T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO       : 2015 / 497

          KARAR NO   : 2015 / 512

          KARAR TR    : 6.7.2015

ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasarı ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı rücuen tazminat davasının, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

  

K  A  R  A  R

 

Davacı       : E. S.A.Ş.

Vekilleri     :  Av. A. F.- Av. G. A.                                

   Davalı         : Esenyurt Belediye Başkanlığı

            Vekili            : Av. M. D.

 

O L A Y         : Davacı vekili; müvekkili şirkete Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalı 34TK9382 plakalı aracın, 17.11.2011 tarihinde, davalı yetkisi dahilinde bulunan Esenkent Mh. Altan Günbay Sokağı üzerinde seyir halindeyken, yolda bulunan ve davalı idarece yapılan yol çalışmasından kalan ve etrafında uyarı işaret levhası ve veya işaretçi bulunmayan su çukuruna girmesi sonucu sigortalı araçta maddi hasar meydana geldiğini; bu hasara ilişkin olarak 2.811,00 TL sigorta tazminatı ödendiğini; davalı tarafın sorumluluk alanında hizmet kusuru ile tanımlanacak bir zarar meydana gelmiş olması sebebiyle, davalının görev ve sorumluluklarını düzenleyen ilgili mevzuat gereğince davalı tarafın söz konusu hasarı önlemek için gerekli yükümlülüklerini yerine getirmediğini; söz konusu çalışma sırasında gerekli hassasiyet gösterilmiş,  davalı tarafça yapılan yol çalışmasında gerekli uyarı işaret levhası ve veya işaretçi bulunması veya gerekli kontroller yapılıp çukurun onarılmış ve nihayetinde yol trafiğe uygun halde bulundurulmuş olsaydı aracın zarara uğramayacağını; dolayısıyla zarar ile hizmet eylem / eylemsizliği arasında illiyet bağı bulunduğundan, müvekkili şirketin TTK 1301 gereğince sigorta tazminatı ödeyerek kanunen sigortalı yerine geçerek taraf sıfatını kazandığını,  sigortalısının haklarını temellük ettiğini, işbu dava konusu alacağın ödenmemesi nedeniyle söz konusu davanın açılması zaruretinin hasıl olduğunu ifade ederek; fazlaya ilişkin dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla 2.811,00 TL.nin, ödeme tarihi olan 18.11.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle 4.9.2012 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Büyükçekmece 1.Asliye Hukuk Mahkemesi, 18.9.2012 gün ve E:2012/811, K:2012/642 sayı ile, mahkemenin görevsizliği sebebi ile, dosyanın Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

BAKIRKÖY 9.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ: 5.3.2013 gün ve E:2013/25, K:2013/149 sayı ile,  Belediyelerin kamu tüzel kişileri olduğu, görmekle yükümlü bulundukları kamu hizmetleri sırasında verdikleri iddia olunan zararlardan dolayı sorumluluklarının özel hukuk hükümlerine tabi bulunmadığı; Kamu Tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerini kullanırken oluşan zararların niteliği itibari ile hizmet kusurundan kaynaklanmakta olduğu, bu zararların tazmini amacı ile anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayanılarak idari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanunun 2.maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerine tam yargı davası ikame edilmesinin gerektiği(Yüksek Yargıtay 17.Hukuk Dairesi'nin 28/06/2012 gün ve 2012/4488 esas,2012/8354 karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi);  somut olayda, yol inşaatı çalışması alanında gerekli yol güvenliği ve işaretleme önlemlerini almayan belediye aleyhine hizmet kusuruna dayanılarak dava açıldığından adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunması nedeniyle ve dava şartı noksanlığından dolayı davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle;  davanın, HMK'nun 115/2. maddesi uyarınca aynı kanunun 114/1-(b) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine bu karar YARGITAY 17.HUKUK DAİRESİ’nin 20.1.2014 gün ve E:2013/21147, K:2014/632 sayılı kararıyla onanmış,  görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle 11.4.2014 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 9.İDARE MAHKEMESİ: 30.12.2014 gün ve E:2014/794, K:2014/2485 sayı ile, “(…) 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14. maddesinin 3/a fıkrasında, dilekçelerin görev yönünden inceleneceği belirtildikten sonra 15/1-a maddesinde de, 3/a bendine göre adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.

2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu Ve Görevleri Hakkında Kanun'un 5. maddesinin 1. fıkrasında da; İdare Mahkemelerinin, Vergi Mahkemelerinin görevine giren davalar ile Danıştay da çözümlenecek olanlar dışındaki iptal davaları ile tam yargı davalarını, tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinin birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar ve kanunlarla verilen diğer işleri çözümleyeceği hükme bağlanmıştır.

Uyuşmazlıkla ilgili bir başka düzenleme olan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110. maddesinde "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." hükmüne yer verilmiştir.

Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden, Davacı şirkete sigortalı 34 TK 9382 plakalı aracın 17.11.2011 tarihinde Esenkent Mahallesi, Altan Günbay Sokağı üzerinde seyir halinde iken yolda bulunan ve davalı idarece yapılan yol çalışmasından kalan ve etrafında uyarı işaret levhası veya işaretçi bulunmayan su çukuruna girmesi sonucu araçta hasar meydana geldiği ve söz konusu hasarın tazmini istemiyle görülen davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Yasa'nın 110. maddesinde yer alan hüküm nedeniyle öncelikle görevli yargı yerinin belirlenmesi gerekmektedir. 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve işleyişi Hakkında Kanun'un 1. maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarım kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkeme olan Uyuşmazlık Mahkemesinin bu konudaki kararlarının irdelenmesi de yararlı olacaktır.

Öte yandan daha önce aynı taleple Bakırköy 9.Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davanın sözü edilen mahkemenin 05.03.2013 tarih E:2013/25, K:2013/149 sayılı görev ret kararının Yargıtay 17.Hukuk Dairesi Başkanlığının 20.01.2014 tarih E:2013/21147, K:2014/632 sayılı kararıyla onandığı görülmüş olup, bu durumda davacının 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi'nin Kuruluş ve işleyiş Hakkında Kanun hükümleri uyarınca olumsuz görev uyuşmazlığı çıkarabileceği kuşkusuzdur.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü görev yönünden reddine” karar vermiş,  bu karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler:  Ali ÇOLAK, Abdullah ERGİN, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 6.7.2015 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

 

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un davada adli yargının,  Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

  2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davacı Şirkete Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalı aracın, 17.11.2011 tarihinde Esenkent Mahallesi, Altan Günbay Sokağı üzerinde seyir halinde iken yolda bulunan ve davalı idarece yapılan yol çalışmasından kalan ve etrafında uyarı işaret levhası veya işaretçi bulunmayan su çukuruna girmesi sonucu araçta hasar meydana geldiği,  olayda ilgili mevzuat gereği davalı idarenin görev ve sorumluluklarını yerine getirmediği iddia edilerek oluşan hasarın tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle,  Bakırköy 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 5.3.2013 gün ve E:2013/25, K:2013/149 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGI YERİNİN görevli olduğuna, bu nedenle Bakırköy 9.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 5.3.2013 gün ve E:2013/25, K:2013/149 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 6.7.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

  Başkan

Serdar

 ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

Üye

Abdullah

ERGİN

 

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT