Kanun kapsamında korucuları üçe ayırmak mümkündür;

1- Köy Korucusu: 442 sayılı Kanun'un 68'inci maddesine göre "Köy sınırı içinde herkesin ırzını, canını ve malını korumak için köy korucuları bulundurulur.". Kanun'un 69 ila 73'üncü maddelerine göre, her köyde en aşağı bir korucu bulunur. Nüfusu binden yukarı köylerde her beş yüz kişiye bir korucu daha tutulur. Korucular ihtiyar meclisi tarafından tutulur ve köy muhtarının vereceği haber üzerine kaymakamın buyurultusu ile işe başlar. Korucular köy muhtarının emri altındadır. Resmi işlerde onun her emrini tutmağa mecburdur. Korucular silahlıdırlar. Kendilerine karşı gelenler jandarmaya karşı gelmiş gibi ceza görürler.

 

Uygulamada, 442 sayılı Kanun'un 68'inci maddesinde düzenlenen ve asli görevi "köy sınırı içinde herkesin ırzını, canını ve malını korumak" olan köy korucuları ile köyün güvenlik sorunlarına ilişkin özel bir görevi bulunmayan ve köyün muhtelif işlerini yapan köy bekçileri (çalışanları) birbirine karıştırılmakta ve hatta kimi zaman eş anlamlı kullanılmaktadır.

Köy bekçisi, 442 sayılı Kanun'un 12. 13. 14'üncü maddelerinde düzenlenmiş olup köy işlerinde muhtara yardımcı olan kişidir. Köy korucuları, asayişin temini bakımından idari anlamda önleyici kolluk hizmetine, suç işlenmesi halinde ise suçluları yakalayarak Devlete teslim etmek suretiyle adli kolluğa yardımcı olmaktadır.

Uygulamada, köy korucusu ve bekçi kavramlarının kimi zaman aynı anlamda kullanıldığını görmekteyiz. Davacının yaptığı iş köyün hizmetini görme biçiminde ortaya çıkan sigortalılık hali (köy bekçisi veya köyün çalışanı) olmasına rağmen Kaymakamlık makamına köy korucusu olarak bildirilmekte, silah verilmekte ve böylece yörede bu yönde bir ihtiyaç olmadığı halde emniyet ve güvenlik görevi de verilmektedir. Bu durumda köy bekçisi ve köy korucusu görevleri içiçe geçmektedir. 442 sayılı Kanun'un 68'inci maddesinde belirtilen köy korucularının hizmet akdine tabi sigortalı oldukları kabul edilmektedir. Yargıtay lO.Hukuk Dairesinin 26.02.2009 gün ve 2007/21580 E. 2009/2329 K.sayılı kararma konu somut olayda, davacının kesintisiz köy korucusu olarak çalıştığı, bunun karşılığında zaman zaman para, un, buğday verildiği bunun da köy halkından toplanan ürünlerden karşılandığı, jandarma komutanlığına yazılan yazıda davacıya silah verildiği gerekçesiyle davacının asgari ücretle köy korucusu olarak çalıştığının tespitine karar verilmiş ve bu karar onanmıştır. Dairenin, 21.11.2011 gün ve 2010/6242 E. 2011/15455 K.sayılı kararı da aynı yöndedir.

Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 01/11/2012 gün ve 2012/14421 Esas, 2012/18248 Karar sayılı kararında 442 sayılı Köy Kanunu ve Yönetmeliğin ilgili maddelerine dayanılarak çalıştırılan köy korucularının işvereninin görev yaptıkları köy tüzel kişiliği olduğu, taraflar arasında hizmet akdi ilişkisinin kurulduğu ve giderek köy korucularının hukuki statülerinin "506 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı” olarak tanımlanması gerektiği, dolayısıyla köy korucuları tarafından yetkili iş mahkemelerine 506 sayılı Kanunun 79’uncu madde hükmü gereğince, işveren konumundaki ilgili köy tüzel kişiliği ve hak alanını ilgilendirdiğinden Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (devredilen Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı) aleyhine husumet yöneltilerek, sigortalı hizmetlerin saptanmasına yönelik dava açılabileceği sonucuna varılmıştır.

2- Gönüllü Güvenlik Korucusu (Gönüllü Köy Korucusu)

442 sayılı Köy Kanunu’nun 74'üncü maddesinin l'inci fıkrasına göre "Köy muhtarı ve ihtiyar meclisi mahsul zamanlarında çapulcular ve eşkiya türemiş ise yağmadan köy halkını korumak için köylünün eli silah tutanlarından lüzumu kadarını gönüllü güvenlik korucusu ayırarak bunların isimlerini bir kağıda yazıp kaymakama götürür. Kaymakamın müsaadesi olursa bu gönüllü güvenlik korucuları asıl korucularla beraber yağmacılara ve eşkiyaya karşı köy ve köylüyü korurlar.".

Gönüllü güvenlik korucularının sigortalılık statülerine dair yasal düzenleme bulunmamakla birlikte, yerine getirilen görevin hizmet akdine dayanmadığı ve bu dönemde 4/1-(a) bendi kapsamında sigortalı sayılmalarının mümkün olmadığı kabul edilmektedir. Ne var ki gönüllü köy koruculuğu olarak adlandırılan hukuki ilişkinin gerçekte 442 sayılı Kanun'un 74/1 maddesi kapsamında kalıp kalmadığı ve somut olayın özelliklerine göre taraflar arasında hizmet akdi olup olmadığı sağlıklı bir biçimde belirlenmelidir. Taraflar arasındaki ilişkinin geçici köy koruculuğu olarak adlandırılmış olması, gerçekte ilişkinin hizmet akdine dayalı olduğu gerçeğini ortadan kaldırmayacağından, taraflar arasındaki akdi ilişkinin niteliği, işin yapıldığı yer ve icra tarzı gibi tüm hususlar sağlıklı bir biçimde araştırılarak sonuca gidilmelidir.

Gönüllü köy korucularının zaman zaman köy muhtarı veya kolluk kuvvetlerinin talebi üzerine köy civarında bulunan ticari işletmeleri veya barajları korumakla görevlendirildikleri, bu gibi yerlerin yöneticileri tarafından nakdi veya ayni yardım yapıldığı, gıda ihtiyaçlarının karşılandığı bilinmektedir. Bu durumlarda gönüllü köy korucuları tarafından hizmet tespiti istemiyle açılan davalarda, hizmet akdinin koşullarının bulunup bulunmadığının ve husumetin kime yöneltilmesi gerektiğinin sağlıklı bir araştırma ile ortaya konulması gerekir.

3- Güvenlik Korucusu (Geçici Köy Korucusu)

442 sayılı Köy Kanunu'nun 74'üncü maddesinin 2'nci fıkrasına göre "Bakanlar Kurulunca tespit edilecek illerde; olağanüstü hal ilanını gerektiren sebeplere ve şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin köyde veya çevrede ortaya çıkması veya her ne sebeple olursa olsun köylünün canına ve malına tecavüz hareketlerinin artması hallerinde, valinin teklifi ve İçişleri Bakanının onayı ile yeteri kadar güvenlik korucusu görevlendirilmesi kararlaştırılabilir. Bu şekilde görevlendirilecek güvenlik korucusu sayısı 40.000 kişiyi geçemez. Bakanlar Kurulu bu sayıyı yüzde elliye kadar artırmaya yetkilidir. Görevlendirmeyi gerektiren hallerin ortadan kalkması durumunda veya İdarî zaruret hallerinde görevlendirmeye ilişkin aynı usûl uygulanmak suretiyle güvenlik korucusu olarak yapılan görevlendirmelere son verilebilir.". 690 sayılı KHK'nin 27'nci maddesi ile bu fıkraya "Güvenlik korucularından 55 yaşını dolduranların görevleriyle ilişikleri kesilir." cümlesi eklenmiş ve 29.04.2017 günü yürürlüğe girmiştir.

442 sayılı Köy Kanunu'nun 74'üncü maddesinin 8'inci fıkrasına göre, güvenlik korucusu (geçici köy korucusu) olarak çalıştırılanlar, bu çalışmalarından dolayı 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun uygulanmasında kısa ve uzun vadeli sigorta kolları açısından sigortalı sayılmazlar. 690 sayılı KHK'nin 27'nci maddesi ile 18/3/1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanununun 74 üncü maddesinin sekizinci fıkrası "Güvenlik korucusu olarak görevlendirilenler hakkında 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu ile 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu hükümleri uygulanmaz.” şeklinde değiştirilmiş ve 5510 sayılı Kanun'a eklenen Ek Madde 15 ile "442 sayılı Kanunun 74 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince güvenlik korucusu olarak görevlendirilenler, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır ve haklarında uzun vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortası hükümleri uygulanır." düzenlemesi yapılmıştır.

Somut olayın değerlendirilmesinde, davacının idari anlamda görev yapıp yapmadığının tespiti amacı ile dinlenen tanık beyanlarında göre davacının silahının bulunduğu, Karakolda nöbet tuttuğu, operasyonlara gittiğinin anlaşıldığı, yine ibraz edilen teslim tesellüm belgesinden davacının tüfek, mühimmat vb eşyalara sahip olduğunun tespit edildiği, tüm bilgi ve belgeler dikkate alındığında davacının talebinin idari anlamda çalışma olgusunun tespitine ilişkin olduğu anlaşıldığından davanın idare mahkemelerinde dava açılması gerektiği, iş mahkemelerinin sınırlı görev ve yetki ile donatıldıkları bu doğrultuda açılan bu dava için yargı yolunun caiz olmadığı Mahkememizce tespit edilmiş ve aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1- HMK 114/1-b maddesi kapsamında yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle HMK 115/2 hükmü uyarınca DAVANIN USULDEN REDDİNE, mahkememizin yargı yolu bakımından GÖREVSİZLİĞİNE..."

 

3. Davacı vekili, bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

 

B. İdari Yargıda

 

4. Diyarbakır 1. İdare Mahkemesi 04/01/2024 tarih ve E.2023/1137 sayılı kararı ile, davacının talebinin, 5510 sayılı Kanun'un ek 15. maddesi kapsamında sigortalılık süresinin tespitine yönelik olduğu, tespit davasının 6100 Sayılı Kanun'un 106. maddesinde düzenlendiği, buna karşılık 2577 sayılı Kanun'un idari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı başlıklı 2. maddesinde idari dava türleri arasında tespit davasına yer verilmediğinden bahisle uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle, 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına ve dosya incelemesinin ertelenmesine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"...Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından, 05/06/1994-24/11/2012 tarihleri arasında geçici köy korucusu olarak görev yaptığından bahisle bu dönem için sigortalı çalıştığının tespitine karar verilmesi istemiyle Ergani 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2023/42 sayılı dosyasında açılan davada, davanın idari yargının görev alanına girmesi nedeniyle dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine ilişkin kararının istinaf edilmemesi üzerine 07/12/2023 tarihinde kesinleştiği, akabinde aynı istemle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlıkta, davacının talebinin 5510 sayılı Kanun'un Ek 15. maddesi kapsamında sigortalılık sürelerinin tespitine yönelik olduğu, uyuşmazlığın 5510 sayılı Kanun'un uygulanmasından kaynaklandığı ayrıca tespit davasının 6100 sayılı Kanun'un 106. maddesinde düzenlendiği, buna karşılık 2577 sayılı Kanun'un "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı 2. maddesinde idari dava türleri arasında tespit davasına yer verilmediği görülmektedir.

Bu durumda, davacının geçici köy korucusu olarak çalıştığının tespitine yönelik açıldığı anlaşılan davanın görüm ve çözümü görevinin adli yargı yerine ait olduğu anlaşıldığından yukarıda metnine yer verilen 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli mahkemenin belirlenmesi için, Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekmiştir."

 

III. İLGİLİ HUKUK

 

5. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Tespit davası" başlıklı 106. maddesi şöyledir:

 

"(1) Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir.

(2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.

(3) Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz."

 

6. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun "Uyuşmazlıkların çözüm yeri" başlıklı 101. maddesi şöyledir:

 

"Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür."

 

7. 5510 sayılı Kanun'unEk 15. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

 

(Ek: 17/4/2017-KHK-690/48 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7077/44 md.)

"442 sayılı Kanunun 74 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince güvenlik korucusu olarak görevlendirilenler, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır ve haklarında uzun vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortası hükümleri uygulanır.

(...)

  Bu madde kapsamındaki sigortalılarla ilgili olarak bu maddede aksine hüküm bulunmaması kaydıyla bu Kanunun ilgili hükümleri uygulanır. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları tespit etmeye Kurum yetkilidir."

 

 

8. 442 sayılı Köy Kanunu'nun 74. maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncüfıkralarışöyledir:

 

" (Ek:26/3/1985 - 3175/1 md.; Değişik: 27/5/2007 - 5673/1 md.)

Cumhurbaşkanınca tespit edilecek illerde; olağanüstü hal ilanını gerektiren sebeplere ve şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin köyde veya çevrede ortaya çıkması veya her ne sebeple olursa olsun köylünün canına ve malına tecavüz hareketlerinin artması hallerinde, valinin teklifi ve İçişleri Bakanının onayı ile yeteri kadar güvenlik korucusu görevlendirilmesi kararlaştırılabilir. Bu şekilde görevlendirilecek güvenlik korucusu sayısı 40.000 kişiyi geçemez. Cumhurbaşkanı bu sayıyı yüzde elliye kadar artırmaya yetkilidir. Görevlendirmeyi gerektiren hallerin ortadan kalkması durumunda veya idarî zaruret hallerinde görevlendirmeye ilişkin aynı usûl uygulanmak suretiyle güvenlik korucusu olarak yapılan görevlendirmelere son verilebilir. Güvenlik korucularından 55 yaşını dolduranların görevleriyle ilişikleri kesilir."

  (Ek:26/3/1985 - 3175/1 md.; Değişik: 27/5/2007 - 5673/1 md.) Cumhurbaşkanınca tespit edilecek illerde; olağanüstü hal ilanını gerektiren sebeplere ve şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin köyde veya çevrede ortaya çıkması veya her ne sebeple olursa olsun köylünün canına ve malına tecavüz hareketlerinin artması hallerinde, valinin teklifi ve İçişleri Bakanının onayı ile yeteri kadar güvenlik korucusu görevlendirilmesi kararlaştırılabilir. Bu şekilde görevlendirilecek güvenlik korucusu sayısı 40.000 kişiyi geçemez. Cumhurbaşkanı bu sayıyı yüzde elliye kadar artırmaya yetkilidir. Görevlendirmeyi gerektiren hallerin ortadan kalkması durumunda veya idarî zaruret hallerinde görevlendirmeye ilişkin aynı usûl uygulanmak suretiyle güvenlik korucusu olarak yapılan görevlendirmelere son verilebilir. (Ek cümle: 17/4/2017-KHK-690/27 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7077/23 md.) Güvenlik korucularından 55 yaşını dolduranların görevleriyle ilişikleri kesilir.

(Ek fıkra: 15/8/2016-KHK-674/21 md.; Aynen kabul: 10/11/2016-6758/21 md.) Güvenlik korucularının görev alanı, görevli oldukları köyün hudutları içinde kalan alandır. Gerektiğinde vali veya kaymakam onayı ile güvenlik korucularının görev alanları,geçici ve süresi belirli olarak köy hudutları dışına genişletilebilir ve görev yerleri değiştirilebilir. Güvenlik korucuları diğer bir ilin valisinin talebi üzerine, istihdam edildikleri ilin valisinin onayı ile geçici ve süresi belirli olarak iller arasında görevlendirilebilir. Bu durumda, güvenlik korucusunun harcırahı görevlendirildiği valilik tarafından ödenir.

(Ek : 26/3/1985 - 3175/1 md.) Köy Korucuları ve Güvenlik Korucularının görevde bulundukları süre içinde yaralanmaları, engelli hâle gelmeleri veya ölümleri halinde "2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun" hükümleri uygulanır.

(Ek fıkra: 28/12/2005 - 5443/1 md.; Mülga fıkra: 17/4/2017-KHK-690/27 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7077/23 md.)

 

9. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı 2. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 

" (Değişik: 10/6/1994-4001/1 md.) İdari dava türleri şunlardır:

a) (İptal: Anayasa Mahkemesinin 21/9/1995 tarihli ve E:1995/27, K:1995/47 sayılı kararı ile; Yeniden Düzenleme: 8/6/2000-4577/5 md.) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c) (Değişik: 18/12/1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar."

 

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

 

A. İlk İnceleme

 

10. Uyuşmazlık Mahkemesinin Kenan YAŞAR'ın Başkanlığında, Üyeler Nilgün TAŞ, Doğan AĞIRMAN, Eyüp SARICALAR, Ahmet ARSLAN, Mahmut BALLI ve Bilal ÇALIŞKAN'ın katılımlarıyla yapılan 01/04/2024 tarihli toplantısında; 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, idari yargı yerince, anılan Kanun'un 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Mahkemece idari yargı dosyasının ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

 

B. Esasın İncelenmesi

 

11. Raportör-Hâkim Şerife ÖZDOĞAN'ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:

 

12. Dava, davacının05/06/1994 - 24/06/2012yılları arasında geçici köy korucusu olarak görev yaptığından bahisle, bu dönem için sigortalı çalıştığının tespiti istemiyleaçılmıştır.

 

13. Adli ve idari yargı yerlerinde açılan davalardaki talepler gözetildiğinde, davanın, davacının görev yaptığını ileri sürdüğü döneme ilişkin hizmet tespitine ilişkin olduğu görülmektedir.

 

14. Dosya kapsamı ve yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerine göre, tespit davasının 6100 sayılı Kanun'un 106. maddesinde düzenlendiği, buna karşılık 2577 sayılı Kanun'un "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı 2. maddesinde tespit davasının belirtilmediği görülmektedir.

 

15. Bu durumda, 442 sayılı Köy Kanunu'nun 74. madde hükmü kapsamında “güvenlik korucusu” olarak istihdam edilen davacının, dava konusu ettiği dönemle ilgili olarak, 5510 sayılı Kanun'un Ek 15. maddesine göre, 5510 sayılı Kanun'un 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılması için aranan koşulları taşıyıp taşımadığı, bu bağlamda sigorta primlerinin ödenip ödenmemesi gerektiği hakkında yapılacak hukuki değerlendirmenin, 5510 sayılı Kanun'un 101. maddesi uyarınca adli yargının görev alanına girdiğisonucuna varılmıştır.

 

16. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak, Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Ergani 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 19/10/2023 tarih ve E.2023/42, K.2023/518 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

 

 

V. HÜKÜM

 

Açıklanan gerekçelerle;

 

A. Davanın çözümünde ADLİ YARGININ GÖREVLİ OLDUĞUNA,

 

B. Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Ergani 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 19/10/2023 tarih ve E.2023/42, K.2023/518 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA,

 

01/04/2024 tarihinde, OY BİRLİĞİ İLEKESİN OLARAK karar verildi.

 

 

                 

      Başkan Vekili                Üye                                Üye                               Üye

            Kenan                      Nilgün                            Doğan                           Eyüp

          YAŞAR                     TAŞ                            AĞIRMAN                 SARICALAR

 

 

 

 

 

                                                  Üye                                Üye                               Üye

                                               Ahmet                            Mahmut                          Bilal

                                             ARSLAN                         BALLI                      ÇALIŞKAN