T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2024/347

KARAR NO  : 2024/515      

KARAR TR  : 02/12/2024

ÖZET: Adli ve idari yargı yerlerince verilen kararların konusu ve sebebi aynı olmadığından ve adli yargı yerince verilen karar görevsizlik kararı niteliğinde bulunmadığından, 2247 sayılı Kanun'un 14. maddesinde öngörülen, koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Kanun'un 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

 

 

K A R A R

 

Adli Yargıda

Davacı         : ****

Vekili           : ****

İdari Yargıda

Davacılar    : 1- ****

                          2- ****

                          3- ****

Adli Yargıda

Davalılar     : 1- ****

                          2-Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu

İdari Yargıda

Davalı          : Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF)

 

I. DAVA KONUSU OLAY  

 

1. Davacı vekili, müvekkilinin ortağı ve eski yöneticisi olduğu ****'ne (Şirket) İzmir 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 29/09/12016 tarih ve 2016/3664 D.İş. sayılı kararı ile TMSF'nin kayyım olarak atandığını, TMSF tarafından şirketin satışına ilişkin kararın 03/12/2020 tarihli ve 31323 sayılı Resmî Gazete'de yayımlandığını, hukuka aykırı işlem yapan TMSF ve ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, Torbalı Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/5926 sayılı dosyası ile İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/65100 sayılı dosyasında soruşturmaların devam ettiğini, bu sebeple satışın ivedilikle durdurulması gerektiğini, TMSF'nin herhangi bir genel kurul yapmadan Şirket hakkında satış kararı alamayacağını, yapıldığı var sayılsa bile usulüne uygun olmayan genel kurul toplantılarının yok hükmünde olduğunu ve ihale bedelinin çok düşük belirlendiğini ifade ederek; usulsüz genel kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespiti, Şirketin menfaatleri doğrultusunda genel kurulun toplanması ile usul ve kanuna aykırı olan ****'nin satış kararının iptali istemiyle, adli yargı yerinde dava açmıştır.

 

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

 

A. Adli Yargıda

 

2. İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 01/04/2021 tarih ve E.2020/707, K.2021/365 sayılı kararı ile, davalı Lezzet Tarım Ürünleri Gıda ve Hayvancılık Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin satış kararının iptaline yönelik talep ile ilgili davalı TMSF aleyhine açılan davanın HMK'nın 114/1-b, 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine, usulsüz genel kurul toplantısında alınmış kararların yok hükmünde olduğunun tespitine yönelik talep ile ilgili davalı Lezzet Tarım Ürünleri Gıda ve Hayvancılık Sanayi ve Ticaret A.Ş. aleyhine açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle HMK'nın 114/1-h ve 115/2 maddeleri gereğince usulden reddine, davalı şirketin genel kurul toplanmasına yönelik talep ile ilgili açılan davanın HMK'nın 114/2 ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermiş, karara karşı istinaf yoluna başvurulmuştur.

 

3. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 17/11/2021 tarih ve E.2021/1015, K.2021/1174 sayılı kararı ile, istinaf talebinin kısmen kabulü ile İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar vermiş ve kaldırılan kararın yerine geçmek üzere yeniden hüküm tesis etmiştir. Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 03/07/2023 tarih ve E.2022/254, K.2023/4083 sayılı karar ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:

 

"...Anılan düzenlemeler uyarınca davalı şirkete ait varlıkların ve şirketin satışına ilişkin yetkiler Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Fon Kuruluna verilmiştir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 111. maddesi uyarınca kurulun Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kamu tüzel kişiliğini haiz, idarî ve malî özerkliğe sahip bir kuruluştur. 2557 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesine göre, idari işlemin iptali ile idari eylem ve işlemlerden dolayı açılan tam yargı davaları idari davalardır. İdari davalar ise ilgisine göre Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi'nde görülür. TMSF Fon Kurulu'nun davalı şirket varlıklarıyla ilgili satışına izin kararı, kamusal bir görevle ilgili ve kamu gücü kullanılarak alınmış idari bir karar olup, uyuşmazlığın çözümünde Türk Ticaret Kanunu'nu hükümleri uygulanmayacağı gibi, TMSF'ye karşı açılan eldeki dava adli yargının görev alanında da değildir. Dava idari yargının görev alanına girdiğinden, yerel mahkemenin bu yöndeki tespitlerinde isabetsizlik görülmemiştir. Ancak, davalı TMSF vekilinin davaya cevap dilekçesinde derdestlik itirazında bulunarak belirttiği İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2020/711 E.sayılı dosyasının UYAP üzerinden yapılan incelemesinde; davacının, davalıların ve taleplerin aynı olduğu davanın daha önce görülmüş olduğu, mahkemece verilen "yetkisizlik nedeniyle dosyanın İzmir Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine" dair kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43.HD'nin 2021/211 E.-2021/713 K. sayılı dosyası üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda kararın HMK 353/1-a-3.madde uyarınca kaldırıldığı, İstanbul BAM 43. HD Dairesi kararında davalı şirket aleyhine açılan davanın yetkiye dair dava şartı yokluğundan usulden reddine ve "talep halinde" dosyanın İzmir Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine denildikten sonra, "TMSF aleyhine açılan dava bakımından ise yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden red kararı" verildiği ve söz konusu kararın HMK 362/1-c maddesi uyarınca kesin nitelikte olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda, yerel mahkemece verilen karar tarihinde derdest nitelikte bulunan ve halihazırda ise kesin karar niteliğinde bulunan TMSF hakkındaki davanın yargı yolunun caiz olmamasından dolayı değil, "kesin hüküm" nedeniyle HMK 114/1-i maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, ancak bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, Dairemizce HMK 353/1-b-2.madde uyarınca kararın kaldırılıp yeniden hüküm tesis edilmesi gerekmiştir.

     Davacı vekilinin, TMSF'nin kayyımlık görevi kapsamında aldığı genel kurul kararlarının usulsüz olup yok hükmünde olduğunun tespitine ilişkin talebinin reddine dair itirazları değerlendirildiğinde; bizzat dava dilekçesinde davacı vekili tarafından da belirtildiği üzere dava konusu işlemler bakımından yukarıda bahsedilen mevzuat hükümlerinden kaynaklanan yetkiye istinaden genel kurul yetkilerini kullanan Fon Kurulunun işlemleri bakımından "TTK anlamında genel kurul kararı" söz konusu olmadığından, yukarıda bahse konu yasal mevzuat uyarınca TMSF'nin belirtilen yetkileri kullandığı anlaşıldığından, TTK anlamında mevcut bulunmayan genel kurul kararlarının iptali ya da yokluğunun tespitinin de söz konusu olmadığı, bu nedenle yerel mahkemenin bu yöndeki red gerekçesinde de usul ve esas yönünden hukuka aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmakla, bu yöndeki istinaf itirazının reddi gerekmiştir.

     Davacı vekilinin, genel kurul toplantısı yapılmasına izin verilmesi istemi yönünden yapılan değerlendirmede; TMSF'nin kayyım olarak atandığı şirketler bakımından TTK hükümlerinin uygulanmayacağı, kaldı ki davacının da talebine dayanak yaptığı TTK 412. madde gereğince dahi gerekli usule uymadan dava açmış olduğu gözetildiğinde, bu istinaf itirazının da reddi gerekmiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2020/707 Esas - 2021/365 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA; KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;

"1-Davalı Lezzet Tarım Ürünleri Gıda ve Hayvancılık San. Ve Tic. AŞ.' nin satış kararının iptaline yönelik talep ile ilgili davalı TMSF aleyhine açılan davanın, HMK' nın 114/1-i ve 115/2. maddeleri gereğince kesin hükmün varlığı nedeniyle dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,

2- Usulsüz genel kurul toplantısında alınmış kararların yok hükmünde olduğunun tespitine yönelik talep ile ilgili davalı Lezzet Tarım Ürünleri Gıda Ve Hayvancılık San. Ve Tic. AŞ. aleyhine açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle HMK 114/1-h ve 115/2. maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE,

3- Davalı şirketin genel kurulunun toplanmasına yönelik talep ile ilgili açılan davanın HMK 114/2 ve 115/2. maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,

4-Eksik kalan 4,90 TL harcın davacı tarafça tamamlanmasına,

5-Davalı taraf kendilerini vekil ile temsil ettirmiş bulunduğundan her bir davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre hesap ve takdir edilen 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak ayrı ayrı davalılara verilmesine,

6-Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına

7-Davacı tarafça yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine " ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,..."

 

4.Davalı **** 16/10 2023 tarihli dilekçesi ile Yargıtay ilamında davalı şirketin sehven Lezzet Tarım Ürünleri Gıda ve Hayvancılık Sanayi ve Ticaret A.Ş. olarak anıldığını beyan ederek maddi hatanın tashihi talebinde bulunmuştur. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 06/11/2023 tarih ve E.2023/5816, K.2023/6462 sayılı kararı ile maddi hata düzeltim talebinin kabulüne, "Davalı Lezzet Tarım Ürünleri Gıda ve Hayvancılık Sanayi ve Ticaret A.Ş." ibarelerinin "Davalı Leziz Tarım Ürünleri Gıda ve Hayvancılık Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi" olarak düzeltilmesine ve 03/07/2023 tarih ve E.2022/254, K.2023/4083 sayılı onama ilamının eki sayılmasına karar vermiştir.

 

5.Davacılar vekili bu kez, TMSF'yi davalı göstererek müvekkillerinin hissedarı oldukları ve TMSF'nin kayyım olarak atandığı ****'nin satışı hususunda 15/12/2021 tarihinde yapılmış olan ihalenin TMSF tarafından onanması kararının iptali istemiyle, idari yargı yerinde dava açmıştır.

 

B. İdari Yargıda

 

6. İstanbul 9. İdare Mahkemesi 04/03/2022 tarih ve E.2022/10, K.2022/458 sayılı kararı ile,satış kararının onanmasına dair işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından davanın reddine karar vermiş, kararın temyiz edilmesi üzerine Danıştay On üçüncü Dairesi 14/02/2023 tarih E.2022/1859, K.2023/552 sayılı karar ile davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle İstanbul 9. İdare Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermiştir.

 

7. İstanbul 9. İdare Mahkemesi 20/06/2023 tarih ve E.2023/1313, K.2023/1637 sayılı kararı ile, davanın 2577 sayılı Kanun'un 15/1-a maddesi uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, bu karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Onuncu İdari Dava Dairesi 06/10/2023 tarih ve E.2023/1858, K.2023/1582 sayılı kararı ile, istinaf başvurusunun reddine karar vermiş, kararın temyiz edilmesi üzerine Danıştay Onüçüncü Dairesi 12/01/2024 tarih ve 2023/3439, K.2024/124 sayılı kararı ile temyiz talebinin reddine ve kararın onanmasına kesin olarak karar vermiştir. Mahkeme kararının ilgili kısımları şöyledir:

 

"...Dosyanın incelenmesinden, terör örgütüyle irtibatı ve/veya iltisakı olduğu gerekçesiyle İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nca başlatılan inceleme ve soruşturma sonucu ****'ne674 sayılı KHK'nın 19. maddesi ve CMK'nın 133. maddesi gereğince TMSF'nin kayyım olarak atandığı, 6758 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca şirketin mali durumunun sürdürülebilir olmadığı gerekçesiyleşirkete ait tüm varlıklardan (taraf olunan sözleşmelerden kaynaklanan ve iktisadi değeri olmayan mal, hak ve alacaklar da dahil) ticari ve iktisadi bütünlük oluşturulmasına ve oluşturulan bu ticari ve iktisadi bütünlüğün satışına karar verilerek ihaleye çıkarıldığı, ancak ihale bedelinin ödenmemesi üzerine ilk yapılan ihalenin iptal edilerek şirketin talebi üzerine yeniden 36.000.000-TL muhammen bedel üzerinden 15/12/2021 tarihinde ihaleye çıkarılmasına karar verildiği, yapılan ihale sonrasında satış kararının onaylanmasına dair Fon Kurulu'nun 16/12/2021 tarih ve 2021/551 sayılı kararının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Danıştay Onüçüncü Dairesinin tüm üyelerinin katılımıyla 02/11/2022 tarihinde yapılan toplantıda alınan karar ile, davalı idarenin kayyım sıfatıyla yönettiği şirketlerin hak ve taraf ehliyetlerini koruduğu, anılan şirketlere ilişkin olarak kayyımın ticârî gerekliliklere göre gerçekleştirdiği iş ve işlemlerin idarî işlem veya eylem niteliğinde olmadığı, kayyım sıfatıyla ticârî kural ve teamüllere dayanılarak tesis edilen işlemlerde kamu yararının değil ticârî faaliyet gereklerinin esas alındığı ve kayyım işlemlerinin idare hukuku ilkelerine göre değil ticaret hukuku ilkelerine göre tesis edildiği, davalı idarenin, kayyımı olduğu şirketlere ilişkin olarak 6758 sayılı Kanun'un 20. maddesi uyarınca5411 sayılı Bankacılık Kanunu'ndan kaynaklanan yetkilerini kayyımlık görevi ile satış veya tasfiye işlemlerinde kıyasen uygulayabilmesinin kayyımlık sıfatını ve uyuşmazlığın özel hukuka ilişkin olma niteliğini etkilemediği anlaşıldığından, uyuşmazlığın esas itibarıyla Türk Medenî Kanunu'nda düzenlenen kayyımlık görevinin nasıl îfâ edileceğine dair ilke ve kurallar ile Türk Ticaret Kanunu hükümleri dikkate alınmak suretiyle adlî yargı yerlerince çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır..."

 

8. Davacı vekilinin dilekçesi ile 2247 sayılı Kanun’un 14. maddesine göre doğduğunu öne sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvurması üzerine, İstanbul 9. İdareMahkemesince dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmiştir.

 

III. İLGİLİ HUKUK

 

9. Anayasa'nın "Uyuşmazlık Mahkemesi" başlıklı 158. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 

"Uyuşmazlık Mahkemesi adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir..."

 

10. 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un "Mahkemenin görevi" başlıklı 1. maddesi şöyledir:

 

“Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir.

            Özel kanun uyarınca hakeme başvurulmasının zorunlu olduğu hallerde, eğer hakemlik görevi hakim tarafından yerine getirilmiş ise bu merci, davanın konusuna göre, yukarıdaki fıkrada yazılı adli veya idari yargı mercilerinden sayılır."

 

11. 2247 sayılı Kanun’un "Olumsuz görev uyuşmazlığı" başlıklı 14. maddesi şöyledir:

“Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca (…) ileri sürülebilir...

 

12. 2247 sayılı Kanun'un "İncelemede izlenecek sıra" başlıklı 27. maddesi şöyledir :

 

"Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder."

 

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

 

A. İlk İnceleme

 

13. Uyuşmazlık Mahkemesinin Kenan YAŞAR'ın Başkanlığında, Üyeler Nilgün TAŞ, Doğan AĞIRMAN, Eyüp SARICALAR, Ahmet ARSLAN, Mahmut BALLI ve Bilal ÇALIŞKAN'ın katılımlarıyla yapılan 02/12/2024 tarihli toplantısında; 2247 sayılı Kanun'un 14. maddesi kapsamında davacı vekili tarafından başvuru yapıldığının görüldüğü, Raportör-Savcı Dr. Berrak YILMAZ'ın anılan Kanun’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:

 

14. Mevzuat kısmında belirtilen düzenlemelere göre, davanın taraflarınca 14. madde kapsamında Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulabilmesi için, adli ve idari yargı yerlerince, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada yargı yolu bakımından verilmiş görevsizlik kararlarının kesin veya kesinleşmiş olması gerekmektedir.

 

15. Dosyanın incelenmesinden; adli yargı yerinde açılan davanın konusu davacı ****'nun ortağı ve eski yöneticisi olduğu ****'ne kayyım olarak atanan TMSF'nin söz konusu Şirket'in 03/12/2020 tarihli ve 31323 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanansatış kararının iptali, yapıldığı var sayılsa bile usulüne uygun olmayan genel kurul toplantılarının yok hükmünde olduğunun tespiti ile Şirketin menfaatleri doğrultusunda genel kurulun toplanması talebine ilişkin olduğu; buna karşılık idari yargı yerinde açılan davanın konusunun davacılar ****, **** ve ****'nun hissedarı oldukları ****'ne kayyım olarak atanan TMSF'nin söz konusu Şirket'e ilişkin 15/12/2021 tarihinde yapılmış olan ihalenin onanması kararının iptali istemine ilişkin olduğu olduğu anlaşılmaktadır.

 

16. Öte yandan adli yargı yerinde ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak bu kararın yerine geçmek üzere yeniden tesis edilen ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından onanarak kesinleşen İzmir Bölge Adliye Mahkemesi kararının, davalı Lezzet Tarım Ürünleri Gıda ve Hayvancılık San. Ve Tic. AŞ.' nin satış kararının iptaline yönelik talep ile ilgili davalı TMSF aleyhine açılan davanın, HMK' nın 114/1-i ve 115/2. maddeleri gereğince kesin hükmün varlığı nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine, usulsüz genel kurul toplantısında alınmış kararların yok hükmünde olduğunun tespitine yönelik talep ile ilgili davalı Lezzet Tarım Ürünleri Gıda Ve Hayvancılık San. Ve Tic. AŞ. aleyhine açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle HMK 114/1-h ve 115/2. maddeleri gereğince usulden reddine ve davalı şirketin genel kurulunun toplanmasına yönelik talep ile ilgili açılan davanın HMK 114/2 ve 115/2. maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

 

17. Bu durumda, adli ve idari yargı yerince verilmiş kararların konusunun ve sebebinin aynı olmadığı ve adli yargı yerince verilmiş olan kararın idari yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı niteliğinde olmadığı dikkate alındığında; adli ve idari yargı yerleri arasında görev uyuşmazlığı oluştuğundan söz etmenin de mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla olayda, 2247 sayılı Kanun'un 14. maddesinde öngörülen adli ve idari yargı yerlerinin konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri koşulu gerçekleşmemiştir.

 

18. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak, 2247 sayılı Kanun'un 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Kanun'un 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

 

V. HÜKÜM

 

Açıklanan gerekçelerle;

 

2247 sayılı Kanun'un 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Kanun'un 27. maddesi uyarınca REDDİNE,

 

02/12/2024 tarihinde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

   

            Başkan Vekili                  Üye                              Üye                             Üye

                Kenan                       Nilgün                           Doğan                           Eyüp

                YAŞAR                      TAŞ                           AĞIRMAN                SARICALAR

 

 

 

                                                      Üye                                Üye                               Üye

                                                    Ahmet                             Mahmut                        Bilal

                                    ARSLAN                         BALLI                       ÇALIŞKAN