T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

          ESAS NO     : 2019 / 596

          KARAR NO : 2019 / 552

          KARAR TR  : 30.9.2019

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

                                    K  A  R  A  R

 

Davacı         : A. A. T. S. Şirketi

Vekilleri      : Av.H.L. P.-Av.M. N.K.

Davalı        : İSU Genel Müdürlüğü

Vekili          : Av. Z. K.D.

 

O L A Y       : Davacı vekili; müvekkili şirket tarafından sigortalı 41 ....380 plakalı aracın 19.2.2015 tarihinde Kocaeli Gölcük Şirinköy Fahri Korutürk Caddesi üzerinden Şirinköy İlköğretim istikametinde seyir halinde iken yol üzerinde kapağı açık olan rögar çukuruna düşmesi sonucu aracın devrilerek hasarlandığını ve tamamen zayi pert-total olduğunu; düzenlenen trafik tutanağına göre  davalı idarenin %75 oranında kusurlu olduğunu, yapılan ekspertiz sonucu sigortalıya 12.03.2015 tarihinde toplam 28.000,00 TL hasar tazminatının müvekkili  şirket tarafından ödendiğini, sigortalı aracın hurdasının açık arttırma ile en yüksek teklif olan 7.280.00 TL ye satıldığı ve sovtaj kazanım bedelinin ödenen hasar miktarı toplamı olan 28.000,00 TL’ den düşüldüğünden bahisle;  geriye kalan 20.720.00 TL hasar miktarının, şimdilik %75 lik kısmı olan 15.540,00 TL'nin davalıya başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

KOCAELİ 1.İDARE MAHKEMESİ: 24.12.2015 gün ve E:2015/1603, K:2015/1631 sayı ile, "(...) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun "Belediye Trafik Birimleri, Görev ve Yetkileri" başlıklı 10. maddesinde, "Bu Kanunla belediyelere verilen görevler il ve ilçe trafik komisyonları ve mahalli trafik birimleri ile işbirliği yapılarak yürütülür, a) Kuruluş Her belediye başkanlığı bünyesinde, hizmet kapasitesi gözönünde tutularak İçişleri Bakanlığınca tespit edilecek ölçülere ve genel hükümlere göre, belediye trafik şube müdürlüğü, şefliği veya memurluğu kurulur, b) Görev ve yetkiler 1. Yapım ve bakımından sorumlu olduğu yollan trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmak, 2. Gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmak, 3. Karayolu yapısında ve üzerinde yapılacak çalışmalarda gerekli tedbirleri almak, aldırmak ve denetlemek, 4. Karayolunda trafik için tehlike teşkil eden engelleri gece veya gündüze göre kolayca görülebilecek şekilde işaretlemek veya ortadan kaldırmak, 5, Yol yapısı veya işaretleme yetersizliği yüzünden trafik kazalarının vukubulduğu yerlerde, yetkililerce teklif edilen tedbirleri almak, 6. Çocuklar için trafik eğitim tesisleri yapmak veya yapılmasını sağlamak, 7. Bu Kanun ve bu Kanuna göre çıkarılan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmak." hükmü, 110. maddesinde ise; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." hükmü bulunmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, 119.02.2012 tarihinde Kocaeli İli, Gölcük İlçesi, Şirinköy, Fahri Korutürk Caddesi üzerinden Şirinköy İlköğretim istikametinde meydana gelen trafik kazasında, davacı şirket tarafından kazanın meydana gelmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle toplam 15.540,00 TL maddi tazminatın ödenmesine karar verilmesine ilişkin uyuşmazlığın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun uygulanmasına ilişkin bir tazminat davası olduğu, anılan Kanunun 110. maddesi uyarınca davanın görüm ve çözümünde adli yargı mercilerinin görevli olduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda, yukarıda yer verilen açık Yasa hükmü uyarınca davaya ilişkin uyuşmazlığın çözümünün adli yargının görevine girdiği ve davanın görev yönünden reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın görev yönünden reddine..." karar vermiş, itiraz edilmesi üzerine Sakarya Bölge İdare Mahkemesi: 20.4.2016 gün ve E:2016/1118, K:2016/739 sayı ile, itiraz isteminin reddine ve Mahkeme kararının onanmasına karar vermiş;  karar düzeltme yoluna gidilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9.İdare Dava Dairesi: 22.9.2016 gün ve E:2016/181, K:2016/17 sayı ile, karar düzeltme isteminin reddine kesin olarak karar vermiştir.

 Davacı vekili bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.  

Kocaeli 1.Asliye Hukuk Mahkemesi: 3.10.2017 gün ve E:2016/366, K:2017/441 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek davanın kabulüne karar vermiş, istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8.Hukuk Dairesi: 31.1.2018 gün ve E:2018/107, K:2018/101 sayı ile, "(...) Görev (yargı yolu) dava şartı olup öncelikle irdelenmelidir.

Yapılan değerlendirmede benzer mahiyette olan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 11/04/2017 tarih ve 2016/15802 E., 2017/3927 K. sayılı ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/13720 E., 2017/6918 K. sayılı kararlarında görevli mahkemenin idari yargı olduğunun belirtildiği, yoldaki rögar kapağının olmaması, yolun kapalı olduğunu belirtecek şekilde yol içine taş konulması gibi idarenin hizmet kûsurunun iddia edildiği olaylarda idari yargının görevli olduğu anlaşılmıştır. Somut olayda; istinafa konu mahkeme kararında esastan hüküm kurulduğu görülmekle, öncelikle mahkemenin görev (yargı yolu) yönünden değerlendirme yapıp karar vermek üzere kararın kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçe uyarınca;

1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,

2-İstinaf istemine konu Kocaeli 1. Asliye Ticaret(Hukuk olmalı) Mahkemesinin 03/10/2017 tarihli ve 2016/366 E., 2017/441 K. sayılı kararın HMK 353/1-a(3) maddesi gereğince KALDIRILMASINA..." kesin olarak karar vermiş ve dosya Mahkemesine gönderilmiştir.

KOCAELİ 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 22.5.2018 gün ve E:2018/65, K:2018/244 sayı ile, "(...) Değerlendirme: Yapılan yargılama safahatinden, toplanan delillerden Ersin Nergize ait bulunan 41 NF 380 plakalı araç 19/02/2015 günü Kocaeli ili Gölcük Şirinköy Fahri Korutürk caddesinde ilerlerken yol üzerinde kapağı açık bırakılan logar çukuruna düşmesi sonucu takla atarak tamamen hurda olduğu davacı sigorta şirketince poliçe kapsamında  sigortalısına aracın sovtaj değeri düşürülerek kalan miktardan da kusur indirimi yapılarak 15.540 TL ödeme yapıldığı, davalı İSU Genel Müdürlüğü'nün sorumlu olduğu logar kapağının bakımını yapmadığı sebebiyle sigortalısına halef olan davacının rücuan alacak davası açmış olduğu anlaşılmaktadır.

Dosya kapsamından uyuşmazlığın temelinde davalı idarenin kanalizasyon ve yağmur suyu şebekesinin bakım ve onarım işlerini gereği gibi yerine getirmemesi sebebiyle zarar meydana geldiği ve bu zararın giderilmesi istendiği, yolun yapım ve bakımından sorumlu İdare’nin hizmet kusuruna dayalı tazminat uyuşmazlıklarının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca idari yargı yolunda çözümlenmesi gerektiği, İdare’nin kendi kuruluş yasasında belirlenen ve 2918 sayılı Yasa’da tekrarlanan görevlerinden, diğer bir anlatımla yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuksal sorumluluğun idare hukuk ilke ve kurallarına göre belirlenmesi gerektiği, bu nedenle uyuşmazlığın idare tarafından hizmetin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla meydana gelen zararda hizmet kusurunun bulunduğu iddiasından kaynaklanmakta olup, buna göre uyuşmazlığın çözümünün Yargıtay 17. H.D. nin 2014/23677 E. 2014/19024 K. sayılı, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 2015/397 E. 2015/559 K. sayılı, Danıştay 15. Dairesinin 2014/10073 E. 2016/1085 K. sayılı içtihadları ışığında davalı İdare’nin hizmet kusuruna dayalı tazminat talebinin değerlendirilmesi mahkememizin görev alanı dışında kaldığından dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermek gerektiği hukuki ve vicdani kanaatına varılmıştır.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

Görevli Mahkemenin Kocaeli İdare Mahkemesi olduğu anlaşıldığından HMK nun 114/1-c maddesi ve HMK nun 115/2. maddesi gereğince davanın görev yönünden usulden reddine; (…)

Karar kesinleştiğinde Kocaeli 1 İdare Mahkemesinin 2015/1603 esas 2015/1631 karar sayılı görevsizlik kararı ile mahkemelerinin görevsizlik kararı arasındaki uyumsuzluğun giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine(…)” karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

Kocaeli 1.Asliye Hukuk Mahkemesi 21.8.2019 tarihli bir üst yazıyla,  görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyalarını  Mahkememize göndermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 30.9.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve nedeni aynı olan davada; adli yargı yerince idari yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen idari yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1- 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca (…) ileri sürülebilir.” hükmüne göre, adli yargı yerinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine idari yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

2- 2247 sayılı Yasanın 19. maddesindeki “Adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.

 (Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 – 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir. .” hükmüne göre ise, idari yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren adli yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da içermesi gerekir.

Yasakoyucu, 14. maddeye göre olumsuz görev uyuşmazlığı doğması durumunda her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma istencini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme oranla daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli yargı yerince, öncelikle görevsizlik kararı verilmekle birlikte, bununla yetinilmemiş; kararın kesinleşmesinden sonra,   görev uyuşmazlığının giderilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına da  karar verilmiştir.

Öte yandan Kocaeli 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce Yasada belirtilen hükümlerin aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden  gönderildiği görülmekte ise de; davaya ilişkin bilgi ve belgelerin adli yargı dosyasında yer aldığı ve bu hususa ilişkin bir sorun bulunmadığı anlaşılmıştır.

Bu haliyle, Kocaeli 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce yapılan başvuru, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de;  Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacağından ve sonuç itibariyle,  idari ve adli yargı yerleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğundan ve usule ilişkin başka bir noksanlık da bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararının davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

 

Dosyanın incelenmesinden; müvekkil şirket tarafından sigortalı 41 ... 380 plakalı aracın 19.2.2015 tarihinde Kocaeli Gölcük Şirinköy Fahri Korutürk Caddesi üzerinden Şirinköy İlköğretim istikametinde seyir halinde iken yol üzerinde kapağı açık olan rögar çukuruna düşmesi sonucu aracın devrilerek hasarlandığı,  aracın  tamamen zayi pert-total olduğundan bahisle;  sovtaj kazanım bedelinin ödenen hasar miktarı toplamı olan 28.000,00 TL’ den düşüldükten sonra geriye kalan 20.720.00 TL hasar miktarının, şimdilik %75 lik kısmı olan 15.540,00 TL'nin, kazada kusur ve sorumluluğu bulunduğu iddia edilen davalı idareden rücuen tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Kocaeli 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin yönteme uymayan başvurusunun reddi ile aynı Mahkemece ayrıca  verilen  22.5.2018 gün ve E:2018/65, K:2018/244 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Kocaeli 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin yönteme uymayan BAŞVURUSUNUN REDDİ ile aynı Mahkemece ayrıca  verilen  22.5.2018 gün ve E:2018/65, K:2018/244 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 30.9.2019 gününde Üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                             Birol        

    DURSUN                     BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                 Üye                    

                                         Aydemir                           Nurdane                           Ahmet

                            TUNÇ                             TOPUZ                         ARSLAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                 KARŞI OY

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum.30.9.2019

                                                      ÜYE

                                            Ahmet ARSLAN