Hukuk Bölümü         2013/1220 E.  ,  2013/1769 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacılar     : M.Y. kendi adına asaleten ve 2- M.B.Y. ve 3- B.A.Y. adına velayeten

Vekili      : Av. S.B.

Davalılar  : 1- Sağlık Bakanlığı

Vekili      : Av. D.K.

                 2- A.A.

Vekili      : Av. L.K.                 

    O L A Y  : Davacılar vekili, davacıların murisi F.Y.’ın 04,04.2007 tarihinde bel ve kalça ağrısı ile Antalya Devlet Hastanesi Acil Servisine götürüldüğünü, acil servisi doktoru tarafından "Lumbalji teşhisi konulduğunu, reçete yazılarak taburcu edildiğini; ağrılarının artması sebebiyle 09.04.2007'de Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi acil servisine müracaat ettiğini;  bu defa Doktor C.Y. tarafından reçete yazılıp tekrar taburcu edildiğini;  ağrılarının bir türlü geçmemesi üzerine bu defa Antalya Devlet Hastanesi doktorlarından Dr.B.S.P.nin (BEYİN CERRAHI UZMANI) muayenehanesine gittiğini, muayene neticesinde müteveffa tarafından doktora, nefes almakta zorlandığı, koyu balgam geldiği söylemesine rağmen doktorun, kendisiyle ilgilenmeyerek hastanın bel fıtığı olduğunu, daha önce yazılan reçetedeki ilaçların doğru olduğunu, kullanmaya devam etmesini önerdiğini; ilaçları kullanmaya başlamasına rağmen, ağrıların daha da fazla artması sebebiyle bu defa eşi olan davacı asil M.Y.tarafından, 11.04.2007 tarihinde Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisine, nefes almakta zorlanma, göğüs ağrısı, ağzından kan gelmesi ve sol kolunun uyuştuğu şikâyetleriyle başvurduğunu, neticesinde hastanın muayene edilerek, yatak istirahatı önerildiğini,  reçete düzenlenerek taburcu edildiğini; müteveffanın 12.04.2007 de ağrılarının iyice artması sebebiyle Dr. B.P.nin muayenehanesine giderek hastaneye yatırılmasını istediğini, doktorun hastaneyi arayarak talimat verdiğini, MR çekilmesi gerektiğini söylediğini; aynı tarihte saat 18.15 sıralarında müteveffa F.Y.’ın, Antalya Devlet Hastanesi Acil Servisinden giriş yaparak, Beyin Cerrahı servisine Dr. B.S.P. adına sol HNP tanısıyla yatırıldığını,  dahiliye konsültasyonu istenildiğini, bu nedenle Dr. A.K.E.(DAHİLİYE UZMANI) tarafından yapılan muayenede karında hassasiyet ve rijitide tespit edilip genel cerrahi değerlendirmesi gerektiğine ilişkin görüş bildirildiğini; Dr. H.C.E.(GENEL CERRAHİ UZMANI) tarafından muayene edilen müteveffa için "şu an itibarı ile acil cerrahi patoloji düşünülmediğini"n belirtildiğini;  müteveffaya o gece nöbetçi olan beyin cerrahı tarafından hiç bir müdahalede bulunulmadığını; müteveffanın, aynı gece hastaneye 12.04.2007 tarihinde saat 18:30 sıralarında getirildiğini ancak, Dr. A.A.’ın (BEYİN CERRAHI) o gece nöbetçi beyin cerrahı olmasına rağmen, hastasının yanına hiç gelmediğini; hiç bir müdahale bulunmadığını; saat 5:00 de hastanın yanına gelen nöbetçi Beyin Cerrahı Dr. A.A.’ın, yoğun bakıma alınmasına karar verdiğini ancak, müdahalede geç kalındığı için hastanın saat 5.30 da vefat ettiğini; Antalya 4.Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/1293 E. Sayılı dosyasında yargılama yapıldığını, sanık A.A. hakkında, taksirle adam öldürme suç işlediği sabit bulunduğundan netiC.en 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, bu cezanın da adli para cezasına çevrilmesine karar verildiğini, kararın taraflarınca temyiz edildiğini, dosyanın halen Yargıtay incelemesinde olduğunu; bu sebeple görevini ihmal ederek müteveffanın ölümüne sebebiyet vermesinden dolayı müvekkilleri için destekten yoksun kalma, maddi ve manevi tazminat talep etme zorunluluğu doğduğunu;  olayda davalı doktorun hukuki sorumluluğunun bulunduğunu; kendi servisinde yatan hastaya zamanında müdahale etmediğini, müteveffanın ölümünde kusurlu olduğunu; Antalya Devlet Hastanesinde ihmal sonucu müteveffanın vefat etmesinden sadece görevini ihmal eden doktor değil, çalıştırdığı personeli özenle seçmeyen ve gereken denetimi yapmayan hastanenin de aynı oranda kusurlu olduğunu; müvekkillerinin, müteveffanın desteğinden yoksun kalması ve uğradıkları maddi manevi tüm zararların davalıların kusur oranlarına bakılmaksızın tazmin edilmesinin gerektiğini; müteveffanın, tüm hastalığı sürecinde defalarca hastaneye gidip geldiğini, ilaçlar kullandığını,  bu sebeple tıbbi masraflar yaptığını; davalıların ayrıca müvekkili davacılara cenaze ve defin masraflarını ödenme zaruretlerinin bulunduğunu; ayrıca ölüm sebebiyle müteveffanın yakınlarına manevi tazminat verilmesinin de  gerektiğini ifade ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, görevini ihmali sebebi ile müvekkillerinin murisi Fatma Yalçın'ın ölümüne neden olan davalı A.A. (doktor) ve kusursuz sorumlu davalı idareden;  davacı M.Y.için şimdilik 10.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminat ile M.B.Y.için şimdilik 10.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminat ve B.A.Y.için şimdilik 10.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminat ile tüm müvekkiller açısından 1.000,00 TL Tıbbı Giderler ile 1.000,00 TL Cenaze ve defin giderleri  olmak üzere  toplam 332.000,00 TL’nin davalılardan alınarak davacılara verilmesine karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalılardan Sağlık Bakanlığı vekili, birinci savunma dilekçesinde davada idari yargının görevli olduğunu ileri sürerek görev itirazında bulunmuştur.

ANTALYA 6.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 12.4.2013 gün ve E:2012/191 sayı ile, davalı vekilinin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalılardan Sağlık Bakanlığı vekilinin, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemini içeren başvurusu üzerine, dava dosyasının onaylı örneği Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 2. maddesinde, idare mahkemelerinde açılacak idari davaların sayıldığı, aynı maddenin l'inci fıkrasının (b) bendinde de, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davalarının, görüm ve çözümü idari yargının görev alanı içerisine giren idari dava türü olarak belirtilmiş bulunduğu;  kamu hizmetini yürütmekle yükümlü kılınan bir kamu kurumunun, kamu hizmetini yürütürken kişilere verdiği zararın tazminine ilişkin davada, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuk kurallarına uygun olarak yürütülüp yürütülmediği, kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediği, sonuçta, hizmet kusuru ve idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tayin ve tespitinin idari yargı yerlerine ait olduğu;  dava konusu uyuşmazlığın, davalı idarenin yürütmekle görevli olduğu kamu hizmetinin gereği gibi yapılmamasından dolayı uğranıldığı iddia olunan zararın tazmini istemine ilişkin bulunduğu; dolayısıyla, 2577 sayılı Kanunun 2/1-b maddesi uyarınca uyuşmazlığın görüm ve çözümü, idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davalarına bakmakla görevli olan idari yargı yerlerine ait bulunduğu gerekçesiyle; 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca davanın, tazminatın davalı idareden tahsiline ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’ndan yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; kamu tüzel kişiliğini haiz olan Sağlık Bakanlığının, sağlık hizmeti vermek amacıyla kurduğu hastanede yürütülen kamu hizmetinin işleyişindeki yetersizlik nedeniyle hizmet kusuru ortaya çıktığı ve bundan dolayı uğranılan zararların kusurlu hizmeti işleten davalı idarece tazmini gerektiği öne sürülerek açılan davanın, Anayasanın 125. maddesine göre ve 2577 sayılı Yasa’nın 2/1-b maddesinde belirtilen tam yargı davası kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesi ve bu nedenle Danıştay Başsavcılığının başvurusunun kabulü ile Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılması gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 30.12.2013 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, Davalılardan Sağlık Bakanlığı vekilinin anılan Yasanın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine, Danıştay Başsavcısı’nca 10. maddede öngörülen biçimde anılan idare yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşıldığından ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

    Dava,  Antalya Devlet Hastanesine rahatsızlığı sebebiyle yatırılan ve doktoru A.A.nın yeterince ilgilenmeyip görevini ihmali, dolayısıyla davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle davacıların murisi Fatma Yalçın'ın hayatını kaybetmesi sonucu uğranıldığı öne sürülen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 3. maddesinde, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara asliye hukuk mahkemelerinin bakacağı hükmüne, geçici 1. maddesinde ise, bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümlerinin, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağı hükmüne yer verilmiş, bu Kanunun 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin iptali amacıyla açılan davada, Anayasa Mahkemesi, 16.2.2012 tarih ve E:2011/35, K:2012/23 sayılı kararıyla; dava konusu kuralla, sadece kişinin vücut bütünlüğüne verilen maddi zararlar ile buna bağlı manevi zararların ve ölüm nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararların tazmini konusunun kapsama alındığı ve bu tazminat davalarına bakma görevinin asliye hukuk mahkemelerine verildiği; buna göre, aynı idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararların kapsama alınmadığı; sorumluluk sebebi aynı olsa da bu zararların tazmini davalarının idari yargıda görülmeye devam edeceği; bu durumda, idarenin aynı yapı içinde aldığı kararın bir bölümünün idari yargıda bir bölümünün adli yargıda görülmesinin yargılamanın bütünlüğünü bozacağı; ayrıca iki ayrı yargı kolunda görülen davalarda, idarenin sorumluluğu, bu sorumluluğun kapsamı, idarenin tazmin yükümlülüğü konularında farklı sonuçlara ulaşabileceği; esasen idare hukukunda var olan hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk kavramlarının, kişilerin gördüğü zararların tazmininde kullanılan ve kişilerin idare karşısında korunma kapsamını genişleten kavramlar olduğu; idare hukukunda, idarenin hiçbir kusuru olmasa da sosyal risk, terör eylemleri, fedakarlığın denkleştirilmesi gibi kusursuz sorumluluğa ilişkin kavramlara dayanılarak kişilerin uğradığı zararların tazmin edilmesinin mümkün olduğu; özel hukuk alanındaki kusursuz sorumluluk hallerinin ise belirli konular için düzenlendiği ve sınırlı olduğu; idarenin idare hukuku esaslarına dayanarak tesis ettiği tartışmasız bulunan eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararlara ilişkin davaların idari yargı yerlerinde görülmesi gerektiği; bu nedenle, yukarıda belirtildiği gibi, aynı idari eylem, işlem veya sorumluluk sebebinden kaynaklanan zararların tazminine ilişkin davaların farklı yargı yerlerinde görülmesinde kamu yararı ve haklı neden olduğunun söylenemeyeceği gerekçesiyle iptaline karar vermiştir.

Davacılar vekilince, müvekkillerinin zararının, kamu idaresi olan Sağlık Bakanlığına bağlı hastanede görev yapan sağlık çalışanlarının, sağlık hizmetini gereği gibi yürütmediğinden kaynaklandığını; dolayısıyla, idarelerin doğan zarardan hizmet kusuru ilkesi uyarınca sorumluluğunun bulunduğu ileri sürülmüştür.

Bu duruma göre, devlet hastanesinin kamu hizmetini yürüttüğü sırada kişiye verdiği zararın tazmini istemiyle açılan bu davada, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanması gerekmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Yasa’nın 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevlidir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nca yapılan başvurunun kabulü ile davalılardan Sağlık Bakanlığı’nca yapılan görev itirazının Antalya 6.Asliye Hukuk Mahkemesince reddine ilişkin kararın kaldırılması gerekmiştir. 

SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalılardan Sağlık Bakanlığı’nca yapılan GÖREV İTİRAZININ, Antalya 6.Asliye Hukuk Mahkemesince  REDDİNE İLİŞKİN  12.4.2013 gün ve E:2012/191 sayılı KARARIN KALDIRILMASINA, 30.12.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.