Hukuk Bölümü         2012/654 E.  ,  2013/135 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı    : S.K.mirasçıları;1-H.İ.K.,2-K.K.,3-R.K.mirasçıları;a-N.K.b-M.S.c-E.T.,d-N.M.e-M.K.

Vekili      : Av. N.Ç.

Davalı     : Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili      : Av. E.A.

O L A Y                : Davacılar vekili, müvekkillerinin murisinin maliki ve hissedarı bulunduğu Bursa ili, Osmangazi ilçesi, Yunuseli Mah., Kadıoğlu mevkii, 6551 ada 3 parsel sayılı arsa vasıflı taşınmaza davalı tarafça kamulaştırma yapılmadan Mezarlık ve Mezarlık Koruma Bandına kalbedilmek suretiyle el atılmış olduğunu; el atmanın kalıcı mahiyette ve kamuya tahsis amaçlı olduğunu; el atılmayan kısımlardan da istifade edemediklerini;  taşınmazın imar planı içinde bulunduğunu; davalı tarafla uzlaşma sağlanamayacağı sabit olduğundan müvekkilin taşınmazındaki kamulaştırmasız el atılan alanın tespiti ve bedelinin tahsili için işbu davayı açmak zorunluluğu doğduğunu ileri sürerek; müvekkilinin taşınmazından kamulaştırılmadan el konu­lan kısımların bedeli olarak, fazlaya ait hakları saklı kalmak şartıyla 10.000,00.TL’nin dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi  istemiyle, adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili, cevap dilekçesinde; davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğinden bahisle görev itirazında bulunmuştur.

BURSA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 4.9.2012 gün ve E: 2012/386 sayı ile, davanın, kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminata ilişkin bulunduğu gerekçesiyle görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı'na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Uygulama ve Öğreti'de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, "idari işlem"; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, "idari eylem" olarak tanımlandığı;  bu tanıma göre; idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8’inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemlerin, "idari işlem"; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı; dosyanın incelenmesinden; davacıların hissedarı olduğu 6551 ada, 3 parsel numaralı taşınmazın imar planında, mezarlık ve mezarlık koruma bandı alanı olarak ayrılması nedeniyle kamulaştırmasız el atıldığının anlaşıldığı; bu bilgiler karşısında; davanın, davacıların taşınmazının, imar planında yeşil alana ayrılması hadisesi sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşıldığı;  dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın maliki yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı,  ancak; bu sonuç ya da sonuçların, yukarıda da söylenildiği üzere, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmazın mezarlık yeri olarak gösterilmesinden; bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapamamasından ve imar uygulamalarından; başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarenin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklandığı; idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise; 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncü maddeleri uyarınca, idari yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmelerinin, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğu; bu bakımdan; hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi idari Yargı'nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmadığı; dolayısıyla; imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine ilişkin bulunan davanın, imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiği; açıklanan nedenlerle, 2247 Sayılı Yasanın 10'uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın yazılı düşüncesi istenilmemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 14.1.2013 günlü toplantısında::

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı vekilinin, anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, 10. maddede öngörülen biçimde, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Tuncay DÜNDAR’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Davacıların hissedar oldukları taşınmazlarına, imar planında Mezarlık ve Mezarlık Koruma Bandı olarak ayrılmak suretiyle kamulaştırmasız el atıldığından bahisle, taşınmazın bedeli olarak, fazlaya ait hakları saklı kalmak şartıyla 10.000,00.TL’nin dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.   

Dava dosyasında bulunan Bursa 2.Büyükşehir Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığının 29.6.2012 gün ve …641.01-104483 sayılı yazısının incelenmesinden; dava konusu edilen Osmangazi İlçesi, Yunuseli Mahallesi, 6551 ada, 3 parselin,  onaylı 1/5000 ölçekli Osmangazi Nazım İmar Planı’nda; “Mezarlık Koruma Bandı olarak önerilen Ağaçlandırılacak alanda ve kısmen 100 kişi/ha yoğunlukta Gelişme Konut Alanında” kalmakta olduğu, onaylı 1/1000 ölçekli Hamitler Mezarlığı Çevresi Uygulama İmar Planında, “Mezarlık Koruma Bandı ve kısmen plansız alanda” kaldığı; 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı hükümlerinin 1. maddesinde, “Mezarlık Koruma Bandı Alanı Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından kamulaştırma suretiyle elde edilecektir.” Denildiği; dosyadaki Bilirkişi Raporlarının incelenmesinden ise; parselin, davacıların hisselerine düşen 197,69 m2’lik kısmının 154,02 m2’lik kısmının imar planında Mezarlık Koruma Bandında kalmak suretiyle hukuken el atılmış hale geldiği, 0,47 m2’lik kısmının Mezarlık içinde kaldığından fiilen el atıldığı, 43,20 m2’lik kısmının ise 1/5000 ölçekli planda tarım arazisinde kaldığı,  mezarlık duvarı içinde kalan kısım için kamulaştırma yapılmadığı anlaşılmıştır.

Belediyelerin 3194 sayılı imar Kanunu 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu, bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmazın bir kısmına fiilen el atılarak, mezarlık duvarı içine alması karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.

Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde,  “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Bu durumda, idarenin dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü,  adli yargı yerinin görevine girmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun reddi gerekmiştir.

SONUÇ   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 14.1.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.