T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS     NO   : 2015 / 769

            KARAR NO  : 2015 / 861

            KARAR TR   : 28.12.2015

ÖZET : Müteveffa Jandarma erinin görev yaptığı cezaevi jandarma bölüğünün ifa ettiği “koruma” görevi jandarmanın mülki görevi kapsamında olmakla beraber; vaki intihar eyleminin askeri bir görev olan nöbet esnasında zimmetli tüfekle gerçeşleştirilmesi nedeniyle, mevcut bu illiyet bağı karşısında eylemin “askeri hizmete ilişkinlik” unsurunu barındırması dolayısiyle, müteveffanın yakınının uğradığı zararların tazmini istemiyle açılan davanın ASKERİ İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı             : H.Ş.

Vekili              : Av.Y. T.

Davalı             : İçişleri Bakanlığı                             

Vekili              : Av. B. E. A.

 

 

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının oğlu J.Er C.Ş.’in Edirne Özel Tip Cezaevi J.Bl.K.lığı emrinde askerlik hizmetini yaparken 25.01.2013 günü nöbet sırasında intihar ederek hayatına son verdiği, olayla ilgili yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmağına karar verildiği, bakılan davanın, davacı annenin oğlunun ölümü olayında idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle şimdilik 100,00-TL maddi, 30.000,00-TL manevi olmak üzere 30.100,00-TL zararın ölüm tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tarafına ödenmesine karar verilmesi istemiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açmıştır.

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ 2. DAİRESİ : 28.1.2015 gün ve Gensek: 2014/1578, E: 2014/860, K: 2015/120 sayı ile, “davacının Edirne il Jandarma Komutanlığı Özel Tip Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığı emrinde görev yapmakta iken, 25.01.2013 günü 17.00-19.00 3 nolu kule nöbetçisi olarak görevli olduğu sırada intihar etmek suretiyle hayatına son verdiği ve davacı annenin oğlunun vefatında davalı idarenin kusur ve ihmalinin bulunduğu gerekçesi ile maddi ve manevi zararlarının karşılanması talebi ile işbu davayı açtığı anlaşılmakla; müteveffa J.Er C. Ş.’in jandarmanın mülki görevlerinden sayılan ceza infaz kurumlarının ve tutukevlerinin dış korumalarını sağlama görevi sırasında söz konusu intihar eylemini gerçekleştirdiği, bir başka ifadeyle davacının oğlunun Jandarmanın Askeri Kanun ve nizamların gereği görevlerle Genelkurmay Başkanlığınca verilen görevlerin yerine getirilmesi sebebiyle değil, ceza infaz kurumlarının ve tutukevlerinin dış korumalarını sağlayıcı önlemlerin yerine getirilmesi esnasında, yani mülki görevin ifası esnasında intihar etmek suretiyle vefat ettiği anlaşılmıştır.

Bu itibarla, zararın bir askeri hizmetin ifası sırasında meydana gelmediği, dolayısıyla da dava konusu işlemin askeri hizmete ilişkin bulunma şartının gerçekleşmediği anlaşılmakla, iş bu davanın çözümünün Mahkememizin görevi dışında kaldığı ve davanın görüm ve çözüm yerinin Genel idari Yargı olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine…” karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez,  1.000,00 TL maddi ve 40.000,00 TL manevi zararın tazmini istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

EDİRNE İDARE MAHKEMESİ: 3.7.2015 gün ve E:2015/859, K:2015/786 sayı ile,  hizmet kusuru olarak öne sürülen hususların tamamının askeri hizmete ilişkin idari işlem veya eylemler olduğu, ölüm olayı ile oluşan zararın askeri hizmete ilişkin idari işlem veya eylemlerden doğan bir zarar olduğu ve icra  edilen mülki görevle ilgisinin bulunmadığı, dolayısıyla zararı doğuran idari eylemin askeri hizmete ilişkin olduğu; davadaki uyuşmazlığın çözümlenmesinde; İdare Mahkemesinin değil Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin görevli olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili Askeri ve İdari yargı yerlerince verilen görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğunu öne sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi isteminde bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.12.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, askeri yargı ve idari yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde askeri idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Yakup BAL ile AYİM Savcısı Halit ÜNKAZAN’ın davada askeri idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü ve yazılı açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının oğlu J.Er C.Ş.’in Edirne Özel Tip Cezaevi J.Bl.K.lığı emrinde askerlik hizmetini yapmakta iken, 25.01.2013 günü nöbet esnasında intihar ederek hayatına son vermesi olayında idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle maddi ve manevi zararın ölüm tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu; ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş; 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinin birinci fıkrasında, “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz” denilmiştir.

Buna göre, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem veya eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

1602 sayılı Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

Davacının çocuğunun 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddesinde sayılan asker kişilerden olduğu ve bu nedenle dava konusu eylemin asker kişiyi ilgilendirdiği ve eylemden dolayı zarar görenin asker kişi olduğu tartışmasızdır.

2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’nun, 3. maddesinde, jandarma “silahlı askeri bir güvenlik ve kolluk kuvveti” olarak tanımlanmış, 7. maddesinde, görevleri: a)Mülki, b)Adli, c)Askeri ve d)Diğer görevler başlıkları altında tasnif edilmiş; “Askeri görevleri”, askeri kanun ve nizamların gereği görevlerle Genel Kurmay Başkanlığınca verilen görevleri yapmak olarak belirtilmiş; “Mülki görevleri” ise, emniyet ve asayiş ile kamu düzenini sağlamak, korumak, kollamak, kaçakçılığı men, takip ve tahkik etmek, suç işlenmesini önlemek için gerekli tedbirleri almak ve uygulamak, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin dış korunmalarını yapmak olarak sayılmıştır.

Dava konusu eylemin askeri hizmete ilişkin olup olmadığına gelince:

İdari eylemin “askeri hizmete ilişkin bulunması”, eylemin kanun ve nizamların Türk Silahlı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve görevlerin yerine getirilmesi amacına yönelik olması anlamını taşımaktadır. Askeri nitelikteki idari eylemi de, askeri kural ve gerekler çerçevesinde yürütülen askeri hizmet sırasındaki bir hareket, tutum veya meydana gelen ya da getirilen bir olay olarak tanımlamak olanaklıdır.

Bir idari eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi koşuluna üç değişik anlam vermek mümkündür: Bunlar, “davacının asker kişi olması”, “idari eylemin asker kişilerce tesis edilmiş olması” ve  “idari eylemin bir asker kişiye yönelmiş bulunması”dır.

Görevli Mahkemesi’nin belirlenebilmesi açısından, dava konusu olayın hukuki niteliğinin belirlenmesi; bunun sonrasında dava konusu olay ile mülki görev arasında uygun illiyet bağının bulunup bulunmadığı, yine aynı şekilde dava konusu olay ile askeri görev arasında uygun illiyet bağının bulunup bulunmadığı hususlarının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

Davacının oğlu J.Er C.Ş.’in Edirne Özel Tip Cezaevi J. Bl. K.lığı emrinde askerlik hizmetini yaparken 25.01.2013 günü nöbet sırasında intihar ederek hayatına son verdiği, olayla ilgili yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmağına kararı verildiği, bakılan davanın, davacı annenin oğlunun ölümü olayında idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle maddi, manevi zararın ölüm tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tarafına ödenmesine karar verilmesi istemiyle açıldığı anlaşılmaktadır.

211 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 76. maddesinde “Nöbet; askerlikteki müşterek hizmetlerin yapılmasını ve devamını sağlamak maksadıyla bu hizmetlerin belli bir sıra ve süre ile subay, askerli memur, astsubay, askeri öğrenci, erbaş ve erler ile Silahlı Kuvvetler Teşkilatı içinde vazifeli olan bilumum sivil şahıslar tarafından yapılmasıdır.

Nöbetçi: nöbet hizmetinin yapılması için görevlendirilen şahıstır.” şeklinde tarif edilmiş; 77. maddesinde de, “Kıtalarda, karargâhlarda ve askeri kurumlarda nöbet hizmetine tabi tutulacak personelin kimler olacağı, nöbet hizmetlerinin yapılış tarzı ile şekli ve nöbetçilere ait vazifeler talimatname ile tayin ve tespit olunur.” denilmiştir. Nöbetçi, karakol ve devriye ile ilgili diğer bir düzenleme 1632 Sayılı Askeri Ceza Kanununun 15. ve 106. maddelerinde yer almaktadır. Keza, İç Hizmet Yönetmeliği’nin “Askerlikte Nöbet Hizmetleri” başlığı altında düzenlenen 382 ve devamı maddelerinde nöbet hizmetleri ile ilgili hükümler düzenlenmiştir. Anılan Yönetmeliğin 395. maddesi ise “Kıtalarda her Kuvvetin özelliğine uygun olarak nöbet hizmetleri yürütülür. Bu yönetmeliğin dışında kalan veya ayrıca özellik arz eden nöbet hizmetleri ihtiyaca göre komutanlıklarca; bu yönetmelik esasları göz önünde tutularak hazırlanıp uygulanır.” hükmünü amir bulunmaktadır.

Jandarma personelinin yukarıda işaret edilen “mülki” yada “adli” görevlerinin çoğunun silahla icra edildiği, bu meyanda cezaevi koruma hizmetinin genelde nöbet hizmeti şeklinde ve silahlı şekilde icra edildiği izahtan varestedir. Keza tutuklu/hükümlü sevki görevleri de silahlı biçimde icra edilmektedir. Yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri karşısında, mülki ya da adli görevin salt silahlı biçimde yerine getirilmesi bu görevleri kendiliğinden “askeri” niteliğe büründürmez. Ancak, davanın somutunda olduğu gibi, mülki görevin bir parçası olan nöbet hizmetinin icrasında ilgili jandarma personelinin mülki görevle illiyet bağı olmaksızın, bu hizmetin suistimali veya askeri suç teşkil eden eylemler sonucu bir zarara uğraması halinde; artık mülki bir hizmetten değil, “askeri hizmet” ten ve “askeri hizmete ilişkinlik” ten söz etmek gerekir. Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesinin 14.7.2014 tarih ve E.2014/761, K.2014/813 sayılı kararında, mülki görev devriyesi sırasında, bu görevle ilgisi olmaksızın ekipte görevli bir erin ekip komutanı jandarma astsubaya silahıyla kasten ateş ederek onu yaralaması şeklinde cereyan eden olayda, eylemin askeri hizmete ilişkin olduğu kabul edilmiş; 6.7.2015 tarih ve E.2015/18, K.2015/18 Sayılı kararında (Ceza Bölümü), Cezaevi jandarma karakol komutanlığı emrinde görevli jandarma erinin silahlıktan aldığı tüfekle intihar etmesi üzerine, sanık jandarma uzman çavuş hakkında başlatılan soruşturmada, suça konu silahla ilgili emirlerin askeri hizmete ilişkin olduğu, sanığın bu emirlere uymamak suretiyle işlemiş olduğu fiilin de mülki değil askeri hizmete ilişkin bulunduğu ve “emre itaatsizlikte ısrar” suçuna sebebiyet vereceği, davanın askeri yargının görevine girdiği belirtilmiştir.

Yukarıda özetlenen olayda idari eylemin bir asker kişiye yöneldiği sabit olduğu gibi, askeri bir görev olan nöbet hizmetinin ifası sırasında askeri teçhizat olan silahın kullanılması suretiyle icra edildiği, eylemde ifa edilen mülki görevle uygun bir illiyet bağı kurulamadığından, eylemin mülki görev nedeniyle meydana geldiğini söylemeye imkan olmadığı ve mevcut uygun illiyet bağı karşısında eylemin askeri hizmete ilişkinlik unsuru barındırdığının kabulü gerekmektedir.

Belirtilen durumlara göre ve olayda Anayasa’nın 157. ve 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddelerinde öngörülen, idari eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşulları birlikte gerçekleştiğinden, davanın görüm ve çözümü Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevine girmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesince verilen görevsizlik kararının kaldırılmasının gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde ASKERİ İDARİ YARGI YERİNİN görevli olduğuna, bu nedenle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesince verilen 28.1.2015 gün ve E: 2014/860, K: 2015/120 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.12.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN