T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2015 / 675

            KARAR NO  : 2015 / 688

            KARAR TR   : 26.10.2015

ÖZET :Davacının kadimden beri yararlandığını ileri sürdüğü genel suya davalı belediyece,  su arkının bulunduğu kot seviyesinin düşürülmesi ve bir su borusu aracılığı ile davacının taşınmazına paralel fakat düşük seviyede kalacak şekilde akış verilmek suretiyle   yapılan müdahalenin önlenmesine ve eski hale getirilmesine yönelik bulunan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

                                                          

K  A  R  A  R

 

            Davacı             : N. N. İ.

            Vekilleri          : Av.S. Ö.(Adli Yargıda), Av. İ. D.(İdari Yargıda)

            Davalı             : Avanos Belediye Başkanlığı

Vekilleri          : Av.E. Y., Av.L. B. K.

 

            OLAY            : Davacı bizzat verdiği dava dilekçesinde; Avanos ilçesi Değirmen başı mevkiinde kain, tapunun ada: 448, parsel: 4’de ka­yıtlı taşınmazın babasından intikal ettiğini,  batısından geçen su arkından faydalanarak bahçesini sulamakta olduğunu; şimdi ise Belediye Başkanlığının yaptığı çalışma sonucu su arkının seviye­sinin düşürüldüğünü,  kot seviyesi düştüğünden bahçeyi sulama imkanının ortadan kalktığını, bahçe sulanmadığı için verim kaybı meydana geldiğini, gelir kaybının büyük olduğunu ifade ederek; taşınmaza yapılan müdahalenin önlenmesi ve eski hale getirilmesine karar verilmesi istemiyle 26.1.2011 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı Avanos Belediye Başkanlığınca verilen cevap dilekçesinde; Belediye tarafından davalının taşınmazına yapılmış herhangi bir müdahalenin söz konusu olmadığı; dava dilekçesinde bahsedilen su arkının herkesin kullanımına açık, ortak kullanım hakkı bulunan su arkı olduğu; bölgede bulunan yer altı sularının azalması ve çekilmesi neticesinde eğimli bir bölgede yer alan suyun tamamen yok olmasını önlemek amacıyla düzenleme yapıldığı; su arkı üzerinde, çevredeki bahçelerin su alabilmelerine imkân verecek şekilde depolar yapıldığı, davacının da bu depolara boru yoluyla bağlantı yaparak su alma imkanının bulunduğu, davanın mesnetsiz olduğu ve reddi gerektiği savunulmuştur.

Avanos Sulh Hukuk Mahkemesi; 26.10.2011 gün ve E:2011/22, K:2011/549 sayı ile, Davanın, davacının taşınmazında kullandığı suya yapılan müdahalenin önlenmesi talebinden ibaret olduğu; Sulh Hukuk Mahkemesi'nin bakacağı dava ve işlerin, dava tarihinde yürürlükte bulunan HUMK'nun 8. maddesinde gösterildiği, anılan maddenin 1. bendine göre, değer veya miktarı 5.000,00 TL'yi geçmeyen davalara Sulh Hukuk Mahkemesi'nde bakılacağı,  HUMK'un 8/1.maddesindeki görev sınırının 2011 yılında 7.780,00 TL'ye çıkarıldığı, bu maddede sayılan davalar dışındaki uyuşmazlıklara bakmanın Asliye Hukuk Mahkemesi'ne ait olduğu,  bunun yanı sıra görev hususunun kamu düzeni ile ilgili olduğu, davacının dava dilekçesinde gösterdiği değerle bağlı olmaksızın uyuşmazlık konusu taşınmazın gerçek değerinin saptanması ve buna göre görevli mahkemenin tespit edilmesinin gerektiği,  bunun için de mahkemece, dava konusu taşınmazın saptanması ve ondan sonra görev hususunun belirlenmesinin gerektiği; su davalarında görevli mahkemenin, suyun değerine göre belirlendiği,  suyun değeri belirlenirken çekişmeli sudan yararlanan taşınmazların susuz değeri ile sulu değeri arasındaki farka bakılması gerektiği,  tespit edilen farkın, dava edilen suyun değeri olarak kabul edilmesi ve görevli mahkemenin de bu değere göre tespitinin gerektiği; Mahkemelerince yapılan yargılama sırasında dava konusu taşınmaz üzerinde 16/08/2011 tarihinde keşif icra edildiği,  teknik bilirkişilerden Ziraat Mühendisi Bilirkişi A. G.'in dosyaya sunmuş olduğu 12/09/2011 havale tarihli rapora göre, sudan yararlanan arazinin susuz değeri ile sulu değeri arasındaki farkın 100.709,00 TL olduğunun tespit edildiği;  bunun dava tarihi itibariyle mahkemelerinin görev sınırının üzerinde olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle; dava dilekçesinin görev yönünden reddi ile dava tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK'un 8 maddesi gereğince mahkemelerinin görevsizliğine, görevsizlik kararı kesinleştiğinde ve tarafların 10 günlük hak düşürücü süre içinde başvurması halinde dava dosyasının Görevli Ve Yetkili Avanos Asliye Hukuk Mahkemesine Gönderilmesine karar vermiş; bu karar Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 12.3.2012 gün ve E:2012/1710, K:2012/6283 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiş ve dosya Avanos Asliye Hukuk Mahkemesine tevzi edilmiştir.

Avanos Asliye Hukuk Mahkemesi: 12.9.2013 gün ve E:2013/129, K:2013/258 sayı ile uyuşmazlığın esasını inceleyerek, belediyenin, davacının borudan su almak istemesi durumunda hiç bir engelin olmadığına dair yazılı cevabı değerlendirildiğinde;  davacının eldeki davada haksız ve hakkaniyetsiz olduğu, talebinin hukuken korunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş; bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 14.Hukuk Dairesi; 3.6.2014 gün ve E:2014/2345, K:2014/7357 sayı ile, 1958/7 Esas - 1959/10 Karar sayılı 11.02.1959 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca; bir kamu kurumunun yetkili organları tarafından alınmış kararın uygulanması sebebiyle, hukuku ihlal edilenler tarafından açılmış olan davalarda idari yargının görevli olduğu; davalı Avanos Belediye Başkanlığı beyanlarında, davaya konu sulama arkının bakım ve korunmasının da idari görevleri arasında bulunduğunu, bu bakım ve korumanın bir plan ve proje kapsamında yapıldığını savunmuş olduğu; yapılan işlerden rahatsız olan davacı tarafından elatmanm önlenmesi ve eski hale getirilmesi isteminde bulunulmuş olup, davalı belediyenin idari eylem ve işlemlerinden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar gören davacı tarafından açılan bu davaya bakma idari yargının görevine girdiğinden, mahkemece yargı yolu nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmediği gerekçesiyle; davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.

AVANOS ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 27.11.2014 gün ve E:2014/369, K:2014/460 sayı ile,  yapılan yargılama ve toplanan tüm delillerden; davacının, davalı belediyenin hafriyat ve kazı çalışması yaparak taşınmazını sulayan su arkı ile taşınmazı arasında kot farkı oluşturması nedeni ile taşınmazını sulayamaz hale geldiğini, su arkının eski hale getirilmesi sureti ile elatmanın önlenmesini istemekte olduğu; 1958/7 Esas - 1959/10 Karar sayılı 11.02.1959 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca; bir kamu kurumunun yetkili organları tarafından alınmış kararın uygulanması sebebiyle, hukuku ihlal edilenler tarafından açılmış olan davalarda idari yargının görevli olduğu, davalı belediyenin idari eylem ve işlemlerinden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar gören davacı tarafından açılan bu davaya bakmanın idari yargının görevine girdiği gerekçesiyle; dava dilekçesinin yargı yolu nedeni ile reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Bu kez davacı vekili, “aynı istemle” 30.1.2015 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

Kayseri 1.İdare Mahkemesi: 24.2.2015 gün ve E:2015/135, K:2015/194 sayı ile, “(…)kanun hükümlerinden de anlaşılacağı üzere idari yargı mercilerinde açılacak idari dava türleri belirli olup, davacılar veya vekilleri tarafından dava konusu oluşturulurken kanun hükmüyle belirlenen bu dava türlerine uygun şekilde dava konusunun belirtilmesi gerekmektedir. Yani idari yargı merciinden ya belirli bir işlemin iptali ya da bir işlem veya eylemden dolayı ortaya çıkan zararın tazmini istenebilecektir.

Dava dilekçesinin incelenmesinden; davacı vekili tarafından dilekçenin başlangıç ve sonuç kısmında idarenin eyleminden dolayı bozulan su arkının eski hale getirilmesi ile müdahalenin men'ine karar verilmesinin istendiği, dilekçe içeriğinde ise idarenin eylemi nedeniyle davacının zarara uğradığının belirtildiği ve bunun önlenmesinin istenildiği, buna rağmen davacının uğradığı zarar miktarının ne olduğunun belirtilmediği, keza bir idari işlemin iptali istenilmediği gibi, idari işlemden veya eylemden dolayı bir tazminatın da istenilmediği görülmektedir.

Bu duruma göre, davanın konusunun 2577 sayılı Kanunun 2. maddesinde belirtilen dava konularına uygun, açık, net ve hüküm kurmaya elverişli bir şekilde ortaya konulmadığı ve bu haliyle dava dilekçesinin 2577 sayılı kanunun 3. maddesine uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, dava dilekçesinin 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15.maddesinin 1. fıkrası (d) bendi gereğince bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren (30) gün içinde 3.maddeye uygun şekilde düzenlenerek yeniden dava açılmak üzere reddine…” karar vermiştir.

Bu karar üzerine davacı vekili dilekçesini yenileyerek; “haksız fiil sonucu meydana gelen 15.000-TL.lık zararın davalıdan tahsili ile müdahalesinin men'i ve eski hale getirilmesine karar verilmesi” istemiyle tekrar idari yargı yerine başvurmuştur.

Kayseri 1.İdare Mahkemesi: 16.4.2015 gün ve E:2015/419, K:2015/532 sayı ile, “(…) Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden davacı tarafından davalı idarenin haksız eylemi nedeniyle 15.000,00.-TL tazminat ile müdahalenin meni ve eksi hale getirilmesinin istenildiği görülse de, anılan istemlerden müdahalenin meni ile eski hale getirme gibi idarenin yerine geçerek işlem tesisini gerektirecek istemlerde bulunmanın hukuken mümkün olmadığı ve idari yargıda da söz konusu istemlere yönelik bir davanın da bulunmadığı, ancak bu kapsamda idareye yapılan başvurunun reddi işlemine karşı iptal davası açılabileceğinin açık olduğu; öte yandan ise idarenin kusurlu eyleminden kaynaklanan 15.000,00 TL zararın tazmini isteminin ise tam yargı davası kapsamında idari yargının görevinde olması nedeniyle inceleneceği ancak dilekçenin bu haliyle 2577 sayılı Kanunun 3. maddesine uyarlık taşımadığı sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, dava dilekçesinin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15.maddesinin 1. fıkrası (d) bendi gereğince bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren (30) gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla 3.maddeye uygun şekilde düzenlenerek yeniden dava açılmak üzere reddine…” karar vermiştir.

Bu karardan sonra davacı vekili, 11.6.2015 tarihinde bir kez daha idare mahkemesine başvurmuştur. Davacı vekili bu dilekçede; müdahalesi halen devam eden Davalı İdarenin hukuki dayanaktan yoksun müdahalesinin önlenmesi yani eski hale getirilmesi ve bahçenin susuz kalmasından dolayı verdiği zararın ilk dava tarihi olan 2011 yılından itibaren fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 15.000.- TL.nin tazmini için yaptıkları müracaatın Avanos Belediye Başkanlığının 10.06.2015 tarih ve 589 sayılı kararı ile reddedilmiş olduğunu, işbu kararın iptalini temin için dava açmak zorunda kaldıklarını ifade ederek;  davalı İdarenin 10.06.2015 tarih ve 589 sayılı kararının iptali ile fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere 2011 yılından itibaren uğradıkları zararın 15.000.TL.Iık kısmının faiz ve yargılama masraflarıyla birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davacı vekili 18.6.2015 tarihinde Mahkemeye sunduğu dilekçesinde; taleplerinin, davalı idarenin ret kararının iptali talebi olduğunu, bu şekilde yorumlanmasını beyan etmiştir.

KAYSERİ 1.İDARE MAHKEMESİ: 4.8.2015 gün ve E:2015/657 sayı ile, dava dosyalarının incelenip özetlerine yer verildikten sonra; “İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projenin hukuka aykırı olduğu nedeniyle iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak davalar ile idarenin aynı plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yollan, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak davaların görüm ve çözümünün, iptal ve tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Dava konusu taşınmazın yanından geçen su arkından yararlanmak suretiyle davacı taşınmazını sulamakta iken, davalı belediyece söz konusu arktan su açıktan aktığı için meydana gelen su kaybının önlenmesi için boru döşendiği, boru döşenmesi nedeniyle meydana gelen kot farkından dolayı davacının taşınmazını masrafsız olarak sulayamaz hale geldiği, dosyaya sunulan belgelerden dava konusu yere su borusu döşenmesi yönünde davalı belediye organlarınca alınmış bir kararın bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Davacı vekili tarafından Mahkememize verilen 30/1/2015 ve 06/4/2015 tarihli dava dilekçelerinde müdahalenin meni ve eski hale getirme talebinde bulunulduğu, 11.6.2015 tarihli dava dilekçesinde iptali istenilen Avanos Belediye Başkanlığının 10/06/2015 tarih ve 589 sayılı işleminin dayanağı olan davacı başvurusunun da yine su kanalının eski hale getirilmesine yönelik olduğu görülmekte olup, davacının talebinin esasının müdahalenin meni ve eski hale getirmeye yönelik olduğu, istenilen 15.000TL tazminatın da bu taleplere bağlı olduğu anlaşılmaktadır.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak tesis edilmiş bir işleme karşı ya da bu nitelikteki işlem ve eyleminden doğan zararların tazminine yönelik olarak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1. maddesinde sayılan idari davalardan birisi açılmamış, sadece davacının taşınmazının yanından geçen su arkına boru döşenmek suretiyle yapılan müdahalenin meni ile söz konusu su arkının eski hale getirilmesi istenmiş, bu taleplere bağlı olarak da tazminat talep edilmiş olup, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1. maddesinde sayılan idari davalardan birisi kapsamında olmayan davacının bu taleplerinin Mahkememizce karara bağlanmasının hukuken mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır.

Bu duruma göre, davacıya ait taşınmazın yanından geçen su arkına boru döşenmek suretiyle yapıldığı ileri sürülen müdahalenin önlenmesi ve su arkının eski hale getirilmesi ile bu taleplere bağlı olarak 15.000TL tazminat istemiyle açılmış bulunan davanın haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümlenmesi gerekmektedir.

Nitekim, benzer bir olaya ilişkin olarak verilen Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 01/11/2004 tarih ve 2004/56 esas 2004/73 sayılı kararı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19.maddesi gereğince, Avanos Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 27/11/2014 tarih ve E: 2014/369 K:2014/460 sayılı kararı ile görev yönünden reddedilen ve mahkememizde açılmış bulunan işbu davanın adli yargının görev alanına girdiği" kanaatine varılmış olduğundan, dava dosyası ve ekleri ile Avanos Asliye Hukuk Mahkemesi'nin E:2014/369 sayılı dosyasının görevli merciin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, davanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi'nce görevli merciin belirlenmesine ilişkin karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 26.10.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesi'nce anılan Yasa'nın 19. maddesinde öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmemiş olup görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Davacının bahçe niteliğindeki taşınmazının batısından geçen ve bahçesinin sulanmasında kullandığı su arkının, davalı Belediyece kot seviyesinin düşürülmesi sonucu bozulduğu, sulama imkanının ortadan kalktığı ve verim kaybı oluştuğundan bahisle, taşınmaza yapılan müdahalenin önlenmesi ve eski hale getirilmesi(ayrıca idari yargı yerinde, 2011 yılından itibaren uğranıldığı iddia edilen 15.000,00.-TL.’lik zararın davalı idareden tahsiline karar verilmesi) istemiyle açılmıştır.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projenin hukuka aykırı olduğu nedeniyle iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak davalar ile idarenin aynı plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak davaların görüm ve çözümünün, iptal ve tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Dava dosyalarının incelenmesinden; davacının bahçesini sulamakta kullandığı suyun 80-100 yıllık, belirli bir şekilde doğal yollardan akan genel bir su olduğu,  herkesin kullanımına açık bulunduğu, davacının sudan, bir ark vasıtasıyla ve suyun doğal cazibeli akışıyla ücretsiz yararlanmakta iken, davalı idarece, bölgede bulunan yer altı sularının azalması ve çekilmesi sonucunda, eğimli bir bölgede yer alan ve açıktan akan suyun tamamen yok olmasını önlemek amacı ile bir düzenleme yapıldığı ve davacının eskiden olduğu gibi, suyu kullanamadığı anlaşılmıştır. Normal koşullar altında ve kamu hizmetinin yürütülmesi aşamasında, idarelerin yürüttükleri iş ve yaptıkları hizmetleri resmi yollardan kayda almaları; belli bir plan ve proje ile bütçeleri oranında gerçekleştirmeleri gerektiği tartışmasızdır. Durum bu şekilde olmakla birlikte, dosyada, davalı idarece yapılan bu işe ilişkin bir plan, proje ve karara rastlanılmamış ve davalı idare tarafından dava dosyalarına bir belge sunulmadığı görülmüştür.

Olayda, idarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak tesis edilmiş bir işleme karşı ya da bu nitelikteki işlem ve eyleminden doğan zararların tazminine yönelik olarak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1. maddesinde sayılan idari davalardan birisi açılmamış, taşınmaza yapılan müdahalenin önlenmesi ve eski hale getirilmesi istenmiştir. Her ne kadar, idare mahkemesince dilekçe ret kararları verilmek suretiyle davacının yönlendirildiği ve son aşamada, uğranılan zararın tazmini istenilmiş ise de, davanın özünün müdahalenin önlenmesi ve eski hale getirilmesi talebine ilişkin olduğu görülmektedir.

 Bu durumda talep doğrultusunda, yapılan müdahalenin bir idari plan veya proje kapsamında olup olmadığı veya haksız el atma bulunup bulunmadığı incelenerek müdahale konusunda  bir karar verilmesi gerekecektir. Zira kamu hizmetinin yasa ile idareye görev olarak verilmiş olması, bir ayni hakka yapılan müdahalenin önlenmesi için açılan davanın idari yargı yerinde görülmesi için yeterli sayılmaz.

Belirtilen duruma göre, davacının kadimden beri yararlandığını ileri sürdüğü genel suya davalı belediyece,  su arkının bulunduğu kot seviyesinin düşürülmesi ve bir su borusu aracılığı ile davacının taşınmazına paralel fakat düşük seviyede kalacak şekilde akış verilmek suretiyle yapılan müdahalenin önlenmesine ve eski hale getirilmesine yönelik bulunan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümlenmesi gerekeceği açıktır.

Belirtilen nedenlerle, Kayseri 1.İdare Mahkemesi’nce yapılan başvurunun kabulü ile, Avanos Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.11.2014 gün ve E:2014/369, K:2014/460 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Kayseri 1.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Avanos Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.11.2014 gün ve E:2014/369, K:2014/460 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 26.10.2015  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN